23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Esma'nın acısı Gülizar’ı çiçeklendirdi 

Aşık Veysel’in hayatının anlatıldığı ‘Aşık’ filminin başrol oyuncusu ve büyük halk ozanının öz torunu Yeliz Şatıroğlu, “Dedemin ilk aşkı Esma’ydı, ilk aşklar unutulmaz. Dedem Esma’dan aldığı acıyla huzuru bulduğu Gülizar’da da o ilhamı doğurdu. Yani Esma’nın acısı Gülizar’ı çiçeklendirdi” diyor.

Bahar Erdoğan31 Aralık 2016 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Esma'nın acısı Gülizar’ı çiçeklendirdi 

Hayatını zincirleme zorluklarla geçirmiş ama yaşadığı topluma sevgi, barış ve mutluluk dizeleri yazabilmiş uzun ince bir yolda olan Aşık Veysel... Yönetmenliğini ve senaryosunu Bilal Babaoğlu’nun üstlendiği, Türk halk şiirinin unutulmaz ozanı Aşık Veysel’in hayatından ilham alınarak yapılan ‘Aşık’ filmi seyirciyle buluştu. Hepimiz onu 60’lı yaşlarında fötr şapkalı saz çalan aşık bir bilge olarak tanıyoruz. Ama ‘Aşık’ filminde izleyeceğiniz Veysel, ham olup olmakta olan hayata karşı asi ve kızgınlıkları olan aşık bir genç... Filmin yönetmeni Bilal Babaoğlu ve eşi Gülizar Hanım’ı canlandıran öz torunu Yeliz Şatıroğlu ile hem filmi hem de Aşık Veysel’in hayatını konuştuk.

Projeyle nasıl buluştunuz? Veysel’in torunu olduğunuz için kadroya mı dahil edildiniz?

Yönetmenimiz oyuncu olduğumu öğrenince bana ulaşmış. Dedem söz konusu olduğu için seve seve görüşelim dedim ve projeye dahil oldum.

Dedenizle ilgili bir filmde oynamak hayaliniz miydi?

Hayal etmek değil de sanatla ilgili bir şeyler yapınca insan dedesinin de hayatına dokunmak istiyor. Ama beklemediğim bir şeydi. Çünkü dedemden bahsediyoruz derya deniz cesaret ister onu anlatmaya çalışmak.

Filmde siz babaannenizi canlandırdınız. Size dedenizin hangi eşini canlandırmak istediğiniz soruldu mu?

İlk önce projeyi konuştuk. Ben neresinde olacağımı bilmiyordum. Açıkçası böyle bir işin bir parçası olmak yeterliydi zaten. Ama babaannemi oynayacağımı duyunca elim ayağım titredi. Fiziksel olarak da ailede en çok babaannem Gülizar’a beni benzetirler. Hatta sette beklerken babaannem gibi elimi belime atıp bekliyormuşum. 

Nasıl bir kadındı Gülizar?

Babaannem enerjik, herkesle konuşan herkese yardım eden bir kadındı. Sıradan bir insan değildi. Dedemin dünya görüşünü anlayacak duygu dünyasının farklılığını özümseyebilecek bilge biriydi. Filmin bir bölümünde bir Türkü bir de masal anlatıyorum. Babaannemin cidden sesi çok güzeldi ve hikaye anlatmayı çok severdi. 

Esmayı hiç kıskanmış mı?

Hayır hiç kıskançlık yapacak bir kadın değildi. Zaten kıskanacağı bir durum yok. Çünkü Veysel Gülizar ile birlikte Aşık Veysel oluyor. Babaannem akıllı bir kadın ve bu durumun farkında. Esma zaten kaçıp gittikten sonra köye tekrar dönünce ister istemez birlikte yaşıyorlar. Çocukları birlikte oynuyor. Veysel’in de çocuklarının da önceden yaşanmış bu ilişkiye saygıları var. Bu yüzden bir çatışma söz konusu hiçbir zaman olmamış.

Dedenizin gerçek aşkı hangi kadın Esma mı Gülizar mı?

 Aşık Veysel gibi bir adamın esas aşkı kim Allah mı, Esma mı, Gülizar mı bunu bilemeyiz. Asıl aşkı belki de ne Esma ne de Gülizar idi. Veysel’i Veysel yapan kültür dünyası. Hayatın toplamına aşık aşk ile yaşamaktan yana. Ama ben torunu olarak dizelerini okuduğum zaman onda ilahi bir aşk görüyorum. Ama babaannem ve dedem olarak baktığım zaman tabii ki Gülizar ve Veysel aşkını görüyorum. Bir de dedemin Gülizar’a olan aşkından biz olmuşuz aşkının meyveleri olarak kendimi yok sayamam.

