19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Zeytin ağaçlarının gölgesinde mutluluk çiftliği

Beş dil bilen, başarılı avukat Serin Durmay Preleviç yurtdışı kariyerini bir keçiye değişti. Aile çiftliğinin başına geçen, Ayşe Deliismail Çiftliği markasıyla harikalar gerçekleştiriyor. Doğal tarım ve doğal yetiştiricilik uygulamalarıyla öne çıkan çiftliğin tek bir keçiyle başlayan marka yolculuğunu genç patroniçeden dinledik.

MELEK AYDIN 28 Ekim 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Zeytin ağaçlarının gölgesinde mutluluk çiftliği

- ‘Günlük yaşam delirttiyse kaçış: Ayşe Deliismail Çiftliği’ sloganı herkesin dikkatini çekti. Dünyanın en saygın okullarının diploması, gelecek vaat eden meslek ve beş dil bilmenize rağmen her şeyi bırakıp Ayşe Deliismail Çiftliği’nin başına geçmenizin nedeni modern hayatın sizi delirtmiş olması mı?

İlköğrenimimi Fransa’da, liseyi İstanbul’da okudum, lisans ve yüksek lisansımı Nice Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk ve Avrupa Hukuku üzerine yaptım. Türkiye’de yaşamak istediğim için ülkeme dönüp Ankara’da bir şirkette iki buçuk yıl uluslararası hukuk danışmanlığı yaptım. Ancak yaşamak ve deneyimlemek istediğim her şey kurumsal hayat dışındaydı. Babamla annemin Milas’ta kurdukları Ayşe Deliismail Çiftliği, bana hayallerimi gerçekleştirmek için bir şans tanıdı. 

- Babanız Deniz Durmay ünlü bir sanayici, anneniz Zeynep Bingöllü Durmay ise bir iç mimar. Bir çiftlik kurmaya nasıl karar vermişler?

Annemle babam bir Kurban Bayramı’nda Bodrum’da dolaşırken kurbanlıklar arasında gebe bir keçiye rastlıyorlar. Babam çok duygusal bir insandır, o keçiyi görünce markamıza da adını veren büyükannesi Ayşe Deliismail ile ilgili anıları canlanıyor. Çünkü büyükannesi babamla diğer torununu bir keçiden sağdığı sütle yaptığı yiyeceklerle beslermiş. O anda keçiyi almaya karar veriyor, hatta yalnızlık çekmesin diye bir keçi daha alıyorlar ve Gündoğan’daki yazlığımızda beslemeye başlıyorlar. Çevreden gelen şikâyetler artınca Ayşe Deliismail Çiftliği’ni kurduğumuz araziyi alıp keçileri oraya taşıdık. Ardından tavuklarımız ve ineklerimiz geldi, güzel bir aile çiftliğimiz oldu.

- Yani amacınız sadece bir aile çiftliği kurmaktı...

Biz aile olarak hem hayata hem de doğaya büyük saygı ve sevgi duyuyoruz, doğal beslenmeyi çok önemsiyoruz. Keçilerimizi ve ardından gelen diğer çiftlik hayvanları yetiştiriciliğini, doğal tarım uygulamalarını, zeytin ağaçlarımızdan yararlanmayı önce kendimizi düşünerek başlatmıştık. Ağaçları çok sevdiğimiz için ciddi miktarda ceviz ağacı da dikmiştik. Zamanla hayvanlarımızın sayısı arttı, zeytin ağaçlarımız mahsul verdi. Öyle çok sütümüz, peynirimiz, yumurtamız, zeytinimiz, zeytinyağımız, sebzemiz, meyvemiz oldu ki eşe dosta hediye etmekle bitmiyordu. Biliyorsunuz günümüzün en önemli beslenme değeri katkısız, doğal ürünler. Çiftliğimizdeki hiçbir ürünün yetiştirilmesinde katkı maddesi ve GDO kullanılmaz. İşte o durum beni Ayşe Deliismail Çiftliği’ni marka yapmaya ve bu ürünleri doğayı, sağlığını önemseyenlerle paylaşmaya yöneltti.

- Ayşe Deliismail Çiftliği pek çok alt başlığı bulunan bir marka, değil mi?

Milas’ın Kayadere Köyü’ndeki Ayşe Deliismail Çiftliği’ni annemle babam 2011 yılında kurdular. O gün attıkları ilk adım beş yıl içinde çiftliğimizin yüzde yüz doğal tarım ve hayvan yetiştiriciliği çalışmalarıyla bir çatı markaya dönüştü. Ayşe Deliismail Çiftliği markasını taşıyan zeytin, zeytinyağı, süt, tereyağı, peynir, sebze, meyveleri ve bu ürünlerden şeflerimizin yaptığı yiyecekleri sunduğumuz İstanbul’da bir restoranımız var. Çiftliğimizde ise yine bir restoran, bir konuk evi ile bir de manejimiz bulunuyor. Ayrıca ürünleri Türkiye’nin dört bir yanına sunmak üzere online mağazamız hizmet veriyor. Markamızı ve çiftliğimizi geliştirecek pek çok projemiz var. 

- Projelerinizden söz eder misiniz?

Bir manejimiz ve atlarımız, Pony’lerimiz ve Shetland’larımız var. Küçük çaplı ama profesyonel bir at kulübü kurdum. Çiftliğimize gelen konuklarımıza yönelik yoğurt, peynir yapımı atölyeleri düzenleyeceğiz. Konuklarımıza doğayla iç içe olabilecekleri bir ortam sunmayı amaçlıyorum. Çiftlik hayvanlarımızı sevsinler, ata binsinler, yumurta, zeytin toplasınlar, uzun yürüyüşlere çıksınlar, tamamen doğal ürünlerle beslensinler. 

Doğal yaşama saygı esastır. Çiftlikteki bütün hayvanlarımız özgür yaşar, beslenir, asla kesime gitmezler. Her hayvanımızın bir ismi vardır. 

RİZELİ BÜYÜKANNE İLHAM VERDİ

2011 yılında Deniz-Zeynep Durmay çifti tarafından temelleri atılan Ayşe Deliismail Çiftliği, Deniz Durmay’ın büyükannesinin adını taşıyor. Rizeli büyükannesi Ayşe Deliismail’in tek bir keçiden elde ettiği ürünlerle geçindirdiği ailesinin hatıralarını yaşatmaya karar veren eski sanayici Deniz Durmay, eşi Zeynep Durmay ile birlikte Ayşe Deliismail’in anısına çiftlik serüvenine ilk adımı attı. Çiftliğin yönetimini ise Durmay çiftinin kızı Serin Durmay Preleviç üstlendi. 

GERÇEK PEYNİRLER, DOĞAL ÜRÜNLER

Durmay Ailesi’nin çiftlik tutkusu kadar yoğun olan süt ürünleri merakı, yine çiftliğin ismini taşıyan özel ürünler olarak masalardaki yerini alıyor. Tereyağı ve beyaz, lor, dil, örgü, taze kaşar, otlu peynir olarak ortaya konan bu ürünlerin yanı sıra toprağa gömülerek birkaç yıl bekletilerek yapılan küp peyniri Ayşe Deliismail Çiftliği’nin özel peynirleri imzasını taşıyor. Reçeller, kompostolar, nar ekşileri ve zeytinyağlı sabunlarla giderek genişleyen çiftliğin doğal ve özgün ürünler yelpazesi her geçen gün genişliyor. 

Tek çocuk sendromuna en iyi terapi

Evcil hayvanların çocuklar üzerindeki olumlu etkilerine her gün yenisi ekleniyor. Son araştırmalara göre tek çocuk sendromundan, doğa bilincine, sorumluluk ve hoşgörüye kadar geleceğini şekillendiren pek çok konuyu evcil hayvan bakarak öğreniyor. Avrasya Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Burak Berber son bulgularla ilgili şu bilgileri verdi: Günümüz şartlarının zorunlu kıldığı eve hapsolma durumu ev dışı toplumsallaşmayı devre dışı bırakırken çocukların birçok deneyimi yaşamasına da engel oluyor. Sınırsız dünyaları ev, okul eksenine kapatılan çocuklar ise bu çelişkinin içinde kapalı bir dünya algısı geliştirerek geleceğin duyarsız, ben merkezci ve hatta bazen acımasız bireylerine dönüşüyorlar. Bunun önüne geçmek ve doğayla arasına girilen mesafeyi en aza indirmek içinse en etkili yok hayvan sahiplenmekten ve hayvan sevgisinden geçiyor. Hayvan sevgisinin çocuklar üzerindeki etkisi ise müthiş. Öncelikle şunu bilmelisiniz ki, içinde hayvan sevgisi olan bir çocuk asla birine zarar vermez. Olayları çözmek için başvuracağı yöntem şiddet olmaz. Merhamet ve empati duygusu ağır basar, uzlaşmayı ve yapıcı olmayı seçer. Çocuklar yalnız kalmayı sevmez. Özellikle tek çocuklar her zaman yanlarında güvenebilecekleri birilerini isterler. Evcil hayvanlar ise çocuklar için gerçek bir arkadaş, sığınabilecekleri gerçek bir dosttur.  Evde hayvan beslemek ciddi bir sorumluluk ister. Sorumluluk alabilen çocuk ise geleceğin sorumluluklarının bilincinde olan bireye dönüşür. Çocuk, farklı bir canlıdan gördüğü sevgi ve ilgiyle hoşgörülü ve anlayışlı olmayı ve sevgiyi paylaşmayı öğrenmekle kalmaz, gelecekte de kendisi gibi sevgi dolu bireyler yetiştirir.