24 Haziran seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsallaşması

Adnan Küçük / Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi
9.06.2018

Cumhur İttifakı, 24 Haziran seçimlerinde galip gelerek Cumhurbaşkanlığı sistemini kurumsallaştıracak düzenlemeleri hayata geçirmenin hesaplarını yapmaktadır. Millet İttifakı partilerinin temel amacı ise kazanmaları halinde parlamenter sistemi yeniden getirmektir. Seçim bu nedenle yeni sistem için önemli bir dönemeçtir.


24 Haziran seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsallaşması

TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte yapılmasını öngören 24 Haziran’da erken seçim kararından sonra AK Parti, MHP ve BBP arasında Cumhur İttifakı kuruldu. Daha sonra muhalefet partilerinden CHP, SP, İP ve DP arasında seçim ittifakı kuruldu. Cumhur İttifakı, hem TBMM seçimlerine, hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik oluştururken, CHP, SP, İP ve DP arasında kurulan Millet İttifakı, TBMM seçimlerine yönelik oldu. Şayet Cumhurbaşkanı ilk turda seçilmezse, muhtemelen CHP, SP, İP ve DP arasında kurulan ittifaka HDP de dâhil olacak ve bu partiler ikinci tura kalan Tayyip Erdoğan dışındaki aday etrafında kenetlenecek.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, parti grupları tarafından aday gösterilen Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce ve Selahaddin Demirtaş ile 100 bin kişi tarafından aday gösterilme usulü ile belirlenen Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu ve Doğu Perinçek yarışacak.

İki proje çatışacak

Bu seçimlerde iki projenin çatışacağı anlaşılıyor. Cumhur İttifakı, 24 Haziran seçimlerinde galip gelerek Cumhurbaşkanlığı sistemini kurumsallaştıracak düzenlemeleri hayata geçirmenin hesaplarını yapmaktadır. Bu sistemin kökleşerek kurumsallaşması ve süreklilik arz edecek şekilde kalıcı hale gelmesi, her şeyden önce bu seçimlerde, hem Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesine, hem de Cumhur İttifakı’nın TBMM’nde çoğunluğu sağlamasına bağlı bulunmaktadır. Millet İttifakı partilerinin temel amacı ise, ellerinden gelirse Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerini kazanarak parlamenter sistemi yeniden getirmek… Dolayısıyla, bu seçimlerin ana konularından birisi de hükümet sistemi olacaktır. Cumhur İttifakı, bütün çabalarını bu sistemin kurumsallaştırılarak yerleşiklik arz etmesine yoğunlaştıracak, Millet İttifakı’nda yer alan partiler ise Cumhurbaşkanlığı sistemini, “tek adam rejimi”, “diktatörlük” gibi söylemlerle itibarsızlaştırarak karşı argümanları dillendirecektir. Her ne kadar Millet ittifakı’nda yer alan siyasî partilerin temel amaçlarından birisi her şeyden önce Cumhurbaşkanlığını kazanmak ise de, Abdullah Gül’ün şahsında çatı adayda uzlaşamayınca, nispeten bu amaçlarının şimdilik kaydıyla gerilediği söylenebilir. Bu durumda bu partiler bütün güçleri ile TBMM’nde çoğunluğu sağlamayı amaçlayacaklardır. Böylesi bir durumda dört türlü ihtimalin ortaya çıkabileceğinden söz edilebilir.

Birincisi Millet İttifakı’nda yer alan partilerin, hem TBMM’de çoğunluğu sağlaması, hem de Cumhurbaşkanlığını ilk ya da ikinci turda kazanmaları, Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsallaşması ve istikrarlı şekilde kökleşmesi açısından olumsuz bir neticedir.

İkincisi, ilk ya da ikinci turda Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi TBMM’de de Millet İttifakı’nda yer alan partilerin çoğunluğu sağlamaları. Bu durumda Türkiye’yi talihsiz gelişmeler bekliyor demektir. Şöyle ki; Cumhurbaşkanı tarafından talep edilen hiçbir kanun çıkarılmayacak ya da çıkarılacak kanunlar tamamen Cumhurbaşkanını etkisizleştirmeye yönelik olacaktır. Diğer yandan, Cumhurbaşkanı tarafından sistemin kurumsallaşmasını sağlamaya yönelik çıkarılacak her bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, TBMM’ndeki çoğunluk tarafından çıkarılacak kanunî düzenlemelerle ya iptal edilecek ya da bu yolla Cumhurbaşkanının eli kolu bağlanarak, sistem işlemez hale getirilecektir. Bu şekilde sistemin kilitlenmesinin neticesi, yaklaşık üç-beş ay sonra seçimlerin yenilenmesidir. Bütün bu sistemsel tıkanmaların muhtemelen önce ekonomiye sonra da siyasete yönelik bedelleri olacaktır. Diğer yandan bu şekilde yapılacak bir seçimde Tayyip Erdoğan bir dönem hakkını da kullanmış olacak; sadece bir dönem daha seçilebilecektir. Şayet, bu şekilde yapılacak bir seçimde, Tayip Erdoğan ilk ya da ikinci turda tekrardan seçilir ve TBMM’de de Millet İttifakı’nda yer alan partiler çoğunluğu sağlayacak olursa, benzer manzaralar tekrarlanabilecektir. Bu durumda Türkiye’de, ya yine üç beş ay sonra tekrardan seçimlere gidilecek ya da bu dönem boyunca Cumhurbaşkanı ile TBMM çoğunluğu çatışması yaşanacak, bu da sistemin tamamen kilitlenmesi neticesini ortaya çıkaracaktır. Yani Türkiye, hem içeride, hem de dışarıda eriyecektir. Bu durumda Cumhurbaşkanının üç beş ay sonra seçimlere gidilmesi kararı alması halinde Erdoğan tekrardan aday olamayacak, Millet İttifakı da en büyük maksadına bu şekilde nail olacaktır.

