16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Tolga Atalay: İlham alacağı çok detay var

Yeme içme sektörünün duayen isimlerinden Tolga Atalay’a göre şeflikte ilham alma kabiliyeti önemli. Kopyalama lezzeti geriye götürür.

Gökay Kalaycıoğlu 18 Mart 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Tolga Atalay: İlham alacağı çok detay var

Her ne kadar kabul etmese de bence sıra dışı ve farklı bir yapısı var! Hikayesi çok güzel… Türkiye’nin en köklü ailelerinden biri olarak eğitimini yurt dışında en güzel ülkelerde sürdürürken ve İstanbul’a döndüğünde herkes ondan takım elbiseli, kravatlı bir patron namzeti bekliyordu. O ise ailesinin karşısına aşçı önlüğü ile çıktı! 20 sene önce bugünün trendini öngördü ve Türkiye’nin ilk okullu uzman şeflerinden birisi oldu. Bir gözü mutfakta olmasına rağmen bugün yurt içi ve yurt dışında pek çok işletmenin tam hizmet danışmanlığını veriyor… Gelin Türkiye’nin alanında yetiştirdiği en özel isimlerinden Tolga Atalay’ın lezzet dolu hayat hikayesine göz atalım… 

Gastronomi ile ne zaman ve nasıl tanıştın?

Çocukken yemek yapmayı çok severdim. Profesyonel anlamda gastronomi ile tanışmam İsviçre’de oldu. Ailem turizm ve tekstil alanında faaliyetteydi, ben de İsviçre Ticaret Lisesi’ni bitirmiştim ve bir karar almam gerekiyordu. Lozan’da yaşıyordum ve kreatif şeylere çok meraklıydım, 2-3 ay kadar düşündüm. Lozan’da dünyanın en iyi otelcilik okulu olduğu için turizme karar verdim, Lozan Otelcilik’te A1 A2 bölümlerinden sonra Glion’da yeme içme işletmeciliğini seçtim. Toplam 4.5 yılda turizm otelcilikten mezun oldum ve tüm stajlarımı mutfaklarda yaptım. Okulu bitirdikten üç yıl sonra da uzman şef oldum. Aradan 3-4 yıl geçtikten sonra da danışmanlık şirketimi kurdum.

İlk ne zaman girdin mutfağa?

Profesyonel olarak 17 yaşımda, staj yaparken. Çocukken anneannemi izleyerek yemeğe hevesim oluştu, hayatımda gördüğüm en zeki, güçlü, asil insanlardan biridir. Küçükken 6-7 yaşımda zorla kanepe yediriyordum eve gelen misafirlere! Şimdi anlıyorum onlara nasıl bir eziyet yaptığımı… Küçük bir çocuğun eli ne kadar hijyen olur ki? Hepsi zorla yiyordu… 

Kapsamlı bir eğitim alman danışmanlığın önünü bir hayli açmış olsa gerek… 

Altı ay iç mimari bölümünü okudum ki hayatımda en büyük faydalardan biridir iç mimaride  öğrendiğim terimler, parametreler… Satış-pazarlama, insan kaynakları bölümünü okudum keza… Gel gör ki mutfakta bir şeyler yaratma hevesi baskın geldi ve yeme içmede yoğunlaştım. Şu an yaptığım işte mutfak işimin yüzde 20’si, biz konsept danışmanlığı yapıyoruz. Analizlerle hareket ediyoruz, piyasa analiziyle başlıyoruz. İç mimari bilgilendirmesi, logo tasarımı, insan kaynakları seçimi, işletme sistemi ile ilgileniyoruz… Hem dijital ortamda hem teknik anlamda işletmeye gerek olan her konuyla ilgilenip anahtar teslim dükkan yapıyoruz. 

Mutfak yüzde 20’ye indi dedin ya acaba danışmanlık vermekle mutfağa ihanet etmiş gibi hissediyor musun?

Hayır, öyle hissetmiyorum. İlk beş yıl yüzde 80 mutfak, yüzde 20 mutfak dışı hizmet veriyordum. İkinci beş yıl yarı yarıya denge oluştu ve derken bugünlere geldik. Ama şeflik imajım danışmanlıkta verdiğim hizmeti deforme ediyor. İnsanlar sadece yemek reçetesi veriyorum sanıyor ama yemek bu işin sadece yüzde 20’si!

Bırakır mısın ilerde mutfağı? 

Aksine belli bir yaştan sonra tam tersi yüzde 100 mutfağa geri dönebilirim. 

Köklü bir aileden geliyorsun, ailene gastronomiyi ya da mutfakta çalışıyor olmayı kabul ettirmekte zorlandın mı?

