19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Aşk ateşinin kıvılcımı bizi de yaktı

Hattat, müzehhibe ve ressam olan 41 yaşındaki Şefika Ülker, hat sanatının en başarılı kadın isimlerinden. Hat sanatına olan ilgisinin henüz dokuz yaşındayken Kur’an dersleri aldığı camide başladığını söyleyen Ülker, “Caminin duvarlarına asılı Hasan Çelebi’nin hattında hissettiğim Allah aşkı benim de gönlümde bir kıvılcım yaktı. Böylece bu sanata yöneldim” diyor.

GİZEM TÜMBAY KOÇAK 13 Ocak 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Aşk ateşinin kıvılcımı bizi de yaktı

Hat sanatında kadınlara biçilen rolü yıkan bir isim; Şefika Ülker. Dokuz yaşında merak saldığı hat sanatının, şimdilerde en önde gelen isimlerinden. Geçmişte kadın hattatların eserlerine erkek isimleriyle imza attığı sanatı yaptığı tezhiplerle de süsleyen Ülker, “Kadından hattat olmaz” sözünü çürütmeyi kafasına koymuş. 41 yaşında olan Ülker, yedi yıldır kurduğu atölyesinde, gönlünü kaptırdığı Osmanlı Sanatları’nda kendisi gibi hattatlar yetiştirmeye devam ediyor. Usule uymanın ve Rabbine teslim olmanın başarı getirdiğine inandığını söyleyen Ülker’in en büyük destekçisi de eşi Murat Ülker olmuş. Hüseyin Kutlu’dan feyz aldığını söyleyen Ülker’den sanat yolculuğunun detaylarını dinledik.

- Hattatlığa nasıl başladınız? Kaç yaşından beri bu sanatla ilgileniyorsunuz?

Hat sanatı çocukluk aşkımızdı. Fakat etrafımızda bu sanat ile ilgilenen birilerini yıllarca bulamadım. Yazı yazamadım bari İslam harfleri ile ilgileneyim diye 29 yaşımda Arapça kursuna başladım. Arapça hocama geliş sebebimi söyleyince tevafuk Kocaeli Belediyesi kurs açtı, zaman kaybetmeden eşimin de elini tutarak ‘Gör bakalım nasıl bir yer’ diye gittim ve kayıt oldum. Kursa gittiğimde ilk olarak Hat hocam Mahmud Şahin ve tezhip hocam Abdullah Aydemir ile tanıştım. İlk dersim de Rabbiyessir’i aldım ancak oradaki arkadaşlar “Bu ders kolay geçilmez” dedi. Yine o gün tezhibe başladım. Bu sefer de hocam “İkisini bir yapabilen az insan var” dedi. Ancak bana 20 senelik beklemenin ardından şükür ki hat sanatına hediye olarak tezhip de verilmiş oldu.

- Birçok hattat, hat sanatının kendinde Cenabı Hakk’ın tecellisi olarak açıklar. Siz de aynı fikirde misiniz?

Bizde de böyle oldu. Bir kız çocuğu düşünün; dokuz yaşında babacığı elinden tutup camiye Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenmeye götürmüş. Şans bu ya bizim camimizin yazıları Hattat Hasan Çelebi’nin yazılarıymış. Onun yazılarının bulunduğu camiden kişiler çıkmak istemez. Yazılarında aşk görülür. Bizde kendimizi böyle görüyoruz O’nun aşk ateşinin kıvılcımı bize çarptı, bizi de yaktı. 

- İlk eserinizi ne zaman yazdınız? Bu eser ne anlatıyordu?

Usulde meşkler biter hoca öğrenciden Kur’an-ı Kerim getirmesini söyler. Benimde üçüncü yılımdı. Hocamız rastgele bir sayfa seçti ve “Kaçıncı ayet ve sağ ya da sol sayfa hangisi” diye sordu. Ve çıkan ayeti (Yunus 107-Rabbimin bağışlayıcılığı ile ilgili) nesih yazıdan sülüs yazıya çevirdim. Yuvarlak satır çalışmıştım. Hocama, daha önce hiç hat yazmadığımı ama bunun için 20 yıl beklediğimi ve iki rekat namaz kılıp, Allah’a dua edip ardından Osmanlı marşlarıyla yazdığımı söylemiştim. Hocam bana, “Allah seni yazsın diye yaratmış” demişti. İşte o gün hocam beni dersten geçirmişti. Daha sonraki yıllarda hat sanatını yapmam tezhip sanatı ile devam etti. Üç yıl öğrencilik yaptım. Üçüncü yılın sonunda da hocam imzamı getirdi ve hocalığa başladım.

RABBİNE TESLİM OLMAK BAŞARI GETİRİYOR

- Başarınızın sırrı nedir? 

Başarı Allah’ındır. Evvel Kocaeli tarihinde hanım hattat bulamadım. İlk olmak çalışmaya bağlı o zaman çok çalışalım dedik. Aşkımızın üzerine bir de böyle misyon yüklendi. Hüseyin Kutlu hocam şöyle der; “Eğer bir kişi sadece tek bir sanat ile ilgileniyorsa işçidir. Birçok sanat ile ilgili ise sanatçıdır.” Biz de sanatçı olmak için başta perspektif ilmi olmak üzere ucu hata dayanan tüm sanatları inceledik. Bu şekilde bir donanım. Dördüncü senemde hocalığa başlamam iki kere öğrenmeme sebep oldu. Usule uymak ve Rabbine teslim olmak başarı getiriyor.

