20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Cebinde parası olan herkes sanatçı

Ses Analisti Emre Yücelen, bazı sanatçıların kariyer peşinde koşmaktan kişisel gelişimlerini unuttuklarını söylerken, gençlerin popülarite kaygısıyla sabun köpüğü olmak için para harcadıklarını söylüyor. Her şeyin stüdyoda bittiğini belirten Yücelen, insanların albümde dinledikleri sesleri canlı duydukları zaman şok olduğunu ifade ediyor.

ALİ DEMİRTAŞ8 Eylül 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Cebinde parası olan herkes sanatçı

Müzik, müzik adıyla olmasa da insanoğlunun var olduğundan beri hayatımızda. Yolculuğu zaman içinde evirilerek günümüzdeki estetik haline kadar uzanıyor. Dünyada ve ülkemizde farklı biçimsel formatlarda ve içerikte şarkılar üretiliyor. Farklı kişiler tarafından seslendiriliyor ve bir performansa dönüşüyor. Peki, bu sesler doğru sesler mi? Veya her popüler olan, kulağımıza gelen şarkı doğru bir şekilde mi seslendirilmiş? Bunun bir ölçütü var mı? Bu ve daha fazlasını Youtube kanalında yaptığı ses analizleriyle dikkat çeken sanatçı Emre Yücelen ile konuştuk. Yücelen, “Kötü ses yoktur. Ama detone ses vardır.” diyor. Sesin yeteneğe paralel olarak eğitilebildiğini düşünen Yücelen, detone bir sesin herkes tarafından kolaylıkla fark edilebileceğini savunuyor. 

“Sektörde şu an ses düzeltme kimliği hâkim. Her şey stüdyoda bitiyor. Televizyonda izlediğiniz veya albümde duyduğunuz her şey düzeltilmiş, işlenmiş sesler. İnsanlar, bazı çok iyi sesler dışında canlıda şarkıcıları duydukları zaman şok oluyor. Yani herkesin kendini gösterebildiği iki-üç senesi oluyor. Sonrası unutulma dönemi.” şeklinde konuşarak şu an müzik sektörünün acımasız gerçeklerine dikkat çekiyor. 

Üç solo albüm üç de tekli şarkı çalışmasının yanı sıra müzikle ilgili birçok proje üreten Emre Yücelen, geçmişte yapılan işlere saygı duyduğunu ancak yeni yapılan müziklerle de tazelendiğimize dikkat çekiyor. Yenilenen dünyaya ayak uydurmanın doğru olduğunu düşünen Yücelen, “Sahici hislerle yapılan müzik kalıcıdır. Geçmişten bugüne ve geleceğe tek gerçek bu.” diyor. 

KARİYER PEŞİNDE KOŞMAKTAN KİŞİSEL GELİŞİM UNUTULDU

Türkiye’deki müzik sektörü ve bu sektörü oluşturan sanatçı, prodüktörler vs. hakkında ne düşünüyorsunuz?

Geçmişle kıyaslanırsa avantaj ve dezavantajlar olduğunu düşünüyorum. Geçmişte daha fazla yapımcının üstlendiği albümler vardı. Bu nedenle de sanatçı adeta firmaların bir çalışanı ve zaman zaman kötü örnekleri de olduğu gibi adeta kölesi oluyordu. Bu, müzik üretiminde özgürlüğü engelleyen de bir durumdu. Çünkü yapımcılar yatırımların karşılığını alabilmek için tutmuş bir şarkı veya türe benzer çalışmalar üretilmesini istiyordu. Bence müzik sektörünü kısırlaştıran ilk şey bu oldu. Çok az kalsa da benzerleri hâlâ mevcut. Günümüzde ise böyle güçlü yapımcılar artık yok. Sosyal medya var. Dijital dünyanın farklı avantajları oluştu. Gençler kendi istedikleri müziği yaparak para kazanabiliyor. Bu sayede özgün üretimler arttı. Ben de destekliyorum hepsini. Fakat bu seferde herkes kısa sürede ünlü olma ve para kazanma peşinde koşmaktan eğitim ve kişisel gelişim denen şeyleri unutuyor. Benzer şekilde buna destek veren müzik teknolojisi, müzik programları artık canlı şarkı okumayan şarkıcılarla, stüdyoda halledilen bir müziğe dönüştürdü olayı. Yani her iki dönemde de taşlar yerine oturmuş değildi. Hâlâ da öyle.

