Tüm Yazarlar
Celal Fedai Yazıları
Mülteci çocuklar Avrupa'da baca mı temizleyecek?
Celal Fedai
William Blake'e “Baca Temizleyicisi” şiirini yazdıran hadise, Blake'in kendini ait hissetmediği İngiltere'nin bir gerçeğidir. Bir şekilde kimsesiz kalmış çocuklar, onları himaye ettiği havası veren kilisenin kontrolünde bir araya getirilir ve Britanya'nın o soğuk kışlarının kararmış vicdanlarında keyiflerinin devamını isteyenler için işe yarar bir çözüm olurlar. Tıkanan bacalar için zayıf, güçsüz bedenlerden daha iyi bir alet de olamaz zaten.
Türkiye için 'fütürizm' vakti
Celal Fedai
Türkiye ihtiyacı olan şiirsel cesareti yıllar sonra şimdi yine gösterebiliyor. Otomobil ya da diğer teknolojik hamleler, dileyelim ki bunun küçük birer parçaları olsun. Sanatçılar, şairler, yazarlar, akademisyenler bunu görebilsin. Ve unutmasınlar ki Mayakovski’yi intihara sürükleyen, Nâzım’ı gurbet elde koyan fütürizm gibi değildir bu. Türklerin fütürizmi öldürmez, yaşatır...
Hıristiyanlığı siyasallaştıran Batı’nın 'Siyasal İslam' sopası
Celal Fedai
Türkiye’de insanların, İslamî geçmişlerinin farkına varmaları ve kendi dinlerinin değil Hıristiyanlık ve Yahudiliğin dünyanın geri kalanının mahvı pahasına siyasallaştırıldığını görmeleri gerekir. İslam’ın Hz. Peygamber’den bugüne gelen siyaseti işte tam da bu noktada bir ‘dengeleyici’dir.
Milletimize eşlik eden bir entelijansiyamız olabilecek mi?
Celal Fedai
Türkiye’de entelekteüller, bir “dağ olma” fantasmasından çıkmadıkça bir entelijansiyamız olamayacak ve yük gene millete kalacak. Oysa Türkiye’nin yaşadığımız zamanın gerçekliğini kavrayıp gelecek tahayyülünü buna göre kurabilen, toplumun farklı kesimlerini birleştirecek mayaya sahip bir entelijansiyaya ihtiyacı her zamankinden çoktur.
Hayranlık siyaset ve fikirde salamura edilemez
Celal Fedai
Rahmetli Erbakan’a duyulan ‘hayranlık’ın, Goethe’nin “Hayranlık, salamura edilip yıllarca muhafaza edebileceğin bir mal değil.” sözündeki gibi işliyor olması üzücüdür. Benzer durum Aliya İzzetbogoviç için de söylenebilir. Onlara duyulan hayranlık, belde belediye başkanı olmayı isteyenden bakanlık talep edene kadar içermesi gereken ideali, fikri, estetiği, davayı taşımakta mıdır? Tüm mesele buradadır.
Müslümanca düşünmeyi yeniden keşfetmek
Celal Fedai
Türkiye’de İslamcılar, Batılıların,  Müslümanca düşünme ve yaşamayı siyasî bir proje olarak resmedip insanların ondan uzak durmalarına bir çözüm üretemediler. Bu nedenle de dünya üzerinde hakkını aramak için mücadele eden her Müslüman, ‘cihatçı’ olarak resmedilip yaftalandı. ‘Cihatçı’ dediklerini Müslümanların arasını açmak için var eden yine Batı’ydı. Aynı Batı, Hıristiyanlık maskesine soktuğu emperyalizmini dünyanın her yanına yaymaktan geri kalmıyordu.
Bir andın karakteri, bir karakterin andı
Celal Fedai
Time'ın ‘güçlü adam’ dediği bizim ‘kahraman’ dediğimiz değildir
Celal Fedai
Gandi’nin Bagavad Gita’da yaptığı gibi kendi kahramanlarımızı yorumlayan gayretlere ihtiyaç var. Karikatürize etmeden, ticarileştirmeden, en yüksek perdeden… Time’ın ne dediği mühim değil ama aksi halde bu koca millet, karikatür tiplerle yönetilmeye mahkûm kalacaktır.
Öykümüz birdir; katiller bizden değildir
Celal Fedai
Dört yıl kadar önce Hüseyin Su ağabey ile Hece dergisi ve yayınlarının yolları ayrıldığında, “Ayın Birinde Gelen Kim: Bizim Hece’miz…” başlıklı bir yazıyla Hüseyin Su’nun uğradığı gadrin edebiyat, düşünce, sanat tarihimizde bir benzerinin olmadığını belirtip naçizâne bir tavır sergileyerek yolumu ben de ayırmıştım.
Bozuluşun değil oluşun filmi: Buğday
Celal Fedai
Vaktiyle İsmet Özel’e uygulanan “çağdan çıkarma oyunu” şimdilerde Semih Kaplanoğlu’na oynanıyor. Ona ödüller verenler, bir şeyi hesap edememiş: Düş kurabilen bir sanatçı olabilmeyi kendine yol seçen Kaplanoğlu’nun dedeleri arasında Hüsn ü Aşk şairi Şeyh Galib de vardır. Dede, 26’sına kadar Nâbî’nin mesnevilerini geçen bir mesnevinin bir daha yazılamayacağının kesin kabulü altında ömür sürdü. Rabbinin ona üflediği nefesin onda dolaşan ve bir ses olarak ondan dışarıya çıkan haline Hüsn ü Aşk mesnevisi diyoruz biz bugün.
