Adalet teorileri ve hayatın adaletsizliği

Açık Görüş Kitaplığı / Murat Güzel
30.09.2017

En temelde İslami kültür çerçevesinde ‘adl-i ilahi’, Batı düşüncesinde teodise olarak belirginleşen meseleler çerçevesinde ‘hayatın adaletsiz’liğini tartışan Thomas Macho’nun gerek bu konulara dair ürettiği tartışmalar gerek dini izah tarzlarına yönelttiği eleştiriler, üzerinde durmayı hakediyor.


Adalet teorileri ve hayatın adaletsizliği

Genelde bütün insanların hür ve haklar bakımından da eşit doğduğu fikri başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Fransız İnsan Hakları Bildirgesi olmak üzere ABD Bağımsızlık Bildirgesi’nden Avrupa Birliği Anayasası’nın önsözüne kadar bütün modern siyasi temel kurucu metinlerin en önemli ilkesidir. Ancak insanların doğuşta eşit olmaları onların hayat ve hatta ölüm şartlarının da aynı ya da eşit olduğu anlamına gelmez. 

Alman Kültür Tarihi Filozofu Thomas Macho, özellikle “hayat adaletsiz!” önermesi etrafında tanrı tasavvurlarını, tanrı-insan ilişkilerini ve çeşitli düzeylerde ifade edilmiş adalet teorilerini tartışmaya çalışıyor.

Fanilik ve ölüm sonrası

Mevcut adalet teorilerinin çoğunlukla bireylerin hayatına çekilen sınırların, o hayatların içinde bulunduğu şartların yok sayılarak dile getirildiğini savlayan Thomas Macho, bu teorilerin kaçınılmaz adaletsizliğini “hayat adaletsiz” önermesinin anlaşılma şekillerine yaptıkları müdahalede bulguluyor. Çünkü Macho’ya göre, hayatın adaletsizliği aynı zamanda hayatın ölçüye gelmezliğinde mevcuttur.  Oysa varoluştaki adalet yükümlülüğü cennet, mahşer ve kurtuluş ümidi olmayan bir faniler topluluğunu kabul etmek zorundadır; bu ölçülemezlik ise fanilik ile adalet arasındaki tezada tahammül etmeyi gerektirir; bu istek de nihayetinde bir insanın elinden ölümünü almaya çalışmanın imkânsızlığını siyasi bir sentezin temeline yerleştirmeyi icap ettirir. Demokratik temsilin savunulabilir yanları da kendini en çok bu sentez aracılığıyla ortaya çıkarır. Hayatın izah edilişini ölümle bağlantılandırarak ifade eden Macho bu izah tarzlarından birinin insanın kendi hayatının sahibi ya da maliki olmadığı, “hayatın iade edilmesi gereken bir miras” ya da bir hediye olduğu yaklaşımları ele alır. Fanilik, ölümlülük ve ölüm sonrası kurulacak mahkemeyle yaşanan hayata dair yapılan muhasebenin sonucunda verilen ceza ya da ödül modeli bu izah tarzının belkemiğidir. Eski Mısır’da ortaya çıkan bu izah tarzının monoteist dinlerde de birçok motifinin paylaşıldığını görürüz.

Politik, sosyal, ekonomik, dini, hukuki ve varoluşçu adalet kavramları arasındaki uyum ve tezatları araştırmanın ve yaklaşık olarak onları birbirine bağlamanın zaruri ve anlamlı olduğunu kabul eden Macho yine de adaletin bir çizelge ya da bir aritmetik problem olmadığına işaret eder; ona kalırsa adalet, bir ilahe, bir özlem ve bir ütopyadır.

En temelde İslami kültür çerçevesinde “adl-i ilahi”, Batı düşüncesinde teodise olarak belirginleşen meseleler çerçevesinde “hayatın adaletsiz”liğini tartışan Macho’nun gerek bu konulara dair ürettiği tartışmalar gerek dini izah tarzlarına yönelttiği eleştiriler gerekse de kendi izahı ayrı ayrı üzerinde hassasiyetle durulmayı icap ettiren yönler taşıyor.

Aydınlar, izmler ve ihanet

Modernite boyunca aydınlar meselesi en fazla tartışılan konuların başında gelir. Aydınlar ile hakikat, aydınlar ve bilgi, aydınlar ve toplum, aydınlar ve iktidar konuları 18. yüzyıldan bu yana en çok tartışılan konuların başında gelir. Aydınların diğer sınıflar nezdinde bir bağımsız sınıfı mı teşkil ettikleri yoksa sadece bir grup mu oldukları da tartışmalar içinde yer alan hususlardandır. Bu tartışmalar zemininde Fransız filozof ve romancı Julien Benda, 1920’lerde yazdığı kitapta aydınların hakikate değin taşıdıkları ‘duygu’yu yitirdiklerini, tamamen siyasal hırslarla hareket ederek topluma ihanet ettiklerini savlıyor. Aydınlar sosyolojisinin önemli köşe taşlarından kitap bu haliyle.
Aydınların İhaneti, Julien Benda, çev. Cem Soydemir, Doğu-Batı, 2017

Antik kuşkuculuğun temelleri üzerine

Tüm yazıları günümüze kadar ulaşmış tek Antik Yunan kuşkucusudur Sextus Empiricus. Bu sebeple onun yazıları Yunan kuşkuculuğu ve özellikle de Pyrrhoncu kuşkuculuk hakkındaki ilk başvuru kaynaklarındandır. Kuşkuculuk adlı kitap bu tartışmacı hekim ve filozofun sadece kuşkuculuğun ana hatlarını açıkladığı görüşlerini değil, aynı zamanda dogmatik, kesinlikçi denebilecek filozofların öğretilerinin eleştirilerini de kapsıyor. Antik Yunan Felsefesi’ndeki hemen her isme atıfta bulunan Sextus’un düşüncelerinin anlaşılabilmesi için özet de olsa bu felsefelerin bilinmesi gerekiyor. Kuşkuculuk, Sextus Empiricus, çev. Mustafa K. Sütçüoğlu, Ayrıntı, 2017

@uzakkoku