16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Osmanlı arşivi dünyanın da hafızası

Osmanlı Arşivlerindeki tecrübeli çalışanların ilgisiz alanlara atandığı haberleri endişelere yol açtı. Ancak, Osmanlı Arşivi Daire Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, spekülasyonları ortadan kaldıracak bir açıklama yaparak tartışmalara son noktayı koydu. Araştırmacılar ve tarihçiler hatadan dönülmüş olmasından memnun.

ALİ DEMİRTAŞ1 Eylül 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Osmanlı arşivi dünyanın da hafızası

Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı adını aldı. Burada çalışan 300’e yakın deneyimli personel ise istihdam fazlası olarak değerlendirilip mesleğiyle ilgisiz kurumlara atandığı haberi tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine bir açıklama yapan Osmanlı Arşivi Daire Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, “Arşivlerimizin, bu arkadaşlarımızın omuzlarında ayağa kalktığını en iyi bilenlerdenim. Arşiv hizmetlerinde yetişmiş, emek sarf etmiş eski kurum personelimizin de yeni kurumumuza kazandırılması yönünde çalışmalarımız sürmektedir.” açıklamasıyla arşivcilerin yüreğine su serpti. Peki Osmanlı Arşivleri neden bu kadar önemli? Osmanlı Arşivlerinin hem ülke hem dünya tarihi açısından önemini Türk Arşivciler Derneği Başkanı Yüksel Baycar, tarihçi-yazar Prof. Dr. Zekeriya Kurşun ve yazar Prof. Dr. Mustafa Budak’a sorduk. Uzmanlar yaşanan atanma olayını bir talihsizlik olarak tanımlarken, arşivin sadece Osmanlı ya da Türk tarihi için değil dünya tarihinin yazımı için de önemli bir kaynak olduğuna dikkat çekiyor.

ULUSLARARASI ÖNEME SAHİP BİR ARŞİV

Yazar Prof. Dr. Mustafa Budak ise arşivin Türk tarihinin önemli bir devresini aydınlattığını söylüyor ve ekliyor: “Osmanlı Devleti’nin Asya-Avrupa ve Afrika gibi üç kıtada hüküm sürmüş bir devlet olduğu dikkate alındığında Osmanlı Arşivi söz konusu coğrafyada bugün mevcut 30’u aşkın devletin de arşividir. Bunun anlamı, ünlü tarihçimiz Halil İnalcık’ın dediği gibi ‘Osmanlı Arşivi olmadan bu devletlerin tarihi yazılamaz.’ 

Gerçekten söz konusu devletler, günümüzde kendi milli tarihlerini yeniden yazmaya çalışmaktadır. Bu aşamada, adı geçen devletlerin arşiv anlamında başvuracakları ilk yer Osmanlı Arşivi’dir. Mesela, Cezayir iyi bir örnektir. Cezayirliler, Fransız işgal dönemini kendi tarihleri içinde ‘arızî bir dönem’ olarak görmekte ve Osmanlı dönemini ise millî tarihlerinin başlangıcı olarak kabul etmektedirler. Görüldüğü gibi Osmanlı Arşivi, sadece bizim kendi millî arşivimiz değil bir milletlerarası arşivdir. Ayrıca, Osmanlı Arşivi belgeleri, çeşitli milletlerarası ve şahıs hukuku davalarında da hukukî geçerliliğe sahiptir.”

ÜLKELERİN GEÇMİŞİNİ ANLAMAK OSMANLI TARİHİNDEN GEÇİYOR

Bugün Osmanlı Devleti’nin mirası üzerinde otuzu aşkın devlet hüküm sürmekte. Bu devletlerin en az 500 yıllık tarihlerinin ana kaynakları Osmanlı Devleti arşivlerinde bulunuyor. Budak, bu arşivlerin Akdeniz ve Avrupa ülkeleri tarihi için birinci derecede önemli arşivler olduğunu söylüyor. “Bilhassa sosyal, iktisadi, idari, nüfus ve benzeri konulardaki araştırmaların önem kazandığı çağımızda bu arşivler, oldukça zengin tarih kaynaklarını muhafaza etmektedirler.” şeklinde konuşan Budak, bu belgelerden Osmanlı Devleti’nin siyasi, iktisadi, içtimai ve benzeri konulardaki portresini çıkarmanın mümkün olduğunu dile getiriyor ve ekliyor: “Adı geçen bölge ülkelerinden özellikle Ortadoğu Müslüman ülkelerinde ve Balkan devletlerinde Osmanlı dönemine ait vesikalar bulunmakla beraber, bunların asıl kaynakları Osmanlı Arşivlerinde yer almaktadır. Arşiv belgelerinin asıllarına ve yeteri kadarına ulaşmadan kâmil bir araştırma yapmak mümkün olmadığından diğer bölgelerdeki Osmanlı dönemine ait belgeler de Türkiye’deki Osmanlı arşivleri ile birlikte ele alındığında daha bir önem kazanmaktadır. Bu bakımdan, Osmanlı Arşivlerini incelemeden adı geçen ülkelerdeki devletlerin tarihlerini tam anlamı ile yazabilmek mümkün değildir.”

