YSK kararlarına itiraz edilebilir mi?

Bilal ÇETİN / Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri
29.04.2017

16 Nisan 2017 halkoylamasının ardından Yüksek Seçim Kurulu’nun verdiği kararlara ilişkin tartışmalar devam ediyor. YSK’nın 16 Nisan referandumu günü verdiği ve “mühürsüz zarf” tartışması olarak kamuoyuna yansıtılan konunun ardından, YSK kararları aleyhine başka bir mercie itiraz edilip edilmeyeceği konuşulmaya başladı.


YSK kararlarına itiraz edilebilir mi?

Anayasamızın 79. maddesi, seçimlerin yargı organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılmasını zorunlu hale getirmiştir.

Anayasa koyucu, seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevini Yüksek Seçim Kurulu’na vermiştir.

79. maddenin en önemli düzenlemesi ise “Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.” hükmüdür.

Anayasa’nın amir hükmü gereğince ülkemizde, seçimler Yüksek Seçim Kurulu’nun genel yönetimi ve denetimi altında yapılırken,YSK’nın görevi sandıklarda siyasi partilerin temsilcilerinden oluşan sandık kurulu başkanı ve üyeleri tarafından elbirliği ile yürütülen oy verme işlemleri ve oy sonuçlarının tutanak altına alınmasına ilişkin şikayet ve itirazları incelemektir. Oy verme işlemleri ve sandık sonuçlarına yönelik olarak yapılan itiraz ve şikayetler ilçe ve il seçim kurullarında netice alınamaması halinde YSK’ya yapılmakta ve YSK nihai kararı vermektedir. YSK, seçim ve işlemleri ile ilgili itiraz ve şikayetlere son noktayı koymak üzere görevlendirilmiş bir yargı kurumudur.

O zarflar mühürsüz mü?

Öncelikli “Mühürsüz zarflar” tartışmasıyla yürütülen bir algı operasyonuna dikkatleri çekmek gerekir. 16 Nisan halkoylamasında tartışma konusu olan zarfların tamamen mühürsüz olması söz konusu değildir. Seçim Kanunu gereğince, zarflarda YSK’nın filigranlı ambleminin yanı sıra ilçe seçim kurulu ve sandık kurulunun mührü olması gerekir. Mühürsüz olduğu iddia edilen zarflar ilçe seçim kurulunun mührü bulunan ancak sadece sandık kurulunun mührü bulunmayan zarflardır.

YSK, sandık kurulu tarafından zarflara mühürleme işlemimin yapılmamasını seçmenin iradesinin sandığa yansımasını sakatlayan bir durum olarak görmemektedir.

YSK’nın 16 Nisan tarihli kararında belirtildiği gibi “Oy kullanma işleminin; oy güvenliğini sağlamaya yönelik ve sahte oy kullanılmasını engellemek amacıyla getirilen kontrol mekanizmalarına uygun olarak, Yüksek Seçim Kurulu’nca üretildiğinden kuşku bulunmayan oy pusulası ve zarf kullanılarak gerçekleşmesi halinde, sandık kurulunca mühürleme işleminin yapılmaması tek başına seçmenin oyunun geçersiz sayılması için yeterli değildir. Aksine bir uygulama, bu hakkı korumak için getirilen ve araç niteliğinde olan usul kurallarından sadece birinin ihlalinin, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde uygulanması sonucunu doğurur ki; bu sonuç, beklenilen amaca aykırıdır. Bu nedenledir ki, Yüksek Seçim Kurulu’nca geçmiş yıllarda istikrarlı olarak, Yüksek Kurul tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile seçmene kullandırılan oyların geçerli olduğu kabul edilmiştir.” denilmektedir.

YSK, seçmenin iradesinin sandığa yansımasını esas almakta, dışarıdan getirildiği ispat edilmediği sürece, sandık kurulu mührü bulunmayan oy zarfla-rının geçerli kabul edileceğine karar vermektedir. YSK’nın bu uygulaması çok yerinde bir uygulamadır, demokrasinin ve Anayasa ile teminat altına alınan seçme hakkının korunmasına yönelik doğru bir karardır.

16 Nisan referandum sonuçlarına yönelik olarak başlayan tartışma,Yüksek Seçim Kurulu’nun verdiği kararlar aleyhine başka bir mercie başvurulup başvurulamayacağı tartışmalarını da beraberinde getirmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “YSK’nın kararı kesin. Bu iş bitti. Halkım yüzde 52 ile evet kararı vermiştir. Bu iş AYM ve AİHM’in yetki alanında değil.” açıklaması yaptı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da benzer şekilde YSK kararlarının kesin olduğunu ve hiçbir merciye başvurulamayacağını açıkladı.

Ana Muhalefet Partisi CHP ise YSK kararının iptali için ilk olarak Danıştay’a başvururken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapacağını açıkladı.  Anayasa Mahkemesi’ne de başvuracağının CHP sözcüleri tarafından açıklanmasına rağmen şimdilik bu yola müracaat etmeyecekleri anlaşılıyor.

Danıştay’a başvurulamaz

YSK kararlarının iptali için dava açılıp açılmayacağı konusunda Danıştay’ın daha önce verdiği ve istikrar kazanmış kararları bulunmaktadır. Danıştay’ın yerleşmiş içtihatları, Anayasa’nın 79. maddesinde yer alan “Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamaz.” hükmüne uygun olarak yapılan başvuruların reddine yöneliktir.

