19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Selim Atalay: Yeni dünyanın kurallarını bilmeyen kaybeder!

Dış haberler denilince ilk akla gelen isimlerden Selim Atalay geçtiğimiz eylül ayında ESMEDYA grubundaki 24 TV ailesine katıldı. Dünya tarihini değiştiren son 30 yılın olaylarına tanık olan Atalay ile dış haberciliği ve yeni dünyanın kurallarını konuştuk.

SERPİL ÇEVİK 15 Ekim 2016 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Selim Atalay: Yeni dünyanın kurallarını bilmeyen kaybeder!

Dış dünyanın nabzını ESMEDYA bünyesindeki 24 TV’de tutmaya başlayan Selim Atalay, kararı sonrası ilk röportajını Star Cumartesi’ye verdi. Dış haberin duayeni Atalay ile 1979’da başlayan habercilik geçmişini ve değişen dünyayı konuştuk. 15 Temmuz sonrası dış haberin daha da önemli hale geldiğini anlatan Atalay, “Artık soğuk savaştaki gibi siyah beyaz bir dünya yok. Kurallar, sınırlar, stratejiler değişti. Halkın bugünkü durumu anlayabilmesi için yeni dünyayı bilmesi gerekiyor” dedi.

Hukuk okurken habercilik serüveni nasıl başladı?

Hep babamın yüzünden. Babam iyi bir avukattır, öğrencilik yıllarında gazetecilik yapmış. Ankara’da meclis muhabirliği yapmış. Hukuk fakültesini kazanıncabana ‘önce gazeteciliği öğren’ dedi ve Anadolu Ajansı’na gönderdi. 17 yaşındaydım. İşe çeviriyle başladım. İlk zamanlar işten atsınlar diye her yolu denedim, ama atmadılar. Bir süre sonra dünya kanıma girdi.

Sizi ne cezbetti?

Dış habercilikte sadece Associated Press’in (AP) yayınlarını görebildiğim iki kurumdan birinde çalışıyordum. Düşünsenize Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı 18’indeki Selim Atalay’ın önünde. Bunu idrak ettiğimde dehşete kapıldım. ‘Bu iş benim işim’ dedim. Mehmet Ali Ağca Papa’yı benim nöbetimde vurdu. 12 Eylül darbesi, Ronald Reagan’ın başkanlığı... Reagan başkan seçilmeden önce ABD’nin İran’a yaptığı başarısız rehine operasyonu... Türkiye’nin ve dünyanın 1980’lerdeki tüm gelişmelerine tanık oldum. 

Ortadoğu uzmanlığınızın temelini 20’li yaşlarda atmışsınız.

O tarihte AA’nın Genel Müdürü Hüsamettin Çelebi “Ajansın niye yurt dışında muhabiri yok? Ortadoğu’ya, ABD’ye Avrupa’ya gidelim” dedi. Ortadoğu’ya talip oldum. Büroyu Kuveyt’e açtılar. İki bavulla Kuveyt’e gittiğimde 23 yaşındaydım. Kuveyt ne iş derseniz, anlatayım. Kuveyt’te büyükelçiliğimiz vardı, Körfez’de etkindi. İran Irak savaşı devam ediyordu. Körfez Savaşı’ndan 10 yıl önceki Kuveyt farklıydı. O zaman yazmıştım; ‘İran-Irak savaşı bittikten sonra savaşın galibi Kuveyt’i işgal edecek’ diye. ‘Savaş berabere biti’ dendi ama Saddam Hüseyin geldi, Kuveyt’i işgal etti.

Ortadoğu’daki kaosu 30 yıl önce soludunuz...    

Suudi Arabistan, Esad deniliyor ya bugün. Hafız Esad’dan bahsediyorum ben. Enver Sedat öldürüldüğünde Kahire’deyim. Cafer Numeyri, Hüsnü Müberek’i ziyarete geliyor. Uçak havadayken Sudan’da darbe oluyor ve Numeyri’yi deviriyorlar. Biz o sırada havaalanındayız. Mübarek Numeyri’ye apronda ‘Seni devirdiler’ diye bağırarak haber verdi. Numeyri bir karakterdi onun tepkisini gördük. Ortadoğu’da ne değişti derseniz, söyleyeyim. Sınırların saygınlığı ve dokunulmazlığı vardı. Her şey sınırlar içinde oluyordu. İran ırak sınırları vardı. İsrail Lübnan’a girip çıkıyordu. Şimdi sınırlar kalktı. En korkunç kısmı bu. Daha kurallı bir dünya vardı. Soğuk savaşta herkesin rolü, konumu, rengi belliydi. Şimdi her taraf gri her taraf kan kırmızısı.

