Ahmet KEKEÇ

akekec@stargazete.com

İdlib neden bizi bu kadar ilgilendiriyor?

- Ahmet KEKEÇ tüm yazıları

Dışarıdan bakınca manzara “karışık”, hatta “katastrofik” görünüyor ama Suriye’de parmağı bulunan güçler açısından durum son derece net. 

Esed, her şeye rağmen, iktidarını korumak istiyor. 

Bu uğurda, işbirliği yapmayacağı ülke, vermeyeceği taviz yok. 

El altından, Amerikalılarla görüştüğü biliniyor. 

SDG etiketi altında Suriye’nin ortalarına kadar inmiş ve artık Halep’te bile söz sahibi olmaya başlayan PYD/PKK’nın varlığından rahatsız değil. 

Kara ordusunu İdlib üzerine yönlendirirse, SDG güçlerinden de destek alacak. 

Bu şekilde (PKK’yı işe dâhil ederek) Amerika’yı tatmin edeceğini düşünüyor. 

Esed, aynı anda hem Amerika ve Rusya’yla görüşen, hem de İran’ı dengede tutan bir tuhaf yönetici... “Çoklu siyaset” izliyor. Kendisini vazgeçilmez partner kılacak yolun buradan geçtiğini düşünüyor. 

Bunda “şu ana kadar” başarılı olduğu söylenebilir... 

Bir önceki Amerikan yönetimi, Esed’in muhafaza edilmesi gerektiği fikrine varmıştı... Amerikan ve Rus Dışişleri bakanlarının toplantısında, “Esed’li çözüm olabilir” kararı çıkmıştı. 

Rusya, Esed’i hem istiyor, hem istemiyor. 

Esed’siz çözüme “hayır” demiyor ama “Esed olmayacaksa, rejimin niteliği değişmemeli” diyor. 

İran da öyle... 

İran, Rusya’nın ve Amerika’nın Suriye’ye ilgisinden rahatsız görünmekle birlikte, Esed’siz çözüme “rejimin niteliği değişmemek” koşuluyla itiraz etmeyeceğini söylüyor. Bölgedeki nüfuz alanları korunsun da, ne olursa olsun... 

PKK/PYD ne istiyor? 

En “açık” talep onlara ait: 

Suriye’nin kuzeyinde, Amerika’nın işgali altındaki bölgede özerk bir yapı kurmak istiyor. 2016 yılında “federasyon” ilan etmişlerdi ama bu yapı hiçbir ülke tarafından tanınmadı. Önceki gün, Suriye Demokratik Meclisi adı altında toplanıp, “özerklik” ilan ettiler. Suriye hakkında çıkacak kararı bekliyorlar. 

Bir tür “ön hazırlık...”

İdlib’te Amerika’nın istediği olursa, “özerk yapı”yı devlete dönüştürme fırsatı doğacak. 

Peki, İdlib’de Amerika’nın istediği ne? 

Burası daha da net: 

Bu meselenin çözüme kavuşmaması... Yani “kaos hali”nin devam etmesi ve bu durumun bütün bir Suriye’yi kapsaması... 

Bir diğer ifadeyle, Amerika Suriye’nin bölünmesini istiyor... Bölgedeki varlığı, “kaos hali”nin devam etmesine bağlı. 

Dolayısıyla, bölgede “terör örgütleri”nin varlığını destekliyor. PKK/PYD’ye alan açılabilmesi için, bu örgütlere “şiddetle” ihtiyacı var. 

Rusya ve İran, Suriye’nin toprak bütünlüğüne görünüşte saygılı ama “Topraklarımızın yüzde 98’i kontrolümüz altında” diyen, işgalci olarak sadece Türkiye’yi gören, fiili işgalci Amerika’ya hiç bakmayan, PKK/PYD’yle de temas halindeki Esed’i dizginlemeyi akletmiyor. 

Suriye’nin toprak bütünlüğü konusundaki en kararlı, en samimi tavır Türkiye’ye ait... Çünkü bölünmüş Suriye’nin, bize (aynı zamanda bölgedeki ülkelere) “güvenlik sorunu” olarak döneceğini biliyor. 

İdlib meselesi, Türkiye dışındaki ülkelerin talepleri doğrultusunda çözüme kavuşursa (yani, Halep’teki şeyler tekrar ederse), Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla elde ettiğimiz kazanımlar berhava olacak ve yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalacağız. 

İdlib, Halep’e dönüşmemeli. 

Başkan Erdoğan’ın bütün gayreti bu yönde... 

İdlib Halep’e dönüşürse, hem Astana süreci zarar görür, hem bölgedeki güvenlik riski artar, hem de Amerika’nın bölgede tasarladığı “terör koridoru” Akdeniz’e çıkış yolu bulur. 

Kazanan, İsrail olur!