Çalışma hayatının sorunları 2019’a bırakılmamalı

Tarkan Zengin / Çalışma Hayatı Uzmanı
21.10.2017

Çalışanları ve sendikaları rahatsız eden bir dizi sorun çözüm bekliyor. Taşeron, iş kazaları ve mevsimlik gezici tarım işçilerinin durumu bunlardan bazıları. Kıdem tazminatında kazanımların geriye götürüleceği iddiaları ile memurların iş güvencesine ilişkin iddialar da açıklığa kavuşturulmalı.


Çalışma hayatının sorunları 2019’a bırakılmamalı

Çalışma hayatı muhatapları itibariyle neredeyse tüm toplumu ilgilendiriyor. O nedenle çalışma hayatına ilişkin yapılması muhtemel değişiklikler ve yapılan düzenlemeler önemli bir kesim tarafından dikkatle izleniyor. Maliye Bakanlığı, binek otomobillerin Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne (MTV) 2018’de yüzde 40 artış yapılacağını ve çalışanların yüzde 27 olan üçüncü vergi diliminin yüzde 30’a çıkarılacağını söylemişti. Toplumsal tepkiye neden olan bu artışlar sonrasında Cumhurbaşkanının talimatı üzerine doğru olan yapıldı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen “torba tasarı” üzerinde verilen önergenin kabul edilmesiyle MTV zam oranı yüzde 25’e çekildi ve çalışanların yüzde 27 olan üçüncü vergi diliminin yüzde 30’a çıkarılmasından vazgeçildi. MTV ve vergi dilimlerinde olduğu gibi toplumun önemli bir kesimini ilgilendiren ve özellikle emekçileri ilgilendiren kararlar alınırken sendikaların ve toplumun tepkilerine kulak vermek bazı yanlışların düzelmesine neden olabiliyor. Yaşadığımız bu vergi düzenlemesine benzer çalışanları ve sendikaları rahatsız eden bazı sorunlar var. Bu sorunları 2019’a bırakmamak gerekir. Taşeron, iş kazaları ve mevsimlik gezici tarım işçileri gibi sorunların kısa sürede çözülmesi gerekir. Ayrıca kıdem tazminatında kazanımların geriye götürüleceği iddiaları ile memurların iş güvencesine ilişkin iddialar açıklığa kavuşturulmalıdır. 

Taşeron işçilerin durumu

AK Parti son seçim beyannamesinde kamuda asıl işi yapan taşeron işçilerinin kadroya alınacağını söylemişti. Bizler de “asıl iş” ve “yardımcı iş” ayrımının yapılmasının yeni sorunlar doğuracağını ve az sayıda olan “asıl işi yapan” taşerona kadro verilmesinin çoğunluk konumunda olan “yardımcı işleri yapanlarda” rahatsızlığa neden olacağını söylemiştik. Böyle yapılırsa çalışma hayatının temel bir sorununu çözmek isterken yeni kargaşaların yaşanabileceği uyarısını yapmıştık. Dönemin Başbakanı 2016’da grup toplantısında “asıl iş” ve “yardımcı iş” ayrımı olmadan kamuda çalışan tüm taşeronlara kadro müjdesi vermişti. Çalışmalar sürerken ülkemiz 15 Temmuz 2016’da hain FETÖ’nün işgal girişimine maruz kalmıştı. Gündemden düşen taşeronlara kadro çalışmaları yeniden gündeme geldi. Yaklaşık 1 milyon olduğu söylenen taşeronlar kadro beklentilerinin gerçeklemesini bekliyor. Başbakan yıl sonuna kadar taşeron çalışmalarını bitireceklerini söyledi. Taşeron sorunu bir sonraki yıla bırakılmadan ivedi olarak çözülürse önemli bir kesim rahatlatılmış olur.Çalışma hayatının temel sorunlarından biri de iş kazalarıdır. 2017’nin ilk sekiz ayında yaklaşık bin 340 işçimiz iş kazaları nedeniyle hayatını kaybetti. Geçtiğimiz hafta 11 Ekim’de İzmir’in Aliağa ilçesindeki TÜPRAŞ Rafinerisi’nde bir patlama meydana geldi. Boş ürün tankında bakım yapılırken gaz sıkışmasının neden olduğu düşünülen kazada dört işçi öldü ve iki işçi yaralandı. 17 Ekim’de ise Şırnak’ta bir kömür ocağında meydana gelen göçük nedeniyle yedi işçimiz öldü. Üstelik bu maden sahası, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından “işletme ve iş güvenliği riski barındırdığı için” 2013 yılında faaliyeti durdurulmuş bir saha. Kaçak olarak işletilen madende çalışan işçiler, işverenler tarafından bile bile ölüme gönderilmiştir. İşverenlerin bitmek bilmeyen kar hırsları yaşanan ölümlerin önemli nedenlerinden biridir. Mevzuata ilişkin önemli düzenlemeler yapmamıza rağmen ölümlü iş kazalarında azalma gerçekleşmemiştir. İş kazalarını önlemek için gerekli tüm tedbirleri alan işverenler, alınan tedbirlere uyan çalışanlar ve bunları sıkı biçimde denetleyen devlet sistemi bir bütün olarak çalışmazsa ölümlü iş kazalarını azaltmak mümkün olmaz. 

