19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

'Hukuk dediğin hayvanlara da lâzım'

Geçen hafta gerçekleştirilen Hayvan Etiği Çalıştayı’nda hayvan ve insan ilişkisinin etik boyutunu ilgilendiren bütün konular ele alındı. Deney hayvanları ile çalışırken dikkat edilmesi gereken konuların da dahil edildiği Çalıştay’da İslam Hukuku’nun hayvan haklarını bünyesinde nasıl muhafaza ettiğinin de altı çizildi.

ALİ DEMİRTAŞ16 Şubat 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Hukuk dediğin hayvanlara da lâzım'

İnsan ve hayvanın birlikte yaşamı insanlık tarihi kadar eski. Kâinatın bir parçası ve ekolojik dengenin önemli bir unsuru kabul edilen hayvanlardan beslenme, giyinme ve hareket etme başta olmak üzere birçok alanda eskiden beri faydalanıyoruz. Bu ilişki ağı günümüzde özellikle son iki yüzyılda tıp alanında insan sağlığıyla ilgili deneyleri de içine alacak şekilde genişlemiş durumda. Bütün bu ilişkiler sırasında hayvanları her ne kadar ahlaki davranışları olan bir özne olarak görmesek de onları yapılanlardan etkilenen, acı duyan ve bizim menfaatlerimiz için yeri geldiğinde hayatını kaybeden, kendisine karşı ahlaki bir sorumluluğumuz bulunan canlı bir varlık olarak değerlendirmek zorundayız. Kendi geleneğimizde ve inancımızda hayvanlara karşı ahlaki hassasiyet önemli bir yer tutsa da bugün bu hassasiyetten ciddi bir şekilde uzaklaştığımızı söylemek mümkün. Diğer taraftan özellikle bilimsel araştırmalarda konular oldukça kompleks hale geldiğinden hem klasik hem de modern anlamda hayvanlar ile ilişkilerimizi sorgulamamız gerekliliği doğuyor. 

Geçen hafta yapılan İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı’nda (İSAR) Hayvan Etiği Çalıştayı’nda ise hayvan ile insan ilişkisinde etik boyutu ilgilendiren birçok konu tartışmaya açıldı. Onlardan biri de Hukuki Perspektiften Hayvan Hakları ve İslam Hukukuna Göre Hayvan Hakları oturumlarında konuşulan konulardı. Oturumda konuşmacı olarak Avukat Yasemin Babayiğit ile Prof. Dr. Hüseyin Hatemi yer aldı. Oturumun moderatörlüğünü ise Prof. Dr. Mürteza Bedir yaptı. 

İSLAM TÜM HAYVANLARI KUCAKLIYOR 

Prof. Dr. Hüseyin Hatemi İslam’da hayvan hakları demenin evrensel hukuk dahil her türlü hukuku kapsadığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü bu evrensel ahlak ilkeleri İslam’da temsil edilmektedir. Sevgi Allah’tandır. Allah insanı yarattığında ona sorumluluk ve seçme yeteneği vermiştir ki iyiyi kötüden ayırabilsin. İnsan kin, ihtiras ve bencillik yolunu değil sevgi yolunu seçerek Allah’a yaklaşmalıdır. Sevgi İslam’da özel bir şeydir. Kur’an-ı Kerim’de dünyanın sadece insanların bencil ihtirasları için yaratılmadığı, bütün canlılara mekân kılındığı vurgulanır. Kur’an’a göre insanların sorumluluğu ağırdır ve hayvanlara karşı da sorumluluğu vardır. Kur’an-ı Kerim’de En’am Suresi  38. ayette ‘Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.’ buyrulur. Hz. Ali ilk siyasi konuşmasında şöyle buyurdu: Size hayvanların haklarına da riayeti tavsiye ediyorum. Hem bitkilerden hem de hayvanlardan sorumlusunuz. Bizim sorumluluğumuz yalnız insana karşı diyemezsiniz. Biz gerçekten medeni olmak ve sınavımızı kazanmak istiyorsak karıncanın bile bilerek ezilmediği hukuk devletini, adalet devletini ve sevgi devletini kılmak zorundayız.” 

ÖLÜ HAYVANA DAHİ SAYGI DUYULMALIDIR 

Prof. Hatemi Kur-an’ı Kerim’den örnekler verdiği açıklamalarına şöyle devam etti: “Neml Suresi’nde şöyle denilmektedir: Ey karıncalar yuvalarınıza girin. Çünkü Süleyman’ın ordusu sefere çıkacak. Bilmeden sizi ezmesinler. Yani hukuk devletinde bilerek karınca ezilmez. Karıncanın da hakkına riayet edilir. Günümüzde karıncaların yuvalarına dökülen zehirler haramdır.” Prof. Hatemi hayvanlara karşı yapılan yanlış davranışları hatırlatarak bunların İslam Hukuku’nda men edildiğini, bu durumun dini rivayetlerle de teyit edildiğini kaydetti:

- Hayvanlara aşırı yük yüklemek haramdır.  

- Hayvanların vücuduna damga vurulması ve diğer hayvanlardan farklı bir görünüme neden olacak şeyler yapılması haramdır.

- Canlı hayvanlar üzerinde deneyin de kesinlikle yasak olması gerekir.

- Hayvanların yaşlılıklarında yılkı atı gibi terk edilmemesi gerekir. Onlara da emeklilik hakkı verilmelidir.

- Deniz avı helaldir fakat dinamit veya olta ile değil. Geniş delikli ağlarla ağ atarak tutulmalıdır. Bu süreçte hayvana eziyet edilmemelidir.

- Deniz ürünlerinin canlı canlı pişirilmesi gibi hayvana yönelik işkence yasak olmalıdır. Ayrıca karides, ıstakoz gibi hayvancıkların avlanması helal değildir. Vahşettir, cinayettir.

