Başkan Erdoğan: Sınırımızda bir güvenli bölge olacaksa, bizim kontrolümüzde olur

Başkan Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir televizyon programında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Bizim sınırımızda bir güvenli bölge olacaksa bizim kontrolümüzde olmalı. Göçmenlerden korkan Avrupa'nın Suriye'de varlık göstermesini istemiyoruz." dedi.

23 Şubat 2019 Cumartesi 07:00
Güncel Haberleri


İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;

"Şimdi Haliç'in kıyısında muhteşem bir proje önümüzdeki 2020'nin Kasım'ında hayata geçecek. Bugün onun temel atma törenini gerçekleştirdik. Maalesef bataklık, kokudan geçilmeyen Haliç'i temizlemiştik. Haliç Kongre Merkezi'ni yaptık. Bu merkezle tüm çevre farklı bir değer kazandı. Şimdi Haliç Tersanesi ilim, sanat, kültür merkezi olacak. Camialtı Tersanesi'ydi, benim 6 yıl futbol oynadığım kulübü vardı. Benim semtimdi. Muhteşem bir eser meydana gelecek.

"İdeolojik formatlama tuzağına benim halkıma düşmeyecek"

Biz şu anda seçim kampanyası sebebiyle erken başladık. Gerçekten meydanlar şu anda gayet iyi. Tabii bütün bu meydanlarının dilinin yanında halkın özellikle şu anda seçimi hazmetmesi hangi konumda? Bunu masaya yatırmak lazım. Gün geçtikçe bu kızışıyor, vatandaşın özellikle verilen mesajları alması, mesajlar üzerinden belirlemesi var. Bir de formatlamayla siyasi partileri değerlendiren bir kesim var. Yapılan yatırımlar eserler üzerinden değerlendirenlerin durumu mu, yoksa ideolojik formatlamayla bakanların durumu mu? İdeolojik formatlama tuzağına benim halkıma düşmeyecek, buna inanıyorum.

"Yarın Kayseri ve Hatay'a gidiyorum"

Bu süreç içerisinde milletimizle çok ciddi, kararlı bir kucaklama şansını bulduk. Fırsat bulursak ilçelere de gittik. Dün Muğla'daydım. Önce Fethiye ilçesine uğradım. Planda yoktu hemen haber gönderdim. 'Ben şimdi Bodrum'a geliyorum'. Onlar için çok büyük sürpriz oldu. Bodrum'da otobüs falan yok, binanın üzerine çıktık. Vatandaşlarıma kardeşlerime seslenme fırsatı bulduk, İstanbul'a döndük. Yarın Kayseri ve Hatay'a gidiyorum.

"Ne çekiyorsak, plansızlıktan çekiyoruz"

Özellikle büyük şehir planları önem arzediyor. Ne çekiyorsak plansızlıktan çekiyoruz. Kaçak yapılaşma vs. uzun vadeli ve hakkaniyete uygun hazırlanmadığı için çok bedel ödedik. Bundan sonra bunlar hakkaniyete uygun şekilde planlar hazırlanacak. Altyapı ve ulaşım sorunlarına gelirsek. Her evde bir tane otomobil olsun. Şimdi iki otomobil olsun, Yetmez üç olsun. Böyle bir anlayış var. Fazla otomobil olunca park edecek yer bulmada sıkıntılar yaşanıyor. Apartmanların arasında otopark olması lazım. Dikey mimaride otoparklar falan yok.

"Kentsel dönüşümde kiraya çıkın, buraları yıkalım dedik"

Kartal'da yaşanılan felakette üç kat izin almış, sekiz kata çıkarmış. Sadece o değil ki, İstanbul'un, Türkiye'nin değişik yerlerinde hepsinde buna benzer kaçak yapılaşmalar var. Bu bizi tehdit ediyor. Hele hele deprem bölgelerinde. İstanbul'un deprem bölgelerinde bu sıkıntılar var. Bu tehdit büyük depremde faturası bunun ne olur, belli değil. Ben bundan endişeliyim, korkuyorum. Kentsel dönüşüm dedik, bir çalışma başlattık. Dedik ki, 'Biz burada oturanlara kiralarını verelim, kendileri kiraya geçsinler, ondan sonra gönüllülük esasına dayanarak bu bölgeyi yıkalım, TOKİ'nin koordinesinde konutlar yapalım ve kendilerini oturtalım'

