18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Biraz sanat, biraz savaş

13 yıldır düzenlenen Contemporary İstanbul bu yıl da sanat, iş ve basın dünyasının ilgi odağı oldu. Ülkemizden ve dünyadan çok farklı biçimsel formatlardaki çalışmaların bir araya geldiği fuardaki eserler, estetik ile dünya siyasi ve sosyal durumuna göndermeler yapan alt metin kaygısını bir araya getiriyor.

ALİ DEMİRTAŞ22 Eylül 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Biraz sanat, biraz savaş

Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen galerilerini, sanatçılarını, kurum ve kuruluşlarını geniş bir kitle ile bir araya getiren 13. Contemporary Istanbul 20 Eylül’de Lütfi Kırdar’da açıldı. 

19 Eylül günü gerçekleşen ön gösterime ise iş, sanat ve siyaset camiasından birçok isim katıldı. O isimlerden biri de Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’du. Ersoy, fuara yurtdışından katılan gazetecilerle öğle yemeğinde bir araya geldikten sonra, fuarı ziyaret etti. Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ve eşi Pervin Ersoy’a, Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli eşlik etti. 23 Eylül Pazar gününe kadar sanatseverlerin ziyaret edebileceği fuarda çoğu Türkiye’den sanatseverle ilk kez buluşacak yaklaşık 2 bin eser sergileniyor. 

22 ÜLKEDEN 83 GALERİ VE 650 SANATÇI

Türkiye ve dünya çağdaş sanatının en önemli eserlerini bir mekânda buluşturarak İstanbul’u sanatın odağına alan 13. Contemporary Istanbul’a bu yıl, 22 ülkeden 83 galeri, 400’ü yabancı 650 sanatçı ile katılıyor. Sanatseverler fuarda bölge galerilerinin yanı sıra Avrupa, Amerika ve Asya’nın en önemli galerilerini, sanatçılarını ve koleksiyoncularını bir arada görebiliyor. Resim, heykel, video, fotoğraf gibi farklı biçimsel formatlardaki çalışmaların yer aldığı fuarı ilk gününden gezdik ve birkaç sanatçı ile konuştuk. Sanatçılar sanatseverlerin fuara olan ilgisinden oldukça memnun. Öyle ki henüz ilk gün olmasına rağmen çok kalabalık. Bunda hiç şüphesiz yerli ve yabancı 650 sanatçının çalışmalarıyla fuarda yer almasının payı büyük. 

KAYGI SADECE ESTETİK OLMASI DEĞİL

Bu sene fuarda sanatçıların dünyada yaşanan siyasi ve sosyal gelişmelerden etkilendikleri de net bir şekilde görülüyor. Özellikle savaş ve göç temalı çalışmalar fuarda yoğun olarak yer buluyor. 

Sergilenen işlerde estetik kaygı ile yoğun anlamda mesaj barındıran alt metin kaygısı da dikkat çekiyor. Suriye’deki savaş ve sonucunda yaşanan göç güncel sanatın önde gelen ve etkileyici temalarından biri. Öte yandan fuarda işin kolayına kaçıp üç yıldır aynı işlerini sergileyen sanatçılar da var. Özellikle yabancı sanatçılara ait bu bazı çalışmaların tekraren sergilenmesi fuarın sıkı takipçilerinin gözünden kaçmıyor. 

JOCHEN PROEHL: TÜRKİYE’DE SANAT ÜRETİMİ ÇOK GÜÇLÜ 

“Bu çalışmamın çıkış noktası Beyoğlu’ndaki binalar oldu. Bu binalara yukardan baktığınızda aslında tek tek algılayamazsınız. Fakat ben bunları devasa bir lens gibi küp olarak kodladım. Bu yüzden serinin adı ‘Galata Küpleri’. Aslında baktığınızda bu binaların ve o semtin çok zengin bir geçmişi var. Bu geçmiş ama artık yok. Bazı binalar harabe oldu. Ayrıca fonksiyonları da değişti. Bu nedenle tarihe bir gönderme yapmak istedim. Bu küplerin üstünü açık gösteriyorum. Bu geçmişi ve tarihi farklı renklerle tasvir ediyorum. Sonuçta tabii ki tablolara baktığınızda bunlar her yerde olabilir. Çünkü yarı soyut ve formalize edilmiş durumda. Ama sonuç olarak benim çıkış noktam bu idi. Öte yandan bu fuarın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hem Türkiye’deki sanat üretiminin bir vitrini gibi hem de burası sonuçta bir piyasa. Dolayısıyla sanat piyasası için de çok önemli. Türkiye’den katılan sanatçıların işlerini inceledim. İyi veya kötü olduğunu düşündüğüm işler oldu. Ama genel olarak Türkiye’de sanat üretimi çok güçlü, bunu bu fuarda görebiliyoruz.”

