18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Vatansız halk “Arakanlı Müslümanlar”

Arakan’da yoğun yardım kampanyaları sürdüren İYİLİKDER’in başkanı İbrahim Bahar bölgedeki mazlum halkın sesini duyurmak için de çaba harcıyor. Bahar, “BM’nin artık harekete geçmesi gerekiyor. Özellikle İslam ülkeleri bu işin üzerine eğilmezlerse Arakanlılar bu vurdumduymaz dünyaya haykırışlarını duyuramayacaklar” diyor.  

TUĞBA FIRAT19 Ocak 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Vatansız halk “Arakanlı Müslümanlar”

İYİLİKDER neler yapıyor? Arakan’a gidişiniz nasıl oldu? 

İyilikder ulusal ve uluslararası bir yardım kuruluşu olarak 2013 yılında kuruldu. Her ortamda, her yerde iyiliği büyütmek adına yola çıktık.Yurt içinde 71’i aşan temsilciliğimiz var. Yurt dışında da belli bölgelere destek veriyoruz. Gittiğimiz yerlerde geçici yardımlardan ziyade kalıcı şeyler yapmayı kendimize hedef edindik. Arakan yaklaşık iki sene önce saldırıların ve göçlerin yoğun olduğu dönemde ciddi gündem olmuştu. Yönetim kurulu üyemiz Selman Kayış aynı zamanda Arakan bölge sorumlumuz. Orayı çok iyi bilen, bölgeyi tanıyan biri. Orada yaşananlardan haberdar olunca birkaç defa küçük çaplı yardımlarla gittik. Müthiş bir perişanlığın olduğunu gördük. Göç ettiğiniz ülkenin şartlarına göre şekilleniyor kamplar. Bu kampları gördükten sonra Suriyeliler’e sunduğumuz kampların bu bölgedekilerden çok üst düzeyde olduğunu anladık. Şu an seçimle gelen bir başkan olsa da Myanmar’da askeri yönetimin etkisi devam ediyor. Arakanlılara bölgeyi terk etmeleri için baskı ve zulüm yapılıyor. Orada yaşayan çocukları dinlediğinizde ne kadar çaresiz olduklarını anlıyorsunuz. Yanında babası, abisi kesilen çocuklar “kesinlikle geri dönmeyeceğiz” diyorlar. Bangladeş halkı ve Arakanlılar da göğsümüzdeki Türk bayrağını gördüklerinde gözleri gülüyor. Bangladeş’teki kamplarda sorumlu bir yetkili bize “Eğer Reisiniz olmasaydı, bu son gelen binlerce Arakanlı Müslüman kamplara alınmayacaktı” dedi. 

Bu zulümlerin temelinde ne var? 

Suudi Arabistan’da okumaya giden gençler 3-5 kişilik Arakan Kurtuluş ordusu diye bir grup oluşturmuşlar. Bu grup iki yıl önce iki karakolu basıp 18 kişiyi öldürdüler. Myanmar’ın en büyük katliam ve işkenceleri bu olaydan sonra yaşandı. Biz Müslümanların bu provakasyonlara dikkat etmesi gerekiyor. İki silah alıp bir grup bir araya gelerek devlete şuursuzca baş kaldırmanın silah kullanmanın bir anlamı yok. 200 yıl önce kurtuluş hareketleri bu şekilde olabiliyordu. Artık her şey sivil direnişle ve halkları ikna etmekle oluyor. Myanmar bu grubun yaptığı şuursuz hareketi öne sürerek “bunlar terörist ve biz terörizmle mücadele ediyoruz” açıklamalarında bulunuyor. 

BANGLADEŞ KALICI YARDIMLARA İZİN VERMİYOR 

İklim şartlarından, okyanustan gelen yağış ve fırtınadan dolayı kurulan kamplardaki çadırlar kısa sürede tamamen yok oluyor. Kalıcı yardımlar yapmayı Türkiye devleti de, TİKA, Kızılay, AFAD da teklif etti, biz de teklif ettik, Bangladeş kabul etmiyor. Kalıcı yapılara izin vermemek için mücadele ediyorlar çünkü Arakanlıların ülkelerinde kalıcı olmalarını istemiyorlar. Kamplarda 800-850 bin insan yaşıyor.1,5 milyona yakın insan ise Arakan bölgesinde hâlâ. Kamplarda küçük küçük çadırlar ve barakalardan oluşan gruplar var. Hem acil yardım hem de eğitim sıkıntısı var. Su, tuvalet, banyo meselesi kamplarda çok büyük problem. Kadınlar gündüz tuvalete gidemiyorlar. Hem kültürlerinden kaynaklanan bir şey var hem de ortak tuvaletler kullanıldığı için böyle bir zorluk yaşanıyor. Suları içmeye çok uygun değil. İçilebilir su için 200 metrenin altına inmek gerekiyor. İyilikder olarak içilebilir su kuyuları açtık, özellikle hanımların kullanımına uygun tuvalet ve banyolar yaptık. Kamp alanında bir dikiş atölyesi oluşturduk. Makinaları alıp kendilerine teslim ettik. Arakanlıların çalışma hayatına katkıda bulunmak için bir girişimimiz daha var ama henüz başaramadık. Bangladeş iş gücünün ucuz olmasından dolayı konfeksiyon alanında dünyanın 1 numarası. Bangladeşli bir fabrikatörün bu alanda bir fabrika açması halinde 40 bin kişinin maaşını vermeyi taahhüt ettik. Bu hayalimizi gerçekleştirmek için çalışmalarımız devam ediyor. 

