Türk siyasetinde İyi Parti’ye ihtiyaç yok

M. Taceddin Kutay / Türk Alman Üniversitesi
11.08.2018

İyi Parti, Yeni Türkiye Partisi’nin hastalıklarının bütün semptomlarına sahip. Aradaki tek fark İyi Parti’nin beyin ölümünün gerçekleşmemiş olması, zira meclis grubu gibi bir yaşam ünitesine bağlı olarak hastamız hayatta tutuluyor. İyi Parti’nin bu komadan çıkıp çıkamayacağını analiz etmek için temel fonksiyonlarına bakmalıyız.


Türk siyasetinde İyi Parti’ye ihtiyaç yok

İyi Parti’de sular durulmuyor. Kısa süren liderlik krizinin ardından parti kurucularının peş peşe gelen istifaları dikkatlerin bu partiye yönelmesini sağladı. Parti’nin 24 Haziran seçimlerinde elde ettiği hezimetin bütün bu karışıklığın sebebi olduğu şeklinde yorumlara sıkça rastlamak mümkün. Zira İyi Parti hiçbir zaman Türk siyasetinde bir ideali ortaya koymak ve bir bayrağı taşımak misyonu ile ortaya çıkmış bir parti olmadı. Aksine, partinin yegane hedefi Ak Parti iktidarının sonlanmasını sağlayacak bir yolu açmak ve ne olursa olsun iktidara gelmekti. Böylesi büyük bir iddia ile başlayan yolculuk, 24 Haziran gecesi yüzde onluk barajın güç-bela yakalanması ile neticelenince huzursuzluklar kendisini elbette daha gürültülü olarak ortaya koydu. Bununla birlikte İyi Parti’de yaşanan sıkıntıların bir seçim mağlubiyetinin komplikasyonları olduğunu iddia etmek, henüz emekleme aşamasındaki bir partinin gerçekleri ile örtüşmeyecektir. İyi Parti’nin çok daha temel sıkıntıları var ve bu sıkıntılar geleceği olmayan bir siyasi partinin sahip olduğu bütün semptomları ortaya koyuyor. İyi Parti, Türk siyasal tarihinde bir geleceğe sahip değil. Parti bizlere 2002 yılında DSP’ye yapılan operasyon sonrası İsmail Cem tarafından kurulan Yeni Türkiye Partisi’ni çok fazla hatırlatıyor. Siyasette sizi var edecek bir dayanak, tutunacağınız bir dal bulamadığınız takdirde Türk siyasetinin dinamik yapısı sizleri tarihin çöplüğüne itiveriyor. İyi Parti, Yeni Türkiye Partisi’nin hastalıklarının bütün semptomlarına sahip. Aradaki tek fark İyi Parti’nin beyin ölümünün gerçekleşmemiş olması, zira meclis grubu gibi bir yaşam ünitesine bağlı olarak hastamız hayatta tutuluyor. İyi Parti’nin bu komadan çıkıp çıkamayacağını analiz etmek için temel fonksiyonlarına bakmalıyız.

Partinin taban sıkıntısı

Bir partiyi Türkiye siyasetinde dört şekilde ayakta tutabilirsiniz. Kendisine bağlı çekirdek bir kitleye sahip olan bir parti ayakta durabilir. Bunun en tipik örneği günümüzde Saadet Partisi’dir. Her şartta kendisini Milli Görüş geleneği ile tanımlayan ve bu geleneğin temsilcisi olduğuna inandığı Saadet Partisi’nde konsolide olan küçük bir çekirdeğe sahip olması bu partiyi oy oranının önemsizliğine rağmen var kılıyor. Saadet Partisi bu gelenekten ne kadar sapsa ve tarihi ile bağdaşmayacak ortaklıklar içine girse de bu kitle kendisini inatçı bir çekirdekte muhafaza etmeyi başardı. Parti’nin bütün yanlışları bu çekirdek tarafından bir şekilde te’vil edildi ve geleneksel hale gelen bir inanç sürdürülegeldi. Bu inançtır ki Saadet Partisi’ni var kılıyor ve dönemsel olarak cesametine oranla sesinin çok yüksek çıkmasını sağlıyor. Buna karşın İyi Parti hiçbir tabii tabana sahip değil. Dahası, olması da mümkün değil, zira İyi Parti’nin tam olarak ne olduğu ve kendisine nasıl bir kitleyi bağlamayı hedeflediği anlaşılamadı. Meşhur meseldir, hayatında muz yememiş Adem babaya muz ikram etmişler ve tadını nasıl bulduğunu sormuşlar. Gariban şöyle bir etrafa bakmış ve “pek anlamadım, kendine mahsus bir tadı yok, ne niyetine yerseniz o olur” demiş. İyi Parti şimdiye kadar ortaya koyduğu duruş ile muz gibi bir parti imajı çizdi. Ne niyetine yerseniz o oluyor. Buna mukabil “budur” diyeceğimiz bir duruş ortaya koymayı başaramaması bu partiyi bir tabana sahip olma olanağından uzak tutuyor. Bu sebeple her İyi Parti seçmeninin ikinci bir partisi mutlaka var. İyi Parti olmazsa bunu tercih ederim diyecek bir kitle ile taban tesis etmek ise mümkün değil. Aksine İyi Parti, hoşnutsuzlardan mürekkep bir emanet seçmen kitlesine sahip. Oy oranı Saadet Partisi’nden ne kadar fazla olursa olsun, İyi Parti’nin Saadet Partisi kadar bile bir çekirdeği yok. Emanet seçmen ile bir partinin siyasal arenada temadi etmesi mümkün gözükmüyor.

