Türkiye’de sosyoloji geleneği ve toplumsal tiplere yaklaşım sorunu

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
21.01.2017

‘Toplumsal Tipler’ kitabında Türk toplumuna özgü toplumsal tipler kendi özgün bağlamlarında çözümlenmeye çalışılıyor. Türkiye’de özgün bir sosyolojik gelenek mümkün olacaksa bu tür çalışmaların çoğalmasıyla mümkün olacaktır büyük ölçüde.


Türkiye’de sosyoloji geleneği ve toplumsal tiplere yaklaşım sorunu

Toplumu konuşmak esasen toplum içinde yaşayan insanları konuşmak demektir. Toplumsal gerçeklik dediğimiz kurgunun aktörleri bu gerçekliği yaşayan ve eyleyen insanların faaliyetleri ile zuhur eder; onların eylemlerinin izlerini taşır, karakterlerine dair ipuçları sunar. Bu insanlardan yola çıkarak da toplumsal gerçekliği resmetmeye çalışmak mümkündür.

Bir anlamda toplum gerçeğini insan yüzlerinde ve toplumsal tiplerde daha belirgin çizgilerle görmek mümkün olabilir. Toplumu meydana getiren her yapının, kurumun, durumun kendine özgü aktörleri vardır. Öyle ki bu aktörler olmaksızın öyle bir kurum, yapı veya durumun varlığından söz etmek mümkün olmaktan çıkar. Aslında bütün bu yapı, kurum ve durumlara hayatiyet kazandıran bu insanlardır, bu toplumsal tiplerdir.

Bir yerde Ulus Baker’in deyişiyle “Sosyolojinin ortaya çıkışı toplumsal tipleri tarif etme ve hatta icat etme kapasitesinden ayrı düşünülemez”. Durkheim’ın intihar tipleri, Marx’ın burjuvası ve proleteri, Weber’in çileci dindarı ve rasyonel insanı, Pareto’nun seçkinleri, Veblen’in aylak ve gösterişçisi, Baudrillard’ın tüketicisi, Mills’in beyaz yakalıları, Gofman’ın damgalısı, Bouirdieu’nun varisleri Batılı sosyoloji geleneğinde toplumsal tiplerin çeşitlenişine birer örnek olarak verilebilir. Fark edilecektir ki, büyün bu sosyologların temel teorik ilgilerinin ve temel tezlerinin oluşumunda çözümledikleri toplumsal tipler hayati bir rol oynar.

Gofman’ın damgalısı Marx’ın proleteri

Türkiye’de gelişen sosyoloji geleneği içinde toplumsal tiplere dair çalışmaların varlığından söz etmek neredeyse mümkün değildir. Bu alandaki çalışmalar son derece az, çoklukla da sığ ve cılızdır. Oysa yaşadığımız hayatların çözümlenmesi, özneler arası etkileşimlerin tespiti, bir topluma ya da topluluğa has karakteristik özelliğin açığa kavuşturulması, ya da toplumsal bir olguya dair çözümleyici değişkenin belirlenmesi gibi sosyolojik niyet ve yönelimler toplumsal tipleri analitik anahtarlar olarak anlamayı gerekli kılar. Belki de bilimsel bir disiplin olarak Türkiye’de sosyolojinin Türk toplumunu Batılı kavramsal çerçevelerin dışında, kendine has var olma şekliyle kavramakta ve teorileştirmekte çektiği zorlukların başlıca sebebi Türk toplumuna ait toplumsal tipleri yeterli ve tutarlı bir şekilde çözümleyememiş, teorilerinde ve alan araştırmalarında bu çözümlemeye fazla yer ayırmamış olmasıdır.

Editörlüğünü Yrd. Do. Dr. Mehmet Ali Aydemir’in yaptığı Toplumsal Tipler kitabında 25 makale ve editörle birlikte 23 yazar yer alıyor. Kitabın ilk beş makalesi toplumsal tiplere dair teorik bir çerçeve çizerek toplumsal tiplerin incelenmesine dair bir zemin oluşturmayı amaçlıyor. Geri kalan 20 makalede ise birbirinden farklı ve Türk toplumuna özgü toplumsal tipler kendi özgün bağlamlarında, hayat dünyalarında çözümlenmeye çalışılıyor. Türkiye’de özgün bir sosyolojik gelenek mümkün olacaksa bu tür çalışmaların çoğalmasıyla mümkün olacaktır büyük ölçüde.

[email protected]

Toplumsal Tipler ed. Mehmet Ali Aydemir Açılım, 2016

Ücretli çalışmanın dünü, bugünü, yarını

Robert Castel, Ücretli Çalışmanın Tarihçesi’nde sosyal sorunun ortaya çıkışını ve dönüşümünü incelerken toplumsal işbölümü içinde işgal edilen yer ile bireyi güvence altına alan sosyal koruma sistemlerine katılım arasında güçlü bir bağlantı görüyor. Günümüzün ücretli çalışanlarının durumu ile geçmiş çağların toprağından kopmuş, sefalete mahkûm edilmiş milyonlarca emekçisinin durumu arasında yapısal süreklilikler saptayan Castel, parçalanan ücretliler toplumu ve güvencesizleşmenin yükselişi karşısında kaybedilenleri geri kazanmanın yollarını arıyor.

Ücretli Çalışmanın Tarihçesi, Robert Castel, çev. Işık Ergüden, İletişim, 2017

Maveraünnehir’de fıkhi tartışmalar

Münazarat, Büyük Selçuklu Devleti’nin başşehri olan Rey’de dünyaya gelen ve kelam, felsefe, tefsir ve usul-i fıkıh ile fizik alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan Eş’arî alimi Fahreddin er-Râzî’nin, Maveraünnehir bölgesine yaptığı seyahat esnasında, bölgenin önde gelen alim ve düşünürleriyle başlıca fıkıh, fıkıh usulü, kelam, astronomi ve felsefe sahalarında ilmi meselelere dair yaptığı münazaraları içermektedir. Kitap, dönemin önemli ilim merkezlerinden olan Buhara, Semerkant, Hocend, Benâkit, Gazne ve benzerlerinde gerek usul gerekse içerik açısından ilmin eriştiği yüksek seviyeye ışık tutmaktadır.

Münazarat Felsefi ve Dini Tartışmalar, Fahreddin er-Râzî, çev. Ömer Ali Yıldırım, Litera, 2016