İstihbarat raporlarındaki kanlı 1 Mayıs

Aslan Değirmenci / UMED Başkanı
21.04.2018

Yıllardır aynı gerilimden beslenenler, Taksim dayatması üzerinden kadim medeniyetin çocuklarını ayrıştırmaya çalışıyor. Adalet, hak ve alın terini hiçe sayan bu çevreler, 1 Mayıs’ta gerilimi öne çıkartıyor, emekçilerin beklentilerini ve taleplerini perdeliyor. Arşivlerde bulunan belgeler de bu iddialarımızı haklı çıkarıyor.


İstihbarat raporlarındaki kanlı 1 Mayıs

1 Mayıs’ı kavga nedeni olmaktan çıkarmak, şiddetten arındırmak, asıl amacına uygun bir bayram olarak kutlamak zorundayız. 1 Mayıs üzerinden toplumun iradesine ipotek koymaya çalışmak yerine; evrensel hukuk, ebedi kardeşlik için sorumluluk almalıyız. Ülkemizin her şehri, her meydanı 1 Mayıs kutlamalarına ev sahipliği yapmayı hak ediyor. Hiç bir mekânı, hiçbir meydanı ve ideolojiyi tabu haline getirmemeliyiz.

1 Mayıs; emek, dayanışma, kardeşlik ve medeniyet buluşması olması gerekirken ülkemizde 41 yıldır bazı çevreler tarafından gerilim çıkarma aracı olarak kullanılıyor. 81 ilde sosyal barış, sosyal adalet, eşitlik ve sendikal haklar için alanlarda talepler dile getirilirken, yıllardır aynı gerilimden beslenenler, Taksim dayatması üzerinden kadim medeniyetin çocuklarını ayrıştırmaya çalışıyor. Adalet, hak ve alın terini hiçe sayan bu çevreler, gerilimi öne çıkartıyor, emekçilerin beklentilerini ve taleplerini perdeliyor. Arşivlerde bulunan belgeler de bu iddialarımızı haklı çıkartıyor.

Bugün hafızalarımızı tazelemek; Taksim üzerinden yeni provokasyonlara kapı aralamaya çalışanların kim olduğunu hatırlatmak istedim.

12 Eylül iddianamesi açıkça ortaya koydu ki; askeri darbeye zemin hazırlamak isteyenlerin en kanlı senaryosu 1 Mayıs 1977’de sahneye konuldu. Görgü tanıklarının anlatımları, ateş edenlerin birçok kişi tarafından görülmesine rağmen gerçek suçluların yakalanamaması, 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaydaki esas gayenin toplumu iç çatışmaya sürüklemek olduğunu ortaya koyuyor. Nihai hedef ise askeri darbeye zemin hazırlamak amacıyla devlet içinde yönetimi ele geçirmek isteyenlerin kurgulamasıyla çıkarılmış bir provokasyon olarak hafızalara kaydedildi.

Kan davasına dönüşüyor

Devletleşmeye çalışan kontrgerilla, Gladio merkezli işletilen planda başrolü kapmıştı. Plana alet olanlar ise derin bir hesaplaşma içerisindeydi. Birbirlerine olan öfkeleri gözlerini kör etmişti.

Tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçen olaylar dönemin istihbarat raporlarına göre sözde solu temsil eden yapılar ve Maocu gruplar arasındaki derin hesaplaşmadan kaynaklandı. Derin hesaplaşma ve kaostan faydalanan kontrgerilla da beklediği an geldiğinde tetiğe bastı.  İstihbarat birimlerinin ortak hazırladıkları kronoloji oldukça ilginç. Kronolojide 1976’tan itibaren yaşanan olaylar sıralanıyor. Rapor haline getirilen ve 12 Eylül davasına bakan hakimlere teslim edilen kronolojide; söz konusu kutlamalardan bir sene önce 1 Mayıs 1976 tarihindeki DİSK’in Taksim’de tertiplediği etkinlik-te Maocuların karşıt slogan atmaları ve kürsüyü ele geçirmek istemeleri üzerine Marksist-Leninist gruplarla tartıştığına, Maocu gruptan 500 kişinin DİSK görevlileri tarafından darp edildiğine geniş yer veriliyor. DİSK’in Maocu gruplarla yaşadığı çatışmaların 13.11.1976 tarihinde yeniden alevlendiği de belirtiliyor. Taksim’deki mitingde Maoist grup ile Marksist- Leninist grup arasında silahlı çatışma çıktığı, üç öğrencinin yaralandığı, devamında Maoist grubun Taksim Kültür Sarayı yanında eyleme devam ettiği, çıkan arbedede bir polis ile iki öğrencinin ateşli silahla yaralandığı belirtiliyor.