Peki Aşık Veysel nasıl konumlandırıyor Esma’yı?

Dedemin ilk aşkı ve bilirsiniz ki ilk aşklar unutulmaz. İlk aşk acısı olmasında dolayı özeldi. Sanatçılar da genelde acıyı bal eyler o acıdan ilham alır. Dedem Esma’dan aldığı acıdan ilham alıp huzuru bulduğu Gülizar’da o ilhamı doğurdu. Yani Esma’nın acısı Gülizar’ı çiçeklendirdi.

Hiç mi gönül kırgınlığı olmamış dedenizin Esma’ya?

Hayır yoktu onun o sanatsal gelişimine katkı sağlamış biri Esma. Dedem de bunu fark edebilecek zekada bir adam. Gönül kırgınlığı duymak basit bir insanın yapacağı davranış dedem bilge bir adam. Zaten Veysel istemese Esmalar köyde yaşamazlardı. Bu konuyla ilgili şöyle bir espri de yapıyor “Ben zaten onları görmüyorum” diyor. Böyle düşünebilmek onu Aşık Veysel yapıyor.

Esma peki dedenizi terk ettiği için hiç pişman olmamış mı?

‘Gençtim cahildim. Bir de o zaman sizin dediğiniz gibi bir Aşık Veysel değildi kör Veysel’di. Şimdi geriye dönüp baktığım zaman he kör Veysel he kel Hasan. Erkeklerin hepsi aynı’ diyor.

Gülizar, Aşık Veysel’in dünya görüşünü anlayacak duygu dünyasının farklılığını özümseyebilecek bilge biriydi. Sesi çok güzeldi ve hikaye anlatmayı severdi.

Bilal Babaoğlu: O aşıklıkta  hiç çırak olmadı

Uzun bir emeğin sonunda filminiz vizyonda. 

Senaryo aşamasından beri filmin yapımı üç yıldan fazla sürdü. Vizyona çıkmış olması bile büyük bir başarı. Araştırma çalışma gerektiren bir proje olduğu için bu kadar uzun sürmesini aykırı bir durum olarak görmüyorum.

İlk yönetmenlik deneyimiz ve Aşık Veysel gibi bir ustayla başlamak sizi zorlamadı mı?

İlk film için oldukça riskli bir konu. Aşık Veysel’in biyografisini anlatmaktan ziyade aşıklıkla ilgili bir sinema filmi yapmayı hedefledim. Temel önermesi Leyla’yı ararken Mevla’ya varmayı anlatan film yaptım. Bu tema Aşık Veysel’in hayat hikayesinde de vardı onu ele aldım.

Veysel’in hangi dönemini ele alıyor?

Veysel’in aşıklığının olgunlaşma, mayalanma dönemini ele alıyor. Onu Aşık Veysel yapan şeyler nelerdir onları anlatıyoruz. Bu film kurgulanmış bir hikaye.

Filmde Veysel’in bu zamana kadar görmediğimiz yanlarını da görecek miyiz?

Aşık Veysel diğer ozanlar gibi birinin çırağı değil, aşık geleneği içinde de özgün biri. Onun dışında bilmediğiniz diyemeyiz ama Veysel’in çok hızlı yürüdüğünü, havanda bir şeyler dövdüğünü, çok iyi çarık diktiğini görüyoruz. O zamana kadar Sivas elma bilmiyor. Köye ilk defa elma fidesi getirip elma bahçesi yapan kişi. Dalga geçiliyor kör sen mi bileceksin burada elma yetişmez diyorlar. Ama hala elma yetişiyor ve ekonomiye katkı sağlıyor. 

Görme engellilere de bu filmi izleyebilecek?

Sesli betimleme yaptık. Sesli Betimleme Derneği filmi izledi ve görsel olarak görünen her şeyi sesli olarak betimledi. Bu da bir uygulama olarak internete yüklendi. Görme engelli sinemasever de uygulamayı telefonuna indirerek herhangi bir sinema salonunda filmi izlemeye başlayınca o uygulamada aktifleşiyor ve senkronize bir şekilde film akıyor. İşitme engelliler için de canlandırma versiyonu yaptık. Ancak o sadece DVD’den izlenebiliyor.

Filmin devamı olacak mı?

Ben yapmayı düşünmüyorum. Ama bu benzeri filmlerin iş yapabilmesi çok kıymetli.

