24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Edebiyat sayıları değil değerleri kaydeder

Üstad Necip Fazıl’ın manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla Star gazetesi tarafından düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nin 2017 yılı kazananları belli oldu; altı ayrı dalda yedi isme ödülü takdim edildi. Ustalara saygı duruşunda bulunmak ve popüler ancak vasıfsız olanı pohpoplamak yerine kaliteli, potansiyel sahibi genç yazarları desteklemek amacıyla verilen ödüller, eleştirmen-yazar Beşir Ayvazoğlu, şair Osman Konuk, Prof. Dr. Turan Karataş, Prof. Dr. M. Fatih Andı ve Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç’tan oluşan jüri heyetinin incelemeleri sonucunda belirlendi. Ödüle layık görülen isimler ise Şiir Ödülü’nde Ahmet Murat, Hikâye-Roman Ödülü’nde Necip Tosun, İlk Eserler Ödülü’nde Betül Nurata, İlk Eserler Ödülü’nde Emre Ergin, Fikir-Araştırma Ödülü’nde N. Ahmet Özalp, Uluslararası Kültür Sanat Ödülü’nde Cemalettin Latiç ve Türk felsefe kültürüne ve düşünce hayatına önemli katkılar sunduğu için Saygı Ödülü’nde Teoman Duralı oldu.

BÜŞRA UĞRAŞ14 Ekim 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Edebiyat sayıları değil değerleri kaydeder

N.AHMET ÖZALP FİKİR-ARAŞTIRMA ÖDÜLÜ / BU BÜYÜK BİR ONUR

Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü bu yıl araştırmacı, yazar N. Ahmet Özalp’e verildi. Konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini aktaran Özalp: İnsanoğlu öteden beri genel bir ‘değerbilmezlik’ten yakınır. Şairlerimiz bu konuda ön safta yer alırlar. Hepsinin ortak vurgusu, kendilerinin ve eserlerinin değerinin bilinmediği ancak öldükten sonra bilineceği yönündedir. Baki, ironik bir şekilde dostlarının cenaze namazında saf tutmalarını bir ‘Değerbilirlik’ olarak nitelendirir. Nabi, yetenek pazarında değerini tartacak bir terazinin kalmadığından yakınır. Bütün bunlar toplumumuzdaki genel kanıya ışık tutmaktadır. Bu nedenle ölmeden önce çalışmaları ‘değer’lendirilenler, şanslı sayılmalıdır. Biz 35 yıldır, önemli bulduğumuz, toplumumuza, edebiyat, düşünce ve kültür dünyamıza bir değer katacağına inandığımız kişilerin eserleriyle, önce ‘bilmek’ sonra da bildirmek, tanıtmak için uğraşıyoruz. Bu çalışmaları yaparken hiçbir zaman ‘bilinme’yi aklımıza getirmedik. Bu nedenle bu ödül bizim için tam bir sürpriz oldu. Emeklerimizin boşa gitmediğini, bir değer ifade ettiğini gösteren bu değerlendirme bizim için mutluluk verici olmuştur. Özellikle, bu ödülün hayatımız boyunca en önemsediğimiz kişilerin başında gelen, ülkemizi manevi açıdan bir yangın yerine çeviren tek parti faşizmine karşı tek kişilik bir ordu gibi karşı koyan, savaşan, yerli ve millî düşünceyi yeniden ayağa kaldıran Necip Fazıl adına verilmesi, adımızın onun adıyla birlikte anılmasını sağlayan bir ödül olması bizim için büyük bir onurdur. 

NECİP TOSUN HİKAYE-ROMAN ÖDÜLÜ / SANAT DÜNYASI CANLANDI

“Edebiyatın, sanatın bir toplum için vazgeçilmez bir değeri vardır. Edebiyat olmasa Yunus gibi inancımızı, Köroğlu gibi başkaldırımızı, Şeyh Galib gibi aşkımızı anlatamazdık. Edebiyat olmasa Moğol yağmasının açtığı yaraları Mevlana ile saramaz, atlatamazdık. Edebiyat olmasa emperyalistlere olan öfkemizi Mehmet Âkif vasıtasıyla haykıramazdık. Edebiyat olmasa Binbir Gece biriktirdiğimiz hakikatleri birbirimize aktaramazdık. Masumların kanı ve sömürü üzerine oturmuş emperyalist bir dünyanın farkına ancak edebiyatın sezgileri ve keşifleriyle varırız. Kör siyasetin ötekileştirici, ayrıştırıcı, nefret diline karşı, edebiyatın, sanatın birleştirici ortak dili, birbirimizi anlamamızı sağlayabilir, farklı anlayışlara köprü olabilir, birbirimizin acılarını, sevinçlerini paylaşmamızı sağlayabilir” diyen yazar Necip Tosun, Necip Fazıl Hikaye-Roman Ödülü’nün bu yılki sahibi. 