Artık kavga kan davasına dönüşüyor! Takvimler 5 Şubat 1977 gününü gösterdiğinde Ankara Tandoğan’da TÖB-DER’in düzenlediği mitingde Maocular ve Marksist-Leninistler arasında yeni bir silahlı çatışma çıkıyor. Alanlar hesaplaşma sahasına dönüşüyor, çıkan çatışmalarda insanlar yaralanıyor. Adına hak arama denilen mitingler, çıkar savaşlarına evriliyor, pusuya yatmış olan derin devlet olup biteni izliyor.

19 Şubat’da ise olaylar derinleşiyordu. Sağ görüşlü kişiler tarafından öldürüldüğü iddia edilen CHP’ye kayıtlı birinin cenaze törenine Maocular katılıyor. Gruplar arasında çatışma ihtimali nedeniyle güvenlik güçlerince olaya müdahale ediliyor. Müdahale sonrasında olay yerinden dağılan Maocu grup, gizli bir el tarafından sağ görüşlü öğrencilerin kaldığı okul ve yurda saldırtılıyor. Güvenlik önlemlerine rağmen iki öğrenci yaralanıyor, 1 vatandaşımız hayatını kaybediyor.

Mayıs yaklaştıkça olayların tırmandığı görülüyor. Çatışmaları fırsata çevirmek isteyen kontrgerilla, istediği zeminin olgunlaşması için 1 Mayıs’ı bekliyor. Örgütlediği medya eliyle karanlık hedefine ulaşmak için psikolojik harekat desteğini de esirgemiyor, basın yayın organlarını her türlü manipülasyon için kullanıyor.

19 Nisan 1977 tarihi geldiğinde Maocu bir öğrencinin, afiş astığı gerekçesiyle İlerici Gençler Derneği’ne mensup şahıslarca silahla öldürülmesi, olayların üniversitelere sıçramasına neden oluyor. 28 Nisan’da İzmir›de Maocu bir öğrencinin Marksist-Leninist gruplar tarafından silahla öldürüldüğü duyuluyor.

Sokaklarda slogan kavgaları yaşanıyor, afişler yarıştırılıyor, 1 Mayıs hazırlıkları kavgaya dönüyor, sokaklar şiddet sarmalından çıkamıyor... 

İstihbarat raporlarında, DİSK görevlileri tarafından, sol görüşü destekleyici diğer örgütlerce yazılan yazıların sildirilerek DİSK’in sloganlarının yazdırıldığı, kendi afişlerinin asıldığı, Halkın Kurtuluşu grubu tarafından gösterilerde kendi sloganlarını atmak isteğinin DİSK›e bildirildiği ancak DİSK tarafından bu isteğin reddedildiğinin altı çiziliyor. Maoist gruplarca “Meydanı Sosyal Emperyalistlere Bırakmayacağız” şeklindeki beyanlarına paralel olarak törenlere katılacaklarının kesinlik kazandığı, DİSK kortejinden ayrı gruplar halinde yürüyüşe geçerek törenlere katılmayı planlayan bazı grupların törene katılmalarına DİSK tarafından karşı çıkıldığı, bunlara karşı fiili müdahalede bulunma kararı alındığı da açıkça belirtiliyor.

