19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Batmanlar Süpermanlar hepsi kurgu... Vecihi gerçek!

Kendimizi anlatmamız şart. Bizi bizden iyi ve doğru kimse anlatamaz. Vecihi Hürkuş gibi bir sürü isim var. Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak filmimiz yok, doğru düzgün Kurtuluş Savaşı filmimiz yok. Atatürk filmimiz, Plevne, Gazi Osman Paşa filmimiz yok. Ki Gazi Osman Paşa bugün hala ABD’de ders olarak okutuluyor.

GÜLCAN TEZCAN 12 Mayıs 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Batmanlar Süpermanlar hepsi kurgu... Vecihi gerçek!

1990’lı yıllarda sinemada iddia sahibi bir grup yönetmenin kurduğu Yeni Sinemacılar’la adını duymuştum ilk kez. Alışıldık bakışın dışında işler yapmışlardı. Sonra o yılların en popüler dizilerini yönetti. Bir süredir üzerinde çalıştığı sinema filmi Vecihi Hürkuş ise yakında seyirci karşısına çıkacak. “Tarihimizden bihaber yaşıyoruz. Bizim kendimizi anlatmamız şart. Bunu yapmazsak bir gün Gazi Osman Paşa’yı ABD’li olarak görebiliriz” diyen usta yönetmen Kudret Sabancı ile hem 25 Mayıs’ta vizyona girecek Hürkuş’u, hem çekim aşamasındaki 27 Mayıs dizisini konuştuk. 

Sinemamızda kahramanlarımızı anlatma konusunda hayli geriden gidiyoruz. Bu anlamda Vecihi Hürkuş filmi nerede duruyor? 

Aslında onlar bir dönemin insanları. Bizim çok fazla kahramanımız var. 1870’lerden 1930’lara kadar olan döneme baktığınız zaman Altın Çağ ve altın nesil bu insanlar. Çok büyük vatan ve bağımsızlık mücadelesi vermişler. Ressamlardan ilim adamlarına, padişahlardan erlere kadar pek çok isim destan yazmış. Vecihi Hürkuş onlardan biri. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale anlatılırken havacılarımızdan hiç bahsedilmedi bize. Çanakkale’de düşman gemilerinin Boğaz’a girdiğini haber veren ve o gemileri makinalı tüfeklerle orada tutan havacılar olmuş. Karacılar ve denizciler kadar havacıların da etkisi var Çanakkale Zaferi’nin kazanılmasında.  

Peki o döneme dair bilmediğimiz başka neler var?

Askeri pilot yetiştiren dünyadaki ilk okullardan biri Türkiye’de 1912’de Yeşilköy’de açılmış. Havacılık literatüründe tartışma konusu olan dünyanın ilk siyahi pilotu da Türk. O yıllarda iki siyahi pilot var. Biri ABD’li. Bir de ülkemizde Ahmet Ali Çelikten. Filmde de konu ettik bunu. İkisi de 1915 yılında okula giriyorlar. Aynı günlerde mezun oluyorlar. ABD’li mezun oluyor ama uçuş yaptırmıyorlar. Bizde ise Ahmet Ali Çelikten mezun olur olmaz başlıyor uçağa binmeye. Literatürde ilk siyahi pilot olarak gösterilen ABD’li Eugene Jacques Bullard’ın ise mezuniyetinden sonraki iki sene uçmasına izin verilmez, ABD’de siyahilere uygulanan ayrımcılığın bir örneğidir bu. Dolayısıyla dünyanın ilk siyahi pilotu Ahmet Ali Çelikten oluyor bu durumda. 

Uçakların hangi ülkeye ait olduğunu belirten sinyallerdır vardır, kanatların altına yapıştırıyorlar. Bu uygulamayı başlatan ve dünyada ilk kullanan ülke de biziz. Balkan Savaşı döneminde karacı askerlerimiz bizde uçak olacağına ihtimal vermediği için havada ne görürse ateş edip indiriyor. Enver Paşa’nın genelgesi var 1912’de. ‘Bunların kanatlarının altında bayrak filan yapıştırın. Anlasınlar bizim uçağımız olduğunu’ diyor ve bu sinyaller buradan doğuyor. 

O dönemin şartları altında etkin bir filomuz var diyebilir miyiz? 

Filo denilemez ancak 22 tane pilotumuz var o yıllarda. Ama destan yazıyorlar. 1912’den 1923’e kadar bütün cephelerde çok ağır işler üstleniyorlar. Vecihi Hürkuş da hatıralarında anlatıyor. Mesela Sakarya Savaşı’nın aslında nasıl kazanıldığından bahsediyor Hürkuş. 20. yüzyıl tarihimizin dönüm noktasıdır Sakarya Savaşı. Yunanlıların durduğunu süvarilere haber verenler havacılar. Ama bize bunlardan hiç bahsedilmiyor. Tarihimizden bihaber yaşıyoruz. 

