Barzani devri sona mı eriyor?

Bilgay Duman / ORSAM, Araştırmacı
21.10.2017

Barzani, bağımsız devlet kurma noktasından elindeki toprakları kaybeder konuma geldi. Barzani eğer siyasi olarak yaşamak istiyorsa, KYB ve Bağdat’la anlaşma zemini aramak ve Türkiye’yi ikna etmek zorunda. Türkiye’nin Bağdat’la Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği konusunda aynı düzlemde olduğu düşünüldüğünde Barzani’nin bağımsızlık söyleminden vazgeçmesi önemli bir nokta.


Barzani devri  sona mı eriyor?

15 Ekim gecesi Kerkük’te başlayan Irak güvenlik güçlerinin operasyonu ve sonrasındaki gelişmeler uluslararası kamuoyunun dikkatini yeniden Kerkük merkezli olaylara çevirdi. Irak güvenlik güçlerinin Haşdi Şabi’nin de desteğiyle Kerkük’te başlat-tıkları operasyonun Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) anayasal sınırları (Erbil, Süleymaniye, Duhok) dışında kontrol ettiği ve Peşmergelerin bulunduğu ihtilaflı bölgeler olarak adlandırılan diğer bölgelere de uzanmasıyla Irak’ta yeni bir süreç başladı. Zira Irak güvenlik güçleri çok kısa bir zamanda, bir gün dahi geçmeden, Peşmergenin elinde olan, ancak idari olarak Irak Merkezi Hükümetine bağlı başta Kerkük olmak üzere, Musul’un Sincar, Mahmur, Saheel, Neyno-va, Selahattin’in Tuzhurmatu, Diyala’nın Hanekin, Celevle ve Karatepe gibi yerleşim bölgelerinde kontrolü tamamen sağlamış oldu. Bununla birlikte Irak güvenlik güçleri, IKBY’nin kontrolündeki petrol alanlarında da denetimi tekrar sağla-dı. Bu operasyonlar sırasında en dikkat çekici olay, birkaç ufak çaplı çatışmanın haricinde söz konusu bölgelerden Peş-mergelerin çekilerek yerlerini Irak güvenlik güçlerine devretmesi oldu. Mevcut durum itibariyle Kerkük’e bağlı Altınköprü, Musul’a bağlı Sincar, Diyala’ya bağlı Hanekin gibi bölgelerde Haşdi Şabi, Peşmergeler ve bölge halkı arasında sorunlar yaşansa da Irak güvenlik güçlerinin kontrol sağladığını söylemek yerinde olacak.

Erbil-Bağdat çekişmesi

Yaşanan olaylar farklı çatışma dinamiklerini ve güç odaklarını bünyesinde barındırıyor. Bu anlamıyla Kerkük merkezli olayların etnik ya da mezhepsel temelli çatışma dinamiklerinin emarelerini taşıdığını söylemek mümkün. Aynı zamanda burada yerel, ulusal ve bölgesel aktörlerin etki ve hakimiyet mücadelesinin daha keskin olarak belirginleştiğini de ifade etmek gerek. Etki ve hakimiyet mücadelesinde siyasi, idari ve askeri fay hatları bulunuyor ve aktörler bu fay hatlarını kırılganlaştırıyor. Bu fay hatları üzerinde Erbil ve Bağdat karşı karşıya gelirken, KDP ve KYB arasındaki mücadelenin yanı sıra KYB’nin iç dengelerinin ortaya çıkardığı dinamikler de sürecin şekillenmesinde etkili konumunda. Ayrıca Türkiye, İran ve ABD’nin pozisyonları bu dinamikleri etkileyen önemli bir unsur.