GÖZÜM ARKADA KALMADI

‘Aşık’ filminde Aşık Veysel’in eşini canlandıran Meltem Miraloğlu rolüne köy evinde hazırlandığını ve ozanın karısına söylenen “Veysel’e iyi bakar, gözümüz arkada kalmaz” lafını hatırladığını belirtti.

Türk sineması bu memleketin gerçek değerlerinin filmlerini yapmamakta ısrar eder. Ama sonunda Aşık Veysel gibi bir değerimizin hayat hikayesi perdeye çekildi. Kurgu hikayesi olan ‘Aşık’ filminin yeterince gerçeklere dayandığını da söylemek gerekir. Biz de Veysel’in eşini canlandıran Meltem Miraloğlu ile konuştuk...

Rolünüzden bahsedebilir misiniz?

Değerli ozanımız Aşık Veysel’in “Anılmazdı Veysel adı o sana aşık olmasaydı “ dediği  uzaktan akrabası olan ilk eşi Esma karakterini canlandırdım. Esma    köyün en güzel en cevval kız çocuğuymuş. Elinden her iş gelir biz ölürsek Veysel’e iyi bakar gözümüz arkada kalmaz mantığıyla aşık Veysel’le evlendirilmiş. 

Nasıl hazırlandınız? 

İnsan vücudu, beyni, düşünce gücü, hayal gücü en önemlisi de inancımız Allah’ın insana verdiği en sihirli, en gizemli nimetlerden biridir. İç sesine odaklandığında Allah birçok sorunun cevabını bulmana ve resimler görmene sebep olur.  Biz bu proje için Hasan Şahintürk’le çalıştık. Bu çalışmalar bittikten sonra yönetmenimiz Aşık Veysel’i canlandıracak arkadaşımla beraber bir köy evine yerleşip orda köy hayatı yaşamamızı istedi. Sabah erken kalkıp tarlada çalıştım, çapa yapmayı öğrendim. Aşık filmimizde Sivas şivesiyle türkü söylediğimi ve ata bindiğimi göreceksiniz.

Aşık Veysel’in eşi onun sanatında da çok önemli bir kimlik. Endişe ettiniz mi?

 Söz konusu Aşık Veysel olunca bu endişeler ve sorumluluklar iki katına çıkarabiliyor. Senaryoyu okuduğumda güzel ve dokunaklıydı, kabul etmemde en büyük etken buydu, ben de ilk defa seyirciyle beraber galada izliyeceğim merak ediyorum umarım iyi bir iş olmuştur.

Kariyerinize ‘Kılıç Günleri’ dizisiyle başlamışsınız. Genç bir oyuncunun sinema dilini oluşturmakta dizi sektörünün yıpratıcı şartları dezavantaj yaratır mı?

Kişiye göre değişir, sonuçta sevmekle alakalı, bende mesleğimi seviyorum. Sinema ve dizi ne kadar bir birine yakınsa da bir o kadar da farklı. Sinema olunca ön hazırlık başta olmak üzere daha çok zamanın oluyor ama dizi bir haftada çekilmesi gerektiği için daha zor oluyor.  Hem sinema filmlerine hem de dizilere aynı titizlikle yaklaşıyorum. Geçmişteki çalışmalarıma bakıldığında gerek sinema olsun yada dizi bunu görebiliyorsunuz.

Dönem filmi çekmek zor. Bu hem dönem filmi hem de biyografi. Sette sinema ile dizinin arasında  fark hissettiniz mi? 

‘Aşık’ Aşık Veysel biyografisi değil çünkü o sadece Türkiye’ye değil dünyaya mal olmuş değerli bir ozanımız. Onu tanıtmak değil nesillere hatırlatmak önemli. Düşünün bir proje yıllarca senarist ve yönetmenin kafasında şekilleniyor, fon bulmak için yıllar geçiyor, büyük bir emek var ve senin karşına bu şekilde geliyor. Bu kadar emeğin bilincinde olmak çok önemli. Sen de ona göre hazırlık yapıyorsun. Bazen bir karekteri iyi çıkartmak için köye gidip yerleşir, ressamı oynamak için günlerce çizim yaparsın. İşte o zaman çıkarttığın karakter artık senin olmaktan çıkar ve izleyiciye mal olur. Filmler uluslararası festivallere katılınca kariyeri de etkiler. Diziler ise güncel, her hafta izleyicinin gözü önündesin ama bitiğinde  izleyici onu unutabiliyor. Sinemada  yıllar sonra torunlarınla da oturup izleme şansını bulur. En büyük ortak yanları ise ikisinde de oyuncusun.