19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Salih Bilgin: İyi neyzen iyi vatandaştır

Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosunda görev yapan sanatçı Salih Bilgin, “Ney üflemek dini değil manevi bir şeydir. Maneviyat da insanın içine doğuştan yaradılışta konulur. Maneviyatınız iyiyse bu sazı iyi üflersiniz. Kısaca iyi neyzen iyi vatandaş demektir. Başka yüklemeler yapmaya gerek yok” diyor.

Bahar Erdoğan7 Ocak 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Salih Bilgin: İyi neyzen iyi vatandaştır

41 yıldır ney üfleyen neyzen Salih Bilgin’i Üsküdar’daki Hezarfen Ney ve Sanat Okulu’nda ziyaret ettik. Büyük bir masanın başında öğrencileri ile otururken bulduğumuz Bilgin ile neyzenliğin altını dolduran olguları, bu yola baş koyanlar arasındaki hoca-talebe ilişkisini, ney üflemede dinlemenin önemini adeta bir ders havasında dinledik. 

Ney üfleme aşkınız nasıl başladı?

Ağabeyimin bir musiki çevresi vardı. 16 yaşındaydım ‘Sen ney üfle iyi olur’ dediler. ‘İyi başlayayım’ dedim öylelikle 41 yılı geçirdim. Neyle olan bağım ancak son nefesimde bitecek.

41 yılda “Neyzen oldum” diyebiliyor musunuz?

Neyzen kimdir sadece bir insan...  Öncelikle bu kültürü seveceksiniz. Bir neyzen olmak için neyi sevmek gerekiyorsa onların hepsini seveceksiniz. Sadece neyi severek neyzen olunmaz. Bizi biz yapan özellikleri seveceksiniz. Tabii ki bu konuda bir sürü spekülasyonlar var. Neyzenlik şöyledir böyledir diye söyleyerek bir yerlere çekmeye çalışıyorlar. Ama ben bunların dışında bir adamım. Ney üflemek manevi bir şeydir dini bir şey değil. Maneviyatta insanın içine doğuştan yaradılışta konulur. Maneviyatınız iyiyse bu sazı iyi üflersiniz. Bu işin teknik kısmını bir kenara koyarak söylüyorum. ‘Bir kişiye ne zaman neyzen denebilir, eline neyzen aldığı vakit neyzen midir, kişi üç eser geçince neyzen olur mu’ bunların hepsi ayrı ayrı irdelenmeli. Kısaca iyi neyzen iyi vatandaş demektir. Ülkesinde doğru düzgün yaşıyorsa kafidir. Başka yüklemeler yapmanın manası yok.

“Ney dini bir şey değildir” dediniz ama öyle bir algısı var neden?

Çünkü sazda bir maneviyat yok.  Ney bir kamış onu bir ağacın yanına dikerseniz dayanak olur ağaca. Bir kafesin içine koyarsanız üstüne kuş tüner. Eşyadır nihayetinde. Maneviyat kişiden yansır. Ama halk basiti kolayı sever. Teknik tarafları bir kenara atıp bir paye elde edebilmek için böyle bir söylem oluştu. Bu enstrümanı öğrenebilmek öyle kolay bir şey değil. Buna bir ömür adamak lazım. Kendilerini dinleyerek beğendiğimiz neyzenlerin hayatına bakarsak çok uzun bir ömür görürüz. O yüzden bu işi kolay hale bu şekilde getirdiler. Ama tekrar söylüyorum ney dini bir saz değildir. Sadece felsefelerin nefesli bir alet olduğu için tercih ettiği bir sazdır. Aslında sadece neyde değil nefesli sazlarda böyle bir durum var. Bizim kültürümüzün de yegane üflemeli enstrümanı ney olduğu için böyle bir yükleme yapılıyor. Bir de tabii Mevlevi tarikatının bu sazı tercih etmesinin de etkisi var. Ama tüm bunlar bir yana  buradaki nefes de maneviyattır. Her aldığımızda bir hayat buluruz her verdiğimizde bir hayatı sonlandırırız. Ney bir sembol. Ney kullanılarak hep insandan bahsedilir. Aslında gerçek ney bu (Kendi vücudunu gösteriyor)Hakk’tır neyi üfleten.

Böylesine maneviyatı olan bir sazı online olarak internet üzerinden öğretmeye çalışanlar var. Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

İnsan her şeyi yapar. Oradan bir şey olunuyor mu ona bakmak lazım. Hocayla ders yapmak karşılıklı çalmak falan değildir. Talebeyle hocanın aynı ortamda meşkte bulunması demektir. Hatta aynı odanın içinde aynı havayı solumaktır meşk. İlla bir hocanın oturup talebe ile ders yapması gerekmez. Birlikte olma durumudur. Hocanın çarşı pazarda alışveriş yaparken ki tarzı esnafa yaklaşım tarzı aslında ney üfleme tarzıyla aynıdır. Onu almaya bakar talebe. Ancak o zaman bir üsluba mensup olmuş olursunuz.

O zaman hoca-talebe ilişkisi nasıl olmalı?

