Mısır-İran yakınlaşması ve Ortadoğu’da dönüşen ittifaklar

İsmail Numan Telci / Sakarya Üniversitesi
19.11.2016

Sisi rejiminin dış politikada Suudi Arabistan çizgisinden uzaklaşarak geleneksel anlamda Mısır siyasetinde herhangi bir bağlamı olmayan İran’a yönelmesi, Kahire’deki birçok çevrenin tepkisini çekmektedir. Kahire’nin içerisinde bulunduğu sorunlardan kurtulmak adına bir çıkış olarak gördüğü İran’la yakınlaşma stratejisi, Sisi rejiminin geleceğini tehdit eden bir tercih olarak karşımıza çıkabilir.


Mısır-İran yakınlaşması ve Ortadoğu’da dönüşen ittifaklar
Mısır dış politikası son dönemde baş döndürücü bir biçimde değişiyor. 3 Temmuz 2013’teki askeri darbe sonrası dönemde Abdülfettah El-Sisi liderliğindeki askeri rejime en ciddi desteği sunan Suudi Arabistan ile Mısır arasında son birkaç aydır tırmanan gerginlik, onarılması güç hasarlar açmış durumda. Bu gerginliğin merkezinde ise Ortadoğu’da etkisini giderek artıran ve bölgede yayılmacı bir siyaset izleyen İran bulunuyor. 
 
Kahire’nin beklenmedik şekilde İran’la ilişkilerini geliştirmesi, Tahran’a karşı bölgedeki en sert politikaları izleyen Suudi Arabistan’ın ciddi biçimde tepkisini çekti. Riyad önce Kahire’ye uyarı niteliğinde bazı adımlar atarken, Sisi rejimi bu süreci iyi yönetemeyerek gerginliğin tırmanmasında önemli rol oynadı. Mısır’ın bölge siyaseti açısından önemli konumu göz önünde bulundurulduğunda, Kahire’nin dış politikasında yaşanan bu dönüşümün nasıl gerçekleştiği ve bu yeni durumun Ortadoğu için ne gibi sonuçlar doğuracağı sorularının cevaplanması önem kazanmaktadır. 
 
Kral Selman’la gelen değişim
 
Suudi Arabistan’da Kral Abdullah’ın hayatını kaybetmesi ve sonrasında iktidara Kral Selman’ın gelmesinin Kahire-Riyad ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğu söylenebilir. Nitekim Kral Selman’ın iktidarının ilk haftalarında ülke yönetiminin üst düzey pozisyonlarında değişiklikler yapması Sisi rejimi tarafından dikkatle takip edilmiştir. Bu değişiklikler arasında Mısır’daki darbeye desteğin arkasında bulunan kesimlerin de yer alması, Kahire için endişe kaynağı olmuştur. İzleyen dönemde Suudi Arabistan yönetiminde etkili bir pozisyona gelen ikinci Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Muhammed bin Selman, Riyad’ın artık bölge siyasetinde daha aktif rol oynayacağının işaretçisi olan kararlar devreye sokmuştur. Bununla birlikte Suudi dış politikasının merkezine İran karşıtı bir siyaset çizgisini de getirmiştir. Bu noktada 2013’ten itibaren özellikle ekonomik anlamda ciddi biçimde yardımda bulunulan Mısır’ın Riyad yönetimine destek olması istenmiştir. Ancak özellikle 2015’in başından itibaren yaşanan bazı gelişmeler Sisi rejiminin Suudi Arabistan’a beklenen “sadakati” göstermeyeceğinin işaretçisi olmuştur. Nitekim son aylarda bu durum iki ülke arasında gerginliğin artmasına neden olurken, Mısır’ın Suudi Arabistan çizgisinden çıkarak, birçoklarına göre şaşırtıcı bir biçimde İran’ın yörüngesine girmesine yol açmıştır. 
 