Bize bölgede biçilen rolü ne değiştirdi?

 Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle Türkiye soğuk savaşın üzerine geçirdiği üniformayı attı. Kıbrıs son derece stratejik bir harekettir. ‘Orada Türkler var ben orada o Türkleri korurum’ dedi. Bugün aynı şeyi Musul’da görüyoruz. Batı Trakya’da Yunanistan aynı şeyi hissediyor. Biliyorlar ki oralarda Türkler varsa ve Türklere kötü davranırsak Türkiye bir yaptırım uygular. Sınırlarımızın çok uzağından geçen bir daire çizmemiz gerekiyor ki şu an dünyada da öyle. 

Ortadoğu ülkelerinin yaptığı en büyük stratejik yanlış neydi?

Bunun ideali Avrupa Birliği modeliydi. Ortadoğu’da hereket serbestliği ve mal hizmet bölüşümü olabilirdi. AB’de demir çelikle başladı. Ortadoğu’da petrol, tarım, teknoloji, her şey var aslında. Almanya ve Fransa’nın birbirine nasıl girdiğini hatırlasanıza. ‘Forgive and forget/ Unut ve affet’ diye bir söz var. Yıllarca savaşıyorlar, bir noktada takatleri tükeniyor. Ortadoğu’da günün birinde bu olacak.

Türkiye bölgede lider olabilir mi?

Bu işler kültürel nüfusla başlıyor. Ortadoğu’yla bir dönem öyle ilişkimizi kesmişiz ki, onlar Türkleri biliyor biz onları bilmiyoruz. Lisanlarını bilmiyoruz.  60’lardaki Irak, Suriye, Mısır Türk kültürünün izlerini silmek için çok uğraştı. Bir de FETÖ bu anlamda açığımızı çok kötü kullandı. Oralarda okullar açtılar bölgeyi zehirlediler. Afrika’da tabii ki Türk okulu olacak. Ama kim var bu okulun başında? Koalisyon hükümetleri tarafından yönetilen Türkiye’de bu açık gözden kaçtı. Örgüt nemalandı. Türkiye’de siyasi istikrarın ne kadar önemli olduğu şu an ortaya çıkıyor.

Kıbrıs Harekatı milattı. Dünya şunu biliyor: Türkler akrabalarını korur.

ABD, 15 TEMMUZ’A HAZIRLIKLIYDI, ÇÜNKÜ...

ABD’de görevdeyken FETÖ yapılanmasını gözlemlemişsinizdir.

Tehlikeyi öngörmüş müydünüz?

ABD’ye 2004-2005’te gittim. Orada garip bir yapının olduğu ortadaydı. Okullar açılıyor, ABD ‘Washington hükümetinin muhatabı Ankara’dır’ diyordu. Sisin arkasında gizlendiler.

Darbe girişimi ABD ile ilişkimizi nasıl şekillendirecek?

ABD ne yaptığını biliyor mu? Yani sen ne halt ettiğini biliyor musun anlamında. Bilmediği konusunda ciddi şüphe var.  O gece ne olduğunu bilmiyorduk sözü inandırıcı değil. Türkiye’de ne olduğunu dışarısı bizden çok daha iyi biliyor. Mesela 1999 depreminde I. Ordu’nun ne yaptığını ya da ne yapmadığını Yunanlılar elektronik haberleşmeyle izlemiştir. Sene 2016 ve ABD’nin bilmiyoduk sözünü geçiyoruz. Haydi bilmiyordunuz bu kadar beklemek kazananın yanında yer almak için mi? Onun için Türkiye’de dış haberi artık çok iyi okumak gerekiyor. Enformasyon karışıklığı kazayla değil kasıtlı yapılan şeyler. Uyanık olmak için de halkımızın dış haberi bilmesi anlaması fikir sahibi olması şart. Bu da bizim görevimiz.

3. DÜNYA SAVAŞI DEĞİL

Bir sis bulutunun, hatta tayfunun içindeyiz. Görüş alanımız kısıtlıyken içinde bulunduğumuz tayfunun ne kadar büyük olduğunu, nereden nereye gittiğini göremiyoruz. Tehlikenin çapını öğrenmek için biraz daha yukarı çıkıp tepeden bakmak lazım. Ancak şunu söyleyebilirim bu ne III. Dünya Savaşı ne de onun ayak sesi. Bir savaşın başlangıcı ve bitişi vardır. Bu savaşın nereden başladığını bilemiyorsunuz. Savaşın tarafları vardır. Burada kimin kiminle savaştığı belli değil. Büyük bir savaş olsa ABD’nin altın hamle yapması beklenirdi, bakıyorsunuz o da yok. Dış polikita uzmanları gelinecek noktanın teorisini yapmaya çalışıyor ama başaracaklarını sanmıyorum. Kazananı ve tarafları olmadığı için bu kaos ne kadar sürer bilemiyorum.

