Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile siyasetteki kast aşılacak

Av. Rıdvan Yıldız / Genç İrade Derneği Genel Sekreteri
11.03.2017

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile ‘kötünün iyisini seçmek’ ifadesi son bulacak, halk, iyileri, daha iyileri devletin başına seçebilecektir. Bu da devleti yönetenlerin minnet duyacağı merciin sadece halk olmasını sağlayacaktır. Artık bazı siyasi, bürokratik, ekonomik güçleri değil yalnızca halkı arkasına alanlar siyasette yer alabilecektir.


Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile siyasetteki kast aşılacak

Cumhurbaşkanlığı Sistemi tartışmalarında muhalefet tarafından en çok gündeme getirilen noktalardan birisi yeni sistemde Cumhurbaşkanı’nın her türlü usulsüzlüğü yapsa, her türlü suçu işlese dahi bir denetim mekanizmasının olmadığı şeklindedir. Cumhurbaşkanı’nın yargılanamayacağı şeklinde yapılan algı, seçilmiş iradenin üzerinde baskı kurmaya çalışan bürokrasinin son çığlığıdır. Zamanında Başbakan asmış, hükümetler devirmiş vesayet odakları yeni sistemde Cumhurbaşkanı’nı nasıl bürokratik kıskaca alırız hesapları yapmakta. Bugün bir memurun bile yargılanması için özel koşullar mevcut. Böyle olmasına rağmen sanki sadece Cumhurbaşkanı’na bir ayrıcalık tanınıyor havası estirilmesi bilinçli bir algı yönetimidir. Mevcut sistemde vatana ihanet dışında yargılanamayan bir Cumhurbaşkanı var iken yeni sistemde işlediği her suçtan Cumhurbaşkanı yargılanabilecektir. Örneğin şu anki sistemimizde Cumhurbaşkanı aleni bir şekilde rüşvet alsa dahi yargılanamazken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile her türlü suçtan yargılanmasının önü açılmaktadır.

Elbette ki Cumhurbaşkanlığı’nın yargılanması olağanüstü bir durumdur ve olağanüstü şartlar ile yapılması kadar doğal bir durum yoktur. Cumhurbaşkanı’nın hiçbir şekilde yargılanamayacağı gibi bir algı oluşturmaya çalışanlar, Cumhurbaşkanı yargılamayı olağan hale getirmek, canları istediğinde bürokrasinin sopasını Cumhurbaşkanı’nın tepesinde sallamak için Cumhurbaşkanı’nın bir memur kadar bile güvencesi olmasın istiyor. Vesayet odakları yeni sistemde milletin iradesini sekteye uğratamayacaklarını biliyor.

Delirirse ne olacak?

En yoğun yapılan ikinci algı çalışması da Cumhurbaşkanı’nın istediği gibi hareket edebileceği ve hiçbir denetime tabi olmadığı iddiasıdır. Yeni sistemde Cumhurbaşkanı gerek TBMM gerekse Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebilir. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi üyelerini atamasıyla ilgili şu nokta gözden kaçırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 12 yıl iken Cumhurbaşkanı’nın görev süresi beş yıldır. Yani Cumhurbaşkanı ancak Anayasa Mahkemesi üyeliklerinde boşalma olduğunda atama yapabilir. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi üyelerini görevden alması mümkün değildir. Ancak hakimliğe engel bir suçtan hüküm giymesi ve sağlığının yerinde olmaması halinde Anayasa Mahkemesi üyesinin görevi sona erer. Yani bir Cumhurbaşkanı görev süresi boyunca Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmını atama imkanı bulacağı unutulmamalıdır. Örneğin şu an Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül döneminde atanan üyeler mevcut üyelerin çoğunluğunu oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde Bakanlar Kurulu’nun görevleri Cumhurbaşkanı’na devredilmiş diyebiliriz. Yine TBMM çıkaracağı kanunlar ile bütçeyi onaylamayarak Cumhurbaşkanı’nı denetleyebilmektedir.

Algı çalışmalarındaki uç sorulardan biri “Cumhurbaşkanı delirirse ne olacak?” sorusudur. Cumhurbaşkanı şu anki sistemde delirse yapılabilecek hiçbir şey yok. Ne görevden alabilir ne de yargılayabilirsiniz. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde ise TBMM 2/3 çoğunluğu seçimlerin yenilenmesine karar vererek böyle olağanüstü bir durumu bertaraf edebilir. En çok çarpıtılan noktalardan biri de Cumhurbaşkanı ve TBMM’nin karşılıklı fesih yetkisidir. Esasında bu düzenlemenin konulup konulmaması çok düşünüldü. Ancak yine öngörülemeyen bir tıkanıklık olursa bu yolun kullanılabilmesi için esasında sistemde bir hava deliği olarak nitelendirebiliriz bunu. Cumhurbaşkanı, TBMM’yi feshederse kendisini de feshetmiş olacak ve yine seçilmesi için halkın yüzde 50+1 oyunu alması gerekecek. Eğer Cumhurbaşkanı ikinci döneminde iken TBMM’yi feshederse bir daha aday olamayacak. TBMM, ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanı’nı görevden alırsa bir kereliğine mahsus Cumhurbaşkanı tekrar aday olabilecek. Aslında bu fesih yetkisi sistemde olağanüstü ve öngörülemeyen bir tıkanıklık ihtimali için konulan bir düzenlemedir.