Kerkük’teki olaylara ilişkin dinamiklerin ana merkezini Erbil ve Bağdat oluşturuyor. Aslına bakıldığında 2003 sonrasında IKBY’nin toprak genişletmek suretiyle idari, siyasi ve hukuki olarak anayasal sınırların dışına çıkması sorunun temeli. IK-BY’nin bu genişlemesinde ABD’nin etkisini ve desteğini görmezden gelmek mümkün değil. IKBY genişleme stratejisini, DEAŞ’ın ortaya çıkışını fırsat bilerek, 2014 sonrası daha da geliştirdi ve anayasal sınırlarını aştı. Kerkük’te tam kontrol sağlayan Kürt gruplar, diğer tartışmalı bölgelerde de varlığını ve gücünü pekiştirdi. Barzani bu anlamıyla Irak merkezi hükümetinin zayıflığından ve güç boşluğundan faydalandı. Diğer taraftan zayıf bir siyasi destek ve yeteneğe sahip olduğu düşünülen Irak Başbakanı Haydar El-Abadi ise özellikle DEAŞ ile mücadele üzerinden zayıf pozisyonunu güçlendirmeye çalıştı. Abadi iç politikada da diğer siyasi gruplarla da yumuşak ve uyumlu bir ilişki geliştirdi. ABD’nin yanı sıra Irak’taki en etkili dış güç olan İran’ın desteğini yanına almaya çalıştı. Mesut Barzani’nin referandum hamlesi de Abadi için bir fırsat oldu. Abadi, Mesut Barzani’ye olan iç ve dış tepkileri kendisine desteğe çevirdi ve Barzani’yi köşeye sıkıştırdı. IKBY iç politikası açısından KDP’nin en büyük rakibi olan KYB’yi yanına çekerken, ilişkilerinin bozuk olduğu Türkiye ile de sıcak bir diyalog sağladı. En sonunda Haydar El-Abadi, yaptığı bu operasyonla Erbil-Bağdat arasındaki mücadelede üstünlüğünü sağladı. Abadi bu operasyon hamlesiyle pek çok şeyi bir anda yapmış oldu. Öncelikle egemenliğini yeniden tesis etti ve idari olarak merkezi hükümete bağlı olan ancak Peşmergelerin hakimiyetinde bulunan bölgelerde kontrol sağladı. Böyle-ce 2003’ten sonra IKBY’ye karşı toprak kaybeden değil, toprak kazanan lider konumuna geldi. Buradan hareketle Irak’ın parçalanmasının da önüne geçerek, siyasi bir avantaj sağladı. Eğer ani ve keskin bir gelişme ortaya çıkmazsa, bu durum Abadi’nin 2018’de yapılacak seçimler öncesi en büyük avantajı olacağa benziyor.

Barzaniler ne kaybetti?

Kürt siyasetinin iç dengesi açısından da Irak merkezi hükümeti tarafından düzenlenen Kerkük operasyonu büyük önem taşıyor. Operasyon Kürt iç siyasetine ilişkin bütün dengeleri değiştirmiş görünüyor. Zira Irak Merkezi Hükümetinin, ope-rasyonu KYB ile anlaşmalı bir şekilde yaptığı söylenmekle birlikte, operasyon sırasında yaşanan gelişmeler ve daha sonra KYB’li yetkililer tarafından yapılan açıklamalar da bunu kanıtlar nitelikte. Nitekim operasyon sırasında KYB’li Peşmergeler geri çekilerek yerlerini Irak güvenlik güçlerine bıraktı. Bu nedenle KDP Peşmergeleri de bir direnç gösteremedi. Bu neden-le IKBY, 2003 sınırlarına geri çekilmek durumunda kaldı. Bu durum Kürt iç siyasetinde büyük bir travma ortaya çıkarmış ve varolan çatlağı derinleştirmiş durumda.

