19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Müslüm Baba’dan Sebastião Salgado’ya biyografik filmler

Türkiye’nin Müslüm Babası’ndan, dünyaca ünlü fotoğrafçı Sebastia Salgado’ya kadar birçok isim beyaz perdeye konu oldu. Onların hayatı yapımcılara ilham verdi. Peki, hangi ünlü isimlerin filmleri daha fazla akılda kaldı? Sorduk, soruşturduk. 

ALİ DEMİRTAŞ15 Aralık 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Müslüm Baba’dan Sebastião Salgado’ya biyografik filmler

Tarihte öyle ya da böyle yer etmiş pek çok ismin hayatı beyaz perdeye yansıtıldı. Yapımcılar bu isimlerin hayatlarından hareketle filmler çektiler. Kimi hafızalara kazındı, kimisi unutuldu. Biz de akılda kalan o filmlerin neler olduğunu sinemanın farklı birimlerinde çalışan isimlere sorduk. Yapımcı-yönetmen Kudret Sabancı, yönetmen-müzisyen Mehmet Güreli, senarist Ramazan Demirli, oyuncu Kemal Uçar ve sinema yazarı Tuba Özden Deniz akıllarında yer tutmuş biyografi filmlerinin neler olduğunu sıraladı. İşte yanıtlar… 

MEHMET GÜRELİ: AMADEUS MOZART’IN TA KENDİSİ

Amadeus (1984) Mozart’ı tüm yönleriyle yansıtabilen bir film. Ayrıca dönemin hırs, atmosfer, karakter, yaratma boyutlarını, Salieri figürünü şaşkınlık verici ele alışıyla belki de Milos Forman’ın en başarılı yapıtı denebilir. Montparnasse 19 (1958) filminde ise Modigliani’yi canlandıran Gérard Philipe’i de katarak resmin büyüsünü en iyi yansıtan filmlerden. Sanki gizlenmiş renkler arasında resim dünyasının acımasız yönlerini de ortaya koyuyor. Hamsun (1996) filminde yazarın son yılları, büyük aldanışı, hataları ve çöküşü üzerine derin çizgilerle örülmüş bir kesit. Hayatın sanıldığı kadar kısa olmadığı, çaptan düşme ve yanılgılar, aldanmalar üzerine bir ders. Madam Curie (1943) de müthiş bilim insanı üzerine bir destan. Buluşlarının insanlığa katacaklarını düşünerek her şeyi göze almış biri Madam Curie. Çağının çok önünde giden bir kadının portresi. Lust for Life (1956) ise Van Gogh’un yaşadığı mekânlarda onun renkleriyle birlikte eşsiz bir şölen. Karga seslerinin eşliğinde, yaratıcı, çarpıcı ve bir o kadar da hüzünlü bir ressamın filmi...

RAMAZAN DEMİRLİ: SCHİNDLER’İN LİSTESİ SOYKIRIMI AKLIMA KAZIMAMA SEBEP OLDU 

Bir Geyşa’nın Anıları / Memories Of A Geisha filminde güç savaşının daha çocukluktan başlaması ve o küçücük kızın hayata tutunabilmek için işkence niteliğindeki yaşam tarzını benimseme çabası beni çok etkiledi. Beni etkileyen diğer bir film de Trumbo. Bu film bana “Eğer doğru yoldaysan vazgeçme, bahaneler üretme. Her zaman yeni bir yol vardır,” diyor. Trumbo ve arkadaşlarının kara listeyle mücadelesi, o listeyi paramparça etmesi ve bunu en iyi bildiği şeyi yaparak, senaryo yazarak yapması önemlidir. Çünkü biz yazdıkça var oluruz. Başarılı bulduğum bir diğer biyografi filmi Lion. Düşünsenize sadece beş yaşındasınız ve Hindistan gibi bir coğrafyada kayboluyorsunuz. Sonra bir gün Avustralya’da uyanıyorsunuz. Filmin kahramanı küçük Saroo beni öyle etkiledi ki peşinden bir an ayrılmadan onunla birlikte oradan oraya koştum durdum. Yönetmen eleştirileri, Oscar dedikoduları filmle aramdaki etkileşimi hiç etkilemedi. Ben galiba duygulara fazlasıyla önem veriyorum. Yine Can Dostum / The Intouchables filminde de gerçekte son derece sıkıntılı ve sarsıcı bir durumun böyle naif ve mizahi bir dille anlatılması oldukça hoşuma gitmişti. Ayrıca ön yargıları ortadan kaldırdığınızda hayat sadece kendiniz için değil, herkes için daha yaşanılası bir hâl almaya başlar. İster bir aristokrat olun, ister siyahi bir işçi… Son olarak Schindler’in Listesi filmi soykırıma dair izlediğin ilk filmdi ve soykırım kelimesini aklıma kazımama sebep oldu.  

