25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Türk Edebiyatı’nın başkentinde İstanbul dersi

Farklı coğrafya ve farklı kültüre sahip uluslararası öğrenciler Yunus Emre Enstitüsü’nün 22 Temmuz-4 Ağustos 2019 tarihleri arasında düzenlediği “Türk Edebiyatı Yaz Okulu’nda” bir araya geliyor. Türk edebiyatı araştırmacıları ve sanatçıları rehberliğinde 25 ülkeden genç araştırmacı ve sanatçı adayı hem kadim hem güncel eserleri yerinde, Türkçenin başkenti İstanbul’da, tarihi yarımadanın olağanüstü zenginliği içinde yaşıyor. 

ZEYNEP TÜRKOĞLU27 Temmuz 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Türk Edebiyatı’nın başkentinde İstanbul dersi

Türk Edebiyatı Yaz Okulu’na çeşitli ülkelerden katılan lisans ve lisansüstü öğrencileri iki hafta sürecek olan programın her gününü dolu dolu geçiriyor. Önce sabah, sınıf dersleri; kâh İstanbul Üniversitesi’nin tarihi binasında, kâh Fetih Cemiyeti’nde, kâh Türk Edebiyatı Vakfı salonlarında, Mimar Sinan Üniversitesi’nde, Kubbealtı Akademisi’nde…  Bu ruhu olan mekanlarda, bu kadim sınıflarda, çağdaş edip, şair ve araştırmacılarla geçen birkaç değerli saat. Kimler? Mesela; Mario Levi, Beşir Ayvazoğlu Prof. Dr. İskender Pala, Prof. Dr. Handan İnci, Sevengül Sönmez, Prof. Dr. Abdullah Uçman, Emin Nedret İşli, Ahmet Ümit… ders, sohbet, seminer, her nasıl isimlendirirseniz isimlendirin, öğrencilerin ortak kanaati, bu isimlerle buluşmanın bir ayrıcalık olduğu yönünde. 

Sonrasında, konuşulan kişi, mekan ve konulardan sonra Türk edebiyatı için önemli ve karakteristik duraklara uğramak alıyor sırayı. 

EDEBİYATIN KALBİNE DOKUNMAK

Bu gezilerde Sait Faik’in, Orhan Kemal’in, Tevfik Fikret’in Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın müze evleri geziliyor, İSAM, Atatürk Kitaplığı, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Yazma Eserler Kütüphanesi ve Şifahanesi, Yapı Kredi Yayınları, Dergâh Yayınları, Kapı Yayınları gibi yayınevleri ziyaret ediliyor. 

Azra Abadzic Navaey-Hırvatistan 

“Edebiyatı şairlerden, yazarlardan dinliyoruz” 

Zagrep Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünde yardımcı doçent olarak çalışıyorum. Aynı üniversiteden mezun oldum ve  karşılaştırmalı edebiyat bölümünde devam ettim. Orhan Pamuk üzerine doktora tezimi yaptım. İlk önce araştırma görevlisi olarak başladım şimdi öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Eski ve yeni Türk edebiyatı derslerine giriyorum ve Farsça okutuyorum.  Boşnak asıllı olduğum ve Hırvatistan’da büyüdüğüm için kendi kimliğimi daha yakından araştırabilme meselesine hep yakındım. Köklerimin Osmanlı tarihi ile ilgili olduğunu biliyordum. Hep şark dillerine ve edebiyata meraklı olduğum için Arapça ve Farsça’yı da sonradan öğrendim ama ilk dilim Türkçe oldu. Bu ilanı görünce iyi bir fırsat olduğunu düşündüm ve başvurdum. Bir hoca olarak Türkiye’ye, kaynağına gelip Türkçemi bir pekiştirmek benim için bir ihtiyaçtı.  Bir sürü yeni arkadaş edindim, meslektaşım olacak bazıları. Kimi, ciddi araştırmalara başladı burada ve işbirliği düşünüyoruz üniversiteler arasında. Günümüz edebiyatçıları ile buluşmuş olmak da çok önemli. Onların aktardıkları özellikle öğrenciler için çok ufuk açıcı doğrusu. Sadece konu hakkında araştırma yapmış gazetecilerden ya da akademisyenlerden değil şairlerden, yazarlardan dinliyoruz. Burada yeni tanıştığım isimlerin kitaplarını alıp okumaya, öğrenmeye devam edeceğim. Bu yüzden Yunus Emre Enstitüsü’ne gerçekten teşekkür ediyorum.  

Shazaib Han-Hindistan

“İstanbul bir şehir değil; Şiir…” 

2019’da Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Buraya yaz okulunda Türkçemi geliştirmek ve Türk kültürünü tanımak için geldim.  Şu an çok mutluyum, çok iyi hissediyorum gerçekten. Bu bir şehir değil, bir şiir… Her yerde yeni bir şey görüyorum ve hemen onun fotoğrafını çekiyorum. Fotoğrafçılığı çok seviyorum.  Gittiğim her yerde yeni bir şey çıkıyor karşıma. Ben önceden çok Türk filmleri, Türk dizilerini izledim. İstanbul’u, gördüm heyecanlandım. Benim ülkemde Türkçe çok az bilinir, Hindistan’da sadece benim gittiğim üniversitede Türkçe bölüm vardır. Hindistan’da Türkçe tercüman olarak çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum. İstanbul bana o kadar iyi geldi ki artık Hindistan’a gitmek istemiyorum. Eğer İstanbul’da yaşarsam küçük bir evim olsun, ama büyük bir fotoğraf makinem olsun istiyorum. Her gün gezmek, gördüklerimi çekmek istiyorum. Ne kadar gezsem de yetmeyecek biliyorum… 

Riwa Shbaklo-Lübnan

“Diriliş Ertuğrul’u Arapça’ya çevirdim” 

