26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

“Küçükbaş hayvan açığını ithal ederek kapatamayız”

Sipahioğlu: Türkiye’nin küçükbaş açığını, ülkeye sadece hayvan getirerek kapatamayız. Irkların en iyi örneklerini ülkeye getirerek, bunların doğru şekilde bakılmasını sağlamak önemli.

17 Mart 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
“Küçükbaş hayvan açığını ithal ederek kapatamayız”

Türkiye’deki küçükbaş hayvancılığı geliştirmeye yönelik hem devlet hem de özel sektör adım atarken, bu işe çok önceleri başlayan Siper Agro Çiftliği, Türkiye’de hayvancılıkla uğraşan insanları doğru şekilde yönlendirip, hayvanlara ne şekilde bakacaklarını, adaptasyonlarını nasıl yapmaları konusunda ışık tutuyor. Türkiye’deki küçükbaş hayvan açığını konuştuğumuz Siper şirket ortağı Levent Sipahioğlu,  sorularımızı yanıtladı. 

- Siper hakkında bilgi verir misiniz?

Siper, Ukrayna ile Türkiye arasında 20 yılı aşkın bir süredir farklı sektörlerde dostluk bağını ön plana çıkaracak şekilde iş yapan bir yapıdır. Yapının başında babam Mustafa Sabri Sipahioğlu var. Emekli olduktan sonra uzun yıllardır Ukrayna’da iş yapıyor. Ukrayna’yı seçmesindeki en büyük sebep, stratejik olarak yıllardır Türkiye ile işbirliği yapan bir ülke olmasıdır. Hayvancılık ise 6-7 sene öncesine dayanan bir iş bizim için. İlk başta Kırım’da bir çiftlik kurularak hayvancılığa giriş yapıldı. Yaklaşık 3 sene önce Rovna bölgesinde Rus döneminden kalma bir yapı alınarak tadilat, tamirat ve yenilenme işi yapıldı. O dönemde Türkiye’deki küçükbaş hayvan açığını da göz önünde bulundurarak, Romanov ve Merinos cinslerinin en iyi örneklerini Ukrayna Devleti’nin ilgili kurumlarından temin ederek damızlık üretim çiftliği konseptinde faaliyetlere başlandı. Ukrayna’daki çiftliğin yanı sıra Kırıkkale’de de bir çiftlik kurduk. 

- Kırıkkale’deki çiftliği niçin kurdunuz?

Biz sadece Ukrayna ayağında olup, bu hayvanları Türkiye’de satabilir, ticari faaliyet gösterebilirdik. Fakat Türkiye’de bir çiftlik kurarak, ülkemizde hayvancılıkla uğraşan insanların doğru şekilde yönlendirilip, hayvanlara ne şekilde bakacaklarını göstermek, adaptasyonlarını nasıl yapmaları konusunda ışık tutmak istedik. Şu anda Türkiye’deki mevcut çiftliklerde işin a’sından z’sine kadar ilgilenen bir yapılanma yok. Çünkü ticari olarak bu çok tercih edilen bir şey değil, daha az yatırım ve emekle yine bu paralar kazanılabilinir. Ama bizler ülkemize ve bu işle uğraşmak isteyenlere bir fayda sağlamak ve işimizi de doğru yapma adına böyle bir yol seçtik. Bu özel hayvanların seçilmesi, büyütülmesi, doğru şekilde beslenmesi, bakımlarının yapılması, aşı takvimine uyulması Türkiye’ye getirildikten sonra adaptasyonu sırasında dikkat edilmesi gereken önemli konular. 

DOĞRU SEÇİM VE BAKIM

Türkiye’de küçükbaşın hayvancılığın önemi çok büyük. Sadece Kurban Bayramı’nda her sene yaklaşık 3,5 milyon küçükbaşı hayvan kesiliyor. Bu da Ukrayna’nın nereden bakarsanız 2 senede tükettiği küçükbaş sayısıyla eşdeğer. Bu açık Türkiye’de üretime ne kadar artarsa o kadar çabuk kapatılır. Bunu bir anda kapatmak mümkün değil. Zaten Avrupa’nın toplamında bulunan küçükbaş sayısı bizim açığımızı kapatmak için yeterli bir oranda değil. Ukrayna’da bulunan ırkların doğru seçilip, doğru şekilde bakım ve beslemeyle yetiştirilerek Türkiye’ye getirilip bu ihtiyacın karşılanması hedefiyle biz harekete geçtik. 

TEK DOĞUMDA 3-4 KUZU

Çiftliğinizde yetiştirdiğiniz küçükbaş ırkları hakkında bilgi verir misiniz?

