20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Doğru çocuk yetiştirmenin ABC'si

Ebeveynlik öteden beri en zor zanaat. Ama artık daha da zor. Çünkü toplum hepimizi mükemmel anne-baba olmaya zorluyor. Bu da beraberinde sayısız endişeyi getiriyor. ‘Gittiği okul uygun mu?’, ‘Yeterince sağlıklı besleyebiliyor muyum?’, ‘Hafta sonu çalışmam onu üzdü mü?’ Anne babanın ruhunu kemiren onlarca sorudan sadece bir kaçı. Peki doğru çocuk yetiştirmek bu kadar zor mu?  

SİNEM KARAHAN17 Ağustos 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Doğru çocuk yetiştirmenin ABC'si

Çocuk yetiştirmek, hele ki sınırsız bir koşuşturmanın içerisinde yaşarken oldukça zor. İş yoğunluğu, hayata yetişme telaşı derken; durmaya, ince düşünmeye, anlamaya vakit kalmıyor. Sosyal medya kendilerini ‘instamom’ olarak isimlendiren; ebeveynliği bir meslek haline getirerek tüm gün çocuklarının ‘sadece mutlu anlarını’ paylaşan annelerle dolu. Fakat ne yazık ki gerçek hayat bu kadar tozpembe değil. 24 saatte dört iklimi yaşayan ebeveynlerin en büyük derdi ‘yetersizlik’ hissi.‘Gittiği okul uygun mu?’, ‘Yemeğini yedi mi?’, ‘Hafta sonu çalışmam onu üzdü mü?’ Anne babanın ruhunu kemiren onlarca sorudan sadece bir kaçı. Ataerkil toplumlarda çocuk yetiştirmek özellikle kadının görevi olarak kabul edilir, baba bu sürecin dışında yer alır. Fakat bilimsel araştırmalar bize; bir çocuğun babası ile geçirdiği zamanın, kişiliğini ve başarısını doğrudan etkilediğini gösteriyor. Örneğin, bazı çalışmalar babaların çocuklarını akademik yönden desteklemelerinin çocuğa; anne ilgisinden daha çok akademik başarı getirdiğine dikkat çekiyor. Babanın ilgisi çocukların öz güveninin artmasına, matematik zekâlarının pozitif yönde ilerlemesine ve daha geniş bir kelime dağarcığı kazanmasına yardımcı oluyor. Pedagog Nilüfer Devecigil ile anne ve babaya toplumca yüklenen misyonlar, roller ve çocuk yetiştirmede doğru bilinen yanlışlar hakkında konuştuk.  

NASIL ‘BABA’ OLUNUR? 

Hislerinizi paylaşın; Çocukların ailesi tarafından benimsenmesi ve sevildiğini hissetmesi kendini güvende hissettirir. Özellikle babanın çocuklarına gösterdiği yakın temas çocuğun sevildiğini bilmesinin ve hissetmesinin en iyi yoludur.

Kadına saygıyı eşinize davranışınızla öğretin; çocuğun sağlıklı gelişimi ve düzgün bir kişilik oluşturması için en iyi yol çocuğunuzun annesine ve çevresinde bulunan kadınlara saygı göstermenizdir. Eğer evlilik devam ediyorsa aile içinde bağlar daima canlı tutulmalı, eğer boşanmışsanız anneye karşı hâlâ saygılı ve destekleyici olmanız son derece önemli. Sağlam bağları olan ve birbirine saygı duyan ebeveynle büyüyen çocuklar sevgisini paylaşmaktan korkmayan saygılı bireyler olur.

Rol model olun; Babasıyla yeterli zamanı geçiren kız çocukları büyüdüğünde erkekler tarafından saygı görmenin nasıl olduğunu bilir. Erkek çocukları ise, etrafındaki kadınlara nasıl yaklaşacağını, arkadaşlık sınırlarını ‘baba’dan öğrenir.

‘KUCAĞINA ALMA’ HURAFESİ 

‘İlk yıllarda anne çocuk ilişkisi kurulurken çocuğun sinyallerini dinlemeye dikkat vermek önemli’ diyen Devecigil, “Bebek tamamen ebeveyne bağımlı olarak dünyaya geliyor. Bu yıllarda sinyal dinlemek demek bebeğin ağlama ile verdiği açlık, tokluk, alt değiştirme gibi ihtiyaçlarını duyup cevaplamak dışında duygusal ağlamalarını da dinlemek anlamına geliyor. Beyin araştırmaları bize ‘bırakın ağlasın, susar’ yaklaşımının ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor. Çocuğun sinyallerine anne uyumlandıkça çocuk da zamanla kendi duygu ve duyumlarını daha iyi görmeyi öğreniyor. Bağımsızlık ancak çocuğun bağımlılık ihtiyacı karşılandığında ortaya çıkabilir. O yüzden ilk yıllardaki kucak ihtiyaçlarına cevap vermek, kültürde çok yaygın olarak söylenen ‘kucağına alırsan şımarır’ cümlesinin yanlışlığının bilimsel kanıtlarından haberdar olmak değerli” diyor. 