Türkoloji 3. sınıftayım. Ama benim hikâyem böyle başlamadı. Türkoloji okumaya başladığımda çok iyi Türkçe biliyordum zaten. 11 yaşındayken dizilerden, şarkılardan öğrenmeye başladım dilinizi. 16 yaşındayken izlediğim Türk dizilerin alt yazılarını yazmaya başlamıştım, Arapça’ya çeviriyordum. Türkçe ile ilgili birçok dizinin alt yazısını Arapça’ya çevirdim; mesela Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamit, Poyraz Karayel… Kendi kendime çok küçük olduğum için fark etmeden öğrendim. Tabii ki bu zamanla gelişti. Başta hatalar yapıyormuşum. Ama zamanla geliştirdim. 18 yaşında Lübnan’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde yeminli tercüman olarak çalışmaya başladım. Şiir okumayı çok seviyorum. Edip Cansever, Cemal Süreya, Attila İlhan, Turgut Uyar… Bütün bu isimleri çok seviyorum. Henüz gerçekleştiremediğim bir hayalim var o da kitap çevirmek bunu yapmayı istiyorum. O yüzden burada aldığımız dersler çok yardımcı oluyor. Zaten hedefim bu yöndeydi. Türkçe benim hayatımdır. Türkçe’yi öğrenmeseydim hayatımda birçok şey eksik kalacaktı. 

Jiayi Zhu-Çin 

“Kitap soğuk, sohbet sıcak” 

Dört sene önce Türk Dili ve Edebiyatı’ndan mezun oldum. Geçen sene Türkçe öğretmenliğine başladım. Şimdi Hollanda’da Türkoloji üzerine yüksek lisans yapıyorum. Kendimi daha da geliştirmek istiyorum. Sadece Türk dili değil, Türk tarihi, Türk siyaseti, Türk kültürü gibi başka alanlardaki bilgileri de öğrenmek istedim. Çünkü benden sonra bu alana yönelecek olanlara önderlik etmek istiyorum. Yine döndükten sonra öğrencilerime ders vererek gördüklerimi aktarmak istiyorum. Türkiye çok büyük bence. Türkiye’nin 7 bölgesi var her bölgenin kültürü tarihi çok farklı. Onun için çok çalışmam lâzım. Türkiye ve Çin arasında bence benzerlikler var; misafirperverlikleri,  bazen yemekleri… Bu 2 haftalık program bize Türk tarihi edebiyatı ve kültürü hakkında çok şey öğretiyor. Çünkü kitaptan öğrendiğimiz soğuk ama burada öğrendiklerimiz sıcaktır.   

Anisa Salihovic-Bosna Hersek

“Birbirimize benziyoruz” 

Türk dilini çok seviyorum. Zaten İngilizce biliyordum, ikinci yabancı dil öğrenmek istediğimde Türkçe’yi tercih ettim. Türkler ve Bosnalılar birbirlerine çok benziyor. Geçen yıl Tuzla Üniversitesi’nden mezun oldum. Şimdi bir okulda Türk dili ve edebiyatı bölümünde görevli olarak çalışıyorum. Çocuklarla çalışmayı çok seviyorum. Bosna’da yaşamaya, çalışmaya devam edeceğim. Ama fırsatım olursa İstanbul’a da gelmeyi çok istiyorum. Burada geçen günlerimizde önemli insanlar tanıdık çok zevkli dersler yaptık. Şairlerle ile yaptığımız dersler çok güzeldi. 

Ayzat Muktarbegova-Kırgızistan

“İnsanın kafası daha iyi bir sinema salonu” 

Kırgızistan-Türkiye ortak üniversitesi Manas Türkoloji bölümü mezunuyum. Şu anda yüksek lisans yapıyorum. Edebiyat merakım çocukken de vardı. Üniversiteyi kazandıktan sonra Türk kültürü ile tanıştım. Türkçe hazırlık bölümü okudum ve Türkçe’yi öğrendim. Türk ve Kırgız dili zaten akraba diller. Çok değil ama benzerlikleri var. Bizim için Türkçe öğrenmek diğer arkadaşlara göre daha kolay. Bir de ben üniversitede dil çalıştım ama edebiyat dersleri de görüyordum. Dört dönem Türk Edebiyatı dersi aldım. Ama bu çok az oldu benim için. O yüzden bu programa katılmayı tercih ettim. Bu biraz şahsi zevkim ile ilgili. Mesela film seyretmekten çok kitap okumaktan hoşlanıyorum. Benim için bu daha zevkli. Çünkü insanın kafası daha iyi bir sinema salonu. Daha iyi tasvir edebilirsin. Daha iyi düşünebilirsin. Bir kitap üzerine yapılmış filmi seyrederken mesela hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz, benim düşündüğüm gibi olmamış diye. Onun için seyretmektense, okumak daha güzeldir. Türk edebiyatı çok çeşitli, çok zengin. Divan Edebiyatı’ndan  şiirlerle de tanıştık Ahmet Hamdi Tanpınar da okuduk.  Bugün polisiye edebiyatçıları ile görüştük. Türkçe’de bu türde eserler okumamıştım hiç. Bugün öğrendiklerime de çok şaşırdım. Çünkü bu alanda çalışmış çok sayıda romancı varmış. Biz daha çok Tanzimat öncesi Türk edebiyatı okumuştuk üniversitedeyken. Modern Türk edebiyatı yazarlarını bilmiyordum. Daha önce de Türkiye’ye gelmiştim ama şimdi gördüğüm yerleri görmemiştim. Bu tam bir kültür edebiyat gezisi oluyor. Mesela kitap şifahanesine gittik; böyle bir şeyi daha önce hiç görmemiştim, benim için çok ilginçti.