Yeni bir Irak: İşgal düzeninin sonu mu?

Yrd. Doç. Dr. Bora Bayraktar / İstanbul Kültür Üniv. Öğr. Üyesi
4.11.2017

İbadi sahadaki başarısını siyasete taşıyabilirse Irak yeni bir bütünleşme sürecine girecek gibi görünüyor. Çünkü Irak bunu istiyor, İran bunu istiyor, Türkiye bunu istiyor. Bölge ülkeleri, sahadaki etnik grupların araçsallaştırılmasıyla yürütülen bu işgal düzeninin ve kaosun son bulmasını istiyor. Ve bu üçlü isteklerini yapabilecek potansiyeli olduğunu net bir şekilde ortaya koymuş bulunuyor.


Yeni bir Irak: İşgal düzeninin sonu mu?

20 Mart 2003 sabahı erken saatlerde başlayan ABD’nin Irak işgali Bağdat’ta çeyrek asırlık bir düzeninin sonu anlamına geliyordu. Ameri-kan birlikleri güneyden hızla ilerleyerek Irak kentlerini tek tek ele geçirdi. 10 Nisan’da Bağdat düşmüş-tü. Ülkeyi demir yumrukla yöne-ten Saddam Hüseyin kaçmış, yöneticileri de onunla birlikte firar etmişti. Ülkenin dört bir yanındaki Saddam Hüseyin heykelleri yıkılır-ken barış, özgürlük ve demokrasi hayalleri güdenler Bağdat sokaklarında kutlamalar yapıyordu. Oysa buldukları sadece kan, gözyaşı ve yıkım oldu.

Amerikan işgali ile kurulan düzen Irak’ta onyıllardır süregiden dengeleri tümüyle değiştirdi. Kanlı mirasın üzerine kurulan yapıda ülke nüfusunun beşte birini oluşturan Sünni Araplar Baas yönetiminin bir parçası oldukları gerekçesiyle sistemin dışında bırakıldılar. Anayasa yazılırken süreci boykot eden Sünnilerin yokluğunda işgal yönetiminden sorumlu Paul Bre-mer’ın gözetiminde Şii-Kürt denge-sine dayanan bir yönetim kuruldu. Bu yeni düzen Kürtlere güçlerinin ötesinde bir alan açtı. Kürtler Irak’ın kuzeyinde denetimi ele geçi-rirken bir yandan demografiyle oynadılar diğer taraftan başta Kerkük olmak üzere pek çok noktada egemenlik hakkı iddia ettiler. Bu ortamda 2005’te kabul edilen anayasa, sağlam temellere dayanmayan, Kerkük gibi hayati bir meseleyi sürüncemede bırakan bir metin olarak hayata geçti. Anayasanın en önemli unsurlarından biri Irak’ı bir federasyon haline getirmesi ve Irak Kürtlerine üç vilayette (Sü-leymaniye, Duhok, Erbil) özerk-lik sunmasıydı.

ABD nasıl tepki verecek?

Amerikan ordusu Kürt bölgesinin güvenliğini desteklerken Mesut Barzani ve Celal Talabani el üstünde tutuldu. Irak Cum-hurbaş-kanlığı makamı bir Kürt siyasetçiye bırakılırken, Amerikan askerleri Arap olmayan bu grupla yakın ve samimi ilişki-ler geliştirdi. Türki-ye’nin 1 Mart tezkeresi ile savaş öncesi Amerikan ordusuna zor günler yaşatması, Pentagon tarafın-dan Kürtlere daha fazla ve Türki-ye’nin aleyhine bir destek vermesinin de altyapısını oluşturdu.
Tam 14 yıl bu hava içinde geçerken Kürt Bölgesel Yönetimi petrol noktalarını kontrol eden, dış dünya ile bağlantıları olan, alan ha-kimiyetine ve anayasal meşruiyete haiz bir yapı olarak varlığını sürdürdü. Türkiye, İran gibi bölge ülkelerinin yanısıra Avrupa ülkeleri, Rusya gibi ülkeler burada temsilcilikler açtı. Kürtler DEAŞ ile parçalanma ve dağılma sürecine giren Irak’ta artık bütünlüğün sağlanama-yacağı düşüncesiyle “bağımsızlık bugün değilse ne zaman?” sorusuna kapılarak 25 Eylül’de referanduma gitti. İşte o noktada büyük bir stratejik kırılma gerçekleşti ve Bremer’in iki parçalı Irak’ı bir anda ortadan kayboldu.

