20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

'Hayatın anahtarı elinizde'

Abdülhamit Han’ın torunu ressam Adile Nami Osmanoğlu Tars’ın “Gördüğüm Gibi/ Comme Je Vois” adlı kişisel sergisi geçtiğimiz günlerde sanatseverlerle buluştu. Tars, serginin temasını “Görünen dünyanın içine küçük renkler, ayrıntılar, mutluluklar katarak hayatın içinde iyi hissetmeyi ve var olabilmeyi anlatıyorum. Hayatın anahtarı sizin elinizde, hayal edeceksiniz ki gerçekleşsin.” sözleriyle özetliyor.  

İPEK TANIR 16 Şubat 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Hayatın anahtarı elinizde'

Osmanlı hanedanı sadece 600 yıl bir Cihan imparatorluğu olarak hüküm sürmedi. Hâkim olduğu coğrafyalarda da bir kültür ve medeniyet inşa etti. Bunda hanedan ailesinin kültür, sanat ve edebiyatla çok ilgili oluşu da önemli bir etkendi. Hemen her padişahın hüner sahibi olduğu bir sanat dalı mutlaka vardı. Şairler, bestekarlar olduğu gibi Sultan Abdülhamit Han gibi marangoz, Sultan Abdülaziz gibi ressamlar da vardı. Hanedan ailesinin bugünkü temsilcileri içinde de sanatla ilgilenen, sanatçı kimliği ile öne çıkan isimler var. Sultan Abdülhamit Han’ın kızı Ayşe Sultan’ın torunu olan Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars onlardan biri. Ressam Adile Nami Osmanoğlu Tars’ın “Gördüğüm Gibi’’/ Comme Je Vois  adlı kişisel sergisi geçtiğimiz günlerde sanatseverlerle buluştu. Sergi Uluslararası çağdaş sanat galerisi Gama Art Gallery’de 28 Şubat’a kadar görülebilecek. Bu vesile ile Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars ile sanat hayatını konuştuk.  

Ailenizde kimler yaptığı resim çalışmalarıyla biliniyor? 

Babaannem Ayşe Sultan’ın minyatür çalışmaları var. Babam Sultanzade Osman Nami Osmanoğlu çok iyi bir ressamdı. Yaklaşık 350 tablosu bulunuyor ancak Türkiye’de çok küçük bir kesim tarafından ressam olarak tanınıyor. Amcalarımda da resim yeteneği vardı. Kız kardeşim Dorothee Gülnur da resim konusunda çok kabiliyetli. Ailemizin en miniklerinden dört yaşındaki torunum Anna Su oldukça kabiliyetli. Osmanlı ailesinin en bilinen ressamı Sultan Abdülaziz’dir. 

Sergi neyi konu alıyor? 

Bu üçüncü sergim. Daha önceki sergilerimden biri Çağdaş Gözde Mirasımıza Bakış, diğeri ise Bu gözler Kimin adlı 36 Osmanlı Sultanını resmettiğim sergilerdi. Şimdi ise tamamen çağdaş sanat eserlerinden oluşan tablolarım sergileniyor. İçimden geldiği gibi yaşadığım, hissettiğim her şeyi tablolara aktardım. Tüm yaşantımın analizi var içinde. 

Eserlerinizi hangi teknikle yaptınız?  

Resim yaparken kendi akışında renklerle oynamayı, ahenk oluşturmayı seviyorum. Akrilik boya ile renklerle çok oynadım. Bazılarında çimento ve tutkal kullandım. 

Resim yaparken ne hissedersiniz? 

Her bir resmi yaparken değişken moddaydım. Dünyanın genel gidişatı, Türkiye’de son birkaç yıldır yaşanan sıkıntılar, insanlardaki sevgisizlik gibi onlarca duygu ve düşünce... Olumsuz enerjinin içinde kaybolmamak için hayata biraz iyi tarafından bakmak gerekiyordu. Böyle hissettiğim zamanda çalışmaya başladım. Görünen dünyanın içine küçük renkler, ayrıntılar, mutluluklar katarak hayatın içinde iyi hissetmeyi ve var olabilmeyi anlatıyorum. Hayatın anahtarı sizin elinizde, hayal edeceksiniz ki gerçekleşsin. 

Bu tablolar kaç yılda tamamlandı? 

2010 yılından beri çalışma yapmadım. Hayatın akışı içinde sorumluluklardan dolayı küçük tablolar dışında bir şeyler ürettiğimi söyleyemem. Ressam, “haydi bir resim yapayım” dediği anda resim yapamıyor maalesef. Resim yapmam için sakin, huzurlu ve çalışmaya hazır olmam gerekiyordu. Her şeyi yoluna koyup hazır hissettiğimde Kader adlı tabloyla çalışmaya başladım. 

Resim çalışmalarınıza nerede devam ediyorsunuz? Günde ne kadar zamanınızı resim yapmaya ayırıyorsunuz? 

Tarsus’ta bir çiftliğimiz var, eşim Ali Refik Tars bana burada çalışmalarımı yürütebileceğim küçük bir atölye koordine etti, yaz veya kış aylarında istediğim her zaman çiftliğe geliyorum birkaç gün kalıyorum. Çalışırken müziği muhakkak açıyorum, müziksiz hiç çalışamıyorum. 

En son 2010 yılında Osmanlı sultanlarının yer aldığı bir sergi açmıştınız? Eserler ne oldu? Satıldı mı? 

Büyük bir zevkle söyleyebilirim ki 36 parçadan oluşan ‘’Bu Gözler Kimin’’ adlı koleksiyonum önemli bir iş adamı tarafından satın alındı. 

Sergi açmak için neden bu kadar uzun süre ara verdiniz? Bu arada neler yaptınız? 

Yedi yıl hiç resim yapmadım değil, küçük çalışmalarım oldu. Yaptığım tabloları sevdiğim insanlara hediye ettim. Bir ara Fransa’da yaşayan teyzemle ilgilenmek için oraya gidiş dönüşlerim oldu. Kendisi oldukça yaş almış yalnız kalmıştı. Türkiye’ye dönmek, son yıllarını kendi topraklarında yaşamak istedi. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın torunudur. Bir buçuk yıldır burada, Tarsus-Adana arası birlikte yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde 99. yaşını kutladık. Bu sergiyi açabilmem için beni çok destekledi. Ve bu projede sergi sponsorum oldu. 

Serginiz yurt dışına da gidecek mi?  

Serginin ev sahipliğini Türkiye’nin en iyi çağdaş sanat galerilerinden birisi olan Gama Art Gallery yapıyor. Buradaki süreç tamamladıktan sonra Paris’teki galeri ile irtibata geçeceğiz.