ÇİN’İN ARAKAN’DAKİ DOĞAL GAZLA İLGİLİ PLANLARI VAR 

Arakan ne kadar dayanabilecek bu zulme? 

Ciddi anlamda BM’nin artık harekete geçmesi gerekiyor. Özellikle İslam ülkeleri bu işin üzerine eğilmezlerse Arakanlılar bu vurdumduymaz dünyaya haykırışlarını duyuramayacaklar. Seslerini duyurmak için biz elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz ama onların hem maddi güçleri hem de seslerini duyurma olanakları sınırlı. Okuma yazma oranı yüzde 3. Bu oran böyle giderse daha da düşecek. Çin’in, Arakan, bölgesinde çok ciddi bir gaz rezervi olduğu için bölgeyi insansızlaştırarak dev tesisler kurmayı hedeflediği konuşuluyor. Malum enerji deyince dünyada her şey duruyor. Ümmetin bu çocuklarının haklarını savunabilmeleri için eğitilmeleri çok önemli. 

Bölgedeki olumsuzluklar neler?  

Bazıları insan avına geliyor. Arakan’da organ mafyası çok yaygın. Cinsel kölelik de dahil olmak üzere insanları köleliğe yönlendirenler de var maalesef. Bölgede bu durumları önleyecek bir güç de, alınan tedbir de ne yazık ki yok. 

Arakanlılara din değiştirmeleri için baskı yapılıyor mu? 

Budistler kanalıyla dini bir baskı var bölgede. Budistler dünyanın en mülayim insanları olarak bilinir. Ama burayı işgal ettiler. İslam burada yayılıyor, Müslümanlar gelişiyor nutku atarak insanların bilinç altına işliyorlar. Askeri hükümet bu söylemlerle belli bir kitleyi yanına çekip arkadan da destek vererek yapılan zulmü halk hareketi olarak yansıtmaya çalışıyor. Dinlerini değiştirirlerse bir problem kalmıyor. Çünkü Budist halkla bir uyuşma olsun istiyorlar. Budistlerin ana hedefi bu. Asimile etme girişimleri net olarak var. 

Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar zulme uğruyor ama çığlıklarını dünyaya duyurmakta en çok zorluk çekenler Arakanlı Müslümanlar. Myanmar’ın bağımsızlığını ilan ettiği 1948 yılından itibaren ülkede Müslümanlara baskı uygulanmaya başlanmış. 1982 yılında alınan “vatansızlık” kararı baskıların daha da artmasına yol açmış. Arakan’da yaşayan Rohingyaların uğradığı zulmün ve sistematik katliamların asıl nedeni vatandaşlık kanunuyla Rohingyaların tanınmamasından kaynaklanıyor. Myanmar’ın 7 eyaletinden biri olan Arakan’da dünyanın gözü önünde çok büyük katliamlar yaşanıyor. İnsanlar iki ülke arasında açlığa, ölüme terk edilmiş durumda. Derme çatma kamplarda yaşam mücadelesi veren Rohingyalar’a Türkiye’den çok sayıda sivil toplum kuruluşu yardım ulaştırmaya çalışıyor. İki ayda bir bölgeye giden ve Arakan’da yoğun yardım kampanyaları sürdüren İYİLİKDER’in başkanı İbrahim Bahar’a bölgedeki son durumu sorduk. 

 

Abu Reza Muhammad Nezamuddin Bangladeş hükümeti milletvekili  

Dünya Arakanlıları Erdoğan sayesinde gördü 

Kamplardaki Arakanlıları kalıcı bir yerleşim yerine almayı düşünüyor musunuz? 

Tüm Arakanlılar’a kardeşlerimiz olarak bakıyoruz. İhtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğiz. Myanmar’da güvenli bir alan oluşursa göndereceğiz, olmazsa  Bangladeş hükümeti olarak onlar için ev ve okulların bulunduğu yeni bir alan hazırlamayı düşünüyoruz. 

Kamplarda yaşayanlar hiçbir ülkenin vatandaşı değil. Bunun çözümü için planınız var mı? 

Ekim ayında 500 aileyi Arakan’a geri göndermek için Bangladeş hükümeti olarak Myanmar ile görüşmeler yaptık. Bu ailelerin üç günlük yol ve yemek masrafları için destek hazırlandı. Sonra Myanmar hükümetinin Arakanlıları geri alıyorum diye dünyaya göstermelik bir adım attığını aynı zulmün devam edeceğini öğrendik. Bunun üzerine planımızı iptal ettik. Kamplardaki Arakanlılara mülteci kimliği verilmesi için BM ile çalışmalarımız devam ediyor. 

Arakan’da yaşayan 1.5 milyon Müslümandan haber alabiliyor musunuz? 

Her zamanki ağır koşulları devam ediyor. Devlet işlerinde veya herhangi bir kurumda çalışamıyorlar, çocukları okula gidemiyor, hastaneye gidip ilaç almak için bile özel izin almaları gerekiyor.

Türkiye ile Bangladeş arasındaki işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Türkiye ile Bangladeş’in ilişkileri çok iyi düzeyde. Mazlum Müslüman kardeşlerinin yanında ilk duran Türkiye oldu. Sn Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine hanımın Arakanlıları ziyaret etmesiyle tüm dünya burayı fark etti. Buraya ilk olarak Türk kurumları geldi ve onlar yardım dağıttı. Sayenizde BM ve Batı kurumları da bölgemize gelmeye başladı. Başbakanımızla Cumhurbaşkanınız birkaç görüşme yaptı. Bangladeş ve Türkiye bu çözüm için birlikte çalışıyorlar.