IKBY temelden sarsıldı

25 Eylül referandumu düzeni alt üst etti, köklü değişimlerin önünü açtı. Irak ordusunun hızla harekete geçmesi, İran, Türkiye ve Irak’ın ortak hamleleri ABD’nin kurmak istediği düzeni bir anda değiştirdi ve Irak adeta fabrika ayarlarına dö-nüş sinyalleri verdi. Ker-kük ve tartışmalı bölgeler yeniden merkezi hükümete bağlandı. Sınır kapıları ve havalimanlarının kontrolü de  Bağdat’a geçti. Tarihi bir devir teslim ile Habur sınır kapısına Irak ordusu yerleşti. Suriye-Irak sınırı da merke-zin denetimine girdi ve Fırat Nehri’nden İran sınırına kadar uzanan Kürt grupların denetimindeki toprakların ülkesel bü-tünlüğü sona erdi. Bütün bu olaylar sonunda Barzani eski müttefikleri-ni ihanetle suçlayarak koltuğundan kalkmak zo-runda kaldı. Kürt Bölgesel Yönetimi de temellerinden sarsılıyor.
Peki ama şimdi Irak’ı, bölgeyi neler bekliyor? Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkilenecek? İran gerçekten Irak’a hakim mi olacak? Amerikan yönetimi bu gelişmelere nasıl tepki verecek?

Yukarıda saydığımız bütün bu gelişmelerin miladı Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin eski başkanı Mesut Barzani’nin 7 Hazi-ran’da al-dığı bağımsızlık referandumu kararıydı.  25 Eylül bağımsızlık referandumu ile Ortadoğu’da öyle kritik bir taşı yerinden oynattı ki bütün bir bina yıkıldı ve çöktü. Referandum, Erbil merkezli Kürt Bölgesel Yönetimi’nin ne kadar kırıl-gan dengeler üzerine ayakta durduğunu gözler önüne serdi. Suriye iç savaşı, Türkiye’nin NATO üyeliği, Tahran’ın PJAK’a yönelik müsamahakâr tutumu nedeniyle aralarında pek çok anlaşmazlıklar bulunan Türkiye ve İran hiç kimsenin bekle-mediği bir biçimde hızla yakınlaştı ve Bağdat’ın yanında güçlü bir biçimde yer aldı. Benzer bir biçimde daha bir yıl önce Başika Üssü krizi nedeniyle birbirlerine karşı sert suçlamalarda bulunan ve hakare-te varacak ifadeler kullanan Iraklı ve Türk liderler güçlü bir ittifak kurabildiler. Bu neredeyse kavgalı bölge ülkeleri safları sıkılaştırırken Erbil’in yakın müttefiki gördüğü başta ABD olmak üzere Batılı ortakların hareketsizliği Kürt bağımsızlık girişimini boşa çıkardı.

İki muhtemel senaryo

Bölgesel üçlü ittifak, her şeyden önce Kürt yönetimini destekleyen ABD’nin, Avrupa ülkelerinin ve İsrail’in çabalarını ko-layca boşa çıkardı. ABD ve İsrail’in gücünün sınırlarını ortaya koydu. Yıllardır peşmergeye verilen eğitim, askeri yardım ve siyasi desteğin Ankara-Tahran-Bağdat kalkanını aşamadığı ortaya çıktı. İkincisi ve belki de daha önemlisi Irak’ın 16 Ekim’de Kerkük’ü ardından da diğer tar-tışmalı bölgelerin tamamen merkezi hükümete bağlaması federal yapıyı tartış-malı hale getirdi. Irak Başbakani İbadi “Bağdat yönetimine bağlı güvenlik güçleri tüm tartışmalı bölgelerde kontrolü sağ-ladı. Peşmerge ve IKBY’deki tüm memurların maaşlarını yakında ödeyece-ğiz” diyerek kontrolü ele alacağını gösterdi. Irak Anayasası’nın açık yara olarak bıraktığı Kerkük ve tartışmalı bölgeler konusundaki 140. maddesinin kaldırılması gün-demde. Bağdat daha da ileri giderek Kürt Bölgesel Yönetimi’ni lağvedebilir.