AHMET GÜNEŞTEKİN: DOĞRU SANAT ESERİ YANKI UYANDIRIR 

“Ben genelde yapacağım işlerin alt yapısını birkaç sene öncesinden oluşturuyorum. Şu sene şunu yapacağım kaygısında olmuyorum. Kendime hedef koymuyorum ama aynı anda birçok şeyi düşünüyorum. O an odaklandığım hikâye ne ise onu disipline ediyorum. ‘Ölümsüzlük Odası’ aslında dört yıl önce doğdu. İlk teaser’ını iki yıl önce yapmıştım. Bu çalışmayla ilgili uzun süredir yaptığım okumalar var. Yıllardır söylüyorum. Sanatı bilgi oluşturur. O açıdan sürekli araştıran ve okuyan biri oldum. Kendi heyecanım diri kaldığı sürece her yıl bir şey çıkarmaya çalışıyorum. Şimdiden de gelecek yıllardaki çalışmalarımın alt yapı çalışması da başlamış durumda. Doğru bir sanat eseri yaptığınız zaman dünyanın her yerinde ilgi uyandırırsınız. Şu an bu Ölümsüzlük Odası adlı eserim de uluslararası basın aracılığıyla dünya çapında duyulmuş durumda. Bu çalışmamın fiziksel olarak yapım süreci bir yıl sürdü. Bu sürenin altı ayı döküm aşamalarıyla geçti. Sonraki süreç ise Haliç Tersanesi’nde çok yoğun çalışmayla tamamlandı.”

SERVER DEMİRTAŞ: HERKES SANAT YAPMAK İÇİN BAHANELERİ KULLANIYOR 

“Babam makine ustasıydı. Ben onun atölyesinde büyüdüm. Orada hem teknik hem de içerik olarak çok şey öğrendim. Bunun üzerine de resim eğitimi aldım. Ama eğitimden sonra resim yapmadım heykelle ilgilendim. Genelde hareketli heykeller yapıyorum. Bir ressam olarak problemleri anlatmak için illa resim yapmak gerekmiyor. Ama illa ki heykel yapmak da gerekmiyor. Sinema, dans, edebiyat, tiyatro, müzik birçok alan var. Ben de hareketli heykellerle kendi hikâyemi kendi meselemi anlatmaya çalışıyorum. Bu mesele çok evrensel bir mesele. Bu işimin adı ‘Cat Walk’ yani kedi yürüyüşü. Ama aslında onlar kedi yürüyüşü yapmıyor. Çok hayati bir problemi yaşıyorlar. Yerlerinden olmuş, göç eden insanlar onlar. Aslında mesele ‘Bu göç konusu beni çok ilgilendiriyor. Çok acı çekiyorum. Onun için göç edenleri yaptım.’ demek değil. Asıl mesele göç edenler başlığı altında ne yaptığındır. Asıl olan senin o konuda duyduğun hikâyedir. İçsel mesele budur. Önemli olan göç meselesinin sendeki yansımalarıdır. Örneğin bu konuyu ben işledim diye sadece ben mi acı çekiyorum? Hayır. Herkes yaşıyor. Aslında şunu demek istiyorum: Herkes sanat yapmak için bahaneleri kullanıyor. Her şey bahane olabilir. Mesela seni birisi çok sevebilir. Ona ilham verebilirsin, başka bir şeyini tetikleyebilir, uyandırabilirsin gibi… Bende bu sanatsal süreç böyle gelişti. Ben çalışmalarımla sorularıma yanıt bulmaya ve kendimi anlamaya çalışıyorum. Bu aslında bu kadar basit bir şey. Basit de olmalı. Sanatçılar bu olayı çok karmaşık bir hale getiriyorlar. Ama o kadar karmaşık değil, bunu söylemek istiyorum. Çok kişisel ve sadedir. Öte yandan bu fuarın etkinliğini ve seviyesini beğendiğimi de söylemek isterim. Türk sanatçılar da yabancı sanatçılardan aşağı kalır durumda değil.”