Bir partinin geleneksel bir tabana sahip olmaması o partinin yok olacağı anlamına asla gelmiyor. Zira söz konusu parti, her ne kadar bir çekirdeği olmasa da bir pozisyon ve söylem ile kendisini var edebiliyor. Bunun en tipik örneği de hiç şüphesi merhum Turgut Özal’ın Anavatan Partisi’dir. 24 Ocak Kararları öncesi Türkiye’nin içine düştüğü mahrumiyetten ülkeyi çıkartma planı ile ortaya çıkan ve bir zenginleşme reçetesini ortaya koyan Özal, halkın büyük teveccühünü kazandı. Geriye dönüp baktığımızda, ANAP seçmeninin hemen hepsinin ikinci bir siyasal tercihi olduğunu görüyoruz. Adalet Partisi’nden, MHP’den, Milli Selamet Partisi’nden, hatta ve hatta CHP’den aldığı emanet seçmenler ile ülkenin 80’li yıllarına imza atan ANAP’ı var eden en önemli amil, partinin bir pozisyonunun olması ve kendisini kendi üzerinden tanımlıyor olması idi. Bu misale karşın İyi Parti’nin bir pozisyonu ortaya koyacak temel bir söyleme sahip olmadığı muhakkak. Aksine Akşener’in partisi pozisyonel siyasetten ziyade oppozisyonel siyaset ile kendisini siyasal arenada var tutmaya çalıştı. Ak Parti ve MHP’ye yöneltilen eleştiriler üzerinden kendisini var eden bir siyasal parti, inandırıcılık ve dinamizm konusunda yaşadığı sıkıntılar ile hedeflediği oy oranının çok gerisinde kaldı. Buna mukabil sağ seçmene hitap etmeyi önceleyen İyi Parti’nin FETÖ ile arasında çeşitli iltisaklar olduğuna yönelik kamuoyundaki  yaygın algı, Parti’nin iktidara yönelik eleştirilerini de seçmen gözünde büyük oranda anlamsız hale getirdi. Hemen hiç birimiz İyi Parti’nin Türkiye’ye yönelik ne gibi reçeteleri olduğunu bilmiyoruz. Akşener ve yoldaşlarının, dile getirdikleri makhuriyetlerden ülkeyi ANAP örneğinde olduğu gibi hangi çözümler ile çıkaracaklarını hiçbirimiz anlamadık. Dahası bahsedilen sıkıntıların sıkıntı olup olmadığı konusunda da derin şüpheler var. Bunun en tipik örneği ise Ümit Özdağ ve şürekasının ortaya koyduğu vulgar Suriyeli düşmanlığı. Ülkenin en temel sıkıntılarından birisi olarak önerilen Suriyelilere karşı kamuoyunda o oranda yüksek bir itiraz olmadığı ayan beyan ortada. Türk insanı Suriyeliler ile yan yana yaşamaktan memnun değilse dahi kodlarındaki merhamet bu noktada İyi Parti’nin vulgar eleştirilerine prim tanımayacak kadar belirleyici. Dolayısıyla açıkça söyleyebiliriz ki kendisini oppozisyonel olarak ortaya koymayı amaçlayan İyi Parti’nin eleştirileri de kamuoyunda geniş bir karşılık bulmuyor. Bu durum, partiyi ikinci olası dayanağından da mahrum kılıyor.

