19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Gelenekle Türk sanatı gençleşiyor

Koleksiyoner Ercan Babacan, Beyoğlu’nda gelenekli sanatlarla ilgili atölye ve sergi alanlarının azlığını farkedince Galeri Divan’ı açtı. Mekanın en temel farkı, geleneği bugüne taşıyan Gülce Sanat Grubu gibi idealist gençlere alan açıyor olması.

FATMA ERSOY 14 Temmuz 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Gelenekle Türk sanatı gençleşiyor

Gelenekli Türk Sanatlar’a ilgi artsa da genç sanatçılara alan açan atölye ve galerilerin sayısı yeterli değil. Ancak umut veren gelişmeler de var. Gelenekli sanatın bugünkü temsilcisi olmaya aday gençlerin kurduğu Gülce Sanat Grubu ile Galeri Divan’ın buluşma hikayesi tam da bu duruma bir örnek. Gelenekli Türk Sanatı’na modern yorum katan Gülce Sanat Grubu teknik ve maddi yetersizlikler nedeniyle sergilerini açamayınca devreye Divan Müzayedecilik’in sahibi Ercan Babacan giriyor. Beyoğlu’ndaki altı katlı bir binada Galeri Divan’ı kuran Babacan, başta Gülce Sanat Grubu olmak üzere yetenekli genç sanatçılara eserlerini sergileme imkânı sağlıyor. Galerinin kurucusu Ercan Babacan ve Gülce Sanat Grubu’ndan Ümmügülsüm Sevim ile Ayşe Karaaslan’dan bu güzel buluşmanın hikayesini dinledik. 

HER KATTA AYRI BİR DAL

Yaklaşık iki ay önce sanatseverlere kapılarını açtıklarını ifade eden Ercan Babacan, Galeri Divan’ı kurma sürecini şöyle anlatıyor: “Burası altı katlı bir bina. İlk taşındığımızda eski kitaplarla, Efemera’larla doldurabilirdik burayı ama salon bize sergi yapma isteği verdi. Tabii en önemli etken Gülce Sanat Grubu’nun başarılı çalışmaları ve onları yakından takip etmemizdi. Onları çok idealist, geleneklerine bağlı sanatçılar olarak görüyorduk. Sonrasında böyle bir imkân sağlayalım dedik. Onlar da bir atölye kurmayı düşünüyorlarmış ama maddi ve teknik imkânları yetmiyormuş. Teklifte bulununca çok sevindiler ve bir başlangıç yaptık. Her bir katını ayrı bir sanat dalına ve sahafiyeye ayırdık. Bir katı Gülce Sanat Grubu’na tahsis ederek geleneksel sanatlar atölyesi yaptık. Orada altı genç arkadaşımız eserlerini üretiyorlar, biz de burada sergiliyoruz.” 

BEYOĞLU'NDA BÖYLE YOK

Özellikle Beyoğlu bölgesinde geleneksel sanatlarla ilgili atölyelerin ve sergi alanlarının yok denecek kadar az olduğunu vurgulayan Babacan, “Beyoğlu’nda genellikle modern ve güzel sanatların kollarında sergiler, atölyeler var. Ben de hem kültürümüze hizmet anlamında idealist davranıp böyle bir yerin olmasını hem de bir vesileyle yeni sanatçılara burada alan açmak istedim. Ticari bir kaygım yok. Müzayede ettiğim eski eserler, koleksiyon ürünleri ile işimi yapıyorum” diyor. 

ÜCRET TALEP EDİLMİYOR

Kapılarının gelenekli sanatlarda yetenekli genç sanatçılara açık olduğunu belirten Babacan, normalde sergi salonlarının belli bir bedel aldığını ancak Galeri Divan’ın ücretsiz olduğunu ifade ediyor. Dileyenlerin terasta çay veya kahve içebileceğini belirten Babacan, serginin ücretsiz gezebileceğini söylüyor.

Yorumlarımızla modernleştiriyoruz

Altı genç hanımın kurduğu Gülce Sanat Grubu’ndan Ümmügülsüm Sevim eserlerinde geleneğe bağlı kalarak kendi yorumlarını kattıklarını vurguluyor. Sevim, “Estetik kemale ermiş Osmanlı sanatından mazimizden gelen güçle, tıpkı dedelerimiz gibi onların yolunda ilerleyerek aynı şevk ve heyecanla sanatımızı icra ediyoruz” diyor. Tezhip dışındaki alanlarda özellikle minyatürlerde geleneği modernizmle yoğuran Sevim, dengeyi nasıl sağladığını şöyle ifade ediyor: “Tekniğimiz geleneksel, sadece yorumlarımızda geçmişe aykırı hareket etmeden kendimizce modernleştiriyoruz. Birçok yerde bu sanat icra ediliyor. Ancak biz oldukça titiz davranıyoruz.”