Türkiye 'şok doktrini'ni aştı mı?
Celal Fedai
Türkiye’nin aştığı pek çok şok doktrini oldu son 150 yılda. En ağırı olan harf devrimini bile aşabildik. Şu günlerde 15 Temmuz sonrasının artçı şokları arka arkaya geliyor. “Deli adam teorisi”yle güçlendirilmiş bu artçı şoklar üzerinden psikolojik bir eşikte sınanıyoruz.
“Ilımlı Türklük” olur mu?
Celal Fedai
“IYI”, 15 Temmuz öncesi kurulmuş bir parti. Darbe başarılı olmasaydı kurulmasına gerek kalmayacakmış gibi bir havayı arkasına aldığı da çok açık. O halde “kendi tanıklıkları”na güvenmek bunun neresinde? Aksine bir durum yok mu?
Kürtlerde “vatansızlık” psikolojisi oluşturmak
Celal Fedai
“Kimliklerinin tümüyle bilincinde olan bütün Yahudiler, tarihle dolup taşarlar” diyen Berlin’e olduğu kadar üstadı Hess’e ve onların günümüzdeki düşük profilli gazeteci, yazar ve siyasetçilerine Türklerin ve Kürtlerin, öteki Müslüman kardeşleriyle birlikte verecekleri ortak cevap, Ortadoğu’ya Avrupalıların ve İsrail’in gelmeden önceki “tarihle dolup taşmaları”ndan neşet edebilir.
İnsanlar aynılaşırken eğitimi esastan düşünmek
Celal Fedai
Hem her yaşta eğitim almış bireylerimizi alıklaştırılmış yığınlar olmaktan kurtarmak hem de aynı anda, o bireylerin çıkamayacağı irtifalarda seyreden güzidelerimizi, birbirine yabancı olmadan eğitmek zorundayız. Türkiye’nin, tarihî kaderine dönme iradesi gösterdiği için maruz kaldığı saldırıların görülmedik düzeye ulaştığı şu günlerde, siyasetin kanımca en ağır yükünü, “eğitimi esastan düşünmek” meselesi teşkil ediyor.
Akademik daemon, mürüvvet ve Şerif Mardin
Celal Fedai
Liberalizmin, İslamî tefekküre kontrol edilebileceği bir alan açmak için kullanıldığı gün gibi ortadayken Mardin, “iyiler”i araştıran oldu ama onlardan yana olmadı. Böyle olmak akademik mürüvveti sağlamıyordu. Yetiştiği dünyanın entelektüel putları, “daemon”dan değil “meleksiz olmak”tan korkan, bugün pek az timsali bulunan İslamî tefekkürün dikey seyrinin çekiminden onu alıkoydu.
15 Temmuz sonrasının kültür iradesi
Celal Fedai
Huntington, 11 Eylül sonrasında oluşan kültürel bunalıma bakıp ABD’yi oluşturan kültürel bileşenleri Biz Kimiz? isimli kitabında tek tek ele aldı. 15 Temmuz’un üzerinden bir yıl geçti. Maalesef 15 Temmuz sonrasının kültür iradesi için Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği eleştirilerin zemininin toprağı hâlâ işlenemedi.
Bir acayip sanatçı mottosu
Celal Fedai
Türkiye’de sol, sanatçısıyla, siyasetçisiyle ABD, Avrupa ve Rusya’nın gerçekliğinde hapsolduğundan, dedelerinin dağlarında taş ocakları kurup çıkardıkları taşlarla milletimizin külliye inşasına gelmiyor. Katedral inşası için kullandığı ‘evet’i, külliye için kullanmaya yanaşmıyor. İnşa işi, bu yüzden gene onu düşleyenlere kalıyor…
Türkiye hangi devrime hazırlanıyor?
Celal Fedai
Cumhuriyeti kuranların, Türkiye’nin bağımsızlığı konusundaki ısrarı milletin değerleriyle çatışmasaydı kim bilir ne durumda olurduk? Bugün onları her şeye rağmen hayırla yad ediyoruz. Yarın, bugünü hayırla yad edecekler, bağımsızlık konusundaki ısrarımızı, milletin değerleriyle birleştirip birleştiremediğimize bakacaklar. Türkiye’nin hazırlandığı devrim, burada aranmalı.
Avrupa Birliği’nin idealindeki Türkiye
Celal Fedai
Toynbee’nin Türkiye ve Avrupa kitabının ilk cümlesi: “29 Ekim 1923’te, Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin bir kararıyla ‘doğan’ Türkiye Cumhuriyeti, bugünün dünyasında Batı uygarlığının üstünlüğü için dikilmiş anıttır.” Batılı entelijansiya için Türkiye, geçmişteki Türk devletlerine benzemediği için takdire şayandır. Madariaga da en az Toynbee kadar net konuşur: “Araplar, İranlılar, Mısırlılar ve hatta İspanyollar, yeniden İslamî tefekküre dönebilirler. Fakat Türkler asla!..”