Barzani’nin, 2013’te iki yıl uzatılan başkanlık süresi Ağustos 2015’te dolmasına rağmen görevden ayrılmaması nedeniyle IKBY’de başlayan siyasi kriz hala çözülemezken, bölgede yaşanan ekonomik krizin de boyutları giderek yükseldi. Bu du-rum Mesut Barzani’yi iç politikada oldukça zor duruma sürükledi. Ancak IŞİD tehdidi nedeniyle IKBY içerisindeki bu siyasi problemler ötelendi. Son bir yıllık süreçte IKBY içerisindeki partilerin yeniden pozisyon almaya başladıkları görüldü. Özel-likle KYB, iç siyasette kaybettiği tabanı ve etkiyi yeniden kazanmak için yeni bir strateji geliştirdi. Önce Süleymaniye’de tabanını paylaştığı Goran ile stratejik anlaşma yaptı ve Süleymaniye’de elini rahatlattı. Diğer taraftan Mesut Barzani de içerideki gücünü konsolide edebilmek ve KYB’nin önüne geçebilmek için hamleler yaptı. Bu noktada Mesut Barzani, KYB içerisindeki önemli figürlerde Kosrat Resul ve Kerkük Valisi Necmettin Kerim’le ortak bir strateji geliştirdi. Böylece KDP’nin, KYB’deki liderlik mücadelesi üzerinden KYB’yi zayıflatmaya yönelik adımlar attığını söylenebilir. KYB bu hamleye karşı en güçlü olduğu yer olan Kerkük üzerinden KDP’ye cevap verme eğilimine girdi. Kerkük’teki Irak merkezi hükümeti-ne bağlı Kuzey Petrol Şirketi, Süleymaniye’den KYB’li Peşmergeler tarafından ele geçirildi. Çünkü Kerkük’teki altı büyük sahadan dördüne 2014 sonrası KDP tarafından el konuldu. Ayrıca KYB genel merkezi Barzani ile işbirliği yapan Necmettin Kerim’in değiştirilmesine yönelik de kulis yapmaya başladı. Böylece amaç “Kürtlerin Kudüs’ü” olarak ifade edilen Ker-kük’ü kullanarak KDP’nin Kürt iç politikasındaki etkisini zayıflatmaktı. Buna karşılık Mesut Barzani, en büyük kozunu oy-nadı ve bağımsızlık referandumu kararı aldı. Bu referandum kararı IKBY’deki siyasi krizi derinleştirse de Mesut Barzani’ye, halk tabanında büyük bir popülarite kazandırdı. Aynı zamanda Mesut Barzani, en büyük rakibi olan KYB’ye sessiz bir dar-be yaptı ve KYB’yi bölünmeye götürdü. Bu bölünme özellikle Kerkük’te kendini net olarak gösterdi. KYB genel merkezi (aslında daha çok Talabani ailesi ve destekçileri) Kerkük’te referandum yapılmasına karşı çıkarken, Necmettin Kerim ve Kosrat Resul Kerkük’te referandum yapılmasını destekledi. Bu nedenle Kosrat Resul askeri gücünü Kerkük’e göndererek burada sandıklarını kurulmasını sağladı. 

Talabaniler ne kazandı?

Ancak Kerkük’te Irak Merkezi Hükümeti tarafından yapılan operasyonda Talabani ailesinin pozisyonuna bakıldığında Kerkük’teki üstünlüğü karşı tarafa (Kosrat Resul-Necmettin Kerim) kaptırmaya niyeti olmadığı görülüyor. Kerkük, KYB’nin Kürt iç siyasetinde en büyük etkiyi ürettiği yer olmakla birlikte, KYB Kerkük’ün sınırlarının dışına taşmış olan etkisinden de faydalanmak istiyor. Zira Goran’ın 2009’da KYB’den ayrılarak IKBY siyasetine dahil olmasıyla Süleymaniye’de Goran’la olan güç paylaşımı, Kerkük için geçerli değil. Bu nedenle KYB için Kerkük bir direnç noktası. Aynı zamanda Kerkük’ün Ta-labani ailesi için de farklı bir manevi önemi bulunuyor. Irak’ın kuzeyinde Talabanilere ait Kadiri Tekkesi’nin merkezi de Kerkük. Bu nedenle Talabani ailesi Kerkük’ü ve Kürt iç siyasetindeki etkisini karşı tarafa (Barzani ve KYB içerisindeki yan-daşlarına) kaptırmamak için Bağdat merkezli siyasete yönelmiş durumda. Bu yönelim Kerkük’teki operasyon sırasında da net olarak görüldü.