Bu çok acıklı değil mi… 

Tabi. Ben başka bir hikâye yazmıştım. 1901-1917 arasında geçen. Burada yapamadık onu, bir Alman yapımcı istedi. Görüştük, Almanlarla savaştığımız için onlar da var hikâyede. ‘Ben bunun Almanlarla ilgili kısmını Alman bir yönetmene çektirsem, biraz da Alman Sarayı eklesek içine’ dediler. ‘Niye olmasın’ dedik. Sonra hikaye bana bir geldi bizim kahramanlar figürasyon olmuş, Alman filmine dönüşmüş. Bu benim yazdığım hikaye değil’ diye itiraz ettiğimde adam, ‘Siz kendi hikayenizi anlatmazsanız tabi ki biz anlatacağız bunları’ dedi. Bugüne kadar da hep öyle oldu. Bizim kendimizi anlatmamız şart. Bizi bizden iyi ve doğru kimse anlatamaz. Dolayısıyla Vecihi Hürkuş gibi bir sürü isim var. Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak filmimiz yok doğru düzgün, Kurtuluş Savaşı filmimiz yok. Atatürk filmimiz, Plevne, Gazi Osman Paşa filmimiz yok. Ki Gazi Osman Paşa bugün hala ABD’de ders olarak okutuluyor; o güne kadar yapılan savaş şeklini, askerlik algısını değiştiren bir savaş. Ama bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. Kendimiz anlatmazsak bir gün Gazi Osman Paşa’yı ABD’li olarak görebiliriz. 

Evet bir de böyle ABD görünümlü ‘yerli’ film derdimiz var…

Bizim filmde Ruslar da İngilizler de Türkçe konuşuyor. Bu zayıflık değil mi denilebilir. Amerikan filmlerinde niye herkes İngilizce konuşuyor? Osmanlı Subayı’nda neden Türkler kendi aralarında bile İngilizce konuşuyor? Çünkü o bir ABD filmi. Bu da bir Türk filmi. Çok da komplekse kapılmamak lazım. 

Filmle ilgili hayal ettiğinizle ortaya çıkan iş ne kadar örtüşüyor?

Biz hayal gücüyle iş yapıyoruz. Hayalgücünüzü serbest bıraktığınızı düşünün sınırsız bir şekilde uçabildiğiniz yere kadar uçun. Bakıyorsunuz tarihte daha fazlasını yaşamışlar zaten. Vecihi Hürkuş da böyle bir kahraman. Düşlediğimizin daha fazlasını yaşamış. Hazar denizinin ortasındaki Nargin adasından yüzerek kaçmak ne demek? Benim altın nesil diye tabir ettiğim insanlar da böyle garip bir şey var. Çanakkale Savaşı’nda makinalı tüfeklerin, topların üstüne kazma kürekle koşan adamlar var. Baktığınızda 1912 senesinde uçuyor bu adamlar. O dönemin uçakları da aslında bir tür uçurtma gibi. Motorsiklet motoru takılı bir şeye binip uçuyorlar. Bu adamlar bununla savaşıyorlar, uçak düşüyor, kalkıyor, tekrar onunla uçmaya devam ediyor. Aldıkları eğitime bakıyorsunuz birinci dünya savaşı subaylarının tamamı aynı eğitimi alıyor bizimkiler de öyle. Dört beş yabancı dil biliyorlar. Vecihi Hürkuş mesela dansçı, piyanist, ressam, eskrim ustası, mühendis, savaş kahramanı, İstiklal madalyası sahibi. Beş, altı ömür yaşamış insanlar sanki. Donanım ve birikim olarak bizden çok daha yukarıda görüyorum onları. Batı sinemasını ayakta tutan kahramanlar Batmanlar, Süpermanlar hepsi kurgu. Vecihi gerçek! 

Ama biz onun adını ilkin bir komedi filminde duyduk...

Aslında o Vecihi Hürkuş değildi. Hürkuş’a bir selam vermeydi. İyi ki yapmışlar. Vecihi’nin adının unutulmamasını sağladı belki de. Geçmişimize bakıp bugünün kıymetini de bilmek gerekiyor. Bu ülkeyi nasıl kurduk, nasıl bizim oldu bu ülke? Bunları bilirsek ülkemizin değerini de daha iyi biliriz. Sırf bu yüzden bile bunları anlatmak, tarihimizden korkmamak gerekiyor. 