Hoca öğrencinin arkadaşı olabilir ama talebe hocanın arkadaşı olamaz! Bu felsefeyi iyi bir ayarla götürürseniz sıkıntı olmaz. Meşkin içinde bu da vardır. Öğret-çık-git öğren-çık-git ilişkisi öğretmen-öğrenci ilişkisidir. Hoca talebe ilişkisi çok başkadır. Talebe demek talebini devam ettiren demektir. Bana yeni gelen talebeler “Bu sazı ne kadar sürede öğretebilirsiniz” diyor. Ben de ‘Sen ne kadar sürede öğrenebilirsin’ diyorum. Kimsenin kimseye bir şey öğretme gücü yoktur. Öğrenme gücü vardır. Ama hep topu karşı tarafa attığımız için insanlar zeminini daha başlamadan atıyor. Öğrenip gidersiniz öğrenci olursunuz. Kalıp öğrenmeye devam ederseniz talebe olursunuz.

En iyi ders ney sesinin az duyulduğu derstir diyorsunuz...

 Evet, çünkü ney çalarak değil dinleyerek öğrenilir. Çünkü gerçek irşat kulakla olur. Sözü duymanız gerekiyor. O yüzden dinlemek çok önemli. Musiki özellikle dinlemeden olmaz. İlla ki dinleyeceksiniz. Hoca çalacak talebeler oturup dinleyecek. Talebe dediğiniz gider evde çalar derste niye çalsın. Bu işin iyi hocası talebe daha neyi tutup ağzına götürürken onu çalıp çalamayacağını bilir.

Tüm bu anlattığınız hoca-talebe kültürü zamanla unutulup kaybolur mu?

Hayır asla. Nasıl bu zamana kadar geldiyse bundan sonrada bu bayrağı taşıyacak birileri mutlaka çıkar. Aksine inanırsanız Allah’a şirk koşmuş olursunuz. Biz sahibi değiliz ki bu dünyanın. Allah bilir hüküm onun biz ne karışırız. Yeter ki işimizi doğru düzgün yapalım. İyi bir aşkı olsun insanların içinde yeter. Bu işin bir yaşı başı yok. Neyi hedeflediğiniz önemli. Bu ülkenin bu işi sevecek insanlara ihtiyacı var. Bu işi yapacak insanlara değil. Yapacak insan illa ki çıkıyor ama sevecek insan çıkmıyor. Türk musikisini dinleyecek kollayacak insanlara ihtiyacımız var.

Kaplumbağa kabuğundan başpare yaptım

Türkiye’de ilk başpare koleksiyonu yapan kişisiniz? Biraz bahseder misiniz koleksiyonunuzdan.

Öncelikle başpare neyin üfleme ağzıdır. 30 yıldır aralıksız yapıyorum bu koleksiyonu. Çünkü tarihten elimize hiç başpare kalmamış. Eski neyler var ama eski başpare yok.  Ney organik bir enstrüman olduğu için üflenmediği zaman o parça kendiliğinden ondan ayrılıyor. Sanırım o yüzden kaybolmuş hep ve günümüze kadar çok çok eski başpareler ulaşmamış. Bir de başpare yapan çok az kişi var. O yüzden de başpare üzerine biraz düştüm. Başparalerin sayısını çoğaltıyım derken malzeme denemeye başladım. Hiç kullanılmamış malzemelerden başpareler yaptım. Egzotik ağaçlardan, değerli hayvan dişlerinden, kuka dediğimiz Güney kökenli ağaçtan yaptım. Hatta kuka çok iyi sonuç verdi. Çünkü ham hali bile çok olgun malzemenin. Üstelik göz estetiğine hitap eden başpareler çıktı. Sonra Kehribardan, bilardo, bowling topuna kadar birçok şeyi denedim. En ilginci olarak okyanusta yaşayan bağa kaplumbağasının sırt kabuğundan yaptım. Sayı olarak da şu an 300’e yakın başparem var.

Siz hangi başpareyi kullanmayı daha çok seviyorsunuz?

En çok diye bir ayrımım yok ama son birkaç yıldır boynuz başpare üflemeyi bıraktım. Tamamen ahşap başpareden üflüyorum. Bunun sebebi de daha iyi tını elde ettim.

İnsanın karnının doyduğu yerde gönlü doyar

Hezarfen Ney ve Sanat Okulu’nu açmaktaki amacınız neydi?

Burası hem atölye hem okul. Kuruluş amacımız ney öğretmek. Ama burada zamanımızın büyük çoğunluğunu sohbet ederek geçiriyoruz. Bu atölyedeki her şey unutulacak. Bu masa etrafında yapılan sohbetler unutulmayacak. Çünkü asıl olan muhabbettir. Bir yerde muhabbet oluyorsa orada hayat var demektir. Buranın varlığı muhabbet üzerine kurulu. Burada hep bir çorba kaynar. Özel günlerimizde muhakkak yemekler veririz. İnsanın karnının doyduğu yerde gönlü doyar. Burayı sırf ney öğretmek üzere açılmış bir yer olarak görmüyoruz. Çat kapı içeri girebileceğiniz fikrinizi söyleyebileceğiniz bir yer burası.

Çalışında bir kudret var

Neyzen Tevfik sizin için ne ifade ediyor?

Çeşitli kesimlerin ona farklı yaklaşımları var. Neyzen olmasını sevenler, alkolik olmasını eleştirenler ya da hicivci olmasını yerenler ya da sevenler var. Neyz kelimesini unutturmamış bir adamdır en azından. Nasıl yaşarsa yaşasın. Harabat yaşamasının sebebini de aslında tercih edilmiş bir gizlenme metodu olarak düşünüyorum. Yaşadığı dönemde plak şirketlerine arkalı önlü 100 plak yaptırmış ney gibi bir saza...  Yani çalışında bir kudret var.