Ödülü aldığında içinden geçenleri sorduğumuz Tosun “İnsanın kendi dışında gelişen organizasyonlar tarafından takdir edilmesi güzel bir duygu. Hele gençliğinizden bu yana okuduğunuz, etkilendiğiniz, baş tacı ettiğiniz bir yazar adına verilen ödüle layık görülmek artı bir sevinç. Bu nedenle Necip Fazıl adına düzenlenen bir ödülde teveccühe mazhar olmak benim için onurdur. Özellikle değerli jürisi, iyi organizasyonu ve yaygın tanınmışlığı olan bir düzenlemede ödül almak bir yazarı her anlamda mutlu kılar. Yazara şevk ve heyecan verir. Yazdıklarının boşa gitmediğini, emeklerinin karşılık bulduğunu somut olarak hissettirir. Çünkü ülkemizde yazının geri dönüşü pek yoktur. İnsan bazen böyle durumlarda kendisini yazar olarak hissediyor” diyor ve ekliyor: Ödül veren kurumun ciddiyeti, ödülün istikrarı ve ödül jürisinin oluşumu ödülün kurumsallaşmasında hayati rol oynar. Bu bağlamda Necip Fazıl Ödülleri düzenlemesi kamuoyunu tatmin etmiştir diyebiliriz. Öncelikle Beşir Ayvazoğlu, Turan Karataş, Osman Konuk, M. Fatih Andı, Hicabi Kırlangıç gibi değerleri tartışmasız bir jürinin oluşturulması herkese güven vermiştir. Necip Fazıl Ödülleri’nin Türk edebiyatına olumlu katkısı olduğunu düşünüyorum. Bir büyük yazar olan Necip Fazıl ismi yeniden gündeme gelirken, ödül alan yazarlar açısından da teşvik edici bir yanı var. Eğer ödül istikrar kazanır, kalıcı olursa sanat-edebiyat-kültür dünyamıza bir canlılık getirir.

EDEBİYAT FLÖRT SEVMEZ CİDDİ OLACAKSIN

“Edebiyatımız, yayın dünyasında, bireysel ve toplumsal düzlemde, yönetici-yönetilen pozisyonunda, teknoloji alanında, piyasa alanında sorunlar yaşıyor. Bu da üretilen eserleri, onların pazarlanmasını, satılmasını, değerlendirilmesini ve paylaşılmasını etkiliyor. Daha çok popüler diyebileceğimiz bir eser/yazar anlayışı nitelikli edebiyat ortamını kapladı” diyerek günümüz Türk Edebiyatını değerlendiren yazar: Nitelikli edebiyatın kayıt altına almadığı eserler her durumda edebiyat dışında kalacaktır. Çünkü edebiyat sayıları değil değerleri kaydeder. Bu anlamda yarınlarda çok satanlar değil, değerli yazarlar ve eserler var olacak. Zaman göstermiştir ki günübirlik tanınmışlık ve istismar peşinde koşan yazarlar bir süre sonra unutulup giderler. Ama nitelikli eser üreten kişiler tek bir kitapla bile edebiyat tarihine geçerler. Bu işe gönül veren gençlerin öncelikle bu popüler anlayıştan uzak durmalarını öneririm. Yazmak çileli, zor, neredeyse karşılıksız bir hayata talip olmak demektir. Çünkü edebiyat insandan bir hayat talep eder. Siz ona koşulsuz teslim olmadan o gizlerini, güzelliklerini açmaz. Asla flörtü kabul etmez apaçık bir evlilik ister. Bu bağlamda okuma/yazma ile hayat arasında çelişik bir durum var. Bir başka deyişle okuma/yazma ile hayat arasında bir seçim yapmak şart: Ya gündelik hayatın sıradan ilişkileri ya da “Örnek bir çilekeş hayatı”. Yazıyı seçmeden, bu alanda ısrarlı olmadan kalıcı olmak zordur. Edebiyat uğraşısı ne gelir geçer bir heves ne de belli zaman aralıklarına sıkıştırılmış bir uğraştır. Bütün bir hayatı kapsar ve ısrar, devamlılık ister. Genç yazar yazıyla ilişkilerini sorgulamalı ve yazının kendilerinde ciddi bir karşılığının olduğunu anlamalarından sonra bütün bir hayatlarını buraya kanalize etmeleri gerekir. 