Danıştay 10. Daire, Kayseri İdare Mahkemesi tarafından verilen “Anayasa ve yasa hükümlerine göre, idarenin hukuki sorumluluğunun kendi eylem ve işlemleri ile sınırlı olduğunu,Yüksek Seçim Kurulu’nun ise, idari fonksiyonunun dışında yer alan ve kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamayacağına” ilişkin gerekçe ile verdiği kararı onaylamıştır. 

16 Nisan halkoylamasına ilişkin olarak YSK kararının iptali için CHP tarafından yapılan başvuru ile ilgili Danıştay 10. Dairesi, Anayasa’nın açık hükmü ve yerleşmiş içtihatları doğrultusunda “karar verilmesine yer olmadığına ilişkin” karar vermiştir.

Kararda “YSK’nın seçim hukukuna ilişkin kararlarına karşı, açık anayasa hükmü ile başka bir merciye başvurulması yolunun kapatılmış olması karşısında, YSK tarafından seçime ve seçim sürecine ilişkin olarak alınan 16 Nisan 2017 tarih ve 560 sayılı kararın iptali ile buna bağlı olarak halkoylaması sonuçlarının açıklanmasının yürütmesinin durdurulması isteminin yorum yapılmak suretiyle Danıştay’ca incelenmesi mümkün değildir” denilerek tartışmalara son noktayı koymuştur.

AYM’ye başvurulamaz

YSK kararları aleyhine Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvuru yoluyla müracaat edilip edilmeyeceği de tartışılmaktadır.

Anayasamızın 79. maddesinin açık hükmü karşısında Anayasa Mahkemesi’ne YSK kararları aleyhine bireysel başvuruda bulunulması da mümkün değildir.

Anayasa Mahkemesi 14.07.2015 tarihli bireysel başvuru ile ilgili kararında bunu açık ve net olarak ifade etmiştir. Söz konusu kararda Anayasa’nın 79. maddesinin gerekçesindeki “…Yüksek Seçim Kurulu kararlarının kesinliği ve bunlara uyulması tereddütlere yol açtığından bu maddeye Yüksek Seçim Kurulu kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamayacağı esası getirilmiştir.” ifadeleri hatırlatılarak “Gerekçeden de anlaşılacağı üzere Anayasa koyucu, YSK kararlarının kesin olmasını ve bu kararlar aleyhine başka merci ve kanun yollarına başvurulmamasını öngörmüştür” kararı verilmiştir.

Yüksek mahkemenin kararında Anayasa’nın 79. maddesindeki  “Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamaz” ibaresi ve 298 sayılı Kanun’un 132. maddesinde geçen “Kurulun kararı kesindir. Aleyhine hiçbir merciye ve kanun yoluna başvurulamaz” ibaresi hatırlatılarak şöyle denilmektedir. “Anılan hükümlerde yer alan ‘merci’ ifadesiyle başvurulacak idari ve yargısal tüm yer veya makamların kastedildiği anlaşılmaktadır ve Anayasa Mahkemesi de buna dâhildir. Buna göre anılan hükümler karşısında, YSK kararlarının Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuruya konu olması mümkün değildir.”

Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararındaki açık ve net ifadeler karşısında YSK kararları aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulmasının mümkün olmadığı görüleceği üzere, başvuruda bulunulsa bile YSK kararlarının iptali yolunda netice alınmasının beklenmemesi gerektiği açık ve net olarak görülmektedir.

AİHM’ye başvurulamaz

YSK’nın, halkoylaması sonuçlarına ilişkin kararı için Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nde olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvurulamaz, müracaat edilse bile netice alınamaz. AİHM’e başvurulması için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi veya ek protokollerinde tanınan bir hak veya hürriyetin ihlâl edilmesi gerekir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No’lu Protokolün 3’üncü maddesinde koruma altına alınan seçimlere ilişkin güvenceler, yerel seçimler ve halkoylaması ile ilgili iş ve işlemleri kapsamamaktadır. 3. madde “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler” düzenlemesini içermektedir.

Görüldüğü üzere bu maddede korunan hak “yasama organının seçilmesinde” şeklinde bir sınırlandırma içermektedir. Bu madde kapsamında yerel seçimler veya referandumda çıkan sonuçlara ilişkin olarak AİHM’e başvurulması mümkün değildir. AKPM Genel Sekreteri Jagland da yaptığı açıklamada “Hiçbir uluslararası kurumun herhangi bir ülkedeki bir referandumu geçersiz sayma hakkı yok” sözleri ile AİHM’e müracaat edilse bile 16 Nisan referandum sonuçlarının iptaline yönelik bir karar veremeyeceğini ifade etti.

CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’ın, 2014 yılındaki seçimlerin iptaline yönelik olarak yaptığı başvuru da AİHM tarafından aynı gerekçelerle kabul edilemez bulunmuştur.

AİHM, 1975 yılında verdiği kararında Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’ne üyeliğine ilişkin referandum ile ilgili yapılan başvuruda Ek 1. No’lu Protokolün 3. maddesinin referandumu kapsamadığına karar vermiştir. AİHM 1994 yılında, Finlandiya’nın Avrupa Birliği’ne üyeliğine ilişkin referandum ile Avusturya’nın, Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda yapılan referandumla ilgili olarak yapılan başvuruyu da AİHM, benzer gerekçeyle reddetmiştir.

Anayasa’nın 79. maddesi “Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamaz” hükmü dolayısıyla YSK’nın kararları aleyhine Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere hiçbir merciye başvurulması mümkün değildir.

[email protected]