DİSK yanlısı İlerici Gençler Derneği İzmir Şubesi üyelerinin kendilerine cephe alan Maoist gruplara karşı bundan sonra zor kullanacaklarını de-lare etmeleri olayı başka bir alana sürüklüyor. Süreç, 12 Eylül savcılarına teslim edilen raporlara; 1 Mayıs öncesinde DİSK’e yakın bir duruş sergileyen İGD ve TKP ile iltisaklı gençler ile diğer sol fraksiyonlarda faaliyet gösteren gençler arasında silahlı çatışmaya kadar varan olumsuzluklar yaşandığı, İGD mensubu gençler tarafından Halkın Kurtuluşu grubuna mensup kişilerin öldürüldüğü şeklinde not ediliyor. İzmir’de İGD›ye mensup gençler ile YDGD’ye mensup gençler arasında meydana gelen bir başka çatışmada da bir kişi hayatını kaybediyor. İşçiler ile öğrenciler de karşı karşıya getiriliyor. 1 Mayıs’tan altı gün önce DİSK mensubu işçiler ile öğrenciler arasında meydana gelen olayda bir kişi daha ölüyor…

Rapor var tedbir yok

İstihbarat raporlarında bu gelişmelerin dışında, bazı silahlı kişilerin Ankara’dan İstanbul’a 1 Mayıs kutlamaları için gideceğine dair istihbari bilgi edinilmesi üzerine yapılan kontrollerde Ankara’da dört kişi üzerinde silah bulunduğu ve aralarından birinin otobüsle İstanbul’a gideceğinin anlaşıldığı belirtiliyor.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, gönderilen 1 Mayıs olaylarına ilişkin hazırlanan bir başka istihbarat raporunda, “DİSK Yürütme Kurulu’nun kararıyla 1 Mayıs’ın sadece İstanbul’da kutlanacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası iş yeri ve lokal temsilcilerinin militan kadrolar kurmaya başladıkları, bu kadroların sloganları duvarlara yazacakları ve afiş yapıştıracakları, militan işçiler tarafından söz konusu eylemler sırasında çevrede güvenlik tedbiri alınacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası’ndaki işçilerin büyük bir kısmının silahlandığı, DİSK’in kutlayacağı 1 Mayıs’a aynı paralel-de faaliyet gösteren işçi kuruluşları, dernekler ile seçimlerde destekleyecekleri CHP’nin ve Türk-İş’ten bazı sendikaların da kuvvetli olduğu” ifadesine yer veriliyordu.

Hasta aracını taradılar

Kanlı 1 Mayıs’ta çıkan olaylar ise iddianameye eklenen gizli belgelerde şu şekilde anlatılıyordu: “DİSK taraftarları ile Maocular arasında artan gerginlik üzerine bölgeye jandarma kuvveti kaydırıldı. Buna rağmen saat 19.05’te her iki grup arasında silahlı çatışma başlamıştır. Sayıları 7 bin civarında olan Maocular ile DİSK taraftarları arasındaki çatışmanın çok büyük ve şiddetli olduğu, arbede esnasında patlamaların duyulduğu, panzerlerin topluluk üzerine devamlı su sıktığı, Tarlabaşı’nın ara sokaklarında polis ile saldırgan grup arasında çatışmaların devam ettiği, neticede güvenlik kuvvetlerinin duruma hakim olduğu, çatışmanın sadece Intercontinental Oteli’nin önünden jandarmaya doğru yapıldığı, Taksim Meydanı’ndaki topluluğun büyük ölçüde dağıtıldığı, çok sayıda yaralının bulunduğu, bu arada dört sivil ile üç polisin Gümüşsuyu Hastanesi’ne kaldırıldıkları, İlk Yardım Hastanesi’ne hasta götüren arabaya ateş açıldığı, bir polis arabasının devrildiği öğrenilmiştir.”

