Gazali ve şüphenin anlaşılma şekilleri

MURAT GÜZEL / AÇIKGÖRÜŞKİTAPLIĞI
16.09.2017

Çocuk denecek yaşta iken taklit bağından ve göreneğe dayalı inançlardan sıyrıldığını ‘Munkiz’de belirten Gazali’nin bilgi sistemini ve şüpheci yöntemini detaylıca inceleyen Mehmet Ayman öncelikle eski Grek felsefesindeki şüpheci okul ve isimlerden başlayarak şüphenin felsefi ve psikolojik anlaşılma şekillerini tartışıyor.


Gazali ve şüphenin anlaşılma şekilleri

Sadece İslam düşünce tarihinde değil, dünya düşünce tarihinde de neredeyse kalıcı hale dönüşmüş bazı tasarım, sorun ve tartış-maların merkezi figürü ve hatta mucidi sayabiliriz Ebu Hamid El-Gazali’yi. Klasik İslam düşüncesi içinde İbn Sina, İbn Arabi ve İbn Rüşd’le aynı hizada ismi yazılabilecek dördüncü isim olması bir yana, İslam düşüncesi içinde Farabi ve İbn Sina ile asıl tem-silcilerine ulaşmış, yeni Platoncu-aristocu, yani peripatetik (meşşai) felasifenin kapsamlı bir analizi içeren Makasıd ul- Felasife ve bu felsefe yapma tarzının yine kapsamlı eleştirisini geliştiren Tehafüt el-Felasife gibi çığır açıcı/tartışma başlatıcı kitabıyla bir-çok yerli ve yabancı oryantalistin İslam dünyasında felsefeyi bitiren adam olarak görüp eleştirdiği düşünülürse Gazali’nin kültü-rel mirasımızın en kilit isimlerinden biri olduğu da fark edilebilir. İbn Rüşd’ün yazdığı Tehafüt et-Tehafüt’le devam eden tartışma geleneği Osmanlı’da da kendine özgü bir yol ve yordam bulabilmiştir sözgelimi.

Ya da günümüzde dil felsefesi alanına girebilecek başka bir tartışmanın da Gazali kaynaklı olduğu ortaya konabilir. Aristo-teles’in mantığını İbn Sina’dan alıp benimseyen Gazali, bu mantığın sadece sağlam düşünme yöntemi olduğunu ifade eder. Gazali için, sanıldığının aksine, mantık konusu ve içeriği bakımından Yunan kaynaklı değildir. Bu sebeple o mantığa dair eserle-rine “düşüncenin ölçüsü, bilginin ölçüsü, doğru kıstas, akılların kavrama yöntemleri” gibi anlamlara gelen isimler verir. İbn Tey-miyye’nin Gazali’nin Aristocu mantığı İslam dünyasında meşrulaştırmasına itirazı da belki tam bu noktadadır. İbn Teymiyye, mantığın dil ile ilişkisine işaret edip Arapça bir mantık oluşturmaya çalışmıştır.

Şüphe ve felsefe

Eşariliğin Mutezile ile tartışmasının bir ganimeti olarak tevarüs ettiği atomculuğa dayalı nedensellik eleştirisiyle David Hu-me’u, yine Mutezile ile tartışmadan türeyen adl-i ilahi alanındaki “mümkün dünyaların en iyisi” ibaresiyle özetlenebilecek argü-mantasyonla Leibniz’i öncelemiş Gazali, özellikle kendi hakikat arayışına ilişkin yazdığı kitaplarla da dikkat çekici bir düşünür-dür. El-Munkizu Mined-Dalal adlı eseriyle benimsediği şüpheci yöntem sayesinde hakikat arayışını bize aktaran Gazali’nin fıkıh, kelâm, tasavvuf, felsefe, eğitim, siyaset, ahlak gibi dini ve akli ilimlerde söz sahibi, İslâm bilim ve düşünce tarihinde eşine az rast-lanır bir âlim ve düşünür olduğu hususunda eşine az rastlanır bir düşünür olduğu da ortadadır.

Gerçeği bulma ve kavrama arzusunun fıtratından gelen bir özelliği olduğunu, bundan dolayı daha çocuk denecek yaşta iken taklit bağından ve göreneğe dayalı inançlardan sıyrıldığını Munkiz’de belirten Gazali’nin bilgi sistemini ve şüpheci yöntemini detaylıca inceleyen Mehmet Ayman öncelikle eski Grek felsefesindeki şüpheci okul ve isimlerden başlayarak şüphenin felsefi ve psikolojik anlaşılma şekillerini kitabında tartışıyor.

Gazali için ‘kesin bilgi’nin “aktarılmış kanaatler”den bağımsız, düşünürün kendi zihni ve pratik çabalarıyla her türlü şüphe ve hata ihtimalinden arınmış bir bilgi olduğunu vurgulayan Ayman, güvenilirliğini kesin olarak kanıtlayamadığı bilgileri Gaza-li’nin kabul etmediğini belirtir. Ayman’ın kitabı, Gazali’nin “kesin bilgi”ye bakışı ve şüphe konularındaki yaklaşımlarını kavra-mak açısından dikkate değer bir eser niteliğini taşıyor.

Yararcı ahlak açısından din

Türk okurların genelde Özgürlük Üstüne adlı kitabıyla tanıdığı 19. yüzyıl İngiliz iktisatçı ve düşünürü John Stuart Mill, yararcı ahlak filozofu olarak da bilinir. Mill’in yine de çağdaşı diğer liberal düşünürler gibi çifte standartlı ve ikiyüzlü olduğu da iddia edilir. Çünkü İngiltere’nin Hindistan’ı sömürmesini ahlaki ve fikri bakımdan olumlayan düşüncelere imza atmıştır. Ölümünden sonra üvey kızı Helen Taylor tarafından yayımlanan Din Üzerine Üç Deneme, siyaset ve ahlak felsefesinde ifade ve düşünce özgürlüğünü esas almış sayılabilecek düşünürün din konusundaki bakışını anla-mamıza yarar sağlıyor.

Din Üzerine Üç Deneme, J. S. Mill, çev. Özgüç Orhan, Pinhan, 2017

Hermenötiğin meydan okuyuşu

“Sosyal bilimleri anlama” problemini tarihsel ve psikolojik bir bağlama yerleştirerek sosyolojik düşüncedeki anaakım düşüncelere bir cevap ola-rak sunuyor Baumann ve hermenötik meydan okumalara bir cevap sunmaya çalışıyor. Baumann’a göre hermenötiğin sorguladığı şey, amaç düşünce-sini terk ederek toplumsal olan hakkındaki bilgimizi arındırabilme olasılığının ta kendisi.Hermenötiğin bu meydan okumasının 19. yüzyılda doğa bilimlerinin gölgesine sığınarak gelişmiş sosyal bilimlere 20. yüzyılda çıkardığı güçlükleri tartışıyor Baumann.

Hermenötik ve Sosyal Bilimler, Zygmunt Baumann,çev. Hüseyin Oruç, Ayrıntı, 2017

@uzakkoku