"Akıllı ve çevreye saygılı şehirler yapacağız"

Bu mimariye uyanlar hem oraya kazandırıyor, hem kendisi kazandırıyor. Böylece deprem riskine karşı endişe duymuyor. Akıllı şehirlerde adım attığımız zaman her şey orada olacak ve o binalarda böyle bir endişe taşınmayacak. Bir başka önemli adım, çevreye saygılı şehirler yapalım diyoruz. Millet bahçeleri, millet kıraathaneleri bütün bunlar. Sitelerde dikey mimari var. Komşular birbirini tanıyor mu? Geçmişe bakalım, bırakın apartmanı, biz mahallede, sokaklarda çocuklar, arkadaşlarımız hep beraber oynardık, o zamanın kendine has kuralları vardı.

"Süleymaniye yeniden çekim merkezi olacak"

Millet bahçeleri tuttu. Belediyelerimiz buna çalışıyorlar. Bir de millet kıraathaneleri var. Oralarda kütüphaneleriyle birlikte. Buralar kaynaşmayı da sağlıyor. Gençler birbirleriyle tanışıyorlar, kaynaşıyorlar. Orada seminerler yapılıyor. Üsküdar için bu proje en büyük kazanımlarından bir tanesi oldu. AK Parti sosyal belediyecilik anlayışıdır. İnsana saygılı olan, insana dokunan bir belediyecilik anlayışı. Az önce söylediğim dikey mimariden bir an önce sıyrılıp yatay mimariye öncelik vermek. Şimdi Süleymaniye'nin etrafı yenileniyor. Katar-Türkiye-KİPTAŞ işbirliğiyle oralar yıkılıp, aslına uygun olarak inşa edilecek. Çok ciddi bir çekim haline gelecek.

"Atık suların denize deşarj edilmemesi noktasında uyarılar yaptık"

Benim manifestodaki uyguladıklarımız var maalesef uygulayamadıklarımız var. Biz sürekli olarak belediyelerimize bu ikazları hep yapmışızdır. Örneğin Başakşehir'de millet bahçesi ortaya çıkmıştır. Çevre Şehircilik Bakanlığı olarak Ataköy'de sahilde biz bir yere ruhsat vermedik. Tarihi eserin olduğu bölgeyi millet bahçesine dönüştürdük. Yüzde 100 başarılı olamadık, bu dönem tespit ettiklerimiz eksiklikleri gidermek suretiyle bu adımları atalım diyoruz. Atık suların kesinlikle denize deşarj edilmemesi noktasında çok çok büyük uyarılar yaptık. İzmir körfezinde kokudan geçilmiyor. O kadar konuşulduğu halde, söylendiği halde. Burası CHP'nin. Kalkıp da bu hassasiyet orada gösterilememiştir. İstanbul'da bütün bu sıkıntılı ulaşımı gerek metroyla, raylı sistemlerle, metrobüs anlayışını getirmek suretiyle, toplu taşımacağılığı öne çıkararak hallettik.

"Yatay mimaride TOKİ ile işbirliği gerekiyor"

Gerçekçi olmak lazım. Diyelim ki belediye başkanları, meclis üyeleri sizler gibi düşünmüyor. Biz burada zemin artı 3, zemin artı 4 gibi yatay mimariyle hareket edecek olursak buradaki vatandaşın konut ihtiyacını karşılayamayız diyorlar. Onun için dikey mimariyi savunuyorlar. Devletin güçlü bir kuruluşu var, TOKİ. Medya ile şunu işlememiz lazım. Bize yardımcı olun, TOKİ'nin yapmış olduğu binalar var, gayet kaliteli. Buralarda halkımızla rahatlıkla, uyum içerisinde bu adımları atabiliriz.