Hayır! İşin okulunu okumadan evvel garipsediler durumu ama okulunu okuduktan sonra anlayışla karşıladılar. 1990’lı yılları konuşuyoruz, sıkıntı yaşadım elbet! 1995 yılında oğullarını aşçı önlüğüyle görünce bir “Ne oluyor” dediler, olayı kavrayamadılar. Takım elbiseli, kravatlı restoran işletmecilerini bana örnek gösterdiler. Şu an önlük takıp, şeflik yapmak trend oldu. Aşçı olmayanlar bile giyiyor! O dönemlerde kendi mekanı olup önlük giyen 2-3 kişiden biriyim. Aşçı önlüğü bir PR ve pazarlama ürünü oldu günümüzde, ben o dönemler 20 yıl sonrayı öngörmüş oldum desem yalan olur kısmetmiş.… 

İşin matematiğini öğrenmek ayrı ama el lezzeti denen bir şey var değil mi? 

Büyük bir mutfak sistemini yönetmek teknik bir yöneticiliktir. Lezzet odaklı bir mutfaktaysanız tamamı ile bana göre üretim gücü ve el kabiliyeti ile doğru orantılı başarınız, onun teknik bir kriteri yok. İnternette 15 milyona yakın reçete var öyle olsa herkes çok iyi şef olur. 20 kişiye aynı reçeteyi verirsin, 20 ayrı tabak çıkar. Türkiye’de bir Osmanlı Dönemi’nin tekstilinden dekorasyonuna, doğadan malzeme çeşitliliğinden pişirme usullerine kadar girdiğimizde aslında dünyanın Türkiye’den ilham alacağı çok detay var. Şeflikte ilham alma kabiliyeti çok önemli, kopyalama değil!

Çok stresli olsa gerek! 

Sorbe 45 saniye fazla kalırsa su oluyor, buzlanmış meyve özü eriyor! Düşün! Onun şeklini bozmadan 1000 kişilik bir davette hatasız sunman çok ciddi bir dakiklik gerektiriyor. Koordinasyon çok mühim! Büyük bir mutfak düşün 34-35 usta aynı anda yaklaşık 150 ayrı malzemeden 4-5 ayrı pişirme yöntemiyle 1000 kişilik bir daveti hazırlıyor. Doğru zamanlama, doğru lezzet, doğru sıcaklık ve doğru kokuda altı ayrı tabak haline getiriyorsun servisi… Bu kadar çok parametreyi hatasız yönetebilmek aslında ek yönetimsel kabiliyet gerektiriyor. 

Sakin misin mutfakta? 

Yok değilim! Kriz anlarında sinirlenip kadroyu far görmüş tavşan gibi kilitleyebilirim. Hemen sous şef devreye girer ve beni uzaklaştırır. 

Başına bir hadise geldi mi mutfakta?

Krizler çok oluyor. Başıma iş gelmedi diyen bir şef varsa samimiyetine güvenmem! Dondurmanın donmasından tut da, bir fırın dolusu konveksiyon etin yanmasına kadar her şeyi yaşadım mutfakta.

 Ne yaptın peki? “Dondurma eridi ya da et yok ama kuşkonmaz mı var” diyorsun?

O anda B planı için çabalıyorsun. B planı bir etiniz olur mutlaka! Kasaptan et aldırırsın illa bir formül bulunur. Herkes teyakkuza geçer ve bu ve benzer krizlerden hep en doğru işler çıkar. Kabul bu tip durumlar acayip adrenalin salgılatır, herkesi stresten kurutur ama salon hiç anlamaz. İnan bana yanmamış ya da krizsiz pişmiş ette sorun olur çünkü işin içinde adrenalin yoktur. “Bu et kuru mu çıktı, sosu az mı oldu” denir. Krizlerle servis edilen menülerde kusursuz sonuçlar çıkar. 

NUSRET ŞEF Mİ YOKSA KASAP MI

Kendini ait hissettiğin mutfağı sorsam… 

İlk başta Türk ve sonrasında Orta Avrupa mutfağı en beğendiğim mutfaktır. 

Türk damak tadının dünyadaki yeri nedir?

Et sanatının 2000’lerde ilk adımını atan lardanım. Hep savundum, Türkiye et sanatında çok uç bir noktada dedim. Bir kuzudan çıkan kebap çeşitlerini ve her kebabın ayrı lezzetini düşün! Kuzey Afrika’nın kuzuyu işleme şekli bellidir, tandır yapar ve pirzolasını pişirir. Yeni Zelanda, Orta Doğu’nun sabit pişirme şekilleri vardır. Bir kuzudan yaklaşık 150 ayrı reçete çıkartan bizden başka bir ülke yok! İrlanda kuzusuyla gurur duyuyor ama çıkardıkları ancak 6-7 çeşit yemek. Etteki tecrübe yeni yeni dünyaya yayılıyor örnek olarak da Cüneyt Ağabey’i ve Nusret’i verebilirim. 

