15 Temmuz’un yıl dönümünde milyonların mesajı: FETÖ ile sonuna kadar mücadele

İdris Kardaş / Yazar
22.07.2017

“Mücadele doğru yürümüyor, insanlar mağdur ediliyor” söyleminin halk nezdinde karşılık bulmadığı çok açıkça görüldü. Toplum 15 Temmuz’da sahip olduğu siyasi bilinci dosta düşmana zaten gösterdi. Darbecilerin mağdur olduğu söyleminin sadece uluslararası basında ve FETÖ üyesi teröristlerde karşılık bulduğu çok açık.


15 Temmuz’un yıl dönümünde milyonların mesajı: FETÖ ile sonuna kadar mücadele

15 Temmuz’un birinci yıl dönümünde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ndeki anma törenini Alman medya organı Die Tageszeitung şu cümlelerle anlatılıyordu:

“Televizyon kameralarının havadan yaptığı çekimlerde Boğaziçi Köprü’süne doğru yol alan insan akını bir yanardağdan akan lavları andırıyor ve hiç bitmeyecek gibi görünüyordu. Bu köprünün ismi eskiden Boğaziçi Köprüsü idi, şimdi ise 15 Temmuz Şehitler Köprüsü. Gözden kaçmayan bu insan kitlesi ara yollardan, otoyoldan bu köprüye doğru yol almış 15 Temmuz 2016 tarihinde darbecilere karşı alınan zaferi kutlamaya gidiyordu.”

Alman gazeteleri başta olmak üzere özellikle Batı medyasının 15 Temmuz sonrasında Türkiye’ye karşı geliştirdikleri ise strateji şuydu: Darbe ve darbeciler uyguladıkları şiddet de dahil olmak üzere görmezden gelerek halkın bu darbe ve işgal girişimine karşı direnişini itibarsızlaştırmak, değersizleştirmek ve meşruluğunu ortadan kaldırmak. Bu strateji daha önceden planlanmış gibi kusursuz bir şekilde, darbecilerin henüz Cumhurbaşkanlığı Külliye’sini bombaladığı, darbecilerin çoğunun daha teslim olmadığı 16 Temmuz sabahının ilk saatlerinde uygulamaya konuldu. CNN International ekranlarındaki şu altyazı dünya demokrasi tarihi yazılırken utanç vesikası olarak akıllarda hep kalacaktır. “Demokrasi baskı altında. Binlerce kişi tutuklandı.” Tutuklananlar derken, halkın üstüne acımasızca kurşunlar yağdıranlardan, tankla ezenlerden, helikopterlerle kurşunlayanlardan ve uçaklarla bombalayanlardan söz ediyorlar. CNN International’ın başlattığı bu akım hemen kabul gördü ve sonrasında sıcakkanlı yada soğukkanlı yapılan tüm analizler ve haberlerde Türkiye’nin darbe ile aslında demokratikleşeceği, Erdoğan ve taraftarlarının buna izin vermediği tezi işlendi. Onlara göre Erdoğan ve AK Parti otoriter bir Türkiye’yi inşa etmekle meşguldüler ve bunu önlemenin tek yolu askeri bir darbeydi; tıpkı Mısır’da olduğu gibi. Mısır darbesinin hemen sonrasında ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’in şu açıklamaları hala hafızamızda. “Asker Mısır’da demokrasiyi inşa edecek.” Demokrasiye karşı yürütülen bu sistemli saldırılar karşısında darbeye karşı olan milyonların 15 Temmuz gecesi ve sonrasında sahada olması, direnmesi, nöbet tutması Batı dünyası için büyük bir sarsıntı yarattı kuşkusuz.

Adil Öksüz’e de sahip çıkın!

Darbe ve işgal girişiminin üzerinden bir yıl geçtikten sonra 15 Temmuz 2017’ye kadar ülke olarak yaşadıklarımızın muhasebesini yapmak bu noktada önem kazanıyor. Acaba bağımsızlık ve demokrasi uğruna Batı dünyasını da sarsacak ve onları boşluğa düşürecek şekilde sergilediğimiz direniş, siyasal ve gündelik hayatımızda ne kadar karşılık buldu. Çok özetle şunları yaşadık. Darbeye karışanlar 15 Temmuz gecesinden itibaren teslim alındı. Hemen sonrasında FETÖ yapılanması tüm boyutlarıyla ele alınarak tüm kurum ve kuruluşlarda bu yapı ile ilişkisi olanlar hakkında işlemler yapıldı. Ordu, emniyet, yargı başta olmak üzere tüm devlet kurumlarında büyük bir temizlik yapılmaya başlandı. Bu noktada da itirazlar yükselmeye başladı. Bir öğretmenin, bir gazetecinin, bir mühendisin, bir savcının darbeyle ne ilişkisi olabilir ki? İtirazlar önceleri kısık sesle dile getirilirken daha sonra da değineceğimiz Kemal Kılıçdaroğlu’unun “adalet” yürüyüşleri ile birlikte artık pervasızca söylenmeye başlandı. Darbenin komuta merkezi olan Akıncılar Üssü’nde fotoğraflanan ve darbeyi yöneten hava kuvvetleri imamı olduğu bilinen Adil Öksüz’ün biyografisinde akademisyen yazdığı unutulmuş gibiydi. Adil Öksüz eğer yakalansaydı muhtemelen Batı’dan yada içimizden şu cümleleri kuranlar olacaktı. “Bir akademisyenin darbeyle ne işi olabilir?” Uluslararası insan hakları örgütleri akademisyenler haksız yere hapiste diye raporlar yazacaklardı kuşkusuz. Buradan şu sonuç çıkmamalı. Tutuklanan yada yargılanması devam eden siviller kesinlikle darbecidir diyemeyiz. Ancak burada temel düsturumuz şu olmalı. Akademisyenin, öğretmenin darbeyle hiç işi olmaz da dememeliyiz. FETÖ yapılanmasında siviller hiyerarşide hep daha üstteler. Yani kendi halinde bir lisede öğretmenlik yapan birinin o ildeki en üst rütbeli askere emirler vermesi, talimatlar yağdırması bizim için şaşırtıcı bir bilgi olmaktan çoktan çıktı. Dolayısıyla bu bilgi hiç yokmuş, bu olay gerçek değilmiş gibi davranmak demokratik bir ülkede durduğunuz yer açısından sizi sorunlu bir yere oturtur.