Tabii bu aşamada önemli olan Talabanilerin Bağdat’la yaptığı bu ittifak doğrultusunda ne kazanç sağladığı ya da sağla-yacağı. Mevcut durum itibariyle Kürt halkında Talabanilere karşı Bağdat’la ittifak nedeniyle bir tepki ortaya çıkmış du-rumda. Ancak Talabanilerin IKBY’nin dışında Süleymaniye, Halepçe ve Kerkük’te federe bölgeler oluşturmaya yönelik çabaları olduğu konuşuluyor. Bunun gerçekleşmesi durumunda Talabanilerin tabanını tekrar konsolide etmesi mümkün görünüyor. Ancak bu durum Kürt iç politikasında tekrar bölünme sorununu ortaya çıkarabilecek nitelikte. Talabanilerin Bağdat’la anlaşması, Mesut Barzani’nin 1996’da Saddam Hüseyin ile anlaşarak KYB’yi Erbil’de çıkartmasına benzetiliyor. Burada iç savaşı beraberinde getirebilecek daha uç bir düşünce akıllara geliyor. Talabanilerin Bağdat ile ittifakının Sü-leymaniye, Halepçe ve Kerkük’ün dışına çıkarak, KYB’nin Erbil’de de tekrar kontrol sağlaması konusunda hamle yapıp yapmayacağı merak konusu. Askeri bir müdahale olmasa bile Erbil üzerinde Talabanilerin siyasi bir hamle yapması söz konusu olabilir. Nitekim Irak Federal Yüksek Mahkemesi KYB Genel Sekreter Yardımcısı ve IKBY Başkan Yardımcısı olan Kosrat Resul’e Kerkük’teki Irak Merkezi Hükümetine ait güçlere işgalci demesi sebebiyle 7 yıl hapis cezası verdi. Mevcut durum itibariyle Irak Merkezi Hükümetinin bu cezayı fiilen uygulama şansı pek gözükmese de Mesut Barzani üzerinde baskı yaratmaya ve KYB iç dengeleri açısından da Talabanilere karşı olan bir figürü elimine etmeye çalışıyor. 2003’ten bu yana Barzani’nin en büyük dış destekçisi olan ABD’nin, operasyona ilişkin destekler tavrı da Barzani’nin IKBY’deki iktidarı açısından endişe verici bir durum. Buna Mesut Barzani’nin Türkiye desteğini kaybettiğini de eklemek gerekiyor. Ayrıca Barzani, bağımsız devlet kurma noktasından elindeki toprakları kaybeder konuma geldi. Bu durumda Barzani eğer siyasi olarak yaşamak istiyorsa, yeniden KYB ve Bağdat’la anlaşma zemini aramak ve Türkiye’yi ikna etmek zorunda. Türki-ye’nin Bağdat’la Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği konusunda aynı düzlemde olduğu düşünüldüğünde Barzani’nin bağımsızlık söyleminden vazgeçmesi önemli bir nokta. Bununla birlikte Türkiye açısından PKK terör örgütüne karşı da somut adımlar atması gerekecek. Zira Kerkük’teki son operasyonda PKK’nın daha iyi ilişkilere sahip olduğu KYB’den değil de KDP’den yana tavır almış olması, Barzani’yi zorluyor. Bu nedenle Mesut Barzani’nin istifa edebileceği ihtimali yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Görünen o ki Mesut Barzani’nin 2003’ten bu yana 14 yıldır yaşadığı “Lale Devri”, Irak Mer-kezi Hükümetinin operasyonu ile son bulmuş görünüyor. Bu aşamada Mesut Barzani’nin Kürt iç politikasında ve dış poli-tikada göstereceği direnç ya da uzlaşı; çatışma dinamiklerinin etnik, bölgesel ya da ulusal nitelikte bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğinin belirleyicisi olacak.

@BilgayDuman