- Kara avı helal değildir ancak zaruret durumunda helaldir.

- Avcılık meslek ya da hobi olmamalıdır. Zevk için hayvan öldürmek ahlaka uygun değildir. Avcılık yasak olmalıdır.

- Havada uçan kuşların avlanması da kesinlikle yasak olmalıdır.

- Ölü hayvana dahi saygı duyulması gerekir.

- Eti yenecek hayvanların acı çektirilmeden ve kan kokusu almadan kesilmesi gerekmektedir. Hayvana zulüm edilen etten hayır gelmez.

- Hayvanlar üreme ve üretme kabiliyetinden kesilmedikçe kesilmemelidir. Ayrıca malmış gibi tıkış tıkış ortamlarda tutulmalıdır.

- Domuz neden yasaktır? Çünkü Allah domuzu etinden yararlanmak için yaratmamıştır. Domuz tabiatta temizlik memuru olarak yaratılmıştır. Organik kalıntıları yiyip ortadan kaldırsın diye. Eti yenmek için yaratılmamıştır diye ondan nefret mi etmeliyiz? O da Allah’ın kulu. Etini yemiyoruz ama Allah’ın temizlik memuruna saygı göstermemiz nefret duymamamız lazım. 

- Hayvanlar çiftlikte geniş alanda serbest dolaşım halinde olmalıdır. Ve son derece saygıyla yaşantısını sürdürebilmelidir.

- Hayvanlar arası ve hayvan-insan arası dövüş etkinlikleri spor veya eğlence değildir, kesinlikle yasaklanmalıdır. Horoz dövüşü ve deve güreşi kesinlikle yasaklanmalıdır.

SAHİPLİ, SAHİPSİZ AYRIMI KALDIRILMALI 

Oturumun “Hukuki Perspektiften Hayvan Hakları” başlığında söz alan Avukat Yasemin Babayiğit sözlerine şöyle başladı: “Çoğu zaman hayvana yönelik şiddet eylemleri onların ölümü ile neticelenmekte. Kendini savunamayacak bir canlıya karşı kötü muamele ve şiddet içerikli eylemleri rahatlıkla gerçekleştiren faillerin cezasız kalmaları veya yeterli/tatmin edici düzeyde ceza ile cezalandırılmamaları, failde ‘Ne yaparsam yapayım nasıl olsa ceza almayacağım’ düşüncesi yaratacak. Bu düşünce de ceza kanunlarının getiriliş amacı olan ıslah amacının ötesinde, failin şiddettin dozunu arttırarak eylemlerine devam etmesine sebebiyet verecektir.” Psikiyatri uzmanlarının bağlı bulunduğu meslek örgütlerinin, hayvanlara fena muameleyi, davranış bozukluğunun tanısında bir kriter olarak kabul ettiklerini dile getiren Babayiğit, hayvanlara kötü davranan her çocuğun, ileriki yaşlarda şiddet içerikli suçlar işleyeceğini öngörmenin elbette yanlış olacağını söylüyor ve ekliyor: “Ancak bu çocukların her birinin, hele onları döven, işkence eden ve öldürenlerin mutlaka ciddiye alınması gerekir. Kısacası, hayvana fena muamele, mutlaka bir erken uyarı işareti olarak değerlendirilmelidir.” 

ŞİDDET KABAHAT DEĞİL SUÇ OLARAK TANIMLANMALI 

Babayiğit, 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde hem “sahipli” hem de “sahipsiz” hayvanlara karşı kanunda yer verilen şiddet ve kötü muamele eylemlerinin kabahat olarak düzenlendiğini ve idari para cezası yaptırımına tutulduğunu dile getiriyor. Bu çerçevede ise hayvana şiddetin suç değil kabahat olarak tanımlandığını belirten Babayiğit, cezalandırma noktasında bir de büyük bir yanlışa dikkat çekiyor: “Hayvana şiddet eylemlerinin bazılarının ‘sahipli hayvanlara’ karşı işlenmesi halinde eylemin hem 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında ‘kabahat’ olarak değerlendiriliyor ve fail hakkında cüzi ‘idari para cezası’ yaptırımı uygulanıyor.Hem de eylemin Türk Ceza Kanunu çerçevesinde ‘suç’ olarak nitelendirilip ‘Hapis veya adli para cezası’ yaptırımı da söz konusu. Yasal mevzuat hayvan haklarını eşit ve adil düzeyde korumaya yeterli değildir. Hayvan hakları alanında acilen doğru-yeterli-uygulanabilir; yasal düzenlemelerin yapılması zorunludur.” Yasemin Babayiğit hayvan haklarına ilişkin yasal düzenlemelerdeki beklentilerinden bazılarını şöyle sıralıyor: 

- Yasa başlığı Hayvanları “Koruma” Kanunu olarak değil, “Hayvan Hakları Kanunu” şeklinde düzenlenmelidir.

- Hayvanlara kanunen “hukuki statü” tanınmalı; “Mal” değil “Can” kabul edilmelidir.

- Sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımı yapılmaksızın, tüm hayvanlar eşit ve adil yasal güvence altına alınmalıdır.

- Belediyelerin toplama eylemlerinin yasal sınırları ve buna aykırılığın müeyyideleri açık ve net olarak belirlenmelidir.

- Türkiye’de fayton işkencesi bitmeli.

- Hayvanlara karşı işlenen suçları kovuşturmakla görevli polis teşkilatı oluşturulmalıdır.

- Hayvan dövüşü, sirk, hayvanat bahçesi, yunus/penguen parkları kaldırılmalıdır.

-Ormana terk edilen sahipsiz hayvanların yaşam koşulları yasal güvence altına alınmalı.