Kurumsal kapasite ve Millet Bahçesi

İhsan Aktaş / GENAR Başkanı
26.05.2018

AK Parti’nin seçim beyannamesi okunduğunda 16 yıllık siyasi birikimin bir kurumsal kapasiteye dönüştüğü görülüyor. Bugün başta CHP olmak kaydıyla muhalefet partilerinin birikimlerini ve memleket meselelerini ele alma biçimlerini sıkı bir okumaya tabi tuttuğunuz zaman, AK Parti siyasetinin oluşturmuş olduğu siyasi kapasiteye denk düşmediğini görüyoruz.


Kurumsal kapasite ve Millet Bahçesi

AK Parti milletvekili listesini açıkladığında referandum döneminden kalan bir konuya da açıklık getirmiş oldu. Referandum sürecinde güçlü başkanlık meselesi vurgulanırken muhalefet partileri ağırlıklı olarak parlamentonun bir öneminin kalmadığını vurgulamıştı. Artık sistem tamamen yürütme tarafından yönetilecek, parlamento neredeyse belediye meclisleri mesabesine düşecek şeklinde bir algı oluşturulmuştu. Oysa son iki haftalık tartışmalara ve AK Parti’nin milletvekili listesine bakınca durumun hiç de öyle olmadığı görülüyor. AK Parti bakanların tamamına yakınını aday gösterdi. Parlamentoya olan inancını pekiştirmiş oldu. Bugün parlamento seçimi tartışmaları en az cumhurbaşkanlığı sistemi tartışmaları kadar önemsenmektedir. AK Parti’nin 20’ye yakın bakanı milletvekili adayı olarak göstermesi parlamento seçimlerinin kazanılmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuş oldu. Bir yönüyle Recep Tayyip Erdoğan bakanlıklarla ilgili siyasilerden bakan seçme konusunda elini rahatlatmakla beraber kampanyanın güçlü bir şekilde yürütülmesi için de bir zemin hazırlamış oldu. Siyaset güçlü figürlerle icra edilen bir sanattır. Kamuoyunun önünde ne kadar çok tanınan, bilinen, güvenilen siyasi figürünüz varsa ülke genelinde ve yerelde siyasi kampanyalara güven o kadar çok olur. 7 Haziran seçimlerinde üçüncü dönemini tamamlayan milletvekillerinin aday olamaması ve birçok yeni ismin sahneye sürülmesi 7 Haziran seçim kampanyasını zora sokmuştu. Birçok farklı amille birlikte 1 Kasım’da tekrar AK Parti’nin alışıldık figürlerinin toplum önüne çıkması kampanyanın daha güçlü bir şekilde yönetilmesine fırsat vermiştir.

AK Parti’nin milletvekili açıklamasından sonra gelen seçim beyannamesi sunumu dikkatleri tekrar AK Parti üzerine çekti. Daha önce beyannamenin ruhu anlamına gelen manifesto açıklanmıştı. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ahdim olsun” diyerek ele aldığı kişisel hak ve hürriyetler, adalet, insan hakları ve insan onuruna yaraşır bir ülke vaadi dikkat çekmişti. AK Parti’nin seçim beyannamesi açıklandıktan sonra beyannamenin bütün detayları okunduğunda ortada 16 yıllık siyasi birikimin bir kurumsal kapasiteye dönüştüğünü görmüş olduk. Aslında AK Parti kurulduğu günden beri yüksek siyasi kapasite ile ülke yönetiminin itici gücü olmuştur. Partiye yapılan eleştiriler bu siyasi kapasitenin kamu kurumlarına ve devlet yönetimine yansıtılamaması şeklindeydi. Bugün başta CHP olmak kaydıyla muhalefet partilerin birikimlerini ve memleket meselelerini ele alma biçimlerini sıkı bir okumaya tabi tuttuğunuz zaman, AK Parti siyasetinin oluşturmuş olduğu siyasi kapasiteye denk düşmediği görülmektedir. Doğası gereği iktidarlar, hükümetler icraat yapar, yıpranır ve oy kaybeder. Bütün dünyada süreç böyle işlemektedir. Sadece AK Parti’ye özgü bir tezat ortaya çıktı ki o da sürekli iktidarda bulunan bir partinin zaman zaman küçük dalgalanmalar yaşamış olsa da sürekli oy artırmasıdır. AK Parti beyannamesinin detaylarına baktığımızda öncelikli olarak durum tespitlerini, muhalefetten gelebilecek eleştirileri, iş ve icraatların önceliklerini ve ülkede yaşanan problemleri çok detaylı bir şekilde görürüz. Başta Türkiye’de özgürlük alanlarının genişletileceği vurgusu tanımlanmıştır. AK Parti bugüne kadar oluşturduğu özgürlük ortamını muhafaza ederek, yapılan eleştirileri de göz önüne alıp bundan sonra özgürlük alanını genişletmeyi vadetmiştir. Tek bir kişinin bile kişisel hakları konusunda uğrayacağı mağduriyetin hükümet tarafından bir problem olarak görüleceği ve bu tür mağduriyetlerin giderilmesi için var olan engellerin kaldırılacağı vurgusu öne çıkmıştır.

