20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Travmalar DNA’mıza kaydediliyor

Travmaların çok sık yaşandığı bir coğrafyadayız. Her gün şiddet, cinayet, trafik kazaları, cinsel saldırı, intiharlar, mültecilik ile ilgili haberler alıyoruz. Şiddet şiddeti, suç kurbanlarını ve ardından da yeni saldırganlarını doğuruyor. Çok ciddi rehabilitasyon çalışmalarına ve bir an önce normalleşmeye, tehlike algısından kurtulmaya ihtiyaç var.

GÜLCAN TEZCAN 6 Ekim 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Travmalar DNA’mıza kaydediliyor

Son çalışmalar travmatik olaylarının izlerinin DNA’mıza kaydedildiğini, gelecek kuşakları da etkileyebildiğini gösteriyor. Psikiyatrist Doç. Dr. Önder Kavakcı, travmatik olayların önlenmesi ya da etkilerinin çabuk fark edilip tedavi edilmesinin hem bu kuşağı hem de gelecek kuşakları kurtarabileceğine dikkat çekiyor. Kavakçı’ya travmaların ruh ve beden sağlığımızı nasıl etkilediğini sorduk.

Psikiyatrist Doç. Dr. Önder Kavakcı 

Yaşadığımız acılar, kayıplar bizde nasıl izler bırakır? 

Yaşadığımız acıların kimde ne kadar hasara yol açacağı kişiden kişiye değişir. Olayın büyüklüğü, hazırlıklı olup olmamamız, yaşımız, genetik özelliklerimiz sonuçları değiştirebilir. Olay sırasında ya da sonrasında alınan destek, güçlü sosyal ilişkilerinin varlığı, zeka, olay öncesindeki ruhsal ve bedensel sağlıklı oluş kişinin baş etme gücünü arttırmaktadır. Olay karşısında yapayalnız olmak, mücadele edememek, pasif, çaresiz kalmak yaşanacak sıkıntının büyüklüğünü arttırırken, aktif mücadele edebilmek olaydan büyüyerek çıkmayı sağlayabilir. 

Travma ile karşılaştığımız dönem de önemlidir. Çocuklar travmatik yaşantılar karşısında daha savunmasız olabilirler. Çocukluk çağında aşırı zorlayıcı yaşantılar ki bunlara toksik stres deniliyor, beyinde kalıcı hasara ve çeşitli beyin bölümlerinin yeterince gelişememesine yol açabilir. Bu da daha sonra yaşanabilecek stresli yaşam olayları karşısında bireyin başa çıkma becerilerini azaltır. Bedenin stresle başa çıkma düzeninin aşınmasına ve çeşitli hastalıklara yatkınlaşmasına neden olabilir. 

Yakın geçmişte üst üste terör saldırıları ve kanlı bir darbe girişimi yaşadık. Bu tür durumlarda nasıl bir rehabilitasyon sürecine ihtiyaç duyulur? 

ABD’de özellikle 11 Eylül saldırısından sonra oldukça fazla araştırma yapıldı ve terör olayları gibi genel toplumu etkileyen olayların ciddi bedensel sonuçları olduğu gözlendi. Tanık olmak, olayda yakınlarını kaybetmek ruhsal ve bedensel etkilenmeyi arttırıyor.

İnsanın kolayca üstesinden gelemeyeceği aşırı zorlayıcı olaylar, örneğin şiddet, işkence, terör, ciddi kazalar, ölümün kıyısından dönme, cinsel saldırı gibi durumlara travma diyoruz. Bu tür olay yaşayanlarda çeşitli psikiyatrik tablolar görülebilir, en bilineni Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)’dur. Bu tür durumlarda sigara, alkol ve madde kullanımı çok artar. Çeşitli çalışmalar travmatik ve zorlayıcı olayların intiharları belirgin olarak arttırdığı da gösterilmiştir. 

ACILAR DNA’YA KAYDEDİLİYOR

TSSB ile ilgili son yıllarda yapılan çalışmalar, bu durumun bedenin strese yanıt mekanizmasını bozduğunu, kronik strese yol açtığını, ronik stresin de birçok bedensel hastalığı tetiklediğini ortaya çıkarmaktadır. Kalp ve damar sistemi hastalıkları, kanser, mide, bağırsak hastalıkları, şeker hastalığı, kronik ağrılar gibi birçok durum bozulan stresle başa çıkma mekanizması ile açıklanabilmektedir. Yakın dönem çalışmalar yaşanan travmatik olayların izlerinin DNA’mıza kaydedildiğini, gelecek kuşakları da etkileyebildiğini gösteriyor.