DIŞ DÜNYANIN KAHRAMANI 

Çocuğun kişilik yapısının şekillenmesinde ‘baba’ ile geçirilen zamanın ve paylaşımların hayati önemi var. Devecigil, babanın çocukla oynayacağı oyunların çocuğun kendi sınırlarını çizmesinde hayati role sahip olduğunu vurgulayarak, “Araştırmalar bize baba ile itiş kakış oyunları oynayan çocukların ısırma, itme, tekme atma gibi fiziksel şiddetin kabul görmediğini anlamak yolunda önemli olduğunu anlatıyor. Çocuk bu tür oyunlarla kendi sınırlarını öğreniyor. Tabii bu tür oyunlarda babanın farkında olmadan çocuğa şiddet göstermemesi, gıdıklama oyununun can yakmaya dönmemesine dikkat edilmeli. Bir parkta çocukları izlediğinizde onları ‘hadi kayalım’, ‘bak buradan çıkabilirsin’ gibi cesaretlendirenlerin daha çok babalar olduğunu görürüz. Bir anlamda babalar çocukları dışardaki dünyaya hazırlayan, anneler ise dünyayı çocuklara uyumlandırandır. Bu ikisine de ihtiyaç var” şeklinde konuştu. 

ARKADAŞ GİBİYİZ 

Son dönemde özellikle genç anne babalar arasında yaygınlık gösteren ‘Çocukla arkadaş olma’ mottosuna değinen Devecigil, çocuğun duygularını ve ihtiyaçlarını bir arkadaş gibi anlamanın çok değerli olduğunu belirtiyor ancak anne babaları bu role kendilerini çok fazla kaptırmamaları konusunda da uyarıyor. Devecigil, “Arkadaş ebeveyn gibi sınır koyamaz. Arkadaş çocuk ile aynı seviyededir. Ebeveyn ise hiyerarşik olarak yukarıdadır. Çocuğa nerelerde, neyin doğru yanlış olduğunu öğreten, sınır koyan ebeveynlik yapısı her zaman göz önüne alınmalıdır” diyor. Çocuğa her şeyin en fazlasını veremeye çalışırken yapılan en büyük yanlışlardan biri onu ‘anne baba’ figüründen mahrum bırakmak. Bir çocuğun ömründe binlerce arkadaşı olabilir, fakat unutulmamalı ki ‘anne ve baba’ yegâne ve biricik… 

YA TELEFON YA BİBERON 

Son yılların ebeveynlik anlayışında sıkça duyduğumuz bir kavram kaliteli vakit kavramı. Fiziksel olarak aynı ortamda bulunup birlikte hiçbir iletişimde bulunmayan ebeveynin ‘ama ben onunla tüm gün birlikteyim’ cümlesine dikkat çekmek ya da iş hayatındaki ebeveynin az vakitte de çocuğu ile paylaşımda bulunabileceğini fark ettirmek adına sıkça dile getirilen bir söylem. “Alt değiştirmek, -beslemek gibi ihtiyaçların karşılandığı her tür iletişim bir kaliteli zaman oysa” diyen Devecigil, kaliteli vakti şöyle açıklıyor “Eğer ebeveyn bir elinde telefon, bir elinde biberon şeklinde ilişkide ise bu kaliteli zaman değil. Çocuğa karnını doyurma dışında verdiği hiçbir şey yok. Ancak altını değiştirirken ebeveynin yaptığı küçük oyunlar, çıkardığı sesler, göz temasları işte bunlar kaliteli zaman.” 

AŞILAMAYAN ‘YETERSİZLİK’ 

Özellikle çalışan annelerin aşmakta zorlandığı ‘yetersizlik’ hissi ebeveynliğin en büyük handikaplarından biri. Çocuğun geleceği için harıl harıl çalışırken, bugününü ıskalamak; istediği ayakkabıyı almak mı, ilk adımlarını atarken elinden tutmak mı, sorularının altında ezilmek… Her ne kadar bu duyguyu sıkça annelerden duysak da bu duyguyu dile getiren pek çok baba da var. “Kadının çalışmaya başlaması ile iş kadınlığı ve annelik rolü arasındaki dengesizlik tarihsel ve kültürel açıdan göz önüne almamız gereken bir konu” diyen Devecigil, “Annelik, hamilelik, doğum izni kimi batı toplumlarında artık babaya da verilmekte. Babanın evde çocuk bakıp annenin çalıştığı aileler oluşmaya başladı. Yetersizlik hissi için önce ilişki gerekiyor. O yüzden babaların ilişkide daha çok sorumluluk almaya başladığı bu tür babalık rollerinde ‘yetersizlik’ duygularından bahseden babalar var. Bu his bir şeylerin yolunda gitmediğinin sağlıklı bir habercisi de olabilir. Ancak ‘ben yetersizim’ hissi bir gelişim yarası olabilir; bunun altında kişinin kendinde sorun olduğuna inanması yatabilir” diyor. 

ARKADAŞ GİBİYİZ 

Son dönemde özellikle genç anne babalar arasında yaygınlık gösteren ‘Çocukla arkadaş olma’ mottosuna değinen Devecigil, çocuğun duygularını ve ihtiyaçlarını bir arkadaş gibi anlamanın çok değerli olduğunu belirtiyor ancak anne babaları bu role kendilerini çok fazla kaptırmamaları konusunda da uyarıyor. Devecigil, “Arkadaş ebeveyn gibi sınır koyamaz. Arkadaş çocuk ile aynı seviyededir. Ebeveyn ise hiyerarşik olarak yukarıdadır. Çocuğa nerelerde, neyin doğru yanlış olduğunu öğreten, sınır koyan ebeveynlik yapısı her zaman göz önüne alınmalıdır” diyor. Çocuğa her şeyin en fazlasını veremeye çalışırken yapılan en büyük yanlışlardan biri onu ‘anne baba’ figüründen mahrum bırakmak. Bir çocuğun ömründe binlerce arkadaşı olabilir, fakat unutulmamalı ki ‘anne ve baba’ yegâne ve biricik…