"Metro ve metrobüsle taşıma kültürü yaygınlaştı"

Bugün Londra'da rahatlıkla gidip her yere yerleşemezsiniz. Otomobilinizle Londra'ya gidemezsiniz. Toplu taşım kültürü henüz gelişmedi bizde. Metro, metrobüsle beraber toplu taşım kültürünü yaygınlaştıralım ki, vatandaşım otomobili ile her yere gitme anlayışı içinde olmasın. Bir noktaya kadar otomobiliyle gelsin oradan toplu taşım aracıyla gitmek istediği yere rahatlıkla gidebilsin. Marmaray milyonlarca insanı Üsküdar'dan karşıya geçirmiştir. İşte bu anlayış oturdu. Zaman itibarıyle de planladığı zamanda gidiyor. Bu artık bizde oturmaya başladı.

"Ben Bağcılar'da seçimlerde çizme ile çalışma yapmıştım"

94 öncesi İstanbul malum yaşanılır bir İstanbul değildi. Hep meydanlarda söylüyorum: Çöp, çukur, çamur. Bunlardan geçilmiyordu. Çöp dağları vardı. Ben çizme ve bot giyip Bağcılar'da, Güngören'de seçim kampanyası yaptım. Londra asfaltının altı Bakırköy, orası biraz daha farklı. Ama yukarıda Esenler çukurdan, çamurdan geçilmiyordu. Oradaki seçimlerde 5 ilçeyi bir arada kazandık. Oralar süratle değişmeye başladı. Bağcılar, Güngören, Esenler bunun eseridir. Bu başarı bir şeye inanmanın neticesidir. Büyükşehir belediyesi olarak ilk hamleyi çöp üzerinden yaptık. Çöp dağlarını kaldırdık. 1 yıl içerisinde biz orada neticeye vardık.

"İstanbul'un su ihtiyacı 2050'ye kadar giderildi"

Çatalca'dan su getirdik. Boğazın dibinden su geçirdik. Istranca, Melen'in gelişiyle beraber 2040'a kadar, o zamanki hedefti, İstanbul'un suyunu çözdük. Şimdi hedefi daha da büyüttük. İstanbul'un şimdi 2050'ye kadar su ihtiyacı giderilmiş vaziyette. 1500 civarında İETT'nin Ikarus diye otobüsleri vardı, rezaletti. Mazot kokusundan geçilmezdi. Göreve gelince 'halkıma artık bunları yasaklıyorum, kaldırıyorum, Mercedes alacağım' dedim. Biraz reklamı olacak ama. Şu anda İETT'nin 6 bini aşkın otobüsleri var.

İDO'nun 40 tane deniz otobüsü vardı. Şimdi bu sayı fevkalade artmış vaziyette. Fark oradan buraya geldi. Anlatılacak çok şeyler var ama İstanbul şimdi modern bir şehir olmanın bütün başlıklarını yakalamış vaziyette. Bazı yerlerde öyle güzellikler var ki. Talebin doğurduğu arzlar ve adımlar atılıyor. Özellikle turizmde çok ciddi bir çekim alanı oluşuyor. İstanbul şu anda otelleri ile vs. çok ciddi bir çekim alanı oluşturuyor. Rezidanslar da devreye girmiş vaziyette.

"3 kat yerine 10 kat olursa, bedeli çok ağır olur"

Bir defa depremin sebep-netice ilişkisi çok çok önemli. Şu anda kentsel dönüşüme niye geldik? Bu soruya cevap bulmamız lazım. Eğer biz kaçak yapılaşmalarla devam edersek deprem faturası bize çok çok ağır olur. Japonya'da 8,5-9 şiddetinde depremler oluyor neticeye baktığınızda neticesi çok ağır değil. Çünkü zemin etüdleri yapılıyor, inşaatlar ona göre yapılıyor. Depreme karşı alınan tedbirler muvacehesinde yapıldığı için orada bu faturalar ortaya çıkmıyor. Bizde ise kullanılan malzemeden, işte Kartal'da gördük, inşaat demirlerine varıncaya kadar, kullanılması gereken çimentosu, bunlar da hassasiyet yok. 3 kat olması gereken yer 8-10 kat olursa bedel ağır olur.

