İslamcılık ve sekülarizmin muğlak ilişkisi

AÇIKGÖRÜŞ KİTAPLIĞI/ MURAT GÜZEL/[email protected]
10.11.2012

‘İslamcılık Öldü mü?’ başlıklı kitap, 4-5 ay önce, Türk basınında neredeyse ilk sayılabilecek bir entelektüel düzey, içerik ve yaygınlıkta, 30-40 güne sâri bir tartışmayı toparlıyor.


İslamcılık ve sekülarizmin muğlak ilişkisi

Yaklaşık 4-5 ay önce, Ramazan ayı içinde, Türk basınında neredeyse ilk sayılabilecek bir entelektüel düzeyde, içerikte ve yaygınlıkta, yaklaşık, 30-40 güne sâri bir tartışma yaşandı. Tartışma boyunca tarafların birbirlerinin görüşlerini kıyasıya eleştirmelerine karşın, entelektüel seviyeyi gözeterek konuyu kişisel heves ve garezlerine heba etmemeleri, belki de bu tür basın tartışmalarında pek rastlanmayacak bir durumdu. Tartışma aslında Ali Bulaç’ın AK Parti’nin 10 yıllık iktidarı döneminde İslamcılığın “ne olduğuna”, İslamcı kimlikleriyle temayüz etmiş bazı kişilerin muhafazakâr-demokrat bir merkez sağ parti olmaya yönelmiş AK Parti içindeki durumuna dair yazdığı 3 yazıyla tetiklendi.

AK Parti ve İslamcılık

Ali Bulaç’ın yazılarına Mümtazer Türköne’nin verdiği cevapla oluşan tartışma bağlamı bu iki isim haricinde aralarında Yasin Aktay, Necdet Subaşı, Ahmet Demirhan, Yusuf Kaplan ve benim de bulunduğum 38 yazarın da tartışmaya katkı sunmasıyla çok boyutlu hale geldi. İslamcılığın kavramlaştırılmasından tarihi gelişimine, Türkiye’nin siyasi yaşamındaki değişimler ile bir din olarak İslam’ın ve bu dinin taşıyıcı özneleri olarak Müslümanların ilişkisine, ‘İslamcı’ sıfatı ile ‘Müslüman’ ismi arasındaki ilişkilerden AK Parti iktidarının İslamcılık üstündeki kimilerine göre ‘olumsuz’, kimilerine göre de ‘demokratikleştirici’ hegemonyasına kadar yer yer birbirleriyle bağdaştırılması zor görünse de nihai planda bu tartışma bağlamının bir yanında yer alan konumlar detaylı olarak ele alınabilir elbette.

Tartışmanın tamamını toplayan derleme kitap, Ufuk yayınları arasında çıktı. Toplam 38 yazardan 104 yazının yer aldığı kitabın bölümlenişi de tartışmanın seyrini izlemek bakımından önemli. Bununla birlikte, tartışmanın asıl önemli tarafı, tartışılan konunun hem Türkiye hem de Ortadoğu için ifade ettiği büyük anlamdı. Post-Kemalist dönemde, yeni bir “sivil din” arayışı içindeki Türkiye’nin geleceği tartışıldı biraz da İslamcılık üzerinden. Bu haliyle tartışma, ileride bu ilginç zamanları çalışacak çok sayıda akademisyen için de eşsiz bir malzeme deposu anlamına geliyor. Kitap, İslamcılık tartışmasını bütünlüğü içinde veriyor.

Balkan savaşları hatıratı

“Osmanlı ordusu mağlup olmuşsa bu felaketin gerçek sebepleri araştırılıp incelenmedikçe, bütün milletin seçkin ahlâkının iflas ettiğini söylemek doğru değildir. Özellikle bizimle silâh arkadaşlığı yapalı henüz yarım asır geçmiş milletlerin, bu kadar hızlı bir şekilde fikir değiştirmeleri hayret edilecek bir şeydir. Bu konuda karar verebilmek için mağlubiyetimizin sebeplerini araştırmak şarttır” diyor 100. yılını idrak ettiğimiz Balkan Harbi’ne Şark Ordusu Komutanı sıfatıyla katılan Korg. Abdullah Paşa. Kitapta Mahmut Muhtar Paşa’nın Abdullah Paşa’ya verdiği cevap da yer alıyor. Abdullah Paşa’nın Balkan Savaşı Hatıratı - Mahmut Muhtar Paşa’nın Cevabı, Ed. M. Toker-S. Demirtaş-H. Toker, Alfa, 2012

Oluş ve arayış

“Varlığı ana karnındaki bebeği saran meşime gibi çevreleyen, saran, sarmalayan zaman; varlığı, karnında bulunduran, onu olduran zaman, döşünde devine duran varlığı havasızlıktan boğulmaktan ya da bayatlayıp kokuşmaktan koruyor, onu taze, diri-taze, terütâze tutuyor daima; ama aynı zamanda varlığı değiştirip, “bozuş”a ve oradan yeni bir “oluş”a sokuyor. Varlık, zamanla soluk alıp veriyor, keza soluyor zamanla.” Levinas üzerine yazdığı doktora tezi ve Levinas’tan yaptığı çevirilerle tanınan Özkan Gözel, insan, varlık ve zaman hakkında şiirsel-felsefi-hikemi bir yorum getiriyor. Hızır ile Musa-Olmak ve Aramak, Özkan Gözel, İnsan, 2012