25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Mücevher kasada beklemesin

Genci yaşlısı, zengini fakiri… Her kadının rüyalarını süsleyen en önemli şey kuşkusuz mücevherler. Yılbaşının yaklaştığı ve davetlerin çoğaldığı kış döneminde neler takılacağını, bu işe yıllarını adayan Tina Jewellery’nin sahibi Esra Moreno ile konuştuk. 2 bin TL’den 500 bin TL’ye kadar bir ürünün alıcı bulduğundan bahseden Moreno, “Kasada mücevher beklemesin” diyor.

16 Aralık 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Mücevher kasada beklemesin

Birçoğumuz tanır Alman gelin Tina Christa Sezer’i. Bilmeyenler için; bir aşk uğruna Almanya’dan Türkiye’ye gelen ve Kapalıçarşı’ya giren ilk kadın mücevher mağazası sahibi diyebiliriz. 1970’li yıllardan beri Kapalıçarşı’da mücevherlerle haşır neşir olan Sezer, hala işin başında olsa da işlerin büyük bir bölümünü kızı Esra Moreno’ya emanet etmiş. Boğaziçi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okurken kendini Almanya’da taş eğitimi alırken bulan Moreno ise mücevher sektörünün en önemli isimlerinden. Sadece Türk pazarına değil dünyanın birçok yerine hizmet veren Moreno, Türklerin en sevdiği taşın pırlanta olduğunu söylüyor. Anneden kızına geçen Tina Jewellery’nin hikayesini Star Cumartesi okurları için dinledik. 

DETAY PIRLANTAYA DEĞER KATAR

25 yıldır bu işin içinde olduğundan bahseden Esra Moreno “Boğaziçi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okurken boş zamanlarımda annemin Nuruosmaniye’deki mağazasına gidiyordum. O zamanlar envanterler el ile çiziliyordu. 700-800 parça objenin tek tek kara kalem ile resmini çiziyordum. Annem çok titiz olduğu için ‘Bu güzel olmamış’ deyip, güzelim çalışmayı siler tekrar çizmemi isterdi. Bu detaylar tabii ki bana bir şeyi özenle yapmam gerektiğini öğretti” diyor. Bazen detaylarda çok kayboluyor olsa da, bu işi yapan birisinin detaycı olması gerektiğine vurgu yapan Moreno sözlerine şöyle devam ediyor: Nesiller boyu insanların taşıyacağı bir şey yapıyoruz. Eğer iyi yapıyorsanız kalıcı oluyor ama iyi bir şey yapmıyorsanız bozup yeni bir obje yapılmasını istiyorlar. Bir süre sonra anladım ki ben bu mesleği ve insanları çok seviyorum. Almanya’da aldığım taş eğitimini tamamladıktan sonra Nuruosmaniye’deki küçük dükkânımızda çalışırken bize bir teklif geldi. Aynı semtin ana caddesinde daha büyük bir mağazada iş ortaklığı. Dükkânın mücevher bölümü bize ait olacak diğer kısımda ise halı satılacaktı. 365 gün açık olan bu mağaza sayesinde piyasa bizi daha fazla duydu. Kanada, Avustralya ve Amerika’dan müşterilerimiz gelmeye başladı. Herkese hitap ediyoruz.

‘Kasada mücevher beklemesin’ diyen Moreno, “Her objeyi hem gece hem de gündüz kullanılabilir yapıyoruz. Amacımız her ürünü her kombinle kullanabilmek. Kasada kesinlikle takı beklemesin istiyoruz” diyor.

TÜRKLER PIRLANTA SEVİYOR

Türk müşterilerini ihmal ettikleri düşüncesiyle 2010 yılında Nişantaşı şubesini açtıklarına değinen Moreno sözlerine şöyle devam ediyor: Türk müşteriler biraz daha pırlanta ağırlıklı mücevherleri tercih ediyor. Çünkü biz doğal renkli taşın işlem görmemiş halini seviyoruz. Bir taşın damarı varsa onun gözükmesini istiyoruz. Çünkü o doğada öyle bulunuyor. Her zaman müşterilerime şunu söylüyorum ‘Eğer bir zümrüt tamamen şeffaf ve berraksa ondan korkun’. Orada olmayan bir şey var. Evet, çok parlak olur ama olursa da çok pahalı olur. Ama ucuz ve pırıl pırıl bir zümrüt bulamazsınız. 

Moreno pırlanta da dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıralıyor: Taşın rengi çok önemli. İçinde eğer bir lekesi varsa bunu bilmeniz ve sizden saklanmaması gerekiyor. Eğer içinde bir leke varsa ve siz bunu bilmeden yüksek de bir bedel ödüyorsanız, o zaman size haksızlık yapılıyor. Amerikalıların ise işçiliğe ve tasarıma hayran olduklarını söyleyen Moreno, “Düz bir ürünle onları ikna edemezsiniz. Pırlanta umurlarında değil, renkli taşları seviyorlar” diyor. Tasarıma göre değişen üç hafta ile üç ay arasında bir mücevherin ortaya çıktığına da değinen Moreno, mağazada 2 bin TL’den 500 bin TL’ye kadar ürün bulacağınızı ekliyor. Moreno aynı zamanda yılbaşına özel aralık ayı boyunca seçili ürünlerde yüzde 30’dan başlayan indirimlerin de haberini veriyor. 