Bizim özellikle üzerine eğildiğimiz 2 cins koyun var. Bunlardan biri Rus ve Ukrayna’ya özgü Romanov koyunu. En büyük özelliği çoklu yavru verebilmesi. Normalde Anadolu’daki koyunlar bir yavru verirken, Romanov koyunu tek doğumda 3-4 yavru verebiliyor. Bu da getirdiğiniz bir hayvanın daha kısa sürede daha fazla üreyerek, hem ülkedeki hayvan sayısına daha fazla katkı sağlaması hem de hayvancılıkla uğraşanlara daha çok kazanç anlamına geliyor. Aynı zamanda ülkedeki hayvan ihtiyacının daha kısa sürede kapanmasına olanak sağlamak da daha mümkün. İkinci cins olarak da Ukrayna Merinos’unu çiftliklerimizde yetiştiriyoruz. Ukrayna Merinosu daha iri ve etçil bir hayvan. Bu koyunun ırk ıslahını ve üretimi Ukrayna’da yapıyoruz. Kırıkkale’de ise bakım ve uyum süreçlerini yapıyoruz. 

- Çiftlik kurmak için niçin Kırıkkale’yi tercih ettiniz?

Daha önce Ukrayna’nın Simferopol şehri ile Kırıkkale’yi kardeş şehir yapmıştık. Bunun dışında Kırıkkale’nin coğrafi konumu, iklim yapısı küçükbaş hayvancılığa çok uygun ve bu konuda da yatırımın az olduğunu fark ettik. Yani arz -talep dengesinin açık olduğu anladık ve bunu değerlendirmek istedik. Kırıkkale’nin meraları küçükbaş hayvancılık için çok uygun bir yapıda.  Aynı zamanda Kırıkkale merkezi bir ulaşım noktasında yer alıyor. 

- Yılda ne kadar koyun üretiyorsunuz?

Ukrayna ve Türkiye çiftliklerimizde Romanov ve Merinos ırkından toplam 3 bin civarında anacımız var. Senelik de 6 -7 bin arası kuzu doğumu gerçekleşiyor. 

- Ukrayna’nın küçükbaş hayvan lezzetiyle Türkiye’nin damak tadı örtüşüyor mu?

Kesinlikle evet. Bunu şöyle anlatıyım; koyunları kuyruklu ve kuyruksuz olmak üzere 2’ye ayırırız. Kuyruklu koyunlar yağı genellikle kuyruklarında depo ettiği için etlerinde daha az yağ vardır. Yani etleri daha sert ve lezzetsizdir. Kuyruksuz hayvanlarda ise yağı etlerine yayıldığı için etleri daha az kokulu ve çok lezzetlidir. Bu 2 ırktan, Türk damak tadına uyan kokusuz koyun eti elde edilir. 

DEVLETİN POLİTİKASI DOĞRU

- Ülkedeki küçükbaş hayvancılığı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ülkemizde, büyükbaş hayvancılık daha yaygın durumda. Küçükbaş emek ve doğal bakım istiyor. Bizler dışarıdan ne kadar küçükbaş getirsek getirilerim, Türkiye’nin ihtiyacını kapatamayız. O yüzden doğru hayvanı ülkeye getirerek, doğru yöntemlerle bakarak kendimiz üretmemiz gerekiyor. Devletin son zamanlarda doğru politikalarını, halkın doğru kullanabilmesi için doğru bilgiyi vermemiz gerekiyor. Devlet açığı tespit etmiş durumda. Bununla ilgili güzel destek ve teşvikleri var. Eğitimleri var. En verimli anacı elde tutup yavruları üzerinden ticari kazanç sağlamaya çalışılırsak, zaten her geçen yıl hem sürü artar hem de üretim potansiyeli artar. Hayvancılığı doğru yapan, teknolojik ve modern yapılar ne kadar artarsa, halk da bunları gözlemleyerek öğrenme sürecini daha kontrollü ve doğru yapar.

- Siper’in diğer kurumlardan farkı nedir? 

Öncelikli olarak Siper, yüzde yüz Türk yatırımı olan bir şirket. Aile şirketiyiz. Yabancı ortak yok. Baba Ukrayna’da, iki kardeş Türkiye’de. Üretimden Türkiye getirilmesine, teslim edilmesinden bakımının nasıl yapılacağına kadar kapalı zincir bir iş bizimkisi. Kendimizin birebir uğraştığı bir iş. Hakim olduğumuz bir işin verimliliği, alıcılar açısından daha yüksek. Hasta hayvan veya sürpriz hayvan getirilmesi riski sıfır çünkü. Biz kendimiz yetiştiriyoruz ve bütün süreci kendimiz yönetiyoruz. 