KUDRET SABANCI: DER UNTERGANG ALMAN SİNEMASININ BAŞYAPITI 

2016 yapımı Hacksaw Ridge, gördüğüm en ilginç savaş hikâyelerinden birine ve yine gördüğüm en iyi savaş sahnelerine sahip, savaş karşıtı bir film. Mel Gibson’u en iyi yönetmenler arasına sokan muhteşem ve kesinlikle izlenmesi gereken bir film. Diğer başarılı bulduğum film ise Der Untergang. Son yılların en ilginç sineması olan Alman sinemasından bir başyapıt. Bu sinemanın en önemli yönetmenlerinden Oliver Hirschbiegel’in çektiği ve Bruno Ganz’ın Hitleri inanılmaz bir şekilde canlandırdığı büyük bir film. Öte yandan The Imitation Game filmi ise bilgisayar ve yapay zekânın babası olarak tanımlayabileceğimiz alan Turing’in hikâyesi üstünden müthiş bir dönem analizi ve fotoğrafı. Çok iyi bir senaryo, çok iyi çekilip, çok iyi oynanmış. Yine Amadeus da Milos Forman’dan efsanevi bir film. Tom Hule ve Murray Abraham’ın müthiş oyunculuklarının ve müziklerin tadına doyulmuyor. Son olarak Pianist ise Polonyalı büyük yönetmen Roman Polanski’nin belki en iyi filmi. Ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın Nazi işgali altındaki Varşova’da hayatta kalma mücadelesi. İnsan ruhuna dokunan bir film…

TUBA ÖZDEN DENİZ: TOPRAĞIN TUZU’NDA SEBASTİÃO SALGADO BİR GÖLGE GİBİ TAKİP EDİLİYOR 

Kraliyet ailesinden VI. George’un hayatını ele alan Zoraki Kral’ı (2011), izleyici sadece Kral’ın halka sesleniş konuşmasını yapana kadar geçen süreci, aldığı konuşma terapisi neticesinde kekemelik krizini aşıp aşamayacağının merakı ile izliyor. Jesse James Suikastı’nda (2007) ise Amerikalı bir haydut olan Jesse James’in hikâyesinde sadece, ona hem hayran hem de düşman olan Robert Ford ile tanışmasından sonraki dönem ele alınıyor. Bir Şarkının Peşinde (2013) filmini ise kayda değer kılan, konu ettiği Sixto Rodriguez’in etkileyici karakteri mi yoksa filmin yalın anlatımı mı karar vermek zor. Usta fotoğrafçı Sebastião Salgado’nun anlatıldığı Toprağın Tuzu’nda (2014) ise karakter adeta bir gölge gibi takip ediliyor ve onun hayatının en önemli duraklarını hiçbir yorum getirme kaygısı gütmeden perdeye yansıtılıyor. David Lynch Yaşam Sanatı (2017) filminde ise Lynch’in bütün hayatına, eserlerine yön veren zengin hayal dünyasının kaynağını araştırırken en doğru adrese yöneliyor yönetmen, çocukluğuna...

KEMAL UÇAR: MÜSLÜM FİLMİ SİNEMAMIZA BAŞARILI BİR İTİRAZ 

Başarılı bulduğum biyografi filmlerinden ilki Schindler’in Listesi. Üstüne fazla bir şey söylemeye gerek yok sanırım. Böyle bir liste yaparken ilk başa yazmamak kaçınılmaz. Diğer film ise 1973 yapımı Kelebek. Dustin Hoffman ve Steve Mcqueen’in başrolleri paylaştığı film benim için sadece en iyi biyografilerden biri değil aynı zamanda en sevdiğim filmlerden biri. İnsana dair çok önemli hislere sahip muhteşem bir film. Patch Adams filmi de sevdiğim bir diğer film. Robin Williams’ı hatırlamak ve özlemek... Sinema dünyası onsuz ne kadar eksik! 2018 yapımı Müslüm filmi de ülkemizde şimdiye kadar çekilmiş en iddialı biyografi filmi ve sinemamızın son yıllardaki sallantılı gidişine başarılı bir itiraz. Ayrıca hiç tanımasanız bile Müslüm Gürses’i öğrenmeye başlamak için güzel bir adım. Son olarak Çağrı filmi bu listedeki diğer filmler kadar büyük bütçeli değil. Sinematografisi onlar kadar iyi değil. İçinde anlatılan anekdotları ve olayları artık bilmeyen yok. Ancak ne hikmetse bu konularda, 1977’de çekilen Anthony Quinn’li Çağrı’dan daha iyisi çekilemedi. Ramazan gelse de bir kez daha izlesek demeyen yoktur. 

MUSTAFA ZİYA ÜLKENCİLER: GANDHİ EPİK BİR BAŞYAPIT

Biyografi filmleri türünün en yetkin örneklerinden biri olan Gandhi (1982), birçok sebepten dolayı etkisini asla yitirmeyecek, epik bir yapıttır. Sinema tarihinin en kalabalık sahnesi rekorunu elinde bulunduran cenaze sahnesiyle hafızalardan silinmiyecektir. Diğer film ise Amadeus. (1984). Müzik konusunda yüce bir yeteneğe sahip olan Amadeus, Mozart ile Antonio Salieri’nin ilişkisine odaklı bir başyapıt. Bir diğeri ise Schindler’s List (1993). Oskar Schindler adlı bir Alman iş adamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Dördüncü film ise The Pianist (2002). Nazi işgali altındaki Polonya’da yaşamanın imkansızlaştırıldığı bir dönemde bir şekilde esir kampına gitmekten kurtulan ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın Varşova’nın kenar mahallelerindeki hayatta kalma mücadelesine odaklanır. Son film ise Cinderella Man (2005). İrlanda asıllı boksör James Braddock’un ailesine bakma gibi büyük bir sorumluluğu vardır. Tutkuyla bağlı olduğu boks sporunu bırakmak zorunda kalan genç adam rastlantı eseri boks şampiyonu Max’le dövüşmesi ile hayatı da değişecektir.