24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

'' Maskülen tarafım kavga sahnelerinde ortaya çıkıyor ''

Ekranlarda günlük çekilip yayınlanan ‘Elif’ dizisinin kötü karakteri olarak tanıdığımız Cemre Melis Çınar, “Arzu’yu ilk canlandırdığımda zorlandım. Erkeksi tarafımı Arzu’nun bağırma ve kavga sahnelerinde kullandım” dedi.

Bahar ERDOĞAN22 Ekim 2016 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'' Maskülen tarafım kavga sahnelerinde ortaya çıkıyor ''

Ekranların sevilen günlük dizisi ‘Elif’ haftalık dizilerle yarışıyor. Her geçen gün izlenme oranlarında yükselirken, oyuncuları da önemli bir şöhreti yakaladılar. Dizinin kötü karakteri Arzu’yu canlandıran Cemre Melis Çınar ve yapımcısı İnci Gülen ile ‘Elif’in başarısını konuştuk.

Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?

Bale yapmayı bırakınca 10-11 yaşlarında küçük senaryolar yazıp okulda piyesler yönettim. Sonra hasbel kader bir müzikal oyuna girdim. Ama o zamanlar çok kiloluydum ve hocam dedi ki “Oyunun, yüzün harika ama kilolusun” ‘Ben bu kiloyu vereceğim’ dedim ve prova temposunda bir de yediklerime dikkat ederek 45 kilo verdim. 

Estetik operasyonlara nasıl bakıyorsunuz?

Hiçbir yerimde estetik yok. Gerekli değilse belli bir yaşa kadar yapılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Gelelim ‘Elif’e günlük bir dizide oynamanın temposu nasıl?

Başlarda zordu ama üçüncü sezonu çekiyoruz artık alıştım. Karakter bir uzum, mekanlar ikinci evim, set ekibi de ailem gibi oldu. Burası benim ilk dizi projem olduğu için okul gibi.

Seyirci sizi kötü bir karakterle tanıdı. Bu sizi hiç korkutmuyor mu?

Ben başladığımda bu kadar kötü olduğunu düşünmemiştim. İlk zamanlarda gelen eleştiriden çok kırılıyordum. Karakter ilerledikçe seyircide kabullendi hatta fan kitleleri oluştu. Arzu’nun güçlü bir karakter olması kadınlara şevk veriyor.

Arzu ile benzer yönleriniz var mı?

Ben de her işimi kendim hallederim. Hep kendi paramı kazanmışımdır Arzu gibi. O baş kaldırış asi taraflarımız benziyor. Hatta beni çok yakından tanıyanlar “Kendini oynamışsın” diyor. Birazcık erkeksi bir tarafım var onu da Arzu’nun bağırma ve kavga sahnelerinde kullanıyorum kendimden de bir şeyler katmış oluyorum böylece.

uPeki ekranda olmak nasıl hissettiriyor?

                İlk 10-15 bölüm çok bocaladım. Kamera oyunculuğu diye bir şey var hakikaten ama benim şansım bunu oyunculuk yaparak öğrenmiş olmam şimdi kamera karşısında kendi evimdeymişim gibi hareket edebiliyorum.

Sonradan kendinizi izleyebiliyor musunuz? Bazıları kendini izlemeye tahammül edemez de.

Ben kendimi izliyorum ama hiç beğenmiyorum. Çok eleştiriyorum kendimi. Özellikle rutini bozan önemli sahnelerimi izliyorum.

O zaman kendinize karşı acımasız mısınız?

Evet yiyip bitiriyorum kendimi. Ama sanat ve oyunculuk konusunda başkalarına da acımasızım. Tabii hakarete vardırmadan. Çünkü ‘İyisin ama şunu yapsan daha iyi olabilirsin’ demeyi motive edici buluyorum.

Siz kim tarafından eleştiriliyorsunuz?

Dedem ve annem tarafından iyi eleştirilirim. İkisi de ağır eleştirir beni. Şu zamana kadar “Tamam olmuş” dediklerini duymadım. 

Kötü karakter rolünden sonra ne oynamak istiyorsunuz?

Komedi oynamayı çok istiyorum. Çünkü komediye daha yatkınım. Polisiye oynamayı da çok istiyorum. Atlamayı, zıplamayı seviyorum. Dram oynamayı çok istemiyorum insanları üzecek şeyler oynamak istemem.

