19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Uluslararası sanatçılar İstanbul’daki zanaatkârlarla buluşuyor

İstanbul Modern’in dünyanın dört bir köşesinden sanatçıları davet ettiği Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamında 10 sanatçı, Türk zanaatkârlarla üretim yapmak için İstanbul’a geliyor. Kudüslü sanatçı Benji Boyadgian ve Danimarkalı sanatçı ikilisi Randi Katrine İstanbul’un zanaat bakımından hâlâ yaşayan zengin bir yer olduğunu dile getiriyor.  

ALİ DEMİRTAŞ6 Temmuz 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Uluslararası sanatçılar İstanbul’daki zanaatkârlarla buluşuyor

İstanbul’un gerek tarihi gerekse eşsiz kültürü sanat dallarının hemen hepsine ilham kaynağı olmuş asırlarca. Sadece bu şehirde yaşayanlar değil dünyanın dört bir yanından gelen sanatçılar da İstanbul’un seslerinden, renginden, ikliminden, sokaklarından, tarihi dokusu ve tarifsiz güzelliğinden etkilenmişler. Sanatla sınırlı kalmamış bu elbette sanatın temeli olan zanaatlara da yansımış İstanbul. 

İşte bu durum İstanbul Modern’in de dikkatini çekmiş olacak ki bu zanaatları canlandıracak bir projeyle çıkıyor karşımıza. İstanbul Modern, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı projesiyle dünyanın farklı kentlerinden sanatçıları İstanbul’daki zanaatkârlar ile buluşturuyor. Türkiye’de bir müze çatısı altında ilk kez gerçekleşen bu proje hem zanaatlara dikkat çekecek hem de Türkiye’nin uluslararası tanıtımına da çağdaş sanat aracılığıyla destek olacak. 

ÖNCE ARAŞTIRMA SONRA ÜRETİM 

İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) Yenilikçi ve Yaratıcı İstanbul Mali Destek Programı çerçevesinde desteklediği proje kapsamında, davet edilen her sanatçı, İstanbul’da yaklaşık altı hafta geçirecek. Sanatçının ihtiyaçlarına göre şekillenen programda, sanatçılara öncelikle İstanbul’daki zanaatkâr atölyeleri ve zanaatkârlar tanıtılacak. Sanatçılar hangi zanaatkârla çalışacaklarına karar verdikten sonra, projelerini İstanbul’da üretmeye başlayacaklar. 

KOPENHAG’DAN KUDÜS’E

Program süresince üretilecek yapıtlar, Şubat 2020’de İstanbul Modern’de sergilenecek. Bu süreçte sanatçılarla atölye çalışmaları ve kamusal programlar gerçekleştirilmesi de planlanıyor. Proje için seçilen sanatçılar ise şöyle: Faig Ahmed (Bakü), Rana Begum (Londra), Benji Boyadgian (Kudüs), Rodrigo Hernandez (Meksiko), Servet Koçyiğit (Amsterdam), Outi Pieski (Helsinki), Randi & Katrine (Kopenhag), Wael Shawky (İskenderiye ve Philadelphia), Jorinde Voigt (Berlin). 

İstanbul’un yenilikçi ve üretici potansiyelinin küresel ölçekte tanıtımını ve görünürlüğünü arttırmayı amaçlayan programda misafir sanatçılar, İstanbul’da zanaat ustalarıyla bir araya gelmeye başladı bile. Proje kapsamında İstanbul’a gelen Kudüslü Benji Boyadgian ve Danimarkalı ikili Randi & Katrine ile bir araya geldik. Hem kendi sanatlarını hem de İstanbul’daki zanaat izlenimlerini konuştuk. 

 

SANAT, ADALET İÇİN İYİ SORULAR SORAR

İstanbul’a geldiğimde ilk olarak abajurların iç aksamını yapan metal tel ustalarına gittik. Sonra mücevher ustalarını, sadekârları ve taşçıları da ziyaret ettik. Belki bunların hepsini üreteceğim çalışmada kullanamayacağım fakat bu zanaatların yavaş yavaş yok olmasından dolayı bu üretim sürecini izlemeyi çok ilginç buluyorum. Ayrıca İstanbul’da zanaatların hâlâ varlığını sürdürüyor olması gerçekten inanılmaz. 