Verdiğin örnekler bildiğin kasap ama… Sen eğitimlisin! Doğrusu hangisi? 

Biz okulda okuduk diye bir fırıncıdan daha iyi ekmek yapacak değiliz. Adam son 30 yılda 365 gün hamur yoğurmuş biz o zamanı matematiğe vurduğumuzda hayatımızın üçte birine denk gelir. Bizim öyle bir zamanımız yok! Cüneyt Ağabey’i çok eski tanırım, et sanatında efsanedir. Nusret de çok başarılıdır. Türkiye bence 10 yıl sonra et konusunda Arjantin’den sonra Amerika’dan muhtemelen önce veya aynı sırada yani ilk üç içinde yer alacak. İngiltere ve Fransa’yı da sollayacak. Sorunun cevabı ben karkas işlerim ama  onlar uzman kasap.

Erkek şeflerin sayısı kadından fazla çünkü...

Kriz yönetimi esastır dedin ya! Erkekler bu sebeple mi daha başarılı mutfakta? 

Mutfak askerlik gibi katı bir çerçeve! 50 kişinin yemeği demek 100 kilo ürün demek yani şıklık içinde bir çerçeve yok mutfakta… Mutfak bir imalat yeri o sertlikteki fiziki şartlarda çalışmak kolay değil. Izgarada 36 bonfile pişirmek belli bir fiziki direnç gerektiriyor. Kirpiğiniz, eliniz, tüyleriniz yanar, yüzün kurur, kızartmanın önünde saçların yağ olur…  Fiziki direnç ve tempo gerekli! 8-10 saat florasan ışığında, gün ışığı görmeden paslanmaz bir ortamda, sıcak soğuk odada kasa taşımak ve yemek işlemek zor. Bu yüzden kadınlar daha çok pastacılık sektörüne yönlendiler. Pastacılık minyon iş! 

Pişirmekten en keyif aldığın yemek hangisi?

Ayrımım yok. 25 yıldır bütün yemekleri ayrı bir heyecan ve dokuyla pişirdim. En rahat yaptığım yemeği sorarsan tava yemekleri derim. Izgara sıcağıyla muhatap değilsin, malzemeler hızlı geliyor, fırın gibi sabırlı davranman gerekmiyor. Doğru sıralama ve çevirmeyle yemek hazır oluyor. 

AŞÇIBAŞI PİŞİRDİĞİNİ YİYEMEZ!

Mutfakta kuralların neler?

Zayii ve yemeye fobim var. Mutfakta yumurta yediği için, pişirdiği tavadan menemen yerken yakaladığım çok ustayla yolumu ayırdım. Bizde personel yemeği var! Tabii ki de menüdeki her ürünü gereken indirimle alıp yiyebilir. Mutfakta çalışmak mutfaktan beslenmek anlamına gelmiyor, buna fobim var. Orada olay 60 kuruşluk bir yumurta değil, iş disiplini! Hijyen ve temizlikte çok hassasım. Son olarak da belirli süre reçeteye bağlı kalıp sonradan göz kararına dönen ustayla huzurlu olamıyorum. 

Şeflerin kitaplarda verdikleri reçeteleri özellikle eksik tuttukları söylenir hep… 

İyi ve doğru kitaplar var. Ben doğru veriyorum.  

Yeni proje var mı?

Azerbaycan’ın en büyük pastanesini yapıyoruz. Bin metrekarelik tarihi bir binayı aldık, nisan gibi açılacak. Mimariden yola çıktık ve bir hikaye kurduk. Amaç orada 6 ay sonra 70 yaşına basmış bir pastane havasını yakalamak.

Bir işletmeye konsept hazırlamak ne kadar sürüyor? 

Mekana ve özelliklere göre değişir ama 25 günde teslim ettiğimiz mekanlar oldu. Valesinden mönüsüne, imalat masaları,  taş fırını, logosu, baskıları, reçeteleri ile…  Bu durum yatırımcının bize güveni hem de karar hızıyla alakalı… 

Nostalji Sokağı güzel bir düşünce olmuş… 

Bu sokakta 27 tabelamız var. Dünyada bir ilk, ilk kez böyle bir sayıda marka aynı sokakta bir arada… Türk lezzetlerinden oluşan ve 15 ayrı ilden en genci 1980 yılına ait yani 30 yaşında olan markalar bir arada… Yaş ortalaması 65 oldu sokağın! Erzurum’un cağ kebabından, Çeşme’nin kumrusuna, katmerden, paçaya kadar lezzetler var. Turistler için 15 günü 6 saate düşürdük!  Bu ay ön açılışımızı yapacağız.