GENÇLER SABUN KÖPÜĞÜ OLMAK İÇİN PARA HARCAMAMALI

Şu an müzik sektöründe bir ses kirliliği söz konusu mu?

Şu an müzik sektörünün en önemli sorunu müzisyenlerin müzik yapamaması. Doktorlar, mankenler, inşaatçılar vs... Kısacası cebinde parası olanlar tamamen keyif için bu işte. Çünkü albüm yapım maliyetleri gerçekten çok yüksek. Yapımcılar zaten çoktan Unkapanı’nı terk etti. Gerçek müzisyenler ise onların aranje, stüdyo çalımları gibi işlerini yaparak ayakta durmaya çalışıyor. İş aslında nerden baksanız durmuş vaziyette. Ses kirliliğinden çok sessizlik var desem ironik olmaz. Ancak her şey olumsuz değil. Farklı bakış açılarını bu tezatlıklar içinde yerleştirmeye çalışıyoruz. Yani müzisyenlik ve şarkıcılık yolunun eğitimden geçtiğini, sağlam hedeflerle ve çalışmayla çok başarılı olunabileceğini sürekli kanalda anlatıyorum. Gençler sabun köpüğü gibi olmak için zaman harcamamalı. Dünya artık kapılarını ardına kadar açmış bizi bekliyor. Bunu görmeliyiz bence.

Özellikle günümüzde çocuklar yanlış bir müzik algısı ile mi yetişiyor?

Çocuklar aslında müziği duyuyor. Evde açık müzik kanalından, sokaktaki ezan makamlarına kadar her şeyin farkındalar. Her şeye açıklar. Ancak sürekli benzer şeylerle doluyorlar. Aileler çok önemsemediği için aslında müzik algımız; “Sus biraz, sesini yükseltme, bağırma, komşular duyacak” korkuları içinde yok olup gidiyor. Bence çocukların özgürce şarkı söylediği bir eğitim sistemine evirilmemiz şart. Böylece temelden her şeyi değiştirebiliriz. Kanalda birçok duayen sesle röportaj yaptım. Dünya yıldızlarından, müezzinlerimize özgürce sesini çıkartabilmiş herkes ilerleyen zamanda potansiyel bir yeteneğe dönüşüyor. Bu konuda çok iddialıyım. İnanılmaz bir coğrafyadayız. Her yerden müzik akıyor. Ve çevremizle, dünyayla paylaşabileceğimiz o kadar çok şey var ki. Dünyada müzikte söz sahibi olamamamız için sebep yok. İyi bir düzenleme ve sistem yeterli bence.

20’ye yakın müezzinle İstanbul camilerinin akustiğinde ezan kaydettik

Gerçekleştirdiğiniz ‘İstanbul Camileri ve Müezzinleri’ adlı müzik projenizden de bahseder misiniz?

2008’de özel bir proje yaptım. ‘İstanbul Camileri ve Müezzinleri’. Bu projede İstanbul’daki 16 büyük camide 20’ye yakın müezzinle cami akustiğinde, farklı makamda ezanlar kaydettim. Çıplak sesle ve mikrofonsuz yapılan kayıtlardı. Hem camilerin tarihi akustiği hem de ses kullanımı içeren arşiv özellikli bir proje oldu. Bu dönemde bütün kayıt yaptığım müezzinlerle ikişer saat de röportaj yaparak onların nasıl kendilerini geliştirdiklerini, nasıl bir disiplinle çalıştıklarını öğrenme şansım oldu. Benim için çok geliştirici bir projeydi. Şu an Youtube kanalımda yaptığım din görevlilerine özel ses analizlerinde bu öğrendiklerim ışığında konuşma şansım oluyor. Bu beni çok mutlu ediyor. Yine aynı dönemde başladığım ‘Doğa Sesleri’ ve ‘İstanbul City’ isimli iki de özel projem var ki şu an 30’u aşkın albümü olan ve dünyada ses getiren tamamen ülkemizin benzersiz doğal alanlarında kaydedilmiş terapi ve ruhsal rahatlama amaçlı akustik bir kayıt projesi. İnternette dijital marketlerde ‘Doğa Sesleri’ ve ‘İstanbul City’ yazarak bulabilirsiniz. Aynı zamanda Türk Hava Yolları uçaklarında hem ses hem görüntülü kayıtları ile şu an milyonlara ulaşmakta.