"Anket şirketleri açık ara bu işi tutturamadılar"

Benim anketlere güvenim kalmadı.Doğru dürüst bir tanesi yaklaşıyor. Açık ara bu işi tutturamadılar. Ankara'da tecrübe ve dürüstlük önem arzediyor. Ankara'ya çok çok önemli bir ismi aday olarak koyduk. Mehmet Özhaseki Bey 5 dönem Kayseri'de belediye başkanlığı yapmış arkadaşımız. HDP'nin belediyeleri olduğu, terör örgütlerinin olduğu yerlerde Mehmet Bey gitti. Diyarbakır'a bakın, tanıyamazsınız. İstanbul'dan bazı yerlere göre çok daha iyi bir konumda.

"10-15 sene önce kim derdi ki, oraya havalimanı yapılacak"

Diyarbakır'da Dicle kenarları muhteşem, Kurşunlu Camii'nin etrafı bambaşka oldu. Çok ciddi konut yapımına orada girdik. 20 bine yakın o bölgede konut yapıldı. Aynı şekilde Şırnak. Hakkari'de aynı şekilde. Hakkari'de kim derdi ki 15-20 sene önce Hakkari'de hava limanı yapılacak. Yüksekova'ya Selahaddin Eyyübi Havalimanı yaptık. Orası da benim memleketim. 780 bin kilometre karenin içerisinde orası. Bizim Van'a yaptığımız yatırım o kadar önemli ki. Konutlar vesairesiyle birlikte sadece depremle ilgili 25 milyara ulaştı. Eski rakamla girersek katrilyon. Bingöl depreminde de aynı yatırımları yaptık. Hiçbir yerde ayrım gütmeden çalıştık.

"Mansur Yavaş kimin adayı? Çık açık açık söyle"

Şimdi Ankara'da Mehmet Özhaseki Bey yoğun bir çalışma içerisinde. Ankaralılar sayın Özhasekiler devam kararını verirse inanıyorum ki, Ankaralılar çok şey kazanacak. CHP'li adayın afişlerinde CHP'nin logosu yok. CHP'nin adayı olduğu bilinirse oy alamayacağını o biliyor. Tabii siyaset bir defa şeffaf olarak yapılır, gizli yapılmaz. Burada kendine güveni olmayanların oluşturdukları beraberlik. CHP'nin yanında HDP var. HDP'nin arkasında kim var; PKK var. Şu anda İYİ Parti bunlara destek veriyor. Saadet bunlara destek veriyor. Özhaseki ise Cumhur'un adayı. Peki Mansur Yavaş kimin adayı? Çık açık açık söyle. Onu dediği anda benim vatandaşım değerlendirmesini ona göre yapacaktır, 'bunun arkasında terör örgütü var' diyecektir.

"Bunlar devletten aldığı paraları Kandil'e boca etti"

Bizim terör olayına bulaşmayan, terörle ilişkisi olmayan seçim kazanmış olursa o insanlara yönelik herhangi bir adımımız olmaz. Ama terörle ilişkisi seçim öncesi olmuş, tespit edilememişse, terörle ilişkisi varsa onu orada tutmayız. Bunu ben değil yasalar söylüyor. Onlar devletten aldığı paraları Kandil'e boca ettiler. Milletin parasını kalkıp da terör eylemlerinde kullansınlar diye bunlara vermiyoruz ki, yatırım yapsınlar diye veriyoruz. Aldıkları araç gereçle o çukurları açan bunlar. Bu fırsatı onlara nasıl veririz? Böyle bir durum söz konusu olursa tabii ki kayyumlar atanabilir. Orada yaşayan vatandaşımızı zulme mahkum edemeyiz.

"Cumhur İttifakı uyum içerisinde"

Devletin bekası meselesi var. Yerelin de kendi içinde bir beka meselesi var. Demokrasinin en alt kümesi neresidir? Demokrasi yerelden başlar. Yerelde demokrasi yoksa genelde hiç olmaz. Beka oradan başlıyor. Yerelde beka meselesi hallolmadıkça genelde o sıkıntı yaşanır. Yerelde de biz beka meselesini çözüme kavuşturmamız lazım. Cumhur İttifakı bunu kanıtlamıştır. Yerelde de, genelde de kanıtlamıştır. Ülkenin bekası için taban ve teşkilatlar uyum içerisinde devam ediyor. Zillet ittifakı kendi içinde koltuk derdinde. Bizim böyle bir derdimiz yok.