Demokrasi vurgusu

Demokrasinin işletilmesi ve her alanda yaygınlaştırılması kuruluşundan beri AK Parti’nin temel amaçlarından birisi olmuştur. Beyannamede demokrasi konusunda artık AK Parti’nin bir üst lige taşınacağı vurgulanmış, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde uygulanacak demokrasi ile boy ölçüşecek bir demokratik ortamın oluşturulması hedefler arasına konulmuştur.

Dijital teknoloji devrimi

Sağlıklı bir demokrasi ancak güçlü bir adaletle uygulanır düşüncesiyle kuvvetler ayrılığının üçüncü ayağı olan yargı sisteminin bağımsız bir şekilde işlemesi, hükümet üzerinde denetimin sürdürülmesi ve bugüne kadar maruz kaldığı darbeci ve siyaset dışı etkilerden arındırılarak doğrudan kendi işini yapan bir yargı sisteminin oluşturulması hedeflenmiştir.

Ak Parti manifestosunda uluslararası ilişkiler önemli bir yer tutmuş, bir yönüyle hükümete yapılan eleştiriler de bu beyannamede karşılığını bulmuştur. AB sürecinin kesintisiz bir şekilde devam ettirileceği ve bunun alternatifi olmayan bir hedef olduğu vurgusu, ABD ile ilişkilerin iyileştirilmesi için ortaya konacak çabalar ve Rusya ile olan siyasi ilişkilerin geliştirilmesi meselesi, bir yönüyle Türkiye’nin bulunmuş olduğu jeopolitik konumu destekleyen çok yönlü, çok taraflı diploması vurgusunu da öne çıkarmıştır. Dünya’nın üç büyük oyuncusu öncelikli olarak zikredilirken İslam Dünyası, Kafkasya, Afrika hatta Latin Amerika ülkeleriyle olan ilişkilerin de geliştirileceğinin altı çizilmiştir.

Ak Parti yatırımcı bir hükümet olarak ülkenin ihtiyacı olan yatırımların tamamını karşılama becerisi göstermiş bir hükümettir. Öyle ki ülkenin herhangi bir bölgesinde hacmi çok büyük olan yatırım açıklamaları yapıldığında toplumda çok büyük bir heyecan oluşturmamaktadır. Türkiye’de 20-30 yıl öncesinde bir fabrika temelinin atılması, bir köprü açılışı hatta sıradan bir yatırım bile ülke genelinde heyecan oluşturacak boyuttayken AK Parti’nin son dönemlerinde dünya ölçeğinde bir yatırım projesi neredeyse sıradan bir iş haline dönüşmüştür. Bir yönüyle yatırımların tamamlanmaya yakın olması, inşaat sektörünün çokça konuşulması zaman zaman hükümet açısından eleştiri konusu da olmuştur. Bu beyannamede bilime, sanayiye, teknolojiye, özelikle de dijital devrime vurgu yapılması oldukça önemlidir. AK Parti’ye yapılan temel eleştirilerden bir tanesi de dünya piyasalarında finansman kolaylığı olduğu dönemlerde elde etmiş olduğu girdileri stratejik ve yüksek teknolojiye, bilgi teknolojilerine dönük yatırımlara harcamaması.  “Eğer bu yatırımlar zamanında yapılmış olsaydı bugün Türkiye bazı dar boğazları çok daha rahat geçebilirdi” yorumu yapılıyor. Bu manifestoda radikal bir şekilde Türkiye’nin teknoloji altyapısının oluşturulacağı, gerek sanayi bölgelerinin ve gerekse bu altyapının dijital devrimle kuşatılacağı öne çıkarılmıştır. Elbette ki teknoloji devrimi, teknoparklardan teknolojik üslere, öğrenci yetiştirmeye kadar geniş bir yelpaze ile ilgilidir ki aslında beyannamenin detaylarında bütün bu vurgular vardır.

