İnsan aklı nasıl işler?

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
11.02.2017

Darülfünün felsefe tarihi hocalığı yaptığı 1914-1917 yılları arasındaki derslerinin notlarından oluşan Darülfünun ‘Tarih-i Felsefe Dersleri’nin girişi bölümünde Ayni, “felsefe tarihi” disipliniyle ilgili bilgiler veriyor. Birbirini takip eden ve biri diğerinden meydana gelen düşünce akımlarını sıralayarak insan aklının nasıl işlediğini bize göstermeyi amaçlıyor.


İnsan aklı nasıl işler?

Geç Osmanlı’dan Erken Cumhuriyet dönemine Türk düşünce hayatının çok yönlü ve seçkin simalarından biridir Mehmet Ali Ayni Bey. İdareci, fikir adamı, münekkit kişiliğiyle olduğu kadar tasavvuf üzerine eserleriyle tanıdığımız Ayni, 1914 ila 1935 yılları arasında Darülfünun’dan Harp Akademisi’ne dek çeşitli yüksek öğretim kurumlarında da felsefe tarihi, siyasi tarih, dinler tarihi, tasavvuf tarihi, ahlak felsefesi gibi dersler de vermiştir.

II. Meşrutiyet döneminin muhasım fikir akımları olan Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük’ün her üçünü de kendi şahsiyetinde buluşturan, eserlerinde bu akımları çatıştırmaksızın uzlaştırmaya gayret eden bir düşünürdür Mehmet Ali Ayni. Tasavvufi eserlerinde İslamcı yönü ön plana çıkar, yaptığı tercümeler ve Batı felsefesine duyduğu ilgiyle Batıcılar arasında addedilir ve eserlerinde benimsediği telif siyaseti ve son eseriyle de milliyetçi bir portreye sahip olduğu belirtilir. Uluslararası felsefe kongrelerine katılan ilk Türk fikir adamı olan Mehmet Ali Ayni, 1926’da Harvard, 1930’da da Oxford’da toplanan felsefe kongrelerinde bildiriler sunmuştur. M. Ali Ayni’nin Türk düşünce hayatı açısından en mümeyyiz taraflarından birini onun felsefi düşünce münekkitliğinde aramak yanlış olmayacaktır. Özellikle II. Meşrutiyet’ten itibaren hızlanan Batı’dan tercüme faaliyetleri neticesinde Batı’dan aktarılan pozitivist ve materyalist bazı düşüncelerin oluşturduğu aşırılıkları eleştiren İ. Ali Ayni, aynı zamanda bu tercümelerdeki dil ve içerik yanlışlıklarına da değinmekte, bir nevi “ilmi kontrol vazifesi” görmektedir.

Üç büyük dönem

Darülfünün felsefe tarihi hocalığı yaptığı 1914-1917 yılları arasındaki derslerinin notlarından oluşan Darülfünun Tarih-i Felsefe Dersleri’nin girişi bölümünde Ayni “felsefe tarihi” disipliniyle ilgili bilgiler veriyor. Birbirini takip eden ve biri diğerinden meydana gelen düşünce akımlarını sıralayarak insan aklının nasıl işlediğini bize göstermeyi amaçlıyor.

Ayni felsefe tarihi yazım yönetimi konusunda Victor Cousin’in eklektisizm ve panteizmini “mahirane” bir tasnif görerek bu iki yaklaşımı birleştirecek bir usulün geliştirilmesi gerektiğini düşünür. Cousin’e göre felsefe her dönemde maddeci eğilimlerle başlar, ardından yerini ruhiyatçı görüşlere bırakır. Bu iki tarz felsefenin birbiriyle karşılaşması ise agnostisizm ve şüpheciliği doğurur. Felsefi dönemlerin de ışığı altında hem materyalist hem de ruhiyatçı felsefe yapma yöntemlerinin felsefe tarihi yazımı içinde birbirine yaklaştırılması gerektiğine işaret eden Ayni, felsefeyi üç büyük döneme ayırıyor: Antik felsefe (Felsefe-i Kadime), Ortaçağ Felsefesi (Kurun-u Vusta), Modern Felsefe (Kurun-u Cedide).

Elbette felsefenin başlangıcı (orijini) problemi felsefe tarihyazımının en önemli problemlerindendir; Mehmet Ali Ayni, her ne kadar “felsefenin ilk tohumlarının Şark akvamının dinlerinde” bulunduğuna işaret etse de yaygın kanaate yaslanarak felsefeyi eski Yunan ve hatta Sokrates’le başlatıyor.

Türk düşünce hayatının kayıp halkalarını ortaya çıkaran Osmanlı Felsefe Çalışmaları dizisinin 51. kitabı olan eseri yayına hazırlayan Yakup Yıldız’ın sunuşu da ayrıca okunmaya değer.

[email protected]

Selçuklularda başarı askeri değil, ideolojik!

Anadolu (Rum) Selçuklularının ideoloji ve zihniyet tarihinin izine düşen bu kitap, bugüne kadar tarihin bu bölümü için yapılmış yorumlardan ve gözlemlerden farklı bir değerlendirme ortaya koyuyor. Anadolu Selçuklu sultanlarının göçebe beylerden Pers-İslâm hükümdarlarına dönüşmelerini inceliyor. Özellikle, “cihat” kavramının, Anadolu Selçukluları için, politikalarına şekil verecek kadar önemli olup olmadığını masaya yatırıyor. Bunu yaparken Bizans ve Anadolu Selçuklu kaynaklarını, günümüze ulaşan sikkeleri ve kitabeleri kullanan Mecit, kitap boyunca Anadolu Selçuklularının başarısının askerî değil, ideolojik olduğunu gösteriyor.

(Anadolu Selçukluları, Songül Mecit, çev. Özkan Akpınar, İletişim, 2017)

Yasak olanından olmayanına hazlar

İtaat, özeleştiri ve hayatın yaşamaya değer olup olmadığı gibi yakıcı meseleleri, yasak olan ve olmayan hazlar bağlamında ele alıyor Adam Phillips kitabında. İtaatsizliğin yasak hazzının yanı sıra, itaatin yasak olmayan hazzı hakkında düşünmeye teşvik ediyor bizi. Özeleştirinin sık sık insanın kendini haksız yere mahkûm etmesi anlamına geldiğini, oysa acımasız özeleştirinin ta kendisinin bir haz, yasak olmayan bir haz olabildiğini söylüyor. Ve şunu soruyor hepimize: “Hayat katlanılmaz mıdır yoksa ondan keyif almak bize yasaklanmış mıdır? Ve şayet hayat aynı zamanda yasak bir hazsa, onu kim ve neden yasaklamıştır?”

(Yasak Olmayan Hazlar, Adam Phillips, çev. Saliha Nilüfer, Metis, 2017)