24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Hoepker: Şanslıysan hayattan bir dilim alabilirsin

Doğu Berlin’e ilk kez giren, 1966’da boksör Muhammed Ali’yi fotoğraflayan ünlü sanatçı Thomas Hoepker’ın eserleri İstanbul’da. Muhammed Ali’nin da aralarında bulunduğu pek çok ünlü ismin sembol karelerini çeken Hoepker, “Fotoğrafçı olarak şanslı olman lazım. Şanslıysan ve beklersen hayattan bir dilim alabilirsin” diyor.

GİZEM TÜMBAY KOÇAK 22 Nisan 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hoepker: Şanslıysan hayattan bir dilim alabilirsin

11 Eylül saldırılarında yakaladığı kareyle tarihe geçen Leica Hall Of Fame ödülü sahibi Thomas Hoepker, ‘Ani Bir Zafer’ başlıklı kişisel sergisi ile İstanbullu sanatseverler ile buluştu. 17’nci yüzyıl filozoflarından Thomas Hobbes’un mizahı ani bir zafer olarak tanımlaması üzerinden şekillenen sergi, 3 Haziran’a kadar Leica Gallery İstanbul’da görülebilir. Hoepker’ın sergisinde efsane boksör Muhammed Ali’nin 1966 yılında çekilen karelerinden, tarihe damga vurmuş fotoğrafına kadar pek çok eser yer alıyor. Sanatçıyla İstanbul ziyaretinde bir araya geldik ve hayatında iz bırakan portreleri konuştuk. 

Türkiye’deki ilk kişisel serginiz ‘Ani Bir Zafer’ ile sanatseverlerle buluştunuz. Neler var bu sergide? 

Sergi hayatımın farklı dönemlerinde çektiğim fotoğrafların bir karışımından oluşuyor. Her fotoğrafın bir hikâyesi var. Birçoğunu Leica ile çektim.

Biraz fotoğrafçılık hikayenizden bahseder misiniz?  

Babam üniversiteye gidip sanat tarihi okumamı isterken dedem ilk fotoğraf makinemi verdi. İlk fotoğrafımı da Münih’te hobi olarak çektim. Okul öğretmenlerimi çektiğim bu fotoğraftan da para kazandım. Daha sonra bir dergide çalışmaya başladım. Erken yaşlarımda da seyahat edip daha fazla yer keşfetmeye ve daha çok fotoğraf çekmeye başladım.

Muhammed Ali ile tanışmanız nasıl oldu?

Almanya’da Stern Dergisi’nde çalışırken “Muhammed Ali diye ilginç bir adam, iyi bir boksör. Hikayesini yapsana” dediler. Daha önce hiç adını duymadığım bu adamın yanına 1966 yılında dergi tarafından gönderildim. Beş kez ABD’ye gittim. Muhammed Ali meşhur oldu. Bir keresinde Muhammed Ali antrenmandaydı, “Merhaba” dedi ve bana bir fiske attı. O anda deklanşöre bastım. ‘Bir kere daha yapar mısınız?’ dedim. Bir daha çektim. Bu kadar basitti, bir sihir yoktu yani. Sadece çok şanslıydım. Bir fotoğrafçının anda ve dikkatli olması gerekiyor. Şanslıysan ve beklersen hayattan bir dilim alabilirsin. 

Birçok anı da paylaşmış olmalısınız Muhammed Ali ile?

Muhammed Ali Chicago’da mutlu bir hayat yaşıyordu. Onunla sık sık arabayla gezerdik. Bir kurabiye dükkânı vardı, oraya uğrardı. Dükkâna ben de girdim. Meğer dükkânın sahibinin kızına aşıkmış. Beş yıl sonra aynı kızı evinde gördüm, kapı açıldı ve bu kız geldi. Muhammed Ali “Eşimle tanış” dedi. Muhammed Ali anti ırkçı, anti savaşçı, konuşmayı seven biriydi. Bir programda Ali’nin karşısında çıkarılan talk şovcu konuşamamıştı.

İran Şahı’nı nasıl çektiniz?

Şah Rols-Royce arabasıyla gelmişti. Kapıda çiftçiler vardı ve Şah’ın önüne halı seriliydi. Çiftçiler eğilip şahın ayağını öptüler. Hiç bilmediğin bir ülkeye gittiğinde hiçbir şeyin olmadığı günler geçirebilirsin. 

11 Eylül 2001’de tarihe damga vuran fotoğraf nasıl çıktı ortaya?

Downtown’da bir şeyler oluyor, yangın var dediler. Arabama atladım, East River’ın karşısına geçtim. Ve bu insanları gördüm. Nehrin kenarında oturup sohbet ediyorlardı, karşı kıyıdan yükselen dumana bakmıyorlardı bile. Ne olduğunu biliyorlardı ama kayıtsızdılar. Ben de hemen deklanşöre bastım. 

Daha önce Türkiye’yi ziyaret etme fırsatı bulmuş muydunuz?

Türkiye’ye bir defa gelmiştim. Çalışmak için değil ama turist olarak. Eve gelip fotoğraflara baktığımda, çözünürlüklerinin çok kötü olduklarını gördüm. Bu yüzden kareleri kullanamadım. 

OLAY MAHALLİNE UZAKSAN İYİ FOTOĞRAF ÇEKEMEZSİN  

Böylesine usta ve alanında otorite gösterilen bir fotoğrafçının çok büyük ve güzel bir arşivi olmalı…

Büyük bir arşivim var. Bazen niye bu fotoğrafı çektim diyorum. Bazen de arşivciler fotoğrafçının fark edemediği fotoğrafı fark ediyor. Örneğin 11 Eylül fotoğrafım. Magnum kitabına o fotoğrafı göndermemiştim. Çünkü olay mahalline uzak bir fotoğraftı. Olay mahalline uzaksan iyi fotoğraf olmadığı düşünülür.