85 DARBE GÖRDÜM BU BİR İLK

Tarihi süreçleri yaşamanın zorluğu,  tarihi anın içinde olduğunuzun farkına varmak ya da varamamaktır. Ben vardığımı düşünüyorum.

12 Mart’ta öğrenciyseniz, 12 Eylül’ü yaşamışsanız, 15 Temmuz’da ne olduğunu ve neler olacağını tahmin ediyorsunuz. Öfkelendim. 1979’dan bugüne kadar 45 ülkede 85’ten fazla darbe görmüşüm. Hiçbirinde böyle bir rezalet yok. Ama hiçbirinde halkın sokaklara çıkarak tankları durdurduğu bir darbe de yok. Unutulan bir şey daha var. Halk o silahları alıp çevirmedi de. O silahlar kullanılana çevrilebilirdi de. O da Türkiye’nin asaleti Türk halkının sağduyusuna en iyi kanıt oldu.

Güney Kutbu’nda üs neden önemli 

24’te projeleriniz nedir?

Yeni bir sorumluluk var, yeni bir Türkiye var. 15 Temmuz Türkiye açısından büyük bir dönüm noktası. Aynı zamanda olgunlaşma noktası. O zamana kadar hesaba katılmayan, ciddiyete alınmayan halk sokağa çıktı. Silaha, tanka karşı bayrakla dışarı çıkan bir kitle. Filmlerde göreceğiniz bir destan. Halka ateş açan Rus çarının halka ateş açması vardır.  Şili’li diktatör Pinoşe bile yapmadı bu kadarını. 15 Temmuz dünya açısından da bir milat. Yeni dünya ve yeni Türkiye arasında ne oluyor, ne bitiyor konusu daha da önem arz etti. Dış dünyaya dair analizler ve ‘Bu ne demek’ sorusuna yanıt arayacağız. Soruyu sormak için bilmek gerekiyor. O yüzden çok ağır bir sorumluluk. Bana iki misyon verildi. Hem 24 TV’de program yapacağım hem de ESMEDYA’nın dış haber koordinatörü olarak tüm kardeş kuruluşları arasında yeni dünya konseptini anlatacağım.

Özellikle odaklanacağınız bir bölge var mı?

                Bütün dünya oyun alanımız. Türk bilim adamları Güney Kutbu’nda araştırma üssü kuruyor. Geçen aylarda Rus Patriği Güney Kutbu’na gitti  ve Rus İstasyonu’nu ziyaret etti. Patrik, entarisi ve penguenler... Patrik oraya neden gider, sadece penguenlerle poz vermek için gitmiş olamaz değil mi? Bunun nedenlerini anlatacağız.

Yeni dünya düzeni dış habere nasıl bir format attı?

Ülkelerin dostluğu değil, çıkarları vardır. Esnek ve yaratıcı olmak gerekiyor. Artık siyah beyaz bir dünyada değiliz. Dost, düşman kim, hangi yapıdan bahsediyoruz. Dünya parçalanıp eski formattan çıktığına göre biz de ona göre yapılanmalıyız. Bu haberciliği de etkiledi. Soğuk savaş formatıyla yetişmiş kuşakların en büyük handikapı bu. Artık böyle bir dünya olmadığına inanmalılar. Toplumun eğitilmesi sırasında yine dış haberin önemi ortaya çıkıyor. Türkiye’de dış haber az izleniyordu. Çünkü o haberin neden gerekli olduğu, okurun ne işine yaradığı gösterilmemiş. İzleyici kumandayla infaz ediyor sizi. Ne yapacaksınız kanal değiştirmeyeceğini öğretmeniz lazım. ‘Bu haber sana lazım neden lazım, bilmezsen ne olur’ konusunu öğretmek lazım. En önemlisi bu ‘ne demek’ dedirtip cevabını vermek. En büyük marifet o. Hindistan’da tren kazasından, Hindistan’a tren satma fikri çıkarsa o haberdir.

Hindistan’daki tren kazasından Hindistan’a tren satma fikri çıkarsa, o haberdir!