KAPALIÇARŞI’DAKİ İLK KADIN

Bugün, birbirinden özgü tasarımlara imza atan Tina Christa Sezer, Nuruosmaniye’ye 1972 yılında adım attı. İşinde başarıyı yakalamak amacıyla taşlar hakkında kitaplar okudu, yurt dışı mücevher fuarlarına katıldı ve en önemlisi de vaktinin çoğunu işin mutfağı olan mesleğin tozunu yutmuş ustaların atölyelerinde geçirdi. Bu aşamaların sonucu edindiği deneyim ve bilginin ışığında, 1992 yılında TİNA markasını oluşturdu. 18 metrekarelik bir dükkânda tasarımlarını yapmaya başlayan Tina’ya daha sonra, Almanya İdar Ober Stein’da Gemoloji (Değerli Taş Bilimi) üzerine eğitim alan kızı Esra Moreno da katıldı. Tina Christa Sezer, Kapalıçarşı’da mücevher piyasasında ilk mağaza sahibi kadın olma özelliğini taşıyor. Bunun yanı sıra renkli doğal taşlarla yaptığı tasarımlarla da bu konuda öncülük yapıyor. 

DÜNYACA ÜNLÜ İSİMLERİN TERCİHİ

Moreno’nun 17 yıl önce Nuruosmaniye’de 18 metrekarelik bir dükkanda annesi ile birlikte yapmaya başladığı mücevherleri bugün Fransız oyuncu Jeanne Moreau, Amerikan eski başkan yardımcısı Al Gore’un eşi Tipper Gore, Estee Lauder’in torunu ve şu an markanın başındaki Aerin Lauder, Woody Allen’ın eşi Soon Yi takıyor.

ZENGİN KIZ FAKİR OĞLAN HİKAYESİ

“Bir gün bir müşterim geldi. Çok efendi ve şeker bir adamdı. Kız arkadaşına evlenme teklif edeceğini ve tek taş almak istediğini söyledi. Kız hepimizin çok yakından tanıdığı zengin bir ailenin kızı, çocuk ise çok iyi eğitimli ama imkânsızlıklar içinde büyümüş birisi. İyi bir şey almak istiyordu fakat bütçesi sınırlıydı. Çok sevdim çocuğu ve dükkana ikinci, üçüncü gelişinde ise biraz daha samimi olduk. Önemli olanın alacağı hediyeyi gönülden vermesi gerektiğini söylüyordum hep. Neyse, yüzüğü tasarladık… Teklifi de İtalya’da bir arkadaşlarının düğünün ardında yapacakmış. Ben bir gün Roma’dan aranıyorum ‘Kabul etti Esra’ diye. İkisinin de mutluluğu seslerinden belliydi. Bir hafta sonra da bana çok güzel bir çiçek yolladılar. Harika bir düğünle de evlendiler. Düğününde şahane bir kolye hazırladık. Çocuk beni arıyor ve ‘Karımın en sevdiği kolyesi o’ diyor. Çok zengin bir ailenin kızı ve eminim aileden çok şeyi vardır. Ama her şeyin maddi önemi olmuyor. Yine bir gün öğretmen emeklisi bir kadın mağazada bir yüzük beğeniyor ama ona çok pahalı geliyor. Kadın o kadar çok beğenmiş ki… Bunun üzerine oradaki görevli ‘Tina Hanım da, Esra Hanım da Nişantaşı’ndaki şubede isterseniz oraya gidin’ diyor. Kadın ‘Alma imkânım yok’ dedikçe, bizim görevli ısrarla ‘Gidin ve onlarla tanışın’ diyor. Kadın yanımıza geldi ve ‘Bu yüzük beni aldı götürdü ama benim bir emekli paramla alamam’ dedi. Annem de ‘Yüzüğü takın. Bize de yavaş yavaş ne zaman isterseniz ödersiniz’ dedi. Yani manevi duygular çoğu zaman maddiyatın önüne geçiyor.”

PRENSES DIANA’NIN BROŞU YÜZÜK OLDU

Geçtiğimiz günlerde Meghan Markle ile nişanlanan Prens Harry, 1997 yılında hayata gözlerini yuman Prenses Diana’ya ait broşta yer alan pırlantalarla sevgilisine özel bir yüzük tasarlattı. Bu durumu sorduğumuz Moreno, “Bu tarz olaylar benim başıma çok geliyor. Aile yadigarı olan ürünleri yeniden tasarlayıp günümüz modasına uygun hale getiriyoruz. Kaldı ki pırlantaya hiçbir şey olmaz. Defalarca yeni bir tasarım ile çıkabilir karşımıza. Bir pırlantayı 20 kişi kullanabilir. Dünyadaki en sert maden” diyor. Müşterilerin özel istekleri var mı diye sorduğumuz Moreno “Tabii bazen müşteriler hayallerini iletiyorlar bizlere. Biz de ‘Hadi beraber tasarlayalım’ diyoruz. Ya da aile yadigârı olan takılarını getirip değiştirmemizi istiyorlar. ‘Ben buna dokunmam’ dediğim harika parçalar da oluyor, arada derede ne olduğu belli olmayan tasarımsız parçalar da” diye ekliyor.