Eleştiri üzerine uzun düşünceler

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
16.05.2015

Karikatürlerden rencide olanların tecrübe ettikleri şiddeti, liberal hukukun dünya tasavvuruna tercüme etmenin imkânı var mı? Eleştiri Seküler mi’nin basit sorusu bu.


Eleştiri üzerine uzun düşünceler

Önceki yıllarda Danimarka’da, geçen yıl da Fransa’da Hz. Peygamber’i ve İslam’ı “aşağılayıcı” öğeler içeren karikatürlere yönelik Müslümanların şiddetli tepkilerine batılı olsun olmasın liberal ve solcuların verdikleri tek bir cevap vardı: Bu karikatürleri ve benzeri sözde sanat ürünlerini (sözgelimi yine İslam’ı aşağılamak maksadına matuf çekilen filmleri) “ifade hürriyeti / eleştiri” mefhumuyla hoşgörmenin gerektiği, Müslümanların tepkilerinin gereksiz ve hatta “barbarca” olduğu vb. Bu “eleştiri” mefhumunun seküler yanlarıyla yüceltilen, batılı tarihsel tecrübeyi merkezleştiren bir içeriği de var hiç kuşkusuz.

Bu tartışmaları derinlemesine ele alan Eleştiri Seküler mi kitabının basit bir sorusu var: Karikatürlerden rencide olanların tecrübe ettikleri şiddeti, liberal hukukun dünya tasavvuruna tercüme etmenin imkânı var mı? Bu hukukun Peygamber’in varlığıyla temsillerini ayrıştıran felsefi kabulünü paylaşmayanların yaşadığı haksızlığı, bu hukuk dili kavrayabilir mi? Modernliğe ilişkin Müslümanların mı kavrayış güçleri eksik yoksa sekülerizm kendi tarihsel süreçleri içerisinden devşirdiği rasyonelliğin dışını tahammül edilemez bulduğundan Müslümanları akıl dışı mı buluyor?

Sorulmayan sorular

Danimarka karikatür kriziyle başlayan süreçte İslam dünyasındaki infialin seküler çevrelerce Müslümanların “eleştiriyi hazmedememe”lerinin bir örneği olduğu iddiası masaya yatırılıyor. Akademide birçok ateşli tartışmayı beraberinde getiren kitap, bugün Charlie Hebdo olayı ve peşi sıra yükselen İslamofobik tepkilerle birlikte daha güncel, çünkü karikatürler yasaklanmalı mı, serbest mi olmalı diye sormuyor. Bu kitabın basit bir cevabı yok, ne basitçe mağduriyet edebiyatı yapılıyor, ne de ‘Batı’ zalim ilan ediliyor. Şarkiyatçılığın tenkidinin, Avrupa’yı taşralaştırdıktan, moderniteyi çoğullaştırdıktan sonra dahi sekülerizm “eleştiri” mefhumunun temel referansı olmayı sürdürüyor.

Yıkıcı tefekkür

Edward Said’in seküler hümanizminden Habermas’ın seküler kamusal alanına din, Aydınlanma’nın önyargılarından ne kadar sıyrılırsa sıyrılsın yerini bilmesi gereken bir kavram olarak kalıyor. Talal Asad, Saba Mahmood ve Judith Butler farklı açılardan bu ‘ısrar’ı inceliyor, dinin liberal-seküler düzendeki yerini hangi yapıların var ettiğine ve yeniden ürettiğine dikkat çekiyor. Kitaptaki makalesinde Talal Asad’ın sorduğu “Tanrı adına yapılan saldırganlık -seküler ulus ya da demokrasi adına yapılan can alma eylemi dehşete düşürmezken- neden seküler liberal hassasiyetleri dehşete düşürüyor?” Talal Asad, bu konudaki iki yüzlülükleri teşhis edip ifşa etse de temel ilgisi bu yönede değil; o daha çok Batılı paranoyanın yatırımları ve duygulanımları üzerine yıkıcı, açık uçlu, açık uçluluğuyla üretken bir tefekkür geliştiriyor. 

Eleştiri Seküler midir?, T. Asad, Judith Butler, S. Mahmood, Wendy Brown, çev.  M. Fahrettin Biçici, Açılım, 2015

Pragmatizm nedir?

İlk baskısı 1907’de yapılan ve pragmatizm felsefesinin kurucularından olan William James’in kendi tabiriyle, “en mühim çalışması” olan Pragmatizm, filozofun Lowell Enstitüsü’nde ve Columbia Üniversitesi’nde verdiği dersleri bir araya getiriyor. Pragmatizmin kavramsal çerçevesini, “arabulucu” niteliğini, bir “doğruluk teorisi”olarak anlamını, kimi felsefi problemlerde pragmatik yöntemin ne kadar etkili olduğunu, rasyonalizm, ampirizm, idealizm karşısındaki konumunu, dinle ilişkisini etraflı biçimde inceliyor. Dünya tarihini oldukça etkilemiş ancak pek bilinmeyen veya yanlış ve eksik anlaşılan (hatta savunucuları arasında dahi farklı yaklaşımlar ortaya çıkmış) bir felsefi kuramı daha yakından incelemek isteyenler için kurucusundan temel bir eser Pragmatizm, William James, çev. Tahir Karakaş, İletişim, 2015

Syriza niye yükseldi?

Küresel kriz ve direnme hakkı, neoliberal biyopolitikalar ve doğrudan demokrasi, entelektüellerin sorumluluğu ve çokluğun şiiri hakkında bir kitap bu. Costas Douzinas Yunanistan örneğinden yola çıkarak birbiri ardına patlak veren  devrimlerin siyaset manzarasını kökten değiştirdiğini öne sürüyor. Bu yeni siyaset direnme dürtüsünün, insan ruhunun o kalıcı özelliğinin son örneği. Dounizas’a göre, AB ve IMF kriz zamanlarında toplumu yeniden inşa etme koşullarını sınamak için Yunanistan’ı kobay olarak kullandı. Ancak çeşitli direnişler bu deneyin nesnesini bir siyasi özne haline getirdi. Yunanistan’da yaşanan kriz ile direniş eylemleri ve sonrasında Syriza’nıı yükselişine yol açan nedenleri sol bakışla yorumlayan bir çalışma.

Krizde Felsefe ve Direniş, Costas Douzinas, çev. Tulga Buğra Işık, Metis, 2015