Kahraman dediğimiz zaman çocuklar Batman’i, Spiderman’i sayıyorlar. 

Bizim Yüzbaşı Volkan diye bir kahramanımız daha var mesela. Niye Yüzbaşı Volkan’ın filmi yok? 1932’den beri Batman, 1936’dan beri Kızıl Maske, çiziliyor. Yüzbaşı Volkan’ın bugüne uyarlanması lazım. 

27 MAYIS NEYSE 15 TEMMUZ DA ODUR

Vecihi Hürkuş’un Milli Mücadele sonrası hayatı da çok ilginç.

Evet, düşünün, Cumhuriyet daha çok yeni. Bu adam uçakla uçuyor ve yetkin birilerinin ‘Bu adam tehlikesiz bir şekilde uçabilir’ demesi lazım ama uçak mühendisi ve öyle bir kurum yok ülkede. Bu yokluklardan gelmiş ve başarmış onlar. Torununun anlattığı bir hikâye var 1967’de bir James Bond filmi yapılıyor. Filmde James Bond tek kişilik bir helikoptere biniyor. Olay olmuş bu sahneler dünyada. Torunu Amerika’da okuyor, geldiği zaman Vecihi beye anlatıyor bunu. Vecihi bey torununu alıp hangarına götürüyor. Hangarın kapağını açıyor, o helikopterden bir tane de Vecihi yapmakta o esnada. Bununla ilgili olarak o dönemin dergilerinde röportaj da yapılmış. Yani biz hiç onlardan geride değiliz. 

Özgüven eksikliği kadar yol almamızı istemeyenlerin de ciddi çabaları var galiba... 

Biz her şeyi yaparız, yapmaya da ihtiyacımız var. ASELSAN’da mühendisler neden intihar etti? Onların tamamı yerli silah yapan insanlardı. Uçak fabrikalarının kapatılmasıyla, Vecihi Hürkuş’un uçurtulmamasıyla birebir aynı olay. Demirağ’ın kurduğu hava yolunun başına gelenler de öyle. Bandırma Füze Kulübü olayı var. 1957 ya da 58 senesinde Bandırma’da Füze Kulübü kuruyor liseli gençler. Füze yapıyorlar ve öyle bir geliştiriyorlar ki askerler destek olmaya başlıyorlar oraya. Yerden güdümlü füze yapmaya başlıyorlar. Finansörlerinden bir tanesi de Üsküdar’da oturan Kirkor isimli bir Ermeni vatandaşımız. Adamın evi ve evde füzeye ait bütün planlar yanıyor. Hiç kimse konuşmuyor olaya dair. Onların başına kim ne getirdiyse bunların başına da o getiriliyor. Biz dünyanın en büyük emperyalistleriyle mücadele ediyoruz şu anda. Yüz yıldır ölüm kalım mücadelesi veriyoruz. Filmde bir bölüm var, “200 yıldır bunlar herkesin tepesine üşüşürler. Biz bunu yaptırtmayacağız, ne İngilizlere ne başka emperyalistlere vermeyeceğiz bu toprakları” diyor kahramanımız. Sadece toprak anlamında değil ekonomimizi, bilimimizi, sanatımızı da hiçbir şeyimizi vermememiz lazım. 

27 Mayıs darbesi yeni yeni anlatılmaya başlandı sinema ve televizyonda. DP’ye karşı yapılmış olmasını neredeyse meşru görenler var .

Darbe darbedir; bir siyasi partiye karşı yapılmaz, ülkeye karşı yapılır. Siyasi iktidarlara oy vermezsiniz değiştirirsiniz. Ama beş bin senedir bizim bir devletimiz var. Sayısız iktidar geçti ama devletimiz devam ediyor. Darbe doğrudan buna karşı yapılan bir şey. Solculara karşı olduğu gibi dindarlara karşı da darbe yapıldı bu ülkede. 27 Mayıs’a devrim diyenler var. Hayır, o bildiğimiz darbe. Neymiş darbeyi yapanlar Atatürkçüymüş. Hayır, Atatürkçü filan değil. Atatürk’ün devrimlerine, Cumhuriyetine karşı yapılmış bir darbedir 27 Mayıs da. Menderes iktidarının doğrusu, yanlışı vardır ama götürüp asmak mı lazım adamları? Hepimiz bu ülkede, Ortadoğu’da yaşıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde ABD’nin, CIA’nın izni, bilgisi olmadan darbe yapılabilir mi? Yapılamaz. Bunun farkına varıp darbe meselesine buradan bakmak lazım. Dolayısıyla 15 Temmuz’la 27 Mayıs’ın hiçbir farkı yok birbirinden.