- Biraz da kendi imkânlarınızla kurduğunuz atölyeden bahseder misiniz? 

Bir kul ne için yaratıldıysa Rabbim o işi ona kolaylaştırır. Bize de atölye imkanı kayınpederim sayesinde verildi. 2010’da eşim de ebru sanatıyla ilgilenir düşüncesi ile kendisinden o yeri istedim. Ve talebe kabul ettik. Bazısı çok sebat etti ve hala bizimle devam edenler var. Atölyemiz de bizimle gelişti. Çocukları ile gelenler içinde oyuncak ve boyama kitapları mevcut. Galerimiz ve hediyelik satışa sunulacak eserlerimizde var. Öğrencilerimiz ile yeni ve sağlam projelere çalışıyoruz. 2015’te de yine Ülker Sanatevi çatısı altında Yedi Kandil Sanat Derneğini (YEKSADER) açtık. 

- Usta birçok hattatımız var. Sizin feyz aldığınız isimler var mı?

Hüseyin Kutlu Hocam. Kendini bu sanatlara adayan ve insanların güzel ahlaklı olabilmesi için uğraşan, yıkık dökük vakıf yerlerini ayağa kaldıran. Yeni camiler ve külliyelerde eskiden kopmadan bir şeyler yapan. Eğitim anlayışı çok başka, öğrencinin gönlünde kibir gibi hissiyatlar var ise onları Celali ile yıkar. Öğrenci işte o zaman güzel yazar. Yılma anlarımızda O’na baktık ve ‘Kalk bugün yeni bir gün yeni bir şeyler yapmak lazım’ dedik ve şarj olduk.

BİR AVUÇ KALBİ GÜÇLÜ İNSAN BİZE YETER

- Hat sanatına zor derler… Öğrencileriniz becerikli ve ilgili mi?

Evet, bu vasıfta olanlar elbet var ki benimle bu yolda yürüyorlar. Sadece ilgi ya da beceri yetmiyor. Sebat etmek gerek. Tamamen aklı ve gönlü dünyada olan talebeyi uygun bir yol ile uzaklaştırıyorum. Hasan Çelebi gibi bir avuç kalbi güçlü insan bize yeter. 

- Eşiniz de sanatkâr. Birbirinizi eleştirdiğiniz oluyor mu? 

Yıllardır resimle ilgilenirim fakat eşim kadar renk konusunda zevkli olamadım. Ruh ile ilgili. Ben kendimi siyah beyaz onu da hayatın tüm renkleri olarak görüyorum. Ebru sanatı ile ilgilenmesi zevk, ilim ile birleşti. Bizim tezhip sanatımızdaki renklere yansıdı. Renklerimi ona danışıyorum. Eserlerimin kenar pervaz ve bordürlerimde onun ebrularından oluşuyor. Ben de onun gül ebrusu üzerine bülbül çiziyorum.

BU SANATLAR KİŞİYE HER İSTEDİĞİNİ VERİR 

- Gelecek nesillere ve hat sanatıyla ilgilenmek isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

Hüseyin Hocam (Kutlu) der ki “Bu sanatlar kişiye her istediğini verir.” Kişi terapi için geliyorsa şifa bulur. “Tefekkür etmek istiyorum” diyor ise O’nun ile olur. “Maişetim buradan olsun” diyor ise kazanır. Biz fakir gibileri için ise “Rabbim! Ben zengin değilim bir cami yaptıramam ki amel defterim kapanmasın, Rabbim evladım yok ki hayır işlesin, Rabbim yetenek verdin işte iki elim buyur senin hizmetçin olsun” diyene Rabbim verir.

EŞİM GÜNEŞ GİBİ YOLUMU AYDINLATTI

- Daha çok erkekleri ifşa ederken gördüğümüz bu sanatı, kadın olarak yapıyor olmak ve üstesinden de iyi şekilde gelmek nasıl bir duygu?

İlk öğrencilik yılımda Hasan Çelebi hocadan bir söz işitmiştim. “Kadından hattat olmaz!” diye. Sebebi kadının sorumluluklarının erkekten fazla olmasıydı. Mesela “Kadının çocuğu vardır” derdi ama biz de yok. “Kadının eşi çeşit yemek ister” derdi, çok şükür benim eşim yemek yönünden titiz değil. Yani bu saydığı maddeler benim için engel değil ve ben yapabilirim. Akşamları saat sekiz olduğunda derse otururdum. Desteğini hiç esirgemeyen eşim de yanıma dilimlenmiş meyvelerimi getirirdi. Sabah namaz vakti geldiğinde manen kafama sanki tokmak yerdim beyin durur ama gönül durmak istemiyordu. Hep bu şekilde yazdım hatlarımı. Burada denir ya “Şems olmasaydı Mevlana olmazdı” diye… Bizim Şems’imiz de eşimiz. Erkeklerin her yerde hakim olduğu bir dünyada, kadının arkasında da bir güneş duruyor ise yolunuzu böyle rahat görebiliyorsunuz. İşimiz böylece bize kolaylaştırıldı.