İran’la yakınlaşma taktiği
 
Bu durum ilk kez Suudi Arabistan’ın önderliğinde Yemen’de İran destekli Husilere karşı Mart 2015’te başlatılan Kararlılık Fırtınası operasyonu sürecinde gözlemlenmiştir. Riyad’ın özellikle kara operasyonu için destek istediği Mısır, sadece hava ve deniz kuvvetleri ile operasyona katılabileceğini duyurmuştur. Kahire’nin Kararlılık Fırtınası operasyonu sürecinde samimi olmayan desteğinin sembolik düzeyde kalışı, Riyad yönetiminde Sisi rejimine karşı soru işaretlerinin doğuşuna neden olmuştur. Bununla birlikte Sisi rejimi darbe sonrası süreçte yapılan ekonomik yardımların karşılığında beklenen desteği göstermeyerek Riyad’ı hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu noktada Sisi rejiminin Suudi Arabistan’a desteğinin sınırlı kalmasının arkasında Kahire’nin bölgedeki değişen dinamikleri göz önünde alarak İran’la karşı karşıya gelmek istemediğinin yattığı da söylenebilir. Nitekim izleyen dönemde Mısır’ın Suudi Arabistan’ın tepkisinden ve tutumundan çekinmeden İran’a yönelik beklenmeyen bir yakınlaşma içerisine girmesi bu durumu teyit etmektedir. Bu noktada bu anlamda yaşanan gelişmelere bakmak faydalı olabilir. 
 
Mısır’ın İran’a yönelik yumuşayan tavrı ilk olarak kültürel düzlemde gözlemlenmiştir. Birkaç sene öncesine kadar İran’dan gelmesi planlanan turist kafilelerine dahi tahammül gösterilmeyen Mısır’da, İranlı General Kasım Süleymani’nin hayatının anlatıldığı Bodyguard filminin gösterime girmesine izin verilmiştir. Özellikle İran’ın bölge siyasetindeki aktif enstrümanlarından birisi olan Süleymani’nin hayatının yüceltildiği ve bir bakıma İran’ın yayılmacı siyasetinin resmedildiği bir filmin Mısır’da gösterilmesi şüphesiz Suudi Arabistan’da tepkiyle not edilmiştir. 
 
Yine bu çerçevede Ekim ayında İran ve Mısır Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin Tahran’da bir araya gelerek ilişkilerin normalleştirilmesi konusunu ele alması Kahire’nin İran’la yakınlaşma konusunda ciddiyetinin göstergesi olarak görülmüştür. 
 
Öte yandan Sisi rejiminin dış politikasındaki bu dönüşüm karşısında daha fazla kayıtsız kalmayan Suudi Arabistan, Mısır’ı cezalandırma yoluna gitmiştir. Bu çerçevede Suudi petrol şirketi Aramco, 1 Ekim itibariyle Mısır’a petrol akışını kesmiştir. Gerginliğin kamuoyuna yansımasını istemeyen Suudi yönetimi bu kararı resmi olarak açıklamamış, ayrıca Sisi yönetiminin ne yönde bir tavır izleyeceğini beklemek istemiştir. Geri adım atması beklenen Kahire’nin Riyad’a tepkisi daha sert olmuştur. Mısır, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Rusya tarafından gündeme getirilen ve Suriye’de muhaliflere yönelik bombalamaların devam etmesinin istendiği tasarıya Suudi Arabistan’ın aksi yöndeki tutumuna rağmen “evet” oyu vermiştir. Mısır’ın bu oyu, Suudi Arabistan’ın Suriye’de uzun dönemdir savaştığı İran’a bir destek olarak da algılanırken, Kahire’nin Esed rejimi ile de yakınlaşabileceğine dair soru işaretlerini akıllara getirmiştir. Nitekim sonraki haftalarda Suriye rejiminin istihbaratının en üst düzey yetkilisi olan Ali Memlük, Mısır’a gelerek resmi temaslarda bulunmuştur. 
 