"Kayyum atamalarında geç bile kaldık"

Biz kayyum atamalarında geç kaldık. Daha önce yapsaydık, böyle olmazdı. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu yapılanları ne tarih ne millet affetmeyecektir. Herhangi bir ittifakımız yok diyenler kalkarlar aday gösterirler. HDP'nin aday gösterdiği yerde CHP a day gösteriyor mu? İYİ Parti aday gösteriyor mu? Hayır. İYİ Parti'nin aday göstermediği yerde CHP, HDP aday göstermiyor. İstanbul'da aynı şekilde CHP'nin adayı var. İYİ Parti'nin, HDP'nin adayı var mı? Yok. Mersin'de, Adana'da durumlar yine aynı. Birinin olduğu yerde biri olmuyor. Bazı yerlerde hesap şaşırması gibi bir şey oluyor. Hatta olay daha ileri gidiyor. Bir Pensilvanya'nın talimatları var daha ileride Kandil'in talimatları var.

"Pensilvanya ve Kandil'e iletişim ağları kesilmiş değil"

15 Temmuz'da uğradığımız bir olay var. 7 Ağustos'ta Yenikapı ruhu teşkil ettik. Bundan sonra da terörle mücadelede aynı ruhla mücadele etmeye devam ediyoruz. Bu tür şeylerde Kandil, Pensilvanya'da iletişim ağı kesilmiş değil. Yeri geliyor Pensilvanya söylem ve siyaset anlayışıyla bunlarla koordine vaziyette. Bunların siyaset etme anlayışını etkiliyor. Aynı şekilde Kandil de bu şekilde verdiği mesajlarla bunları etkiliyor. Nerede aday çıkaracaklarını belirleme noktasındalar. 17-25 yargıya darbe girişimidir. Buradan edinilen bazı tecrübeler var. Orada nerede durduysalar şu anda aynı yerde duruyorlar.

"Kontrollü darbeyse, senin Yenikapıda ne işin vardı?"

Bay Kemal'in bu söylediği anlayış, 'kontrollü darbe' diyor. Kontrollü darbe girişimi ise Bay Kemal, senin 7 Ağustos'ta ne işin var? Cuma akşamına kadar gelmeyeceğini bildirdin, seni o kadar sıkıştırdılar ki Yenikapı'ya Cumartesi geldin. Ben gece 01.15'te Atatürk Havalimanı'na iniyorum, sen 23.15'te FETÖ'nün kontrolündeki tankların arasından geçip Bakırköy'e gidiyor kahveni yudumluyorsun. Biz oraya geliyoruz halkımızla bütünleşiyoruz. Orada darbe girişimine karşı aldığımız tedbirleri uygulamaya koyuyoruz, Bay Kemal'in kullandığı bu sözü FETÖ elebaşısı da aynı sözü kullandı. Ne zaman 16 Temmuz'da kontrollü darbe dedi ve herşeyi ile açığa çıktı. Bunu ilk önce FETO kullandı ondan sonra o kullandı. Burası manidardır. Bay Kemal kendini güvence altına almak istedi. Havalimanından kaçışı görüntülendi ve bu görüntüler ortaya çıktı. Bay Kemal niçin FETO ile aynı kelimeleri kullanıyor. Açıkları var. Bütün hayatı yalan ve iftira üzerine kurulu olduğu için de bunlardan kurtulamıyor, sıyrılamıyor. Buradaki açıklama net ifadesidir.

"S&P'nin değerlendirmesi ideolojik"

Bu yeni bir kampanya değil, kasıtlı bir davranış sözkonusu. Bu değerlendirmeler ekonomik değil siyasidir. Bizim artık S&P ile bir ilişkimiz kalmadığı için bunları rahatsız ediyor. Mevduat büyüklüğü 18 yılda 2,1 trilyon liraya yükseldi. Toplam özkaynaklar da 421,2 trilyon liraya ulaştı. Çöken ekonomi bu mu? Bankacılıkta 6 bin 170'den 11 bin 423 şubeye çıktı. İhtiyaç olduğu için bu şubeler açılıyor. Sorunlu kredilerin oranı yüzde 17'den yüzde 3,8'e gerilemiş durumda. Fark ortada. Bankacılık sistemimiz sağlam şekilde yoluna devam etmektedir. Şu anda Türkiye'nin bankacılık sistemi dünyada çok ciddi bir itibara sahiptir.