Bu tür travmaların tedavisiyle ilgili ne tür çalışmalar yapılıyor?

Ülkemizde travma ile ilgilenen araştırmacıların sayısı artıyor. Özellikle savaş mağdurları ve mülteciler üzerine çalışan arkadaşlarımız var. Bu gruplarda TSSB ve depresyon tanılarının oldukça yüksek olduğunu ortaya çıkardılar. Bu da yakın gelecekte bu tür olaylardan etkilenenlerde bedensel hastalıkların da çok fazla görüleceğini işaret ediyor. 

Ülkemiz travmaların çok sık yaşandığı bir coğrafya. Şiddet şiddeti, suç kurbanlarını ve ardından da yeni saldırganlarını doğuruyor. Çok ciddi rehabilitasyon çalışmalarına ve bir an önce normalleşmeye, tehlike algısından kurtulmaya ihtiyaç var. Toplumsal uzlaşma yollarını aramak, farklı bakış açılarına nefes alacak ortamlar yaratmak da çok önemli. Travma ile bugün karşılaşmıyoruz, insanlık tarihi boyunca hep vardı, şimdi bununla baş etmenin tıbbi yollarını biliyoruz. 

“Ruh sağlığı çalışanları olarak, 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yaşananlar ile ilişkili birçok başvuru aldık. Siyahla beyazı ayırt etmenin zor olduğu bir dönemdi. Sosyolojik, psikolojik olarak etkilerinin uzun yıllar sonra daha nesnel değerlendirilebileceğini düşünüyorum.”

15 Temmuz’un etkileri ile ilgili çok başvuru aldık

15 Temmuz darbe girişiminin etkileri ile ilgili doğrudan bir araştırma yapıldığını sanmıyorum. Oldukça karmaşık, siyahla beyazın çok da ayırt edilemediği zor olduğu bir dönemdi. Sosyolojik, psikolojik olarak etkilerinin uzun yıllar sonra daha nesnel değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Ruh sağlığı çalışanları olarak, 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yaşananlar ile ilişkili bir çok başvuru aldık. Neyse ki son yıllarda travmatik yaşantılar ve etkileri ile baş etmekle ilgili bir çok yeni terapi yöntemi gelişti. Üstelik bu terapiler geçmiş yöntemlere göre daha hızlı toparlanma sağlıyor. Terapi yanında gereken durumlarda da ilaç tedavilerine başladık. 

Ruh sağlığımızı korumak için neler yapmalıyız?

Çevresel faktörlerden başlarsak mimari doku hissettiklerinizi değiştirir. Şehirlerin güzelliği suç oranlarını bile düşürebilir, genel bir sakinleşme, yatışma sağlar. Belediyelerin bütçelerinin önemli kısmını sanat, spor ortamlarının oluşturulmasına harcaması, güzel kentler yaratılmasına uğraşması çok önemli. Tiyatro, resim, yaratıcı aktivitelerin tümünün iyileştirici etkileri kanıtlanmıştır. Son yıllarda köpekler ve atlar terapide kullanılmakta, bireylerin kendi kendilerini yatıştırmalarına hizmet edebilmektedir.

Yası tutulmamış acı öfkeye yol açar

Travma sonrası sorun yaşayanların okulda, iş yerinde, mahallede fark edilmesi, yardıma yönlendirilmesi, bu alanda çalışacak uzmanların yetişmesi ve bu hizmetin daha fazla sunulur hale gelmesi de çok önemlidir. Travmatik olayların önlenmesi ya da etkilerinin çabuk fark edilip tedavi edilmesi, hem bu kuşağı hem de gelecek kuşakları kurtarabilir. Zira sanılanın aksine travmayı ya da yası tedavi etmek insanın tekamülünü/olgunlaşmasını engellemez. Çekilen acının daha katlanılabilir, baş edilebilir hale gelmesini sağlar. Kabul etmeyi, yaşanandan ders alarak, güçlenerek çıkmayı, merhametli olmayı sağlar. Tedavi edilmemiş – yası tutulmamış acı öfke ve öç alma hislerine yol açar ki bunun etkileri hem taşıyan hem de diğerleri için yıkıcıdır.