EMRE ERGİN / İLK ESERLER ÖDÜLÜ

Bu yıl Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü’nün sahibi Beş Kere Halil, Dördüncü Dilek: La Disparition, Acziyetin Tekniği kitaplarıyla edebiyata giriş yapan genç yazar Emre Ergin oldu. “Yola yeni çıkmış her edebiyatçı gibi, izlediğim yolun beni bir yere götürüp götürmeyeceği konusunda emin olamıyorum. Bu ödülü benim şimdiye kadarki gidişatıma dair bir onay olarak gördüm ve epey şevklendim” diyen yazar aldığı ödülle birlikte bakışları üzerinde hissetmeye başladığını söylüyor: Şimdiye kadar benim farkımda olmayan insanların bir kısmı beni ilk Necip Fazıl ödülü almamla tanıyacaklar. Bu elbette bir sorumluluk ama öte yandan özgünlüğümü korumak da sanırım Necip Fazıl ismine yakışan bir duruş olur. Üstlendiğim sorumluluğun ne içerdiğinin henüz layığıyla farkına varamadım.” Necip Fazıl Ödülleri hakkında konuşan Ergin “Kendini zaten ispatlamış yazarlara bir teşekkür işlevinin yanında, az önce söylediğim gibi, benim ve benim gibi genç yazarların yola ilk çıkışının taltif edilmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Marifet iltifata tabi derler, bu yolun başında çok daha doğru. Necip Fazıl’ın isminin bu şekilde yaşatılması, hepimizin onun öğrencisi olduğumuz gerçeğini somutlaştırıyor” diyor ve okurlarına bir de müjde veriyor: “Şu an yurt dışındayım. Matematiksel siyaset bilimi alanında doktora yapıyorum. Kısmetse önümüzdeki sene içerisinde bitirip Türkiye’ye dönmeyi planlıyorum. Bunun yanında, yazmayı planladığım birkaç roman var, ancak sanırım yakın gelecekte zaman bulamayacağım. Elimde bitmiş bir öykü dosyası var, ismi İmha Ekipleri. En yakın zamanda bir yerlerde yayınlamak istiyorum.”

AHMET MURAT ŞİİR ÖDÜLÜ / İYİ OLANI GÖRMEK İÇİN İDEAL YOL

“Necip Fazıl Çağdaş Türk Şiiri’nin önemli dönüm noktalarından biri. Bu ödülün onun adına veriliyor olması büyük önem taşıyor benim için. Bunun yanında ödül alan isimlerin her biri çok kıymetli. Bu kadronun bir parçası olmak beni çok mutlu etti” diyen Şiir Ödülü’nün sahibi şair Ahmet Murat ile edebiyatımız hakkında sohbet ettik. 

BATI TANPINARI HAYRETLE OKUDU

Murat: Edebiyatımız dünya çapında keşfedilmemiş bir maden. Dünyaya açılmamızın önündeki en büyük engelse dil. Millet olarak sömürge tecrübesi yaşamadık. Bu nedenle yazarlarımız da hep Türkçe yazdılar. Oysa Afrika’da Araplarda, Hintlilerde ve Pakistanlılarda Fransızca, İngilizce eser veren yazar çok. Dolayısıyla tercüme ile ilgili bir sorun yaşadık. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın TEDA projesine kadar eserlerimizi yurtdışı için tercüme etme girişiminde de bulunulmamış. Yalnızca bir dönem sosyalist ülkelerin kendi içlerinde düzenlenen edebiyat festivalleri için sosyalist yazarlar arasında bir tercüme furyası olmuş, o kadar. Şimdi TEDA sayesinde küçümsenmeyecek miktarda kitap yabancı dillere çevrildi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü batı dillerine çevrildiğinde takip etmeye çalıştım ve oralarda büyük bir şaşkınlıkla karşılandığını gördüm. Bunca  yıl sonunda içimizden bir eserin seviyesi, kurgusu, yaklaşımı büyük ilgi gördü, batılı okurları şaşırttı. Birçok önemli edebiyat eserimiz çevrildiğinde benzer tepkiler aldı. Türk Edebiyatı’nın bugüne kadar keşfedilmemiş olmasının en büyük nedeni dille ilgili engellerdi.