KURUMSAL YAPIYA DİKKAT

- Bu işle uğraşanlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Yurt dışından hayvan getirmek istiyorlarsa, satıcının kurumsal bir yapı olmasına dikkat etmeleri gerekiyor. Üretimden teslimatına kadarki süreçlerde çok riskler var. Çalışmayı düşündükleri şirketleri Gümrüklere ve Bakanlığa sorsunlar; Türkiye’de bir yapılanmaları, bir çiftlikleri var mı öğrensinler. Hayvancılıkla mı uğraşıyorlar yoksa hayvan satışıyla mı bunun ayrımını iyi yapsınlar. Piyasada bu işi yaptığını söyleyen, çiftlik sahibi olduğunu iddia eden çok insan var. Bir aksaklıkta muhatap bulamamaları hem kendileri hem de ülkenin mağduriyeti oluyor. Türkiye’de de çiftliği olup bu işi bilen, bu işi yapan insanlardan hayvan almaları daha garantili olur. 

SİPER ŞİRKET ORTAĞI LEVENT SİPAHİOĞLU:

Ukrayna’da  ve Türkiye’de küçükbaş damızlık hayvan çiftliğine sahip olan Siper şirket ortağı Levent Sipahioğlu, “Yurt dışından hayvan getirmek istiyorlarsa, satıcının kurumsal bir yapı olmasına dikkat etmeleri gerekiyor” dedi.

UZMAN EKİPLERLE GÜVENLİ HİZMET

- Ne kadar süredir bu çiftliklerde üretim yapıyorsunuz?

Kırıkkale çiftliğini kuralı bir sene oldu. Ukrayna çiftliği 3 senedir faaliyet gösteriyor. Önce hayvanı öğrenip, bu hayvan hakkında uzmanlar tarafından gerekli bilgileri alıp, sistemi orada kurup ve kendi hayvanlarımızı ürettikten sonra Türkiye’de bir çiftlik açmak istedik. Damızlık hayvan yetiştirmek için bu işe girdik. Dolayısıyla hayvanın doğumundan beslenmesine kadar sürecin tamamı uzmanlar eşliğinde 7-24 veteriner kontrolünde, her iki ülkenin belirtmiş olduğu yönetmelikler çerçevesinde yaparak nizami bir şekilde uygulayan bir yapı olmak istedik. Farkımız, kurumsal anlamda işi başından sonuna kadar yürütebilen tek bir yapı olmamız. Dolayısıyla güvenli, kurumsal ve bilgi verebilir bir sistem haline geldik. 

- Bilgi veren yapı derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?

Hayvancılık öncesi yazılım teknolojileri üzerine 16 ülke ile iş yapıyorduk ve halen de yapmaya devam ediyoruz. Bilgi verme sürecinde yine kendi şirketlerimizden biri olan çağrı merkezimiz üzerinden gerek insanların arayabildiği gerekse de bizim arayıp bilgi verebildiğimiz bir yapı oluşturduk. Aynı zamanda, satış sürecinde, öncesinde ve sonrasında hayvanları alan yatırımcılara birebir eğitim de verebiliyoruz. Hayvana nasıl bakılır, ne yem verilir gibi hem teorik hem pratik bilgiler veriyoruz. Başladığı noktadan teslim edildiği noktaya kadar danışmanlık ve yardım hizmeti alıyorlar bizden. Kuzu satışlarında da yardımcı oluyoruz. Amaç hayvana doğru bakılacak argümanların alıcıya aktarılması. Böylelikle küçükbaş hayvancılığı daha verimli kılıp geliştirilmesine olanak sağlamayı, katkıda bulunmayı hedefliyoruz. 

Atalardan gelmiş geleneksel kurallarla yetiştirilen hayvanlar var. Artık günümüzde geleneksel kurallara yer yok. Modern yöntemlerin bu cinslere uygun şekilde kullanılması gerekiyor. Kazanç elde etmek için bu cinsleri alan vatandaşlar doğru teknikleri uygulamadıkları için kayıp yaşıyorlar, bu da kendilerine ve ülke ekonomisine zarar veriyor. Misyonumuz, hayvancılıkla uğraşanları doğru şekilde bilgilendirerek daha verimli sonuçlar alınması sağlamak. Bu ticari bir misyon değil. 

- Başka hangi ülkelerle ticaret yapıyorsunuz?

Polonya, Almanya, Katar gibi ülkelerle ticaret yapıyoruz.

- Geleceğe dair hedeflerinizden bahseder misiniz?

Hedefimiz Türkiye’deki küçükbaş açığının kapatılmasında bir rol oynamak, katkı sağlamak. Bu da ancak doğru hayvanın ülkeye getirilmesi ve doğru bakımla mümkün olabilir. Doğru hayvanın üretimini Ukrayna’daki çiftliğimizde kendimiz gerçekleştiriyoruz, hayvanların Türkiye’ye teslimatı süresince ve sonrasında da müşterilerimize gerek bakım, gerekse adaptasyonla ilgili her daim destek oluyoruz.