Politik anlam sıkıntısı

Türkiye Komünist Partisi, sadece bir pozisyon ortaya koyması ve küçük de olsa bir çekirdeğe sahip olması ile değil, aksine politik olarak bir anlam ifade etmesi ile Türkiye siyasetinde bir aktör olma özelliğine sahip. Bu anlam, Komünist Parti’yi dünyanın her yerinde anlamlı hale getirecek bir siyasal geleneğe sahip olması sebebiyle var kılıyor. İyi Parti ise hiçbir anlama sahip değil. Yukarıda ortaya koyduğumuz pozisyon sıkıntısı, esas itibariyle büyük oranda bu anlamsızlıktan kaynaklanıyor. İyi Parti ne olduğunu kimsenin anlamadığı bir siyaseti ortaya koyabilir, buna mukabil bir anlama sahip olması ile siyasal varlığını sürdürebilir. Yegane siyasal anlamı MHP’ye karşı düzenlenen bir operasyon partisi olmak olan İyi Parti’nin kendisini bu amil ile de var kılması mümkün gözükmüyor.

Konjonktürel ihtiyaç 

CHP’nin artık kanıksanan HDP’ye barajı aşırtma planı son üç seçimde bir karşılık ortaya koydu. Bu plan sayesinde Ak Parti Meclis aritmetiğinde olabilecek olandan daha az sayıda vekil ile temsil edildi. Dolayısıyla HDP ile ittifakın konjonktürel bir ihtiyaca cevap vermesi CHP açısından bu müstekreh birlikteliği kabul edilebilir kılıyor. Türkiye muhalefeti açısından İyi Parti’nin konjonktürel olarak bir faydasının olmadığı 24 Haziran akşamı ortaya çıktı. Aksine CHP açısından İyi Parti gibi bir partinin varlığı önümüzdeki seçimlerde de yüzde 20 bandına gerilemiş bir CHP ile karşı karşıya gelme riskini barındırıyor. İyi Parti, CHP havuzundan çok fazla beslenen bir organizmaya dönüştü. Hedeflenen ise İyi Parti’nin MHP’den beslenmesiydi. Bu bakımdan yakın vadede İyi Parti’nin varlığının asıl düşmanı olacak partinin MHP yahut Ak Parti değil CHP olacağını söylemek mümkün. Bu karşıtlığı İyi Parti’ye karşı CHP’den açık bir düşmanlık olarak beklemek yanıltıcı olur. Aksine Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu borçlu olduğu mahfiller; ki aynı mahfiller MHP’ye karşı tezgahlanan komplonun da kurucusuydu, orta vadede İyi Parti’yi yarardan çok zarar veren bir parti olarak görmeleri ile bu partiyi beslemekten vazgeçecek. Muhalefet birliği açısından göze alınamayacak asıl risk, bloğun ana gövdesi olan CHP’nin tahammül edilemez derecede zayıf bir parti haline gelmesi tehlikesi. Bu sebeple İyi Parti’ye kalp masajı yapan görünmeyen el, yakın vadede İyi Parti’yi kaderi ile başbaşa bırakacak.

Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğinin uzun süre daha devam etmeyeceği kendisini gösterdi. Kılıçdaroğlu sonrası genel başkanlık koltuğuna oturacak olan kimsenin arkasına yeni bir rüzgar alması namına İyi Parti’ye emanet edilen oylara ihtiyaç olacak. Bu sebeple görünen o ki İyi Parti, Kılıçdaroğlu ikna edilene kadar emanet oyların toplandığı bir havuz olarak varlığını sürdürecek. Akşener’in istifa gösterisi ve geri dönüşünün sırrı da işte tam olarak burada yatıyor.

Yerel seçimler öncesi Kılıçdaroğlu’nu bir görev değişikliğine ikna etmeyi ve İnce’nin arkasına 7-8 puanlık bir kitleyi daha dahil kılmayı planlayan çevreler Kılıçdaroğlu’nun sergilediği direnç karşısında Akşener’e devam etmesi telkininde bulundu. Zira bu 7-8 puanın yaratacağı rüzgara yeni genel başkanın ihtiyacı var. Büyük oranda Kılıçdaroğlu siyasetinden ve MHP’den kaçan bu kitle ile yaratılacak rüzgar yerel seçimlerde çok belirleyici olacaktı. Olmadı. Akşener, kendisine tevdi edilen emanetçilik vazifesine devam ediyor. Ancak hakikat ortada: Türk siyasetinde İyi Parti’ye ihtiyaç yok.

@Taceddin_Kutay