Irak hükümeti ve parlamentosu başından beri Kürtlerden referandumu iptal etmesini istedi.  Bu şart yerine getirilirse anayasaya uy-gun müzakerelere geçileceğini vurguladı. Ancak Barzani bu teklife yanaşmadı ve referandumun “donduru-labileceğini” söyleyerek müza-kere çağrısında bulundu. Barzani referandum öncesi, petrol bölgelerini, Kerkük’ü ve sınır kapılarını denetim altında tutarken, yani eli güçlüyken yapacağı pazarlığı, şimdi her şeyi, tüm kozlarını kaybettikten sonra yapmak durumunda kaldı. Belki de bu yüzden görevinden ayrıldığını açıkladı.
Gelinen noktada İbadi’nin pazarlık etmek için bir gerekçesi yok. Zaten tüm noktalar ele geçirildi, Barzani’ye muhalif Kür-distan Yurtseverler Birliği (KYB) ile anlaşarak bölgeyi yeteri kadar kontrol edebileceği bir ortam hazırladı. Referandumun anayasaya aykırı olarak gerçekleştirilmesini, tartışmalı bölgelerin işgal edilmesi girişimini öne sürerek bu anlaşmazlığa son vermeyi, bunun için de Kürt Bölgesel Yönetimi’ni lağvetmeyi deneyebilir. DEAŞ mücadelesinde elde ettiği başarı, Irak’ın bütünlüğünü yeniden sağlaması, yürüttüğü başarılı diplomasi dolayısıyla eli güçlenen başbakan 2018 seçimleri öncesi böyle bir girişimde bulunabilir. Bunun olmamasının tek yolu referandumun iptal edilmesi gibi görünüyor. Kürt yönetimi bu adımı da atamazsa sonuç federal Irak’ın sonu olabilir.
Görünüşe göre 1 Kasım itibarıyla Irak yeni bir boyuta atladı. 14 yıllık işgal dönemi Irak merkezi hükümetinin konsolidas-yonu ile son bulacak gibi görünüyor. Sürekli etnik ve mezhepsel farklılıklar dolayısıyla “suni olarak bir arada tutulduğu” öne sürülen Irak’ın ulusal bir kimliği olduğu son iki haftada görüldü. Haşdi Şabi içinde yer alan Şii-Sünni Türkmenler, Irak ordusu içinde peşmergeye karşı savaşan Kürt komutanlar bunun bir göstergesi.
ABD’nin etkinliğinin sınırlarının anlaşılması, Haşdi Şabi konusundaki rahatsızlığının Bağdat’ta ciddiye alınmaması bu yeni dönemin işaretçileri. Üstelik bu durum Suriye sahasını da şimdiden etkilemiş görünüyor. Rusya’nın Kürt kartını ABD’nin elinden alma girişimle-rinin artması bu açıdan son derece dikkat çekici bir gelişme.
Önümüzdeki yıl Irak’ta seçimler yapılacak ve bu oylama büyük ölçüde bu yılın son çeyreğinde yaşanan olayların etkisinde gerçekle-şecek. İbadi sahadaki başarısını siyasete taşıyabilirse Irak yeni bir bütünleşme sürecine girecek gibi görünüyor. Çünkü Irak bunu istiyor, İran bunu istiyor, Türkiye bunu istiyor. Bölge ülkeleri, sahadaki etnik grupların araçsallaştırılma-sıyla yürütülen bu işgal düzeninin ve kaosun son bulmasını istiyor. Ve bu üçlü isteklerini yapabilecek potansiyeli olduğunu net bir şekilde ortaya koymuş bulunuyor.

@Bora_Bayraktar