24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Özkan: Gramofon milli servetimiz

İstanbul Kadıköy’de taş plak şarkılarının yükseldiği küçücük mütevazı bir dükkan... İçinde ise sese gönül verenlerin yakından tanıdığı büyük bir isim var, Mustafa Özkan, nam-ı diğer Gramofon Mustafa... Türkiye’de gramofon tamiri ve koleksiyonu dendiğinde ilk akla onun adı geliyor. Fonda kalbimizi ısıtan Tamburi Cemil Bey’in şarkısı ve bir bardak çay eşliğinde sizleri Mustafa Bey’in hikayesiyle baş başa bırakıyoruz.

Bahar Erdoğan25 Şubat 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Özkan: Gramofon milli servetimiz

Gramofon iğnesinin plağa değdiği andan itibaren çıkan müziği dinlemek bambaşkadır… Şarkıyı seslendiren Tamburu Cemil Bey’i, Müzeyyen Senar’ı, Zeki Müren’i, Safiye Ayla’yı yanınızda okuyormuş gibi hissedersiniz… Kadıköy sokaklarında gezerken gramofondan çalan eski bir taş plağın sesini duyduk. Sesin izini sürdük böylece kendimizi Gramofon Antik’de bulduk. 

Hikaye köyde başladı

Mustafa Özkan nam-ı diğer Gramofon Mustafa, dedesinden el aldığı işi 20’li yaşlarından beri yapıyor. Tamburu Cemil Bey’in şarkısı eşliğinde koyu bir sohbet başlıyor: “Gramofon aşkım rahmetli dedemin eline geçen bir gramofonla oldu. 1947’de dedem Hacı Gramofon Yusuf, Erzurum’dan Muş’a hayvanlarını satmak için gidiyor. Hayvanlarını satın alan adamın parası tam çıkmayınca dedeme borcu yerine gramofonunu veriyor. Köyde ahali dedeme Gramofon Yusuf lakabını takıyor. O günden bu güne ismimizin önüne gramofonu lakap olarak alıyoruz. Dedem mekanikten çok iyi anlardı ve camilerin saatlerini tamir ederdi. Gramofon tamiriyle cami saatinin tamiri aynıdır. Biri ince diğeri kalın işçiliktir. O gün bu gündür el almış bir şekilde bayrağı ben devam ettiriyorum.

Taş plağı dinleyen ağlar

Gramofon Yusuf çocuklarına ve torunlarına bu işin tüm detaylarını öğretmiş. 20’li yaşlarında İzmit Belediye Başkanı Leyla Atakan’ın gramofonunu tamir eden Mustafa Özkan dede yadigarı mesleğine ömrünü adamış… Gramofonda bir şarkı dinlemeye başladınız mı sanatçı yanınızdaymış gibi hissedersiniz diyen Özkan “Bazen taş plakları dinlerken ağlarım ama zorumdan, derdimden değil onun bana geçirdiği tutkudan.  Müzeyyen Senar derdi ki bir şarkıyı stüdyoda okumadan önce dizlerime vura vura çalışırdım dizlerim morarırdı. Böyle emeğin olduğu taş plağı dinlediğiniz zaman o duyguyu anlamamanız mümkün değil” sözleriyle tutkusunu dile getiriyor. 

Parayı veren herkese gramofon satmam!

Ata mirası gramofon tamirini çocuklarına da öğretttiğini anlatan Özkan, işini  emek isteyen bir sanat olarak tanımlıyor. “Gramofon koleksiyoneri olmak severek yediğiniz bir yemeğin tadının damağınızda kalması gibidir. O tadı bir aldınız mı bırakamazsınız diyen usta, işiyle kurduğu duygusal bağı şu sözlerle özetliyor: Bazen bir gramofon ya da plak almaya gittiğimde cebimdeki tüm parayı verip dönüş yolu parası bile bırakmıyorum. İşi ticaret olarak görmediğim için hesap yapmıyorum. Öyle taş plaklarım var ki onlara sahip olmak yetiyor maddi tarafı ile ilgilenmiyorum. Bir de herkese her şeyi satmıyorum. Değerini bileceğini düşünürsem satıyorum. Çünkü bu bir milli servet. Bir ikincisi olmayacak yerine başka bir şey konmayacak parçalar bunlar” diyor.   

Dedem cami saatlerini tamir ederdi. Gramofonun tamiriyle cami saatinin tamiri aynıdır. Biri ince diğeri kalın işçiliktir. 

Bilal Erdoğan dükkana girdiğinde...

Mustafa Özkan, kendisi için ise en özel gramofonunu şöyle anlatıyor: 20 yıldan fazla oldu paramparça halde İzmir’den bir gramofon satın aldım. Tamiri bir ay sürdü. Dükkanımın en güzel yerinde şark köşemde tutuyorum. Gramofonuma da bir taş plak koyup elime de bir bardak çay aldığımda benim için mutluluğun resmi oluşuyor…  O gramofonumu çok kişi satın almak istiyor. Diyorum ki: Sizde onu alacak para, bende de satacak yürek yok! Özkan’ın küçük dükkanının müdavimlerinden biri de Cumhurbaşkanımızın oğlu Bilal Erdoğan. Dükkanına gelenleri müşteri değil misafir olarak tanımlayan Özkan “Bilal Erdoğan ve eşi dükkanıma ilk geldiğinde onları tanıyamadım. O kadar mütevazı ve halktan biri gibi girdiler ki… Onları da şark köşemde ağırlayıp müzik dinletisi yaptım. Sonra Bilal Erdoğan bir çanta gramofon satın aldı. Annesinin gramofonunun da bozuk olduğundan bahsetti. Ben de büyük bir zevkle Emine Erdoğan’ın da gramofonunu tamir ettim. Ben bu zamana kadar sanata ve sanatçıya bu kadar değer veren başka bir siyasi büyüğümüzü görmedim” diye anlattı.