18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Allah’ını seven beni işyerime götürsün!

“Herkes kavga ediyordu, herkes! ‘Benim Anadolu kadınım’, sabahtan akşama kadar bu programlarla mücadele edip yaşayabiliyorduysa, elleri de öpülmeliydi.”   

CESUR KÜREK19 Ocak 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Allah’ını seven beni işyerime götürsün!

Baktım üzerimde bir kırıklık var, “Bu durumu fırsata çevireyim, işyeri yerine doktora gidip rapor alayım” dedim. Epeydir evde tek başına kalmamış, kullanma sırası bir türlü gelmediği için kumandanın açıp kapama düğmesini unutmuş, vaktini hep mutfakta geçirdiği için zaman zaman “Yahu bizim salonda vitrin var mıydı?” gibi akıl tutulmaları yaşamış, sanırım ‘sıradan’ bir çalışan kadınım ben. Hastalanmayı değilse de, hasta olup evde dinlenmeyi hak ettiğimi düşünüyorum. 

Nitekim herkesi evden sepetler sepetlemez, koşarak salondaki bol kırlentli açılır kapanır koltuğa uzandım. “Hmmm… çok süslü görünüyor, fakat hiç rahat değilmiş!” 

Kumandayı pencere kenarında yerde buldum. Düğmelere baktım. Televizyonu açabilmem ve kanal kanal dolaşabilecek seviyeye erişmem yaklaşık on dakikamı aldı. (Bence gayet başarılı bir süre) 

Seviyeli bir başlangıç yapmak umuduyla TRT1’i açtım ve Uruguaylı damadın erik dalı oynayışıyla pek şenlendim. Dedim, “Pelin Çift bu işi biliyor” Hani nasıl derler, on parmağında on marifet! Aferin. Başıma gelecekleri az biraz tahmin etmekle birlikte, bir reality show’a bakayım dedim. O sırada ‘benim canım programım’ reklam arası vermiş. “Kim kimi öldürmüştü acaba? Bütün arkadaşlarım anlatıyor, bir de ben işe gider gitmez şurda olup bitenleri anlatırım inşallah” diyerek zaplamaya devam ettim. Gelin Evi. Evet. Aslında tam burada ‘Başka sözüm yok: Gelin Evi!’ demek isterdim ama sanırım kendimi tutamayacağım. “Benim masa örtüm süper, senin ev sahipliğin rezil” diyen, birbirlerine baka baka ezberledikleri cümlelerle hakaret eden yeni gelinler. “Biraz bakayım yahu, izlerken ne hale gelebilirim ki en fazla?” deyişimin üzerinden onbeş dakika geçmemişti ki, kendimi kolonya ararken buldum. Zaplamadan önce duyduğum son iki cümleyi aktarıyorum: “Yani benim mutfak dolaplarım hepinizinkinden daha gösterişliydi. Kıskandığınız için bana az puan verdiniz!” (Haklı olabilir) 

Henüz nefesimi düzene sokamamışken karşıma çıkan Gelinim Mutfakta ile bir sarsıntı daha yaşadım. Gelinler, kaynanalar ve elbette ki ağız dalaşı reytingleri. (Bütün bunlar neden oluyordu acaba?) Dahası, elendiği halde programı yakından takip eden bir yarışmacı meğerse bir video mesajı yollamış. Doyamamış belli ki atışmalara. Diyor ki; “İnşallah Yağmur elenir” (Tartışacak değilim) 

Yemekteyiz’i hemen geçtim. Format aynı. Yani bence aynı: odak noktası kavga! 

Birazdan Zuhal Topal’la Sofrada’ya şaşkın bir konuk olacağımı henüz bilmediğim için, tüm bu kaos ortamının sona ereceğini ümit ettim. Fakat nafile. Herkes kavga ediyordu, herkes! ‘Benim Anadolu kadınım’, sabahtan akşama kadar bu programlarla mücadele ediyor ve yine hala yaşayabiliyorduysa, elleri de öpülmeliydi. Geçen akşam, kendi balkonuma çöp koyduğumu (nasıl olduysa) fark edip, “Bence marketten büzgülü sarı renk çöp torbası kullanmalısın. Balkon demirlerine en uygun renk o” diyen Mübeccel Hanım Teyze’yi inanın artık daha iyi anlayabiliyorum. Hakeza, “Bak, senin kapının önündeki paspasın aynısından aldım, böylece bizim kat sakinlerinin ne kadar uyumlu komşu oldukları daha apartman koridorundayken bile belli olacak!” diyen yeni gelinimiz Sıla’yı da. Ve elbette ki; beni markette çevirip, “Bak o soğanları fazla kavuruyorsun, az pembeleşince malzemeyi dök. Aksi halde cesedini şu boş arazide bulurlar. Ayrıca Mustafa’nın bebeği de, Tolga’dan. Benden duymuş olma! Ya da ol… Sen bilirsin…” diyen esrarengiz müşteriyi de. 

Ben tüm bunları düşünürken, ‘cinayetli meseleleri’ kaçırmamış mıyım! Çoktan bir pembe dizi başlamış ve sanırım şu an sezonun en heyecanlı sahnesine denk geldim (umarım en heyecanlı sahnesi sadece budur): Adam kadına, “Bebeğin babası kim?!!” diyor. Ağzım açık dakikalarca bekledim. Emre’ymiş. Kim acaba Emre? O değil de, adam kadını hala sarsıyor, “Senin kocan benim, o bebeğin babasının ben olduğumu söyleyeceksin herkese!” (Allah aşkına kim yazıyor bu senaryoları? Neler oldurmuşlar böyle?!) 

Sonuç: An itibariyle şarkıcı olmaya karar verdim. Arabeskle başlayacağım kariyerimi, pop müzikle sürdüreceğim. İnşallah o sırada yemeği yakmam. Kitap ayraçlarından çorap, iğne uçlarından yorgan dikmeye de karar verdim ayrıca. Seni de unutmuş değilim, ey okuyucu! Sen bunları boşuna okumuyorsundur. Söyle o cesedi nereye sakladın?! Ve o krem kutusunu neden cimbişledin?