Mevcut sistemde halkın kendi adayını belirleme hakkı dahi bulunmuyor. Halkımızın tek yapabildiği önüne sunulan seçeneklerden birine oy vermek ve bunun demokrasi olduğunu zor da olsa kabul etmek. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yüz bin vatandaş Cumhurbaşkanı adayını yani devleti yönetecek kişiyi aday gösterebilir. Bu halkın doğrudan aday gösterebilmesi açısından oldukça önemli. Mevcut sistemde 20 milletvekilinin Cumhurbaşkanı aday göstermesi mümkünken bu da bir sürü kulis görüşmesini, bir takım vaatleri kaçınılmaz kılıyor. Bunun doğal sonucu olarak devletin başına geçen kişi bazı odaklara minnet duymak zorunda kalabiliyor. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile halk doğrudan aday göstererek siyasetteki kast sistemini kırabilecektir. Şu an herhangi birinin siyasette yükselmesi halk arkasında olsa bile siyasetin çarkları izin vermezse mümkün olmamaktadır. Ancak Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile partisi dahi olmayan bir aday halk tarafından desteklenerek aday olabilir ve devletin başına geçebilir. Bu durum sırtını yalnızca halkına dayayan liderleri ortaya çıkarması açısından büyük fırsattır. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile halk önüne konulan adaylara mecbur olmayıp kendi adayını çıkararak sürpriz bir Cumhurbaşkanı seçebilir. Yani Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile kötünün iyisini seçmek terimi son bulacak ve halk, iyileri, daha iyileri devletin başına seçebilecektir. Bu da devleti yönetenlerin tek minnet duyacağı merciin sadece ve sadece halk olmasını sağlayacaktır. Yani artık bazı siyasi, bürokratik, ekonomik güçleri arkasına alanlar değil yalnızca halkı arkasına alanlar siyasette yer alabilecek ve mevcut siyasetteki kastı bu sayede aşmak mümkün olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile devleti yönetmeye talip olan adaylar halkın daha geniş kesimine yönelik projeler, çalışmalar yapmak zorunda kalacak. Artık bir grubun kemik oyu ile büyük alanlar elde etme dönemi son bulmalı. Devletin başına geçmek için sert, keskin, marjinal, ütopik söylemlerden uzaklaşmak ve reel politikaları vaat etmek gerekeceğinden altı boş siyasi polemikler de son bulacaktır. Yani devleti yönetmeye talip olacaklar artık çok daha fazla çalışmak, çok daha fazla gönül kazanmak, çok daha fazla halkla kucaklaşmak zorunda kalacaklardır.

Milletvekillerinin çıkardıkları yasalardan haberdar olmaması sık sık mizah konusu olmaktadır. Bunun mevcut sistemin doğal sonucu olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü milletvekilleri yasamanın haricinde her alanda bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile milletvekilliğinin yürütmenin alanındaki noktalara müdahil olmaları son bulacaktır. Bu da artık Meclis çalışmalarına ve bölgelerindeki çalışmalara odaklanan milletvekilleri demektir. Milletvekili olmanın çıkar açısından albenisi ortadan kalkacağı için sadece ve sadece halka hizmet peşinde koşacaklar bu göreve talip olacaklardır.

Mevcut sistemde bazı siyasi partiler liderinin başarısına yetişemezken, bazı liderlerin başarısızlıkları da partinin arkasına saklandıkları için ortaya çıkamıyor. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile parti lideri ve parti ayrı ayrı oylanacağından başarılı ve başarısız siyasetçiler ile kadrolar çok kolay tespit edilecek ve siyasetten eleneceklerdir. Örneğin X partisi lideri  Cumhurbaşkanı aday oldu ve yüzde 55 oy aldı ancak partisi  yüzde 40 oy aldı diyelim. Bu durumda bu partinin kadrolarının ve milletvekili adaylarının başarısız olduğu görülecektir. Yani halk sevdiği lider uğruna aynı partinin milletvekili adayına da oy vermek zorunda kalmayacaktır. Ya da Y partisi lideri Cumhurbaşkanı adayı aday oldu ve yüzde 18 oy aldı ancak Y partisinin oyu yüzde 27 diyelim. Bu durumda da söz konusu partinin liderinin başkanlığı tartışmaya açılacaktır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile liderin arkasına saklanarak yer edinmek de partinin arkasına saklanarak liderliğini korumak da son bulacak. Başarısızlar uzun süre siyasette koltuk işgal edemeyecekler.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi aslında bir binanın kaba yapısı olarak düşünülmelidir. Elbette ki anayasa değişikliğinin devamında Siyasi Partiler Kanunu başta olmak üzere bazı değişiklikleri getirecektir. Neden önce Siyasi Partiler Kanunu’ndan başlanmadı diye eleştirenler elbette ki var. Ancak kaygan zeminde yönetmenin zor olduğu bir sistemde Siyasi Partiler Kanunu’ndan düzeltmeye başlarsanız anayasayı değiştirme fırsatını bulamazsınız. Mevcut sistem bu adımı attığınızda sizin ayağınız kaydırılır ve bürokratik zincirler ve kaostan kurtulmak iyice imkansızlaşır. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin kabulü sonrasında Siyasi Partiler Kanunu ve diğer kanunlarda değişiklikler kaçınılmazdır. Sistem değiştikten sonra gerek yüzde 10’luk seçim barajı, gerek milletvekili belirleme süreçleri de değişecektir. Yani Cumhurbaşkanlığı Sistemi katı parti disiplinini giderek yumuşatacak ve daha özgür bir siyasi atmosfer ortaya çıkacaktır.

[email protected]