Çalışma hayatında mevsimlik tarım işçilerinin barınma, ücret, eğitim, kazalar ve sosyal güvenlik gibi sorunları acilen çözüm bekliyor. Çoğu zaman trafik kazalarıyla gündeme gelen mevsimlik tarım işçilerinin aileleriyle birlikte sayıları 1 milyona yaklaşıyor. Bu konuda son düzenleme 2017/6 Sayılı Başbakanlık Genelgesi’dir. Bu genelgede Başbakan “Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak amacıyla; bulundukları illerden başka illere giden vatandaşlarımızın ve ailelerinin bu süreçte yaşadıkları sorunlarının giderilmesine yönelik olarak ilgili kurum ve kuruluşlara” 36 maddelik bir talimat vermiştir. 2017 Başbakanlık Genelgesinin 22. Maddesi Valiliklere mevsimlik tarım işçileri bürosu kurma görevi vermektedir. Genelgenin 22. Maddesine göre: “Valilikler bünyesinde, vali tarafından görevlendirilecek vali yardımcısı başkanlığında; Eylem Planı’nın hazırlanması, uygulanması ve izlenmesi ile görevli, sekretaryasını çalışma ve iş kurumu il müdürlüklerinin yapacağı ve il emniyet müdürlükleri, il jandarma komutanlığı, gıda tarım ve hayvancılık il müdürlükleri, aile ve sosyal politikalar il müdürlükleri, SGK il müdürlükleri, büyükşehir belediyesi; olmayan yerlerde ise mülki idare amirinin uygun gördüğü belediye temsilcilerinden oluşan mevsimlik tarım işçileri bürosu kurulacaktır”. Bu çerçevede özellikle göç alan ve veren illerde ivedi olarak bürolar oluşturulmalıdır. Bu bürolar genelgenin öngördüğü projeleri yapmak için hızlı hareket etmelidir.

Memurların iş güvencesi nedense belli dönemlerde tartışmaya açılır. Özellikle mesnetsiz bazı iddialarla memurların çalışmadığı ve bu nedenle iş güvencelerinin kaldırılması gerektiği söylenir. Sayıları 3 milyonu aşan memurların istisna birkaç örnek üzerinden iş güvencelerini tartışmaya açmak son derece tehlikelidir. Gece gündüz demeden fedakarca çalışan milyonlarca memuru birkaç kötü örnek üzerinden değerlendirmek doğru değil. Bugün FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C, PYD/YPG vb. birçok terör örgütüyle mücadelede memurların ve işçilerin katkıları önemlidir.  Memurların iş güvencelerinin tartışılması memurların moral, motivasyon ve verimliliklerini olumsuz etkilediği gibi işyerlerinde çalışma barışının bozulmasına neden olmaktadır. Kaldı ki memurların sınırsız bir iş güvencesi zaten yok. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde “Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller” başlığında 12 farklı bent düzenlenmiştir. İddia edildiği gibi çalışmayan ve yanlış yapan memurlar yasal olarak sınırsız bir iş güvencesine sahip değildir.

Kıdem tazminatı meselesi

Kıdem tazminatı fonuna ilişkiler tartışmalar uzun yıllardır devam ediyor. Bazı dönemlerde bu konuda taslak metinler hazırlandığını ve kısa sürede değişiklik yapılacağı söylendi. Geçen yıl da kıdem tazminatı konusunda değişikliğin kısa sürede devreye gireceği belirtildi. Daha önce Cumhurbaşkanımız Erdoğan “Tarafların mutabakatı olmadan benim önüme kıdem tazminatını getirmeyin” demişti. Bu nedenle işçiler ve sendikaları bu sözü kazanımlarında bir kayıp olmayacağının teminatı olarak gördü. Kıdem tazminatı meselesi işçi ve işveren sendikaları arasında bir mutabakat olmadığı için mevcut haliyle devam edecek. Ancak burada yeni bir sorun var. Referandum sonucu olarak 2019’da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devreye girecek. Başbakanlık kaldırılacak.

Kıdem tazminatının tavanı belirlenirken mevcut yasaya göre en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarı esas alınıyor. Yasada kıdem tazminatının tavanı “Toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez” şeklinde düzenleniyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğinde en yüksek devlet memuru Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri mi olacaktır? Başbakanlık Müsteşarlığı kaldırılacağına göre onun yerini kimin alacağı kıdem tazminatının tavanını belirleyecektir. 

@TarkanZengin