Türkiye’nin ‘Cendere’den çıkma çabası

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
9.09.2017

Yıldırım kitabında, çok kültürlülük, ötekilik, bir arada yaşama tezlerinin ardından yerli ve milli bakış açısına geçerken lümpenleşmeye, İslami olanın tasfiyesine, yeni çıkış yollarının tıkanması tehlikesine dikkat çekiyor.


Türkiye’nin ‘Cendere’den çıkma çabası

Yaklaşık 150-200 yıllık bir tarihe saridir Türkiye’nin batılılaşma/modernleşme çabaları. Bu çabaların öteden beri siyasal, ekonomik, toplumsal, tarihsel, fikri ve kültürel birçok açmaz ve dar boğaza; bir türlü aşamadığı, hatta zaman zaman hiç farkına bile varamadığı birçok soruna sahip olduğu ileri sürülmüştür. Bazen konjoktürel müdahalelerle, bazense yapısal değişikliklerle aşılmaya çalışılan bu darboğaz ve açmazların modernleşme çabalarının içsel niteliklerinden mi yoksa dışsal etkileşimlerden mi, kaynaklandığı sorusunun cevabı da belirsizdir.

Günümüzde üzerinde tartışmalarının yoğunlaştığı birçok konu ve olayın soykütüğü modernleşme tarihimizde aranırsa gösterilebilir, hatta zaman zaman, umutsuz bir kötümserlikle ‘dere tepe yol gitmişiz, bir arpa boyu yol alamamışız’ bile denebilir.

Bu 150-200 yıl boyunca Türk toplumu ve aydınlarının kendilerini hep bir sıkışmışlık hali içinde hissetmelerini Açık Görüş okurlarının sık sık yazılarıyla hemhal olduğu Ercan Yıldırım, ‘cendere’ durumu ile karşılıyor Cendere adlı kitabında. Batılılaşma sürecinde Batı medeniyetinin, modernitenin ve Aydınlanma düşüncesinin temel tezleri doğrultusunda, kapitalizmin ana esaslarını kabul ederek Batı’yı yenebileceğimiz fikrinin içinden çıkamadığımız en büyük ‘cendere’ olduğunu belirten Yıldırım, Osmanlı devletinin son yıllarından bugüne Türk siyasi düşüncesine damga vurmuş birçok fikri yaklaşımın ve ideolojik pozisyonun temel düşünceler bakımından eklektik bir görünüme sahip olmalarının ana sebebinin de kendilerine özgü fikirleri pratize edemeden bir cendereden başka bir cendereye sürüklenmeleri olduğunu ileri sürüyor.

2013 Mayıs-Haziran olaylarında vuku bulan Gezi olayları ile başlayıp 16 Nisan 2017’de yapılan referandum sonrasına kadar uzanan üç yıllık kısa tarihsel şeritte Türkiye’nin siyasi ve fikri gündemini değerlendiren yazılarına yer verdiği kitabında Yıldırım, zamansal olarak kısa, ama olay değerleri bakımından yüzyıllara değen süreci Türk toplumunun uzak ve yakın tarihine başvurarak anlamlandırma yolunda okurlarına ışık tutuyor. Neoliberal siyasetten kopmayı başaran Türkiye’nin hali hazırda hala neoliberal ekonomik anlayış içinde bir başka cendereye sıkıştırıldığımızı vurguluyor. Yıldırım’ın kitabında çok kültürlülük, ötekilik, bir arada yaşama tezlerinin ardından yerli ve milli bakış açısına geçerken lümpenleşmeye, İslami olanın tasfiyesine, yeni çıkış yollarının tıkanmasına dikkat çeken yazılar da ilgiyle okunuyor. Yıldırım’ın kitaptaki temel tezi ise son derece berrak:  Cendereden çıkmak için bizi biz yapan, Anadolu’nun İslamlaşmasından sonra gaza anlayışıyla ortaya çıkan kapitalizm dışı İslami nizamı inşa ettiğimiz dönemin ruhunu yeniden üretmek...

Badiou, kapitalist iğva ve gençlik

Slavoj Zizek’le birlikte günümüz pop filozoflarından Alain Badiou. Çağdaş Fransız felsefesinin son numarası addedebileceğimi Badiou kitapta derlenen konuşmalarında, mevcut kapitalist şartlarda gençliğe sunulan seçeneklerin hayat gerçekliğinin üstünü kapatan sahte parıltılar olduğunu ileri sürüyor.  Sokrates’in Atina sokaklarında gençlere daha mutlu bir hayat için eleştirel düşünmenin yollarını gösterirken sergilediği çabaya benzer bir tarzda Baidou da hayatın gerçeğine erişmek için neler yapılması gerektiğine ilişkin gençliğe bir yol haritası çıkarmaya uğraşıyor, onları sistemin çizdiği sınırları aşmaya davet ediyor. Aslında Badiou’nun yaptığı bu davetle de kapitalist iğvanın, yani pop felsefenin farklı bir veçhesiyle tanışmış oluyoruz.

Gerçek Yaşam, Alain Badiou,Ççev. Işık Ergüden, Sel, 2017

Yeni düşüncelerin Spinozacı üretimi

Kartezyen felsefenin iki ucundan biri olarak bilinir Spinoza. Diego Tatián Spinoza’nın toplumsal düşüncesinin temel unsurlarını “Spinoza ‘insanî eylemlerle alay etmemeyi, onlardan yakınmamayı, fakat onları anlama’yı önerirken, hayata hurafe ve keder yükleyen güçlere direncin yanında kamusal ifade olarak belirecek bir ortak kuvveti öne çıkarır; demokratik gizemi, kimsenin kendini feda etmesini istemeyen bir gerçekçilikle düşünür” sözleriyle sunuyor. Tatián’a göre ‘yeni olanın, gerçekçilikten hiç uzaklaşmayan Spinozacı üretimi, güncel politik tartışmalar açısından düşünceye benzersiz bir önem kazandıracak.’

Spinoza Bir Başlangıç, Diego Tatian, Çev. Ali Dokuzlu, Dost, 2017

[email protected]