CHP darbecilerin sözcüsü

İnsanlar mağdur ediliyor söylemi bir yıllık muhasebemiz içerinde en çok duyduğumuz cümle oldu. Başta ana muhalefet partisi lideri olmak üzere, FETÖ’nün tüm unsurları, PKK ve tüm unsurları, uluslararası medya bu algıya oynadılar. 16 Temmuz’un ilk saatlerinden beri devam eden bu algı operasyonu Kılıçdaroğlu’nun adını “adalet” koyduğu yürüyüşle birlikte zirve noktasına ulaştı. Yürüyüşün adının “adalet” konması elbette ki tesadüfi değildi. Türkiye’nin her kurumunda yer alan ve kripto olan darbeci bir terör örgütü ile mücadelede uygulanan yöntem ve sonuç hedef tahtasına oturtulmuştu. Bununla birlikte “kontrollü darbe” söylemi de yine bu yürüyüşün bir diğer tamamlayıcı hedefi oldu. Bu iki slogan bir arada darbecilere can suyu olmaya başladı. Fotoğraflarına, söylediklerine, tutum ve davranışlarına baktığınızda, bunun darbeyle ne ilişkisi olur diyebileceğiniz ama gerçekte insanlar kafasına kurşun sıkarken bile eli titremeyen insanlar Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne sarıldılar. Sadece onlar değil uluslararası medyanın tüm analiz ve haberleri Kılıçdaroğlu’nun darbecilere “adalet” ve “kontrollü darbe” söylemleri üzerine inşa ediliyordu. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde acımasızca ateş edenlerin, tankın namlusunu savunmasız insanlara doğrultanların ailelerinin de katıldığı yürüyüş, gün geçtikçe darbeci teröristleri kurtarmaya çalışan, aileleri mağdur ilan etmeye ve en azından uluslararası alanda demokrasi kahramanı olarak sunmaya çalışan bir hal aldı. Zaten hedeflenen de buydu. Dünya, ilk günden beri “mağdur darbeciler” tezini işlemiş, Kılıçdaroğlu da bu teze büyük bir destek vermişti. Ancak Kılıçdaroğlu ve küresel vesayet odakları açısından bu yeterli değildi. Özellikle Erdoğan’a gönül veren ve AK Parti tabanını oluşturan kesimlerin de desteğini almaları gerekiyordu. Bunu da sözde mağdur insanların hikayeleriyle yapacaklarını düşündüler. Her geçen gün ardı ardına yazılar yazılmaya başlandı. Televizyon programlarında ana konu hep sözde mağdur darbeciler oldu. Ve sonunda “AK Parti tabanı da bu işten rahatsız” söylemi yaygınlaştırılmaya başlandı.

Mücadeleye tam destek

Özellikle medya ve sosyal medyada büyük tartışmalar yaşandı. “Halkın bu mücadeleye olan inancı azaldı” söylemleri daha sık söyleniyordu. Ancak gerçek ne medyanın ne de sosyal medyanın dediği gibiydi. Milyonlarca insan 15 Temmuz’un birinci yıl dönümünde sadece şehit ve gazilerine sahip çıkmakla kalmadı aynı zamanda bu mücadeleye inandıklarını, desteklediklerini, bu mücadeleyi yürüten siyasi iradenin ve liderin arkasında durduklarını, FETÖ ile mücadelenin takipçisi olduklarını, bağımsızlıklarından ve demokrasiden vazgeçmeyeceklerini yüksek sesle haykırdılar. Mücadele doğru yürümüyor, insanlar mağdur ediliyor söyleminin halk nezdinde karşılık bulmadığı çok açıkça görüldü. Bu toplum 15 Temmuz’da sahip olduğu siyasi bilinci dosta düşmana zaten gösterdi. Bu siyasi bilince rağmen hiç bir siyasal yapı yanlış bir tutum içerisinde olamaz. Böyle bir durumda bunun karşılığını halk verir zaten. Dolayısıyla darbecilerin mağdur olduğu söyleminin sadece uluslararası basında ve FETÖ üyesi teröristlerde karşılık bulduğu çok açık.

Milyonlarca insan içerideki tartışmalara verdikleri bu mesajın yanında, Batı’ya da şu mesajı verdi. Biz 15 Temmuz işgal girişimini unutmadık. Bu mücadelenin devamı için de Cumhurbaşkanımızın arkasındayız. Sizin demokrasi ve insan hakları anlayışınıza, batırdığınız mülteci botlarından şahidiz.

[email protected]