KADEM’den yoksulluk nafakası tartışmalarına ilişkin açıklama

KADEM, kamuoyunda tartışılan yoksulluk nafakasıyla ilgili bir açıklama yaparak, “Mahkemeler süreli nafaka kararları verebilecekse, biz neden TMK 175. maddede yer alan ‘süresiz’ ibaresinin kaldırılmasına karşı çıkıyoruz?” sorusunu yanıtladı.

23 Nisan 2019 Salı 07:00
Güncel Haberleri

TM Dijital Haber Merkezi


Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), kamuoyunda bir sorun olarak tartışılan yoksulluk nafakasıyla ilgili bir açıklama yayımladı. Dernek olarak neden “TMK 175. maddede yer alan ‘süresiz’ ibaresinin kaldırılmasına karşı çıktıklarını” açıklayan KADEM, yaşanabilecek mağduriyetlere dikkat çekti.
 
Yaşadığımız toplumda özellikle kadınlar bakımından eğitim, yaş, ekonomik durum, sosyal kabul ve benzeri kişisel durumu oluşturan özelliklerde bir standart olmadığı anlatılan yazıda, “Kanunda düzenlenen ‘süresiz talep’ imkânı, her olayda tarafların durumuna göre karar vermeye imkân tanımaktadır. Bir diğer deyişle, hâkimlere, karşılaştıkları vakalarda takdir hakkı tanınmaktadır.” denildi.
 
Yasayla tanınan bu takdir hakkının (süre sınırı konularak) kaldırılması ya da kısıtlanma durumunda nafakaya ihtiyaç duyan taraflar bakımından yeni mağduriyetlerin doğabileceğine dikkat çekilen yazıda, “1988’den önce yürürlükte olan ‘bir yıl süreli nafaka’ ödenmesi durumundaki mağduriyetlerin bir benzeri günümüzde de yaşanacaktır.” ifadelerine yer verildi.
 
Mevcut uygulamadaki örneklerde nafaka borçlusunun ödeme gücünün yüksek olması halinde ya da müstakbel nafaka alacaklısının ihtiyacının olmaması durumunda boşanma sürecinde nafaka konusunun çoğu kez hiç tartışma konusu bile edilmediğinin altı çizilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
 
“Bugün kamuoyunda bir sorun olarak tartışılan yoksulluk nafakası, nafaka borçlusunun ödeme güçlüğü içinde olduğu, nafaka alacaklısının ise cüzî de olsa aldığı nafakaya ihtiyaç duyduğu durumlarda cereyan etmektedir. Şu halde tarafların her ikisinin de ihtiyaç hali içinde olduğu durumlar için yeni bakış açısına ve çözüm yollarına ihtiyaç duyulduğu açıktır.”
 
KADEM’den yapılan açıklamada, yoksulluk nafakasıyla ilgili çözüm önerileri sıralandı:
 
“Aile Hukuku bağlamında arabuluculuk kurumu işletilmelidir: Aile içi şiddet kapsam dışı bırakılarak aile hukukundan doğan uyuşmazlıklarda öncelikle zorunlu arabuluculuk kurumu işletilmelidir. Zira boşanma sürecine girildiği andan itibaren, söz konusu durum taraflar ve müşterek çocuklar için çekilmez bir hal almaya başlamaktadır. Özellikle nafakaya ve tazminata hükmedilmesinin kusura endeksli olması nedeniyle taraflar öncelikle birbirlerinin özel hayatlarına müdahale etmekte, süreç bir savaşa dönüşmekte ve çok yıpratıcı olmaktadır. Bu sebeple bu alanda uygulamaya konulacak zorunlu arabuluculuk kurumu, tarafların, hem boşanmadan kaynaklanan haklarına daha kısa sürede kavuşmasını hem de yıpratıcılığa engel olunmasını sağlayacaktır.
 
Nafakanın toplu ödenmesi/maddi ve manevi tazminat: Boşanma davaları, tabiatı itibarıyla taraflar arasındaki gerilim ve çekişmenin en yüksek olduğu ve duygusal anlamda en yıpratıcı noktaya ulaştığı davaların başında gelmektedir. Boşanma sürecinde, hem davanın hem de sonuçlarının olabilecek en kısa sürede sonuçlanıp bitmesini sağlayacak tedbirlerin gözetilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz. Bu meyanda nafaka borcunun zamana yayılarak taraflar arasındaki çekişmeyi sürdürmek yerine, maddi ve manevi tazminat, nafakanın topluca ödenmesi gibi yasada tanınan diğer imkânların daha sıklıkla uygulanması mümkündür.
 
Yargıtay’ın içtihat değişikliği: Nafaka kararlarında, tarafların durumuna göre, süre tayin edilmesi mevcut kanunumuza göre mümkündür. Hâlihazırda süren nafaka tartışmalarını sonlandırmak için, Kanun’da değişiklik talebi yerine, Yargıtay’ın görüş değişikliği yapması için etkin bir kamuoyu oluşturmanın daha sağlıklı bir çözüm yolu olduğu kanaatindeyiz. Örnek davalar yoluyla bu hususta hukuki tazyik uygulanması mümkündür.
 
Nafakanın azaltılması ya da kaldırılması: Türk Medeni Kanunu’nda açık cevaz olmasına karşın uygulamada nafakanın azaltılması veya kaldırılması kararlarının çok zor verildiğini görmekteyiz. Oysa nafaka alacaklısının ihtiyacının azalması ya da ortadan kalkması halinde nafaka miktarında da buna uygun yeni düzenlemeler yapılmasının kolaylaştırılması gerektiği kanaatindeyiz.
 
Evlilik süresine bağlı nafaka ödemesi: Yukarıda ayrıntılarıyla açıkladığımız üzere, bizce yasa değişikliğine ihtiyaç olmamakla birlikte, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin görüş değiştirmemesi halinde, nafaka ödeme süresiyle evlilik süresi arasında orantı kurulması da mümkündür. Nafaka alacaklısının ihtiyacı halinde, kısa süreli evliliklerde dahi, en az 2 yıl nafaka ödenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Nafaka alacaklısının ihtiyacının devam etmesi halinde ise en fazla evlilik süresi kadar süre boyunca nafaka ödenmesi kanunla düzenlenebilir. Burada şu şekilde bir tasnif yapmak mümkündür; 0-2 yıl arası süren evliliklerde, nafaka alacaklısının ihtiyacı varsa mutlak surette 2 YIL; 2 yıldan fazla süren evliliklerde ise nafaka alacaklısının ihtiyacı devam ettiği sürece en fazla evlilik süresi kadar nafaka ödenir. Örneğin, 10 yıl süren bir evlilikte nafaka alacaklısına en fazla 10 yıl nafaka ödenecektir.