Çok kültürlülük

Seçim beyannamesinin ele alınacak birçok yönü bulunmaktadır fakat Millet Bahçesi meselesini biraz açmak istiyorum. Hatırlanacağı gibi Taksim Gezi Parkı olaylarından sonra Cumhurbaşkanı bir canlı yayın programında Atatürk Havalimanı arazisinin park yapılacağından bahsetmişti. Dönemin Belediye başkanı Newyork’taki Central Park’a atıf yaptığında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan neden biz Central Park yapalım, yapacağımız şey neden Türk Bahçesi olmasın şeklinde bir çıkış yapmıştı. O dönemde Türk Bahçesi ve nitelikleri bazı entelektüel çevrelerde tartışılmıştı. Turgut Cansever’in kitaplarında atıf yaptığı Selçuklu döneminden Osmanlı döneminde olgunlaşarak gelen bir Türk Bahçesi olgusu vardır. Turgut Cansever Müslümanların oluşturduğu bahçe kültürünün cennet tasvirlerinden kaynaklandığına atıfta bulunur ve bu bahçelerde ağaçların, suların, yeşilliklerin, kuşların varlığından bahseder. Boğaziçi Sahilhaneleri yazarı rahmetli Orhan Erdenen’in Türk bahçesi ile ilgili çalışmaları mevcuttur. Türk bahçesinin bazı özelliklerinden bahsederken Fransız peyzaj uygulamalarında olduğu gibi aşırı steril ve düzenli olmadığı vurgusunu yapar. Dünya modern mimarisinin kurucusu Le Corbusier bu bahçeleri “Türklerin yaptıkları neredeyse tanrının yaptıklarından ayrılmamış gibi durmaktadır” şeklinde tanımlamıştır. Ağaçlar rastgeledir, servi ağaçları ve çınarlar mümkünse tekildir, içerisinde akarsular, çeşmeler mevcuttur. Bir yönüyle Türk bahçesi tabiatın kendisi gibidir.

Türk toplumunun 10 bin yıllık bir zemini olan Anadolu’da yaşaması, onlarca imparatorluk, yüzlerce kültür görmesi, bir yönüyle dünyanın en zengin deneyimini ve çok kültürlülüğünü bünyesinde barındırması… Türk bahçesinin zengin çeşitliliği ile Türk toplumunun harmonisini birlikte ele alabiliriz. Bir genel seçim arefesinde Millet Bahçesi’ne vurgu yapılması bir yönüyle Türkiye’nin kültürel çeşitliliğiyle Türk Bahçesi’nin zenginliğini bizlere istiareleme fırsatı vermiş oldu. Bir yönüyle Türk toplumu Türk Bahçesi’ne benzemektedir.

Seçimler süresince birçok siyasi parti birçok yeni fikirle toplumun karşısına çıkacak ve kendi önceliklerini topluma sunacak. Türk toplumu da kendi ihtiyacını ve maslahatını görecek, siyasileri başa geçirecektir. Seçim süreci kısa olsa da süreç boyunca yeni değerlendirmelerle tekrar huzurunuza çıkmak dileğiyle.

@ihsanaktas