Suud’un petrol silahı
 
Mısır’ın Birleşmiş Milletler toplantısındaki bu tutumunun ardından Suudi yönetimi Kahire’ye tepkisini açık biçimde göstermiştir. Aramco tarafından yapılan açıklama ile Suudi Arabistan’ın Mısır’a petrol tedarikinin Ekim ayından itibaren durdurulduğu resmen tebliğ edilmiştir. Karar sonrasında yaptığı bir konuşmada Sisi, “Allah’tan başka kimsenin huzurunda eğilmeyeceğini” söyleyerek bir anlamda Suudi Arabistan’a cevap vermiştir. Suudi Arabistan karşısında zor durumda kalan Sisi’nin yardımına yine Tahran yetişmiştir. İran’ın girişimleri sonrasında Irak’ın Mısır’a petrol tedarikini artıracağı açıklanmıştır. Özellikle bu gelişme iki açıdan önemlidir. İlk olarak Mısır, Suudi Arabistan’a dış politikada alternatifsiz olmadığını göstermiştir. İkinci olarak da Mısır’ın artık İran’ı çok daha ciddi bir dış politika seçeneği olarak gördüğüdür. 
 
Bu durumu doğrular nitelikte yaşanan bir başka gelişme de Mısır’ın Petrol Bakanı Tarık El-Molla’nın Tahran’ı ziyaret edeceği haberlerinin medyada yer almasıdır. 1970’lerden bu yana iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler düşük düzeyde seyrederken bu yönde bir ziyaretin gerçekleşmesi ciddi sonuçları da beraberinde getirecektir. Nitekim Suudi Arabistan’ın önde gelen haber kanallarından El-Arabiya bu ziyaretin gerçekleşmesinin “bölgesel bir deprem etkisi yaratacağını ve Ortadoğu’daki ittifak şekillenmesinde ciddi dönüşüme neden olacağını” belirtmiştir. 
 
Her ne kadar Tarık El-Molla’nın ziyareti gerçekleşmese de, İran’ın Mısır’ı kendi yörüngesine alma çabaları uluslararası platformlarda da devam etmiştir. İsviçre’nin Lozan şehrinde Ekim ayında düzenlenen Suriye toplantısı için belirlenen programda olmamasına rağmen Mısır, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in şart koşması sonucunda katılmıştır. Tahran’ın bu konuda ısrarcı olmasının arkasında Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve ABD gibi ülkeler karşısında Rusya ile birlikte daha güçlü bir cephe oluşturma hedefi yattığı söylenebilir. Bu noktada dikkat çeken Mısır’ın Suudi Arabistan’ın yanında değil, İran ve Rusya ile birlikte hareket etmesidir. 
 
Sisi’nin riskli tercihi 
 
Tüm bu gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde Mısır’ın, müttefiki olan Suudi Arabistan ile olan ilişkileri son birkaç aylık sürede onarılması güç hasarlar almıştır. Kahire’nin dış politika önceliklerindeki yanlış tercihlerin, Suudi Arabistan-Mısır ilişkilerindeki gerginliğin sürmesinin başlıca sebebi olduğu belirtilmelidir. Sisi rejiminin dış politikada Suudi Arabistan çizgisinden uzaklaşarak geleneksel anlamda Mısır siyasetinde herhangi bir bağlamı olmayan İran’a yönelmesi, Kahire’deki birçok çevrenin de tepkisini çekmektedir. Bu açıdan bakıldığında Sisi yönetiminin son dönemdeki bu politikaları Suudi Arabistan’ı olduğu kadar Mısır içerisindeki kimi güç odaklarını da önemli biçimde rahatsız etmektedir. Bu nedenle Kahire’nin içerisinde bulunduğu sorunlardan kurtulmak adına bir çıkış noktası olarak gördüğü İran’la yakınlaşma stratejisi, Sisi rejiminin geleceğini tehdit eden bir tercih olarak da karşımıza çıkabilir.