Katılım bankacılığında 200 milyarlık eşik aşıldı

Katılım bankacılığı Türkiye’de büyümesini sürdürüyor. Sektörün aktif büyüklüğü 2018 sonu itibariyle 206 milyar TL’yi geçti. Sektörün kullandırdığı fonlar yüzde 17 büyürken, katılım bankalarının net dönem karları ise yüzde 34 artış gösterdi. 

20 Mayıs 2019 Pazartesi 07:00
Ekonomi Haberleri


Finansal krizlere dayanıklılığını özellikle son 10 yılda net bir biçimde ortaya koyan katılım bankacılığı sektörü, Türkiye’deki hızlı büyümesini sürdürüyor. Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) verilerine göre 2018 sonu itibariyle sektörde faaliyet gösteren Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans, Vakıf Katılım ve Ziraat Katılım’ın toplam aktif büyüklükleri 206 milyar 653 milyon TL’ye ulaşmış durumda. 

140 MİLYARLIK FON 

Katılım bankacılığının toplam aktif büyüklüğü bir önceki yıla göre yüzde 29.2 büyürken, kullandırılan fonlarda yüzde 17, toplanan fonlarda ise yüzde 30 artış sergilendi.  Katılım bankalarının 2018 yılı net dönem kârı, bir önceki yıla göre yüzde 34 artarak 2 milyar 123 milyon TL’ye ulaştı. Özkaynaklar toplamı ise 2018’de yüzde 22.9’luk artışla 16 milyar 769 milyon TL’ye yükseldi. Katılım bankaları tarafından toplanan fonlar 2017 yılında 107 milyar 441 milyon TL olarak gerçekleşirken bu rakam, 2018’de yüzde 30.3’lük artışla yaklaşık 140 milyar TL değerine ulaştı. Türkiye’de katılım bankacılığının toplam bankacılık sektöründeki payının artmasının yanı sıra Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki katılım bankacılığı pazar payı da artış gösterdi.2017 yılında Türkiye genelinde bin 32 şubeye sahip olan katılım bankaları, 2018’de şube sayısını yaklaşık yüzde 9 artırarak toplam bin 122 şubeye ulaştı. 

15 binden fazla kişiye istihdam sağlanıyor

Türkiye’nin her bölgesinde şube ağını hızla yaygınlaştıran katılım bankalarının 2018 yıl sonunda ulaştığı istihdam rakamı 15 bin 654 kişiyi buldu. 21 Mart 2019 tarihinden itibaren katılım bankası olarak yeniden faaliyete geçen Türkiye Emlak Katılım Bankası’nın da sektöre dâhil oluşu ile mevcut rakamların yukarı yönlü artışını 2019’da da belirgin bir şekilde sürdürmesi bekleniyor. 

Türkiye Katılım Bankaları Birliği ne amaçla kuruldu?

Yönetim merkezi İstanbul’da bulunan Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB), Bankacılık Kanunu’nun ilgili hükmünce kurulmuş kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Bugün itibarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren altı katılım bankası TKBB’nin üyesidir. TKBB’nin amacı, serbest piyasa ekonomisi ve tam rekabet ilkeleri çerçevesinde bankacılık düzenlemeleri ile ilke ve kuralları doğrultusunda katılım bankalarının hak ve menfaatlerini savunmak, bankacılık sisteminin büyümesi, sağlıklı olarak çalışması ve bankacılık mesleğinin gelişmesi, rekabet gücünün artırılması amacıyla çalışmalar yapmak, rekabetçi bir ortamın sağlanması ve haksız rekabetin önlenmesi için gerekli kararları almak/alınmasını sağlamak, uygulamak ve uygulanmasını talep etmektir. Türkiye Katılım Bankaları Birliği nezdinde, katılım bankacılığı sektörü pazar payını 2025 yılı itibariyle yüzde 15’e çıkarmayı ve sektörün dünya standartlarında finansal ürün ve hizmet sunar hale gelmesini hedeflemektedir.

Katılım Bankaları Nasıl Çalışır? 