“Sanat ve oyunculuk konusunda kendim kadar başkalarına da acımasızım.”

Herkes kendi çapını bilmeli

Yazdığınızı, çizdiğinizi biliyoruz oyunculuk yeteneğinizi söylemiyorum bile bir de sesim de güzel derseniz hiç şaşırmayacağız.

Ben 19 yaşımdan beri bir dergide yazıyorum.  Çizme kısmı da kendi evimde bir takım tasarımlar yapıyordum duvarlarımı falan boyuyordum. Sonra bu iş arkadaşlarımın evlerine sıçradı oradan onların dükkanlarına. Şimdi kuzenimle beraber bir iş yapmaya karar verdik. Kadınların kendini özel hissedeceği tasarımlar yapacağız. Evde de dikiş makinem var. Tiyatroda kostüm dikiyordum dekor tasarlıyordum. Ses kısmına gelince de yabancı şarkıları iyi söylediğimi söylerler.

Neyi tolere edemezsiniz?

Gereksiz gerginlikleri, dedikoduyu asla tlere edemiyorum. Ortamın havasını değiştirecek bir gerginlikse hele hiç hoşlanmıyorum. Çünkü o herkese yansıyor sonrasında bir de insanların egosundan hiç hoşlanmıyorum herkesin kendi çapını bilmesi benim için çok önemli.

“Kendi evimde duvarlarıma bir takım tasarımlar yapıyordum. Sonra bu iş arkadaşlarımın evlerine sıçradı oradan da onların dükkanlarına.”

Setle aşkı birbirine karıştırmıyoruz

45 kilo vermiş biri olarak, formunuzu nasıl koruyorsunuz?

Artık en fazla beş kilo alıyorum. Aldığımda da hemen kendimi durduruyorum detoksa başlıyorum. Çünkü yemeyi çok seviyorum. Tatlıya çok büyük zaafım var. Hatta o kadar ki öğle yemeğinde yemek yerine tatlıyla karnımı doyurabiliyorum. Bir de mümkünse çok geç yemek yemiyorum.

Yemek yapmıyor musunuz?

Çok seviyorum. Yapıp yedirmeyi daha çok seviyorum. Yaptığım şeyi yiyemiyorum ama. Farklı şeyler denemeyi seviyorum anneannemin gizli tariflerini yapıyorum.

Aşk var mı?

Bir senedir bir aşk yaşıyorum. Sanat yönetmenimizle birlikteyim. Ama sette çok görüşemiyoruz ayrı ekiplerdeyiz yani sette aşk yok. İyi giden bir ilişkim var. Aynı sektörde olduğumuz için birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Çok rahatım bu açıdan.

Her güne bir bölüm çekiyoruz

Günlük dizinin ilerleyişi nasıl?

İlk başta bütçelerimiz çok farklı haftalık dizilere göre. Biz çok daha az bütçeyle çalışıyoruz. Ama koskoca projelerle reyting yarışına giriyoruz. Bir de ‘no name’ oyuncularımız olmasına rağmen çok başarılı olduk. Hatta yurtdışına satılan ilk günlük diziyiz.

Nasıl yetiştiriyorsunuz bölümleri her gün?

Beş bölümü beş günde peş peşe çekiyoruz. Sitemi oturttuktan sonra kolay bir iş. Daha öncesinde günlük film işi yapmıştım o bundan daha zordu. Bu işler çok hata kaldırmıyor. Ama tecrübeli bir ekiple her işi kotarabiliyorsunuz.

Başarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başarımızın nedenini biliyorum dersem yalan olur. Ama ‘Elif’in başarılı olması sıcak bir hikaye olmasından geliyor bence. Direkt duygulara hitap ediyoruz. Tabii oyuncularımız da çok iyi iş çıkarıyor.

Bir yapımcı olarak bu dizinin tutacağını tahmin ediyor muydunuz?

Piyasada neyin tutup tutmayacağı belli olmuyor. Ne ünlü oyuncuların dizileri tutmuyor. Prime time da böyle bir reyting alabileceğini tahmin etmiyordum. Yurtdışında da aynı başarıyı yakalıyor dizi. Mesela Endonezya’da reyting rekorları kırıyor. Oraya gittiğimizde süper star gibi karşılandık. Şimdi de Peru’da bir yarışma düzenleniyor ‘Elif’e benzeyen çocuk seçilip Türkiye’ye gönderecekler set ziyaretine.