"Bizzat arkadaşlarımı marketlere gönderdim, incelediler"

Şunu net söylemem lazım. Özellikle bundan zincir marketler rahatsız oluyor. Bu akşam buradan açıklama yapayım. Biz nereden bu işe girdik? Patates, patlıcan, domates, biber, buralardan bu işe girdik. Baktık ki bunlar depolanıyor. Bütün bunlarla benim vatandaşım maalesef üreticiden 2 TL'ye 3 TL'ye alınan benim vatandaşıma 9 TL'ye, 10 TL'ye geliyor. Hele hele zincir marketlerde bunun ileri bir seviyede olduğunu arkadaşlarımız söyledi. Maliye Bakanlığımız müfettişler gönderdi. Ben özel olarak arkadaşlarımı gönderdim. Bunun doğruluğunu gördük. AK Parti belediyeleri olarak süratle çadırları kuralım. Vatandaşa hemen Toprak Mahsülleri ile irtibatımızı kurmak suretiyle adımı attık, bir anda yüzde 50 fiyatlar düştü.

"Bu iş düzelmezse 81 ilde tanzim satışlar başlar"

Biz burada 31 Mart'a kadar süreci devam ettireceğiz. Zincir marketlere ne oluyor? Niye rahatsız oluyorsunuz. Siz 300-350 çeşit ürün satıyorsunuz. Biz vatandaşımızın günlük temin etmek zorunda kaldıklarını orada satıyoruz. Et kıymada da siz aynı oyunu oynadınız. Bir ara 35'e çıktı biz devreye girince 28'e düştü. Biz devletsek bu zulmü ortadan kaldırmamız lazım. Bu iş böyle gidersek kalkarız Türkiye'de 81 vilayette tanzim satışları oluşturur ve vatandaşa ucuz ürün teminine çalışırız. Bunu yaygınlaştırarak, ürün çeşitlerini arttırarak. Devlet olarak bizim ne işimiz var piyasada? Bizim denetim görevimimiz var. Bunu yapmamız lazım. Fırsatçılara derslerini vermemiz lazım.

"Taksitlerin arttırılması otomobil satışlarını rahatlatır"

Otomotiv Türk sanayasinin ihracatının lokomotif sektörü. Otomotiv ihracatı 2018'de yüzde 11 artışla 32 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı. Sektör ayrıca Türkiye'yi 168 milyar 88 milyon dolarlık toplam ihracatından yüzde 18,8'le en yüksek paya sahip oldu. İç pazarı tekrar haraketlenmek için BDDK kredi kartlarında bir açıklaması oldu. Taksit sınırı bireysel tüketici kredilerinde vadenin uzatılması yönünde çalışmalar yaptılar ve açıkladılar.Bu ciddi manada tüketiciyi rahatlatacaktır. Özellikle vade 48 aydan 60 aya kadar yükselecek. Bu da otomobil alışlarını rahatlatacaktır.

"Trump beni davet etti, ben öncelikle sizi bekliyoruz dedim"

Trump'la ikili görüşmelerimiz ılımlı geçer, ılımlı geçmektedir. Şu anda Savunma Bakanımız Washington'daydı, görüşmelerini yaptı. İş daha da farklı bir konuma gelecek. Daha net bilgileri sayın bakanımızdan alacağım. Görüşmemizde Suriye özellikle öne çıkarken, ikili ilişkilerimizde 75 milyar dolar hedefi çok çok önemliydi. Patriotlar meselesi. 'Bu sizin döneminizin değil sayın Obama döneminin getirdiği bir neticedir. Sayın Obama bu işi kongreden halledebilseydi bugünkü duruma gelmeyecektik. Maalesf bu olumlu olmadı'. dedim. Kendisi de bana çok çok hak verdi. 'Çok çok haklısınız' dedi. Sayın Trump'la ılımlı bir ilişkiye sahibiz. Bu da birçok sorunu daha kolay çözmemizi sağlıyor. Kendisinin daveti oldu, ben de kendisine 'önce ben sizi bekliyorum' dedim. Bu denli sıcak ilişki sözkonusu. Sayın Trump'la görüşmelerimizde hamdolsun iyi neticeler alabiliyoruz.