Tabii güvenlik güçlerinin olaya nasıl hakim olduğu detaylı anlatılmıyor. Ama hepimiz orantısız güç kullanıldığını biliyoruz. 12 Eylül darbesinin harekât planı olan “Bayrak Harekât Planı Direktifi”ni hazırlayan dönemin 1. Ordu Komutanı kanlı 1 Mayıs’ın mimarlarından Necdet Üruğ’un darbe öncesi Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı’nda yaptığı konuşmanın teyp bandı metinlerinin deşifreleri orantısız güç kullanımına çok önceden hazır-lık yapıldığını belgeliyor. Mahkemeye teslim edilen söz konusu deşifre metinlerinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e sunum yaptığı görülen Üruğ’un Türkiye’de devlet otoritesinin bulunduğunu ispatlamak ve devlet otoritesini muhafaza etmek adına 1 Mayıs’ta alanlara inecek olan işçilere silah kullanılacağını Atatürkçülüğü korumak adına başlarını ezeceklerini söylediği görülüyor.

Kontrgerilla yalnız değildi

Olayların tanıkları arasında olan, kanlı 1 Mayıs yaşandığında polis muhabirliği yapan Savaş Ay, 1 Mayıs’ta Maocu grubun ateş açtığını gördü-ğünü belirterek, “Sular idaresi ya da otel tepesinden yaylım ateşi açılsa sonuç bu mu olurdu herkes düşünsün” derken, olayların bir başka tanığı tarihçi Prof. Dr. Halil Berktay ise “Sol rezilliğinden mağduriyet efsanesi çıkardı” diyordu.

Kanlı 1 Mayıs olaylarının tanığı eski DİSK Avukatı Rasim Öz ile de ben görüşmüştüm. 1 Mayıs olaylarının 12 Eylül’ü tetiklediğini belirten Öz, “12 Eylül darbesinin mimarları kim ise 1 Mayıs’ı kan gölüne çevirenler de onlardı” demişti. Aslında sahneye konulan oyunu o da, diğer tanıklar gibi biliyordu. Kanlı 1 Mayıs’ın tertipçileri arasında sadece kontrgerilla yoktu. Yakın tarihte de kontrgerilla eylemlerine tanıklık edildiğini hatırlatıyordu Rasim Öz “En son yaşadığımız Danıştay saldırısı kesinlikle 1 Mayıs gibi derin bir operasyondur. Bu oluşumlar küresel emperyalizm ile birlikte hareket ederek darbe ortamı hazırlamak için sürekli karşımıza çıkıyor. Artık bu yapı ile yüzleşmek zorundayız. Aksi takdirde bu yapının senaryoları bitmez” diye konuşuyordu. Hepsine katıldığımı belirtip “İyi de hiç mi o gün alanlarda çıkar kavgası yapanların suçu yok? dediğimde ise sessiz kalıyordu. İdeolojik bağlılığı daha fazla konuşmasını engelliyordu. Dev-Genç kortejinin başında Taksim Meydanı’na giren dönemin Dev-Genç Başkanı Bülent Uluer de “Birbirimize duyduğumuz düşmanlık, egemenliğe duyduğumuz düşmanlıktan daha fazlaydı. İşin tehlikeli yanı buydu. Devletin çok da büyük bir komplo hazırlamasına gerek yoktu. Ortam hazırdı” diyerek, sis perdesini aralıyordu.

Ve tüm yaşananlardan bugün halen ders çıkarılmadığı görülüyor. Tüm provokasyon uyarılarına karşın bazı yapılar, 41 yıl sonra bu yıl da Taksim’de olacaklarını duyurdu. Kanlı 1 Mayıs dosyasının raflardan indirilerek aydınlatılması için bugün birlikte mücadele etmek yerine, yaranın derinleştirmesi için tüketilen enerji neden? Enerjimizi; insan emeğini sömürerek, ekmeğimizi küçülterek, özgürlüklerimizi yok ederek, kendi insanına demokrasi ikram ederken, bizim coğrafyalarımıza darbe ve zulüm ihraç ederek, ayakta kalan küresel şebekelere, çetelere, baronlara karşı sergileyeceğimiz ortak direnişe harcamalıyız.

@aslandegirmenci