Nuh ALBAYRAK

nuhalbayrak@stargazete.com

Etiket anarşisi, “ulusal güvenlik” meselesi olarak değerlendirilmelidir

Rusya’nın İdlib bombardımanı ile başlayan kaos sürecinde en kritik gündeyiz.

Türkiye, dünyanın kilitlendiği üçlü zirveden “insanî” çözüm çıkarmaya çalışıyor.

Ama bendeniz, içeride yaşadığımız “kriz”e dikkat çekmek istiyorum.

***

Malumunuz; ABD’nin dolar saldırıları başlar başlamaz devreye giren “etiket anarşistleri”ne karşı, geç de olsa tedbir alınmıştı.

Ancak dikkatler İdlib krizine çevrilince, meydan yine fırsatçılara kaldı.

Sonuçları itibariyle, İdlib’ten bize yansıyacak olumsuzluklardan geride kalır bir tarafı olmayan bu anarşinin peşi bırakılmamalı.

 

Etiketler hâlâ füze gibi

Dış kaynaklı olsun veya olmasın; fiyat artışları durmak bilmiyor.

Konuya duyarlı olduğumuz için vatandaşlarımız, karşılaştıkları anormallikleri sürekli bizimle paylaşıyor.

Akıl almaz önekler var. Sanırsınız maydanozu bile dolar tarlasında üretiyorlar.

Ticaret Bakanlığı el atmış olmakla birlikte, sahada hâlâ büyük bir başıboşluğun devam ettiği anlaşılıyor.

Bunu başından bu yana “fırsatçılık” olarak değerlendirdik, ahlaki boyutta çözüm aradık.

Doğrusu pek de umursayan olmadı.

Herkes kendinden öncekileri suçluyor ama “asıl suçlu” bir türlü ortaya çıkmıyor.

Ayrıca konu “para” olunca vatansverlik, muhafazakarlık, millî ve yerlilik gibi mefhumlar rafa kaldırılabiliyor.

Herkes, “maliyetsiz vatanseverlik” gibi bir “muhal”in peşinde koşuyor.

 

Gazete maliyeti de katlandı

Oysa dolar saldırıları sadece o firmaları etkilemiyor.

Mesela gazete, yüzde 50’den fazlası dövize endeksli bir üründür. Özellikle kâğıt fiyatları, daha bu saldırı öncesinde dolar bazında sürekli yükseldi ve maliyetler ikiye katlandı. Ama zaten yıllardır “kâr” mefhumunu unutan bu sektör, son tuz-biber saldırılardan sonra da, bu benciller gibi koşa koşa fiyat artırmadı.

Bu yaşananların bir ekonomik savaş olduğunu kabul ediyorsak, herkes gücü nispetinde elini taşın altına koymak zorundadır.

Özellikle AK Parti iktidarlarında devleşen firmalar bu konuda öncülük etmelidir.

İyi zamanda meydanı kimseye bırakmayıp, dar zamanda kaçanların, “fırsatçı” hatta “operasyoncu” diye yerdiğimiz “Soros tipi” dış fonlardan ne farkı kalır?

***

Bu mesele, “farklı” değerlendirmemizi gerektiren bir noktaya gelmiştir.

Amerika, ekonomik kriz ile Türkiye’yi sadece 3-5 milyar dolar zarara sokmayı hedeflemiyordu herhalde.

Asıl amaç bu krizin doğuracağı “sosyolojik patlama” idi.

CNN boşuna sokaklarda “kızgın kalabalıklar” aramadı!

İşte her gün tırmanan bu “etiket felaketi”ni de bu açıdan değerlendirmek gerekir.

 

Kadınlar öncülük etsin

Aç gözlü firmalar, bilerek veya bilmeyerek, Amerika’nın Gezi’de ve 15 Temmuz’da başaramadığı “kargaşa ortamı”na zorluyor.

Kadirşinas milletimiz elbette bu oyuna gelmedi, gelmeyecek.

Mesela İran halkı, “cep”ten vurmayı hedefleyen benzer ABD operasyonuna karşı, aynı dirayeti gösteremedi.

Ama geliri dar, vefası bol vatandaşlarımıza yapılan zulüm de karşılıksız bırakılmamalı, bu konu artık “ulusal güvenlik” boyutuyla ele alınmalı.

Türkiye, Suriye’deki kurtlar sofrasında; huzurumuz için çaba sarf ederken, içeride; “savaş kaçkınları” gibi kendini düşünenler cezasını görmeli ve kamuoyuna da ifşa edilmelidir.

Toplumumuz da, her türlü ulusal tehdit karşısında ortak bir dil geliştirmeyi artık başarmalı.

“Etiket anarşisi”nin azdırdığı ekonomik saldırının hedefi iktidar değil, Türkiye’dir.

Etiketi baş döndüren ürünleri hep birlikte birkaç gün boykot etmeyi başarabildiğimiz gün meseleyi çözeriz.

Çok daha duyarlı ve bilinçli olduklarına inandığım kadınlarımız, bu konuda öncülük yapabilir.

Haydi, hep birlikte; “toplumsal bilinç”e…