"Trump 'önemli bir elçimi Ankara'ya atıyorum' dedi"

Uzun zamandır Amerika'nın Türkiye'de büyükelçisi yoktu. Şu anda çok önem verdikleri bir ismi Türkiye'ye büyükelçi olarak atıyorlar. Kısa bir zaman içerisinde belki 1 belki 2 hafta içinde büyükelçi göreve başlayacak. Maslahatgüzarla büyükelçinin çalışması aynı değil. Kendisi 'çok önemli bir büyükelçimi gönderiyorum Türkiye'ye' dedi. Bu da kendi aramızda ayrıca bağlarımız var. Benim için bu işleri kim yürütecek, sayın Trump'ın kim yürütecek? Aynı şekilde sayın Putin'le de benzer durum. 31 Mart'tan sonra belki ben Washington ziyareti yapmam durumu olabilir, belki kendisi Ankara'ya gelebilir. İkili ilişkilerde de 75 milyar dolarlık bir ticaret hacmine Türkiye-ABD'nin ulaşması, öte tarafta Türkiye-Rusya'da 100 milyarı hedef olarak koymamız inşallah iyi bir noktaya geleceğiz.

"Güvenli bölge bizim kontrolümüzde olacak"

Güvenli bölge noktasında sayın Trump'la ılımlı bir noktaya taşıdık. Bizim dışımızda bir yere taşınırsa bunu kabul etmemiz mümkün değil. Güvenli bir bölge olacaksa o bizim kontrolümüzde olur. Çünkü benim sınırım. Havan topu, füze benim ülkeme geliyor. Ben tedbirimi karşı ülkede alacağım. Yoksa benim ülkeme füze düştükten sonra bunun tedbiri alınmaz. Yerinde bu işi imha etmek zorundayız. Bunda da başaracağız. Afrin, Cerablus, El Bab'da inşa ettiğimiz huzur ve istikrarı sınır bölgesinde kurmamız lazım. Göçmenlerden korkan Avrupa'nın Suriye'de varlık göstermesini beklemiyoruz. Bir taraftan 'aman ha kapıları açmayın' diyeceksin. Öte taraftan Türkiye'nin kapılarını açık tutmasını istiyeceksin.

"Adana Mutabakatı'nı önemsiyoruz"

Adana mutabakatı bize yaptığımız operasyonlar için imkan tanıyor. Esed'e hak etmediği meşruiyeti veremeyiz. Biz teröristleri sonuna kadar kovalama hakkına da sahibiz. Adana mutabakatını önemsiyoruz. Suriye'den Türkiye'yi hedef alan PKK tehdidini bertaraf edilmesi amacıyla malum imzalanmıştır. Bu tehdit tam manasıyla ortadan kalkmıştır diyebilir miyiz? İşte Reyhanlı nasıl oldu ortada.

"ABD'den 23 bin TIR silah gitti"

ABD'den sürekli takviye devam ediyor. ABD'den 23 bin TIR silah gitti. Bu silahlar PKK'nın yan kuruluşuna gidiyor. Biz bunları sayın Bush zamanında da yaşadık. Bu silahların alınacağı söylendi. Mücadelede bu silahlar bizim elimize de geçti. Bu silahlar Irak'ta satıldı. Bu silahlar zaman içerisinde satılacak, satılmaya başladı. Bundan sonraki süreçte bu iş nereye varır, ayrı konu. DEAŞ bir çok silahı buralardan alıyor. DEAŞ artık bitiyor, bu konuya geldi. Temennim odur ki, silah desteği kadar önemli bir şey varsa o da siyasi destektir. Biz 'siz bizim stratejik müttefiğimiz olarak burada dayanışmamızı sürdürelim ki, askerinizi madem çekiyorsunuz, doğacak boşluğa YPG/PYD teröristleri girmesin'... Örneğin Münbiç. Münbiç halkı yüzde 90 Arap'tır. Sayın Obama da aynı şekilde söz vermişti. 'Bunlara bırakmayız' demişlerdi. Ne yazık ki, sayın Trump döneminde 'böyle bir şey olmayacak' dendi. Pompeo sayın Çavuşoğlu'na 90 gün dendi. Kaç gün geçti.