İstanbul zanaatkârlarıyla üreteceğim çalışmaya gelince; Kudüs fazlasıyla siyasileşen bir pencereden algılanıyor. Bu yüzden de herkesin gerçekten bilse de bilmese de orayla ilgili bir fikri var. Dolayısıyla orası zaten herkes tarafından çeşitli imgelerle hayal edilen bir yer. Bu nedenle orayı ele almak biraz daha zor. Yaşadığınız kentle ve orada olanlarla ilgili dünyayı bilgilendirebilirsiniz. Ama sanatsal açıdan baktığımızda temel süreçlerden biri imgeler oluşturmak. Şunu unutmamak gerekir. Ben bir sanatçıyım, gazeteci değil. Bu nedenle orayla ilgili bu bağlamda bir sanatsal bakış açısı geliştiriyorum. Çalışmalarımda Filistin’deki durum ve olaylardan bahsetsem de bahsetmesem de zihnimin arkasında orada yaşananlar ve orada olanlar her zaman mevcut. Çünkü yaşadığım alanda olanların farkındayım. Dünyada yaşama nedenimiz adalet. Filistin ile ilgili bir yapıt ürettiğimde, bu farklı aktörler için tatmin edici olabilir ama bir çözüm de sağlamaz. Çünkü sorunun temeli oradaki yaşam değil, karmaşayı destekleyenler. Ama sanat ulaşmak istediğimiz adalet kavramına erişebilmemiz için çok iyi sorular sorabilir ya da bir soru sorma alanı yaratır. 

İSTANBUL KOCAMAN BİR KAZAN GİBİ

Proje teklifini aldığımızda çok sevindik ve çok mutlu olduk. Özellikle İstanbul’a geleceğimiz için çok heyecanlandık. Çünkü İstanbul’un tarihinden çok etkileniyoruz. Burası çok katmanlı bir yer, çok farklı kültürler var. Sanki herkes burada gibi. Kocaman bir kazan burası. Öte yandan büyük bir şirketle çalışmak yerine birebir insanlarla çalışma şansı verdiği için de bu projeyi çok önemli buluyoruz. Danimarka’dan bir yapıt getirip burada sergilemek yerine burada birlikte üretim ile ortaya bir şey koyacak olmamız bizi çok motive etti. İstanbul üreteceğimiz projeye bir şekilde dâhil olacak fakat henüz bilmiyoruz. İstanbul’dan ilham alacağımıza eminiz. Geldiğimizde ilk olarak metal ve marangoz atölyeleriniz gezdik. Biz ahşapla üretim tekniğine hâkimiz. Bizi en çok heyecanlandıran şey bu ölçekteki atölyelerin hâlâ kent merkezinde olup üretimlerine devam ediyor olmaları. Kopenhag’da böyle bir şey artık kalmadı. Sanat, düşünmekle ve bir kavram geliştirmekle de ilgili ama aynı zamanda bir şey yapmakla da ilgili. Dolayısıyla kent merkezlerinde bu marangozların yer alması çok değerli. 

Bizim için temel şey görmek. Ama bu görme eylemini yaparken de bunu farklı açılımlarla ele alabilmek. Sanat pratiğimizde karşılaştığımız günlük objeleri fazlasıyla değerlendiriyoruz. Çünkü hayatımızda günlük telaşemizde bir amacımız var. Ve bu amacımız doğrultusunda hareket ederken bazı şeyleri fark etmiyoruz. Görme eylemini aslında bunun için önemsiyoruz. Öte yandan bir diğer amacımız da bu bakma ve görme eylemini gerçekleştirirken biraz daha oyuncu bir karakterde bakabilmek. Ya da bir şekilde herhangi bir objeyi biraz daha zevk alabileceğimiz bir yaklaşımla ele almak bizim için önemli. Bu günlük bir nesnenin detayı dahi olabilir. O kadar hızlı hareket ediyoruz ve çevremizi o kadar göremiyoruz ki ürettiğimiz yapıtlarda bunun farkına varılmasını istiyoruz. Bunun için de yaptığımız temel şeylerden biri de ürettiğimiz yapıtlarda ayrıntıyı çokça kullanmak. Bunu öyle bir yapmaya çalışıyoruz ki insanlar vakit ayırıp durup onu incelesin.