DOĞAL TEKNİKLER

Her bir eserin ortaya çıkışının uzun süreçlerden geçtiğini ve kimyasal kullanmadıklarını vurgulayan Sevim, yüzyıllardır değişmeyen tekniği şu sözlerle anlatıyor: “Kağıt renklendirmede kimyasal kullanmamaya çalışıyoruz. Ceviz ve nar yaprağı, soğan kabuğu, ay çekirdeği, çay gibi doğal boyar maddelerle kâğıtları renklendiriyoruz. Altını yaprak olarak alıyoruz, sonrasında toz haline getiriyoruz. Ardından Arap zamkı damlatarak sürülecek hale getiriyoruz. Uyguladıktan sonra mühre ile parlatıyoruz. Mühre ise herhangi bir taş olabilir, tabi biz daha çok akik kullanıyoruz. Kat’ı sanatında ise önce şekilleri çıkarıyoruz sonra kesiyoruz. Yapıştırıcı olarak nişasta muhallebisi kullanıyoruz. Kâğıtlarda ise yumurta veya nişasta aharı var. Yumurta aharı kuruyunca vernik gibi oluyor. Üzerine bir şey geldiği zaman ya da hata yaptığınızda yalayarak çıkarabiliyorsunuz. Yalamakta mürekkep yalamaktan geliyor. İlk başta çok yadırgamıştım ve suyla çıkarmaya çalıştım. Ama suyla yapınca olmuyor.”

Grubun üyelerinden Ayşe Karaaslan ise tezhip ve hat alanında çalışmalar yaptığını belirterek “İleriki zamanlarda, yabancı öğrenciler başta olmak üzere lise ve orta okul talebelerine gelenekli sanatlar alanında atölye çalışması yaptırmak istiyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Koleksiyoner kültür elçisidir 

“Koleksiyonerler bir ülkenin kültür varlıklarını koruyan gönüllü elçileridir” diyen Ercan Babacan, Türkiye’de son zamanlarda yaygınlaşan Efemera ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Efemera koleksiyonerleri gündelik hayatta kullanılıp da arşiv niteliği olmayan daha sonra kaybolan gelip geçici belgeleri toplar. Efemera’ya eski bir biletten tutun bir ilaç prospektüsüne veyahut bir faturadan tutun kartvizite aklınıza gelebilecek her türdeki basılı kağıt giriyor. Ülkemizde Efemera müzayedeleri ve sergileri artmaya başladı. Efemera ile dönemi okuyup tarihsel süreci görüyorsunuz. En basitinden elektrik faturası ile yaşadığınız topraklardaki ilk elektrik ile şu anda kullandığımız elektriğin seyrü seferini görüyorsunuz.” 

ÇÖPTEN ÇIKAN HAZİNE

Efemera’nın alanına giren belgelerin bazen hiç umulmayan yerden çıktığına değinen Babacan, “Genellikle kağıt toplayıcılarından çıkar bu belgeler yani çöpten çıkarırız. Aslında kağıt geri dönüşümünde bir ağaç kurtarırsın, Efemera koleksiyonerleri ise belgenin geri dönüşüm ustalarıdır. Bu geri dönüşümden de kültür çıkartırlar. Çöpe gidecek bir kağıttan ağaç kurtarıyorsunuz, çöpe gidecek bir belgeden de bir kültürü kurtarıyorsunuz” diyor. 

Babacan, koleksiyonerliğe merak salanlara şu tavsiyelerde bulunuyor: “Neyi, ne şekilde koleksiyon yapacağınızı iyi bilin. Kendinize bir alan seçin, bu belli bir zaman aralığı da olabilir. Bir şeyde uzmanlaşmaya gitmeyi unutmayın. Alırken fiyatlandırılmalarına dikkat edin. Bazı insanlar çok nadir diye çok pahalıya satıyor. Mutlaka o işin erbabıyla ya da bir firmayla görüşün. Unutmayın Osmanlıca Efemera’lar, fotoğraflar, objeler biraz iddialı bir söz olacak ama dünyanın hemen her ülkesinde prim yapar.”