Üçüncüsü, Millet ittifakında yer alan adaylardan birisinin Cumhurbaşkanı seçilmesi, TBMM’de AK Parti’nin çoğunluğu elde etmesi. Bu durumda Cumhurbaşkanlığı sisteminin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi ve kökleşebilmesi pek mümkün ve muhtemel değildir.

Dördüncüsü, Cumhur İttifakı’nın, hem TBMM’nde çoğunluğu elde etmesi, hem de Erdoğan’ın ilk ya da ikinci turda Cumhurbaşkanı seçilmesi. Bu ihtimalin gerçekleşmesi Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsallaşması ve kalıcı hale gelmesi açısından hayati derecede ehemmiyet arz etmektedir.

Cumhur İttifakı’nın 24 Haziran’da seçimleri kazanabilmesi her şeyden önce bu seçimleri bütün teşkilatları, en uç noktalardaki üyeleri ile birlikte ciddiye almalarına bağlıdır.   Cumhur İttifakı, yaptırılan kamuoyu anketlerine itibar ederek, anket sonuçlarının yüzde 55-60 bandında olduğuna inandığı takdirde, 7 Haziran 2015’in bir benzerinin yaşanması mukadder hale gelebilir. Çünkü bu sonuçlar, bir yandan parti teşkilatlarını, diğer yandan partili yöneticileri rehavete itebilir. Bunun Cumhur İttifakı’na ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin kalıcılığı meselesine ödeteceği bedeller çok ağır olacaktır. Bu seçimde muvaffak olmanın en önemli şartı, Cumhur İttifakı’nın, seçimlerin yüzde 50.1-49.9 bandında olduğu bilinci ile bütün teşkilatlarıyla birlikte var güçleri ile çalışmalarına, bir oy için de olsa her türlü fedakarlıktan kaçınmamalarına bağlıdır.

Türkiye kazansın

Cumhur İttifakı’na yönelik yayılmaya çalışılan bir söylem de, MHP’li seçmenlerin, partilerinin Cumhur İttifakı bağlamında TBMM’ye üye göndermesi garanti olacağı için, seçimlere fazla asılmayacağı, hatta takınılacak bir gevşek tutum sebebiyle bazı seçmenlerin İP’e kayabileceği yönündedir. Bir kere, Cumhur İttifakı’nda, birisinin bütün gücü ile çalıştığı, diğerlerinin gevşek davrandığı yönünde bir pozisyonun ortaya çıkması halinde, netice hüsran olabilecektir. Bu vesileyle iki şeye azami derecede dikkat edilmesi gerekiyor. Birincisi, Cumhur İttifakı içinde yer alan partilerin birbirlerini zedeleyici beyanlarda bulunmamaları, ikincisi, seçimlerde aynı ciddiyet ve vakarla topyekün çalışmalarıdır.

Şu anda, Hükümetin seçimleri etkilemeye yönelik politikaları karşısında, Millet İttifakı’nda yer alan partilerin elleri zayıf değildir. Millet İttifakı’nda yer alan partiler, sadece iç dinamiklerle hareket etmiyor. Başta ABD olmak üzere, Türkiye’de gerek Cumhurbaşkanlığı sisteminin kökleşmesini, gerekse AK Parti iktidarının devamını istemeyen bütün harici güçler, ellerindeki bütün silahları Türkiye’ye karşı kullanmaya başladı. Bunlardan bir kısmı, legal bir parti olan AK Parti’ye her türlü seçim faaliyetlerini yasaklarken, Türkiye’yi yok etmeyi amaçlayan başta terör örgütleri PKK ve FETÖ olmak üzere her türlü terör unsurlarına bağırlarını açmaktadırlar.

 Harici güçlerin de desteğini arkasına alan Millet ittifakı projesinin başarılı olması, Cumhurbaşkanlığı sisteminin geleceği için olumlu sonuçlar doğurmayacaktır. Türkiye, tekrardan harici güçlerin oyuncağı haline gelecek, Batı’nın talepleri ile uyumlu mutlak itaat eden bir Türkiye ortaya çıkacak, eski Türkiye’ye tekrardan rücu edilecek; FETÖ yapılanması hemen olmasa da yakın gelecekte tekrardan palazlanacak, 15 Temmuz’un rövanşı en acı sonuçları ile birlikte alınmış olacaktır. Tabir-i caizse 16 yıllık kazanımlar büyük ölçüde heba olacaktır. Tekrar ifade etmek istiyorum, Cumhur İttifakı bütün bu tehlikelerin bilincinde olmaksızın, rehavete, gevşekliğe yaslandığı an, yukarıda söylediğim bütün olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Umarım, 24 Haziran seçimleri, Türkiye’nin hayrına olur, kazanan Türkiye olur.

[email protected]