Katılım bankaları, tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları, faizsiz finansman prensipleri dâhilinde ticaret ve sanayide değerlendirerek, oluşan kâr veya zararı tasarruf sahipleriyle paylaşırlar. TL, USD ve EURO bazında vadeli hesaplarda toplanan fonlar, kurumsal finansman desteği, bireysel finansman desteği, finansal kiralama, kâr veya zarar ortaklığı yöntemleriyle değerlendirilir. Ticaretin ve sanayinin ihtiyaç duyduğu hammadde, yarı mamul veya mamul madde, gayrimenkul, makine veya her tür teçhizatın temini, bu yöntemler aracılığıyla sağlanmaktadır. Katılım bankaları nakit kredi vermezler, ancak halkın ihtiyaç duyabileceği bankacılık hizmetlerini sunarlar. 

Bankacılıktan farkı nedir? 

Katılım bankalarının diğer müşterilere paylaştırdığı düşük veya yüksek kâr payı, faiz sistemi ile karıştırılmamalıdır. Katılım bankacılığı reel sektörün doğrudan desteklendiği ve mala dayalı bir finans sistemidir. Bir getirinin faiz olabilmesi için kazancının önceden belli olması ve paranın karşılığında para kazanılması gerekir. Örneğin, klasik bankalar belli bir faiz karşılığında mudilerden para toplamakta ve yine ilan edilen faiz oranlarında nakit kredi olarak ihtiyaç sahiplerine sunmaktadır. Kâr payında ise toplanan fonların sahiplerine belli bir gelir taahhüdünde bulunulmadığı gibi yatırılan anaparanın garantisi dahi yoktur. Katılım bankaları topladıkları fonları son derece dikkatli ve emniyetli değerlendirmektedir. Diğer önemli bir fark ise, katılım bankalarında nakit kredi sistemi olmamasıdır. 

Kâr payı nedir? 

Tüm bankaların temel çalışma prensibi riskin dağıtılabilme ilkesidir. Her banka mutlaka parçalara bölerek riski dağıtmak zorundadır. Bu prensiple bakıldığında katılım bankalarının kâr payı sistemi şöyle anlaşılabilir: Elinizdeki parayı 100 lira gibi eşit miktarlara ayırıp, ticaret yapmaları için şehrinizdeki tüm esnaflara verdiğinizi var sayalım. Örneğin; bir yıl gibi bir süre geçtikten sonra paralar ticarette işlendiği için verdiğiniz tüm paralara karşılık bir miktar kâr alırsınız. Alacağınız o bir miktar kâr, piyasanın genel kâr ortalamasına denktir. Çünkü miktarı eşit dağıtmıştınız. Kâr payı, bankanın genelden kazandığı paranın kişilere piyasa ortalamalarına göre bölmesidir. Kâr payı oranları ise bankanın rekabet edebilmesi için belirli bir bant oranına göre kendini ayarlamasının sonucudur. Bu durumda dağıtılacak kâr payı oranlarını bankaların önceden açıklaması mümkün de değildir. Piyasanın o dönemde nasıl işleyeceği ile ilişkilidir. Gelecek adına katılım bankacılığı sistemi kendini geliştirebilirse dünyada doğru ekonomik model sistemi mümkün olabilir. Çünkü faizli bankacılık sistemi mevduat faizinden kredi faizine doğru işler. Bu da şu şekilde olur: 100 lira alan mevduat bankası örneğin 110 lira vaat ediyor (10% faiz). Kredi kullandırmaya geldiğinde ise banka ‘bunu 15% veya 20% ile faizlendireyim ki mevduatı ödeyebileyim’ şeklinde düşünür. Fiyatlama sistemini bu şekilde kuruyor. Katılım bankası ise tam tersi işler. Fon getiren kişiye 100 liraya karşılık bir miktar vaat etmiyor. Aksine katılım bankası ‘Paranı çalıştırıp kâr elde edeceğim. Elde ettiğim kârın bir kısmını kendimde alıkoyacağım. Bir kısmını da sana vereceğim’ diyor. Fiyatlamayı reel ekonomiye göre kuruyor. Reel ekonomiye bakınca kâr ve zarara katılma mantıklı bankacılık olarak görülüyor.