HEDEFİM YOUTUBE’DA BÜYÜK BİR SES ARŞİVİ OLUŞTURMAK

Yerli ve yabancı şarkıcıların ses analizini yaptığınız Youtube kanalınız epey bir kitle tarafından takip ediliyor. 

Bu beni çok mutlu ediyor. 2016 yılında Youtube’da güzel bir ortam oluştuğunu görmeye başladım. Ve ders kayıtlarını yükledim. Sonrasında videoların altına gençlerden sorular geldi. Yanıtlamaya başladım. Bir baktım ki ses analizleri ile başlayan bir sürecin içindeyim. Her şey çok hızlı gelişti. Beni en çok mutlu eden ise artık genç arkadaşların bir şarkıcıyı dinlerken, boynunu kaldırmasından, sesini önde tutması, el kol hareketlerine kadar her şeylerini detaylı olarak incelemeleri. Bir şeyleri anlatabildim sanırım. Ses eğitiminin anlatımını kolaylaştırdığımı düşünüyorum. Herkesin bilmesi gerekiyordu bence. Çünkü hayatımız sesimizle geçiyor. 

Kanalla birlikte Müzikal Geziler de ürettik. İranlı büyük şarkıcı Homayoun Shajarian beni yaptığım analiz videosu sonrasında İran’a davet etti. Sonrasında Güney Kore’nin en büyük seslerinden So Hyang ile Güney Kore’de stüdyosunda buluştum. İnanılmaz deneyimlerdi. Son olarak da bu yaz Kazakistan’ın olağanüstü yeteneği Dimash Kudaibergenov ile Kazakistan’da buluştum. Hem sohbet ettik hem videolar çektik hem de bana Aktöbe’de düzenlenen bir şarkı yarışmasında jüri olma şerefi sundular. Bunlar yıllarca müzikle yoğrulmanın ve sabırla çalışmanın kazandırdığı çok güzel deneyimler. Hepsini kanalda genç arkadaşlarla paylaşıyorum. Yakın zamanda dünyadaki pek çok şarkıcı benimle iletişime geçti. Umarım daha birçok içerik üretme şansım olur. Son zamanlarda yeni platformlarda da çalışmaya ve projeler geliştirmeye başladım. Daha fazla genç tanımak ve onların daha fazla tanınmalarını sağlamak hedefim. Twitch.tv/emreyucelen kanalımda #KapEnstrumanınıGel isimli bir formatta yayın yaparak gençleri birebir canlı performansları ile tanımaya ve tanıtmaya çalışıyorum. 

Ama beni en çok mutlu eden şey dünya üzerinde gelen tepkiler. Kanalın şu an 60 bine yakın dünya genelinde abonesi var. Ve Güney Amerika’dan Asya’ya her yerden şarkıcı analizleri, istekleri geliyor. Bir yıldır gönüllü altyazı yazarları ile çalışarak her videoya ortalama 40 dilde altyazı yazıyoruz. Amacımız dünyadaki sanatçıları tanımakla birlikte kendi değerlerimizi de dünyaya tanıtmak. Yakında bu alanda daha da derinlemesine projeler yapma hedefindeyim. Tamamen küresel bir kanal ve içerik üreterek büyük bir ses arşivine ulaşmak en büyük hedefim.