ARŞİV 95 MİLYON EVRAKI KAPSIYOR

Türk Arşivciler Derneği Başkanı Yüksel Baycar ise Osmanlı Arşivlerinin 600 yıl boyunca devletin aldığı kararlar, padişahların iradeleri herhangi bir konuda verilen fermanlar, beratlar, yeni fethedilen yerlerin kayıtları, tapu-muhasebe-mahkeme kayıtları, nüfus bilgileri ve günlük hayata dair milyonlarca evraka sahip bir arşiv olduğunu söylüyor. Yaklaşık 400 bin defter ve 95 milyon evraktan söz ediyor Baycar. “Hocalarımızın deyimiyle İslam medeniyetinin tek arşividir. Çünkü burası bugün varlığını sürdüren 40’ın üzerinde devletin de arşividir. Bu kayıtlar bir milletin ve devletin hukuki varlığının delilidir. Dolayısıyla büyük öneme sahiptir.” diyen Baycar, arşivlerin milletlerin hafızası konumunda olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: “Öyle ki Sultan Üçüncü Mustafa devrine ait bir ferman bu konudaki titizliği çok net gözler önüne sermektedir. Padişah fermanında, bu defterlerin devletin hazinesi mertebesinde olduğunu, tek bir harfine bile zarar gelmesi durumunda hesabını kimsenin veremeyeceğini ifade etmiştir. Yine aynı bilinçle 1846 yılında Hazine-İ Evrak Nezareti özellikle bakanlık seviyesinde kurulmuştur.”

ARŞİVCİLİK FEDAKÂRLIK İSTER 

Bugün 52 milyon belgenin tasnifinin tamamlandığı söyleyen Baycar, arşivciliğin fedakârlık isteyen bir meslek olduğunu belirtiyor. Özellikle geçmiş zamanlarda yetersiz fiziki ortamlarda ve çok zor şartlar altında arşivleme çalışmalarının yürütüldüğüne dikkat çeken Baycar, “Yeni arşiv binasının yapımıyla mekân problemleri halledilmiş; dijitalleştirme hız kazanmıştır. Bu durumda araştırmacıların faydalandığı belge sayılarında muazzam bir artış olmuş, tarih araştırmacıları çok daha fazla belgeye ulaşma imkânı bulmuştur. Tarihe ait her şey arşivlerdeki belgelerde yer almaktadır o yüzden belgelerin tasnifi aynı özen ve dikkatle devam ettirilmelidir.”

TASNİF BEKLEYEN MİLYONLARCA BELGE VAR

Tarihçi ve yazar Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Osmanlı Arşivlerinin özelikle Osmanlı tarihi ve Osmanlı Devleti sonrası eski topraklarında kurulan devletlerin tamamının tarihlerinin yazımı için yegâne kaynak olduğunu söylüyor. “Arşiv, Osmanlı Medeniyeti’nin siyasi, askeri, ilmi, sosyal ve hayatın her veçhesini ilgilendiren belgelerin bulunması hasebiyle hem Türk tarihi hem de İslam tarihi için vazgeçilmez kaynakların başında gelmektedir.” diyen Kurşun, dünya tarihinin yazılması için de Osmanlı Arşivlerine ihtiyaç olduğu fikrinin tarihçilerin ortak kanaati olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Nitekim son yıllarda dünyada pek çok araştırmacı bu konuda eserler vermeye başladı. Bu konuda zaten yüzlerce makale yazılıyor ve Osmanlı Arşivlerinin ehemmiyetini anlatmaya gerek yok. Zaten arşivin malzemesi yerinde duruyor ve araştırmacılara açık.” Kurşun, arşiv konusunda yaşanan güncel olaylarla ilgili ise şunları söylüyor: “Bugün tartışılan konu Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşturduğu bir markanın yani ‘Osmanlı Arşivleri’ isminin korunup korunamayacağı meselesidir. Biz tarihçiler bu ismin korunmasında ısrarcıyız. Bu, hem geçmiş birikimin sürekliliğini sağlayacak ve hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nin bir devamı olduğu tezini kanıtlayacaktır. Son yapılan açıklamalarla bu yönde bir düzeltmenin yapılacağını memnuniyetle öğrenmiş bulunmaktayız.”

ARŞİVİN SÜREKLİLİĞİ BİRİKİM SAHİBİ PERSONELLE MÜMKÜN 

Zekeriya Kurşun tasnif edilmeyi bekleyen milyonlarca evrakın durumu hakkında ise şunları dile getiriyor: “Osmanlı Arşivlerinde 1986 yılından itibaren çok ciddi çalışmalar yapılmış. Belgelerin teknolojiye uygun bir şekilde tasnif, kataloglama ve araştırmacıya sunumu gerçekleştirilmiştir. Bundan sonra beklenen bunun güncelleştirilerek daha iyi bir seviyeye taşınmasıdır. Arşiv işi aceleye getirilecek ve sürekli yöntem değiştirilecek bir iş değildir. Arşiv bugüne kadar biriktirdiği bilgi birikimini ve tecrübesini kullanmayı sürdürürse tasnifi bekleyen milyonlarca belge de peyderpey araştırmacıların hizmetine sunulmuş olacaktır. Ancak tecrübeden geçmiş birikim ve o